Maliye Bakanı Şimşek Açıklaması

TBMM Genel Kurulu'nda 11 gün sürecek olan 2014 Yılı Bütçe Tasarısı'nın görüşmeleri başladı.

Genel Kurul'da 2014 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı'nı sunan Şimşek, makro istikrarı korumak için cari açığı kontrol edilebilir seviyelerde tutulmasının şart olduğunu söyledi

TBMM Genel Kurulu'nda 11 gün sürecek olan 2014 Yılı Bütçe Tasarısı'nın görüşmeleri başladı.

TBMM Genel Kurulu 2014 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı'nı sunan Şimşek, küresel ekonomideki zayıf büyüme, AB'deki resesyon, Ortadoğu'da yaşanan jeopolitik gerginlikler ve yüksek seyreden petrol fiyatlarının cari açığı olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye çıkarttığını söyledi.

YAPISAL KIRILGANLIKLAR BÜYÜMEYİ SINIRLIYOR
Küresel ekonomide ılımlı toparlanmanın devam ettiğini belirten Bakan Şimşek, "Aşağı yönlü riskler önemini korumaktadır. Başta ABD’de olmak üzere gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme ivme kazanırken mali ve yapısal kırılganlıklar büyümeyi sınırlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme yavaşlamaktadır. Nitekim IMF ve OECD 2013 yılı küresel büyüme tahminlerini 0,7 puan aşağı yönlü revize etmiştir.1 IMF’nin son tahminlerine göre 2012 yılında yüzde 3,2 büyüyen küresel ekonomi, 2013 yılında yüzde 2,9, 2014 yılında ise yüzde 3,6 oranında büyüyecektir. Bu oranlar kriz öncesi dönemde ortalama yüzde 5 civarında olan küresel büyüme hızının oldukça altındadır. Bu kapsamda gelişmiş ülkelerin 2013 yılında yüzde 1,2, 2014 yılında ise yüzde 2 ile potansiyelin altında büyüyeceği öngörülmektedir" diye konuştu.

Mehmet Şimşek, küresel ekonomide ılımlı toparlanmayla birlikte küresel ticaretin de kademeli olarak artması beklediklerini ifade etti.

Şimşek, konuşmasında "2012 yılında yüzde 2,7 artan dünya ticaret hacminin 2013 yılında yüzde 2,9, 2014 yılında ise yüzde 4,9 artacağı tahmin edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici para politikalarına rağmen düşük ekonomik aktivite ve zayıf küresel talep nedeniyle enflasyon düşük seyretmektedir. Öte yandan bazı gelişmekte olan ülkelerde yapısal faktörler ve para birimlerindeki değer kaybı sebebiyle enflasyon hedeflenenin üzerine çıkmıştır. Bu çerçevede 2012 yılında küresel düzeyde yüzde 3,9 olarak gerçekleşen enflasyon oranının 2013 ve 2014 yıllarında sırasıyla yüzde 3,7 ve yüzde 3,8 olması beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise enflasyonun 2013 ve 2014 yıllarında sırasıyla yüzde 6,0 ve yüzde 5,5 olacağı tahmin edilmektedir" ifadelerini kullandı.

KÜRESEL BELİRSİZLİKLER DEVAM EDİYOR
Önümüzdeki dönem küresel ekonomik görünümü olumsuz etkileyebilecek dört temel risk bulunduğunu söyleyen Şimşek, bu risklerin 'Genişletici para politikalarından çıkışın iyi yönetilememesi', 'Gelişmiş ülkelerde mali sorunlar ve zayıf iç talebin büyümeyi sınırlaması', "Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da zayıflaması', 'Jeopolitik gerginliklerin tırmanması' olduğunu ifade etti.

Bu risklerden en önemlisinin genişletici para politikalarından çıkış kaynaklı olduğunu vurgulayan Mehmet Şimşek "Bu sürecin doğuracağı olumsuz etkiler ise muhtemelen en çok gelişmekte olan ekonomilerde hissedilecektir. Ancak gelişmekte olan ülkeler makro finansal dengeler açısından 1990’lı yıllara göre daha sağlam ve dış şoklara karşı daha dirençlidirler. Bu ülkeler 2000’li yıllarda kamu mali dengelerini sağlıklı bir yapıya kavuşturdular. Bankacılık sektörlerini yeniden yapılandırdılar. Önemli ölçüde döviz rezervi biriktirdiler" dedi.

TÜRKİYE DENGELİ VE ILIMLI BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR
Türkiye ekonomisinin 2013 yılında dengeli ve ılımlı büyümesini sürdürdüğünü dile getiren Bakan Şimşek, "Ekonomimiz yılın ilk yarısında iç talebin katkısıyla yüzde 3,7 gibi azımsanamayacak bir oranda büyümüştür. Böylece küresel kriz öncesi seviyeye göre reel anlamda yüzde 18,4’lük bir büyüme kaydettik. Oysa aynı dönemde gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde büyüme yüzde 6,9 ile sınırlı kalmış, euro Bölgesi ise yüzde 2,4 daralmıştır.

Türkiye ekonomisinin 2013 yılında yüzde 3,6 civarında büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Bu oran 2013-15 OVP’sinde öngördüğümüz yüzde 4’ün bir miktar altında, ancak Çin hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 3,2’nin üzerindedir. Olumsuz dış konjonktür ve sıkılaşan finansal koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu iyi bir performanstır. Ayrıca aşağı yönlü revizyon sadece Türkiye’ye özgü değildir. 2013 yılında birçok ülkede büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edilmiştir. OECD, Kasım ayında açıkladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nda 34 üye ülkesinin 25’i için büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmiştir" şeklinde konuştu.

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE SAĞLIKLI BİR BÜYÜME POLİTİKASI İZLEYECEĞİZ
Mehmet Şimşek, Orta vadede cari açığı kontrol altında tutarak sürdürülebilir ve sağlıklı bir büyüme politikası izleyeceklerini belirterek bu çerçevede büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, 2 ve 2016’da ise yüzde 5 olarak gerçekleşmesini öngördüklerini söyledi.

Bakan Şimşek, konuşmasında yüksek istihdam oluşturma kapasitesi, ihtiyatlı ve esnek para politikası, sağlam kamu mali dengesi, güçlü bankacılık sektörü, sağlıklı hanehalkı bilançoları ve kapsamlı makro ihtiyati tedbirlerinin sürdürülebilir büyümeyi destekleyici ve şoklara karşı Türkiye'yi dirençli kılacak faktörler olarak sıraladı.

4,7 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLADIK
İstihdam ve işgücüne katılımın arttığını belirten Mehmet Şimşek "Küresel kriz sonrası dönemde oluşturduğumuz güçlü istihdam, iç talebi ve dolayısıyla büyümeyi desteklemektedir. Birçok ülke istihdam oluşturmakta zorlanırken Türkiye’de Mart 2009’dan bu yana 4,7 milyon kişiye ilave istihdam sağladık. Oysa aynı dönemde Euro Bölgesi’nde 2,2 milyon istihdam kaybı yaşanmıştır.

Türkiye 2009-13 döneminde ortalama yıllık yüzde 4,8 olan istihdam artış oranıyla IMF’de istihdam verisi açıklanan 35 ülke arasında birinci sırada yer almaktadır. Ayrıca bu yıl ve gelecek yıl OECD'de en fazla istihdam artışı görülecek 3’üncü ülke olacaktır. 2 Güçlü istihdam artışına rağmen mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı 2012 yıl sonuna göre 0,9 puan yükselerek Ağustos 2013’te yüzde 10,1 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranındaki tedrici artışın temel nedeni işgücüne katılımın yükselmesidir. Nitekim işgücüne katılım oranı yüzde 50,9 ile serinin başladığı 2005 yılından bu yana gözlemlenen en yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bu çerçevede yıl sonunda işsizlik oranının yüzde 9,5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz" dedi.

ENFLASYONU TEK HANELİ RAKAMLARA İNDİRDİK
Bakan Şimşek, enflasyonda kalıcı iyileşmeler elde ettiklerini ifade ederek "On yıllarca yüksek çift hanelerde, zaman zaman üçlü hanelerde seyreden enflasyon oranını tek haneli rakamlara indirdik. 2012 yılında enflasyon yüzde 6,2 ile son 44 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. İşlenmemiş gıda ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artış ile Türk Lirasındaki değer kaybı nedeniyle yüksek seyreden enflasyon Temmuz ayından itibaren düşüş eğilimine girerek 2013 yılı Kasım ayında yüzde 7,3 olarak gerçekleşti. Sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle enflasyonun yıl sonunda yüzde 6,8’e, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,3’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Amacımız orta ve uzun vadede ürün ve hizmet piyasalarında rekabet ortamını daha da iyileştirerek enflasyonu düşük tek hanelerde istikrara kavuşturmaktır. Bu çerçevede maliye politikaları ile para politikasının uyumlu olmasına ve koordinasyonuna önem vermeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

DEVLET BÜTÇE AÇIĞININ GSYH'YA ORANI AZALDI
Uygulanan ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde genel devlet bütçe açığının GSYH’ye oranını son 11 yılda yaklaşık 10 puan azaltarak 2013 yılında yüzde 1’e indireceklerini söyleyen Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Böylelikle 2013 yılında ülkemizde bütçe açığının GSYH’ye oranı OECD ülkeleri için öngörülen yüzde 4,8’lik açığın yaklaşık beşte biri, Maastricht Kriterinin ise üçte biri kadar olacaktır. Genel devlet bütçe açığının GSYH’ye oranını 2016 yılında yüzde 0,5’e indirmeyi hedefliyoruz. AB tanımlı borç stokunun GSYH’ye oranını ise son 11 yılda yaklaşık 40 puan düşürdük. 2013 yılı için yüzde 35 olarak öngördüğümüz bu oran, OECD ortalamasının üçte birinden az, Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadardır. Bu oranı 2016 yılında yüzde 30’a indirmeyi hedefliyoruz.

Benzer şekilde kamu net borç stokunun GSYH’ye oranını da son 11 yılda 47 puan azaltarak 2013 yılında yüzde 15’e düşürmüş olacağız. 2002 yılında yüzde 25,2 olan kamu net dış borç stokunun GSYH’ye oranı ise 2013 yılının ikinci çeyreğinde eksi yüzde 3,9 olmuştur. Böylece Türkiye Cumhuriyeti uluslararası piyasalardan alacaklı konuma gelmiştir. AK Parti Hükümetleri öncesinde hem borcun faizi hem de faiz giderlerinin vergi gelirleri içindeki payı çok yüksekti. 2002 yılında reel faiz oranları yüzde 25,4, faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise yüzde 85,7 seviyesindeydi. Siyasi istikrar, mali disiplin, yapısal reformlar ve fiyat istikrarı sayesinde reel faiz son beş yıldır düşük tek hanelerde seyretmektedir."

SÜRDÜRÜLEBİLİR İSTİKRAR İÇİN CARİ AÇIĞIN KONTROL ALTINDA TUTULMASI ŞART
Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından birinin cari açık olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, "Makro finansal istikrarı korumak için cari açığı kontrol edilebilir seviyelerde tutmamız şarttır. Cari açık Eylül 2013’te 12 aylık bazda 59,1 milyar dolar, net altın ihracatı hariç ise 51,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Cari açık 2012 yıl sonuna göre 10,6 milyar dolar artarken aynı dönemde net altın ihracatı hariç 2,4 milyar dolar azalmıştır. Yani iç talep eksenli büyümeye rağmen bu yıl cari açıkta kayda değer bir bozulma olmamıştır" diye konuştu.

Orta vadede küresel ekonominin daha hızlı büyümesi ve komşu ülkelerin siyasi istikrara kavuşmasının dış ticaret dengelerimizi olumlu yönde etkileyeceğini dile getiren Mehmet Şimşek, küresel ekonomideki zayıf büyüme, en büyük ticaret ortağımız olan AB’deki resesyon, ortadoğu’da yaşanan jeopolitik gerginlikler ve yüksek seyreden petrol fiyatlarının cari açığı olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye çıkardığını söyledi.

Şimşek "Bu çerçevede 2012 yılında yüzde 6,1 olan cari açığın GSYH’ye oranının bu yıl yüzde 7,1’e yükseleceğini, 2014 yılında ise yüzde 6,4’e ineceğini tahmin ediyoruz" diye konuştu.

Kaynak: İHA