‘sara Nöbeti Geçirenlere Soğan ve Kolonya Koklatmayın’
Nöroloji Uzmanı Dr. Metin Güzelcik, epilepsi (sara) nöbeti geçirenlere kesinlikle soğan ve kolonya gibi şeylerin koklatılmaması gerektiğini söyledi.
Romatem Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Metin Güzelcik, epilepsi hastalığı hakkında bilgi verdi. Güzelcik, “Halk arasında ‘sara’ olarak da bilinen epilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin aşırı elektriksel aktivitesi sonucu ortaya çıkan nörolojik bir tablodur. Çoğu kimsenin aklına, bayılıp düşen, kasılan, moraran, ağızdan köpük gelen ve idrarını kaçıran bir hasta gelmesine rağmen, epilepsi nöbetleri çok geniş bir yelpazede kendini gösterir. Yaklaşık 40’a yakın nöbet tipi tanımlanmıştır. Bu nöbet tipleri el-kol-yüz uyuşmasından, dalıp gitmeye yaşadığı şeyleri tekrar tekrar yaşıyormuş hissinden şuursuzca hareketlere, şuur kaybından kasılmaya kadar değişebilir. Nöbet anında yaşananlar, beyindeki elektriksel değişikliğin nereden başladığına ve ne kadar hızla, nereye kadar yayıldığına bağlıdır. Onlarca çeşidi olmasına rağmen akılda tutulması gereken temelde nöbetlerin iki çeşit olduğudur. Parsiyel yani (beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler) ve jeneralize(beyinde yaygın olarak başlayan nöbetler.) Basit parsiyel nöbetlerde olay beynin bir bölgesinde sınırlı başladığından hastanın nöbet esnasında tek bir bulgusu olur ve vücudun belirli bir bölgesini tutar. Örneğin elde ve parmaklarda uyuşma, karıncalanma, deride renk değişikliği, yüzün bir yarısında kolda ya da ayakta kasılma şeklinde kendini gösterebilir. Bu tür nöbetler başladığı yerde sona erebileceği gibi belirli bir düzende ilerleyip vücudun bir yarısını tutabilir. Örneğin yüzde başlayan nöbet, dile, çeneye, kola ve aynı taraf bacağa yayılabilir. Basit parsiyel nöbetlerde şuur kaybı olmaz ve hasta nöbetinin farkındadır. Bu tür nöbetlere bilinç bozukluğu eklendiğinde komplex parsiyel nöbet ismini alır. Jeneralize nöbetlerde birçok başlık altında toplanmasına rağmen en sık görüleni petitmal denen ve ani bilinç kaybı ile birlikte bir noktaya bakıp kalma, yürüme, yeme-içme, konuşma gibi fonksiyonların aniden durması anormal göz kırpma hareketlerinin gözlenmesi tarzı nöbetlerdir. Epilepsi nöbetlerinde aciliyet gerektiren tablo, bu nöbetlerin aralarında normal dönem olmadan, art arda birbirini izlemesi şeklinde olanıdır” diye konuştu.
Epilepsi hastalarında tanının; hikaye, nörolojik muayene, beyin MR’ı ve EEG ile konulduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Metin Güzelcik, “EEG özellikle nöbetin başladığı ve yayıldığı yerleri göstermesi açısından önemlidir; ancak epilepsi hastalarının sadece yüzde 70 inde EEG anormaldir nöbet geçirmesine rağmen yüzde 30 hastada EEG normal çıkabilir. Her nöbet geçiren hastaya hemen tedavi başlanmaz, çünkü tedavi başladığında ilaç ara verilmeden düzenli bir şekilde 3-5 yıl kullanılmalıdır. Hasta yılda iki ve üzerinde nöbet geçiriyorsa kardeş öyküsü varsa Beyin MR da yapısal bir lezyon varsa ilaç tedavisine adaydır. İlaç seçimi nöbetin cinsi ve EEG bulgularına göre yapılır. Nöbetlerin yüzde 80’i ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Yüzde 20’si hastada ilaç denemelerine rağmen ilaçlara cevapsızlık olabilir, bu tip hastalarda eğer odak tespit edilirse epilepsi cerrahisi uygulanır. Epilepsi tedavisinde ilaca başlamak kadar ilaç tedavisini sonlandırmakta önemlidir. Genelde nöbetsiz 2 yıl geçirmeden ilaç tedavisi kesilmez, ilaç kesme süresi 3-5 yıl arasında değişir. İlacın birden kesilmesi nöbetleri tetikleyebilir. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaç asla kesilmemelidir. İlaç kesildikten sonra nöbetlerin tekrar başlama oranı yüzde 25 kadardır. Sara nöbeti geçiren kişiye yapılması gereken ilkyardım; hasta güvenli bir yere yatırılır, başı bir yere çarpmasın diye el yardımıyla desteklