-meb Pısa'ya İlişkin Ön Raporunu Yayımladı
Milli Eğitim Bakanılığı (MEB), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından hazırlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sonuçlarına ilişkin ulusal ön raporu yayımlandı.
MEB, Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü OECD tarafından 2000 yılından itibaren başlatılan dünyanın en kapsamlı eğitim araştırması niteliğinde olan PISA'nın 2012 sonuçlarına ilişkin veri tabanındaki veri ve dokümanları kullanılarak hazırlanan rapor, Bakanlığın internet sitesinden açıklandı.
Rapora göre, Türkiye, matematik, fen ve okuma alanlarında, geçmiş uygulamalara kıyasla kayda değer bir gelişme göstermekle birlikte OECD ortalamasının altında yer aldı ve OECD tarafından belirtilen asgari performans düzeyinin altında kalan öğrenci oranı azaldı. Ancak bu oran hala OECD ortalaması kadar düşük değil.
Türkiye'de PISA 2012 matematik puanlarındaki farklılığın yüzde 62'sinin okul türleri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı sonucuna ulaşıldı. Son dönemlerde okul türlerinin azaltılması ve liselerin dönüştürülmesi gibi çalışmaların bu olumsuzluğu azaltmaya yönelik önemli sonuçlar ortaya koyacağı düşünülüyor.
2003-2012 yıllarında Türkiye'nin matematikte düzey 1 ve altındaki öğrenci oranı yüzde 27,7'den yüzde 15,5'e düştü. Ancak bu oran hala OECD ortalamasındaki düzey 1 ve altındaki öğrenci oranının yaklaşık 1,5 katı. Buna karşılık, son 10 yılda matematik alanında düzey 6'da bulunan öğrenci oranı ise yüzde 2,4'ten yüzde 1,2'ye geriledi. Bu oran ise OECD ortalamasının yaklaşık 2 puan gerisinde ve oldukça dikkati çekici.
Türkiye, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci oranı bakımından OECD ortalamasının altında kalıyor. Ancak 15 yaş civarındaki öğrenci nüfusu diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğu için, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci sayısı bakımından ön sıralara çıkıyor. Türkiye'nin bu avantajını kullanabilmesi için öğrencilerinin geneline kaliteli bir öğrenim imkanı sunması gerekiyor. Buna rağmen, Türkiye'de bölgeler arasında ve özellikle okul türleri arasında önemli başarı farklılıkları halen devam ediyor.
Türkiye'de düşük sosyoekonomik bir altyapıdan gelen öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 69. Öğrencilerin sosyoekonomik durumlarıyla PISA testlerinde gösterdikleri performans arasında pozitif yönde ve önemli bir ilişki olduğu bulgusundan hareket edildiğinde, başarılarının artmasında sadece öğrencilere sunulan öğretimin kalitesinin değil, aynı zamanda ülkenin toplumsal kalkınmışlık düzeyinin de gelişmesinin de rol oynadığı görülüyor. Nitekim yapılan istatistiksel analizlerde, Türkiye'de öğrencilerin sosyoekonomik durumlarının OECD ortalaması civarında olduğu varsayımı altında, Türkiye'nin matematik, fen ve okuma alanlarındaki performansının OECD ortalamasına ulaşabileceği yorumu ortaya çıkıyor.
-Alt sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerinin performansı daha yüksek
Türkiye'nin geçmiş yıllara kıyasla PISA test performansındaki iyileşme, öğrencilerin sosyoekonomik düzeyleri dikkate alınarak incelendiğinde, alt sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin performanslarındaki artışın, üst sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerden daha fazla olduğu görülüyor.
Benzer şekilde, Türkiye alt sosyoekonomik düzeyde olmasına rağmen, matematik başarısı bakımından OECD genelinde ilk yüzde 25'e giren öğrenci oranının da 2003-2012 yıllarında kayda değer şekilde arttığı görülüyor. Kız öğrenciler özelinde bu oran yüzde 2'den yüzde 8 civarına ulaştı. Bu durum düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilere sunulan öğrenim imkanlarının arttığının bir göstergesi.
Türkiye'nin her üç alandaki ortalama başarısı giderek artıyor. Bunun sebepleri arasında, 2002 ve 2013 yıllarında eğitime ayrılan bütçenin 7,460 milyar TL'den 47,496 milyar TL'ye ulaşmış olmasının etkili olduğu düşünülüyor.
-Okula aidiyet en fazla Türkiye'de arttı
Türkiye'de öğrencilerin okulları hakkındaki görüşlerinin ve öğretmenleriyle ilişkilerinin oldukça olumlu olduğu, ayrıca geçmiş yıllara kıyasla öğrenci-öğretmen ilişkisinin daha da iyileştiği görülüyor. Öğrencilerin okula karşı aidiyet hisleri de 2003-2012 döneminde en fazla Türkiye' de arttı.
Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu okulda mutlu olduklarını belirtti.
