Bbp Genel Başkanı Destici’nin Öğretmenler Günü Mesajı

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün laflarla değil, sorunların çözüldüğü bir gün olarak kutlanması gerektiğini belirtti.


BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle yayınladığı mesajda, öğretmenlerin toplum içindeki yerinin ve değerinin belirtildiği, sorunlarının dillendirildiği, saygınlıkları ve katkılarının anlatıldığı bir “Öğretmenler Günü”nün “gerçekten” yaşanmasını ve tüm eğitim camiasına yaşatılmasını istediklerini ifade etti.

Destici, “Maalesef 24 Kasımlar daha önceki 24 Kasımlar’da tekrarlanan ritüel ve basmakalıp bilindik laflardan ötesine gidilemeyen bir gün olmaktan hala çıkarılamamıştır. Bu güne dek eskisiyle ve yenisiyle işbaşına gelen ve ülkenin eğitim-öğretimini idare eden tüm iktidarlar, 24 Kasımlar’ı bir muhasebe günü ve hedeflerin gözden geçirildiği bir günden çok, içi boş hamasi söylem ve nutuklarla geçiştirmişlerdir” dedi.

Yıllardır her gelen iktidar partisi gibi AK Parti hükümetinin de Türkiye’ye eğitim-öğretimde çağ atlattığı iddiasını ileri sürdüğünü ancak bu iddianın gerçek hayatta karşılığının olmadığını savunan Destici, “OECD ülkeleri dünyanın en gelişmiş ülkeleridir. Ülkelerin gelişmesinde ve kalkınmasında nitelikli insan sermayesinin önemi göz önüne alındığında, Türkiye’nin en az OECD ülkeleri ortalaması düzeyinde öğrenci başına eğitim harcaması yapması ve eğitim camiasının daha nitelikli hale getirilmesi gerçeği ortaya çıkmaktadır. Lakin Türkiye, eğitime genel bütçeden ayırdığı pay bakımından OECD ülkeleri arasında hala gerilerde yer almaktadır. Eğitim ile büyüme arasında çift yönlü bir ilişkinin mevcut olduğu tezi dünyanın her yerinde kabul görür. Dünyada büyüyen ekonomiler eğitime daha çok kaynak ayırma imkânı bulurken, hızla büyüyen bir ekonomiye sahip olunduğu iddia edilen Türkiye’de bu ilişki bozuktur. Türkiye eğitim finansmanı açısından gelişmiş ülkeler içerisinde, tüm eğitim kademelerinde ve toplamda eğitime en az kaynak ayıran ülkedir. Haliyle bu tablonun en büyük mağdurları öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizdir. Öğretmenlik mesleğinin cazip olmaktan çıktığı veya işsizlik rakamlarının pembe tablolar sunarak istatistiksel oyunlarla azaltıldığı günümüz Türkiye’sinde; meseleleri çözmekten uzak duran AKP hükümetinin elinde imkanı olduğu halde neleri yapmadığı sorusunun samimi cevabını ivedilikler bu millete vermesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı

“Günümüzde git gide pahalılaşan hayat şartları içinde tıpkı devlet gibi çarkını borçlanarak ve faize bulaşarak çevirmek zorunda kalan öğretmenlerimiz, zorunlu ihtiyaçlarını bile zor karşılayabilecek haldedirler” diyen Destici açıklamasını şöyle tamamladı:
“Kamu-Sen ve Eğitim-Sen verilerine göre öğretmenlerimizin yüzde 89,2'si borç sarmalı içinde. Kredi kartı olanların yüzde 42,2'si aylık borcunun tamamını düzenli ödeyemiyor; yüzde 82,9'u son 11 yıl içinde banka kredisi çekmiş durumda. Sosyal ve kültürel aktiviteler adeta onlar için lüks tüketime girmekte, bırakın gelişen bilim toplumuna ayak uydurmayı; alanlarındaki gelişmelerden bile yararlanamaz durumdadırlar. 2013 yılı içerisinde öğretmenlerimiz arasında yapılan bir başka araştırma da ilginç ve vahim bir tablo ortaya koymuştur: Eğitim camiasının 96,5'i öğretmenlerin toplumsal itibar kaybettiğini düşünüyor. Yüzde 86’sı elektrik ve su faturalarını, yakıt giderini azaltmak için tasarruf yapıyor. Yüzde 66’si tükenmişlik sendromu yaşadığını söylüyor. Öğretmenliğin prestijli meslek olduğunu düşünenler yüzde 4,7; yüzde 31,9’u öğrenci, veli şiddetine maruz kalmış. Ayrıca çok ciddi bir ‘atanamayan öğretmenler’ sorunu var. Yaklaşık 350 bin öğretmen atama bekliyor. 70 bin ücretli öğretmen adeta mevsimlik işçi gibi çalışıyor. En fazla kazanabildikleri para kadrolu bir öğretmenin kazanabildiğinin sadece üçte biri. Yüzde 59'u iş güvencelerinin ellerinden alınacağına dair endişe taşıyor. Tüm bu sorunların yanında her şey güllük gülistanlık gibiymiş gibi yahut eğitim alanında başka ve öncelikli sorunlar yokmuş gibi ‘dershaneler kapatılmalı mı, kapatılmamalı mı?’ tartışması iktidar partisi tarafından ısrarla sürdürülmektedir. Türkiye'de gündemi uzun zamandır meşgul eden bu sorunun yanıtı çok sayıda öğretmeni de yakından ilgilendiriyor. Herkesin malumudur ki, dershaneler 90'lı yılların başından itibaren sürekli artan işsiz öğretmenler sebebiyle artık bir kazanç kapısı değil, öğretmenler için de bir zorunlu iş kapısı olmuştur. Eğer dershaneler kapatılırsa işsizler ordusuna en az 50 bin öğretmen daha dahil olacaktır. Tamam, Türkiye dershanelere ihtiyaç duyulmayan bir eğitim sistemine geçsin, lakin altyapısını hazırlamadığınız, sonuçlarını kestiremediğiniz ve ‘yaptım oldu’ mantığıyla hayata geçirmeyi düşündüğünüz değişikliğin en büyük bedelini yine öğretmenlerimiz ödeyecektir. Özetle, geleceğimizin güvencesi eğitime; eğitim ise öğretmene dayalıdır. Bugün ülkeyi yönetenler geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusu öğretmenlerimize hak ettiği standartlara kavuşturmalıdır. Unutmayalım ki toplumların medeniyet seviyesi, öğretmene verdiği değerle ölçülür. Bu düşünce, dilek ve temennilerimle birlikte, tüm öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin 24 Kasım’ını tebrik ediyor; her şeyin en iyisini hak eden değerli öğretmenlerimize saygı, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum.”
Kaynak: İHA