Ancak derse geç kalma, "Ders kırma" veya "Okulu asma" oranlarının OECD ortalamasının oldukça üzerinde olduğu görülüyor. Okulların alanlarında nitelikli öğretmen ihtiyaçlarının hala devam ettiği dikkati çekiyor. Geçmiş yıllara kıyasla okulların fiziki koşulları ve eğitim kaynakları açısından durumlarının iyileştiği PISA sonuçlarında ilk bakışta dikkat çeken diğer bulgular arasında yer alıyor.
Kaynak: AA
Rapora göre, Türkiye, matematik, fen ve okuma alanlarında, geçmiş uygulamalara kıyasla kayda değer bir gelişme göstermekle birlikte OECD ortalamasının altında yer aldı ve OECD tarafından belirtilen asgari performans düzeyinin altında kalan öğrenci oranı azaldı. Ancak bu oran hala OECD ortalaması kadar düşük değil.
Türkiye'de PISA 2012 matematik puanlarındaki farklılığın yüzde 62'sinin okul türleri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı sonucuna ulaşıldı. Son dönemlerde okul türlerinin azaltılması ve liselerin dönüştürülmesi gibi çalışmaların bu olumsuzluğu azaltmaya yönelik önemli sonuçlar ortaya koyacağı düşünülüyor.
2003-2012 yıllarında Türkiye'nin matematikte düzey 1 ve altındaki öğrenci oranı yüzde 27,7'den yüzde 15,5'e düştü. Ancak bu oran hala OECD ortalamasındaki düzey 1 ve altındaki öğrenci oranının yaklaşık 1,5 katı. Buna karşılık, son 10 yılda matematik alanında düzey 6'da bulunan öğrenci oranı ise yüzde 2,4'ten yüzde 1,2'ye geriledi. Bu oran ise OECD ortalamasının yaklaşık 2 puan gerisinde ve oldukça dikkati çekici.
Türkiye, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci oranı bakımından OECD ortalamasının altında kalıyor. Ancak 15 yaş civarındaki öğrenci nüfusu diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğu için, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci sayısı bakımından ön sıralara çıkıyor. Türkiye'nin bu avantajını kullanabilmesi için öğrencilerinin geneline kaliteli bir öğrenim imkanı sunması gerekiyor. Buna rağmen, Türkiye'de bölgeler arasında ve özellikle okul türleri arasında önemli başarı farklılıkları halen devam ediyor.
Türkiye'de düşük sosyoekonomik bir altyapıdan gelen öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 69. Öğrencilerin sosyoekonomik durumlarıyla PISA testlerinde gösterdikleri performans arasında pozitif yönde ve önemli bir ilişki olduğu bulgusundan hareket edildiğinde, başarılarının artmasında sadece öğrencilere sunulan öğretimin kalitesinin değil, aynı zamanda ülkenin toplumsal kalkınmışlık düzeyinin de gelişmesinin de rol oynadığı görülüyor. Nitekim yapılan istatistiksel analizlerde, Türkiye'de öğrencilerin sosyoekonomik durumlarının OECD ortalaması civarında olduğu varsayımı altında, Türkiye'nin matematik, fen ve okuma alanlarındaki performansının OECD ortalamasına ulaşabileceği yorumu ortaya çıkıyor.
-Alt sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerinin performansı daha yüksek
Türkiye'nin geçmiş yıllara kıyasla PISA test performansındaki iyileşme, öğrencilerin sosyoekonomik düzeyleri dikkate alınarak incelendiğinde, alt sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin performanslarındaki artışın, üst sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerden daha fazla olduğu görülüyor.
Benzer şekilde, Türkiye alt sosyoekonomik düzeyde olmasına rağmen, matematik başarısı bakımından OECD genelinde ilk yüzde 25'e giren öğrenci oranının da 2003-2012 yıllarında kayda değer şekilde arttığı görülüyor. Kız öğrenciler özelinde bu oran yüzde 2'den yüzde 8 civarına ulaştı. Bu durum düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilere sunulan öğrenim imkanlarının arttığının bir göstergesi.
Türkiye'nin her üç alandaki ortalama başarısı giderek artıyor. Bunun sebepleri arasında, 2002 ve 2013 yıllarında eğitime ayrılan bütçenin 7,460 milyar TL'den 47,496 milyar TL'ye ulaşmış olmasının etkili olduğu düşünülüyor.
-Okula aidiyet en fazla Türkiye'de arttı
Türkiye'de öğrencilerin okulları hakkındaki görüşlerinin ve öğretmenleriyle ilişkilerinin oldukça olumlu olduğu, ayrıca geçmiş yıllara kıyasla öğrenci-öğretmen ilişkisinin daha da iyileştiği görülüyor. Öğrencilerin okula karşı aidiyet hisleri de 2003-2012 döneminde en fazla Türkiye' de arttı.
Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu okulda mutlu olduklarını belirtti.
Ancak derse geç kalma, "Ders kırma" veya "Okulu asma" oranlarının OECD ortalamasının oldukça üzerinde olduğu görülüyor. Okulların alanlarında nitelikli öğretmen ihtiyaçlarının hala devam ettiği dikkati çekiyor. Geçmiş yıllara kıyasla okulların fiziki koşulları ve eğitim kaynakları açısından durumlarının iyileştiği PISA sonuçlarında ilk bakışta dikkat çeken diğer bulgular arasında yer alıyor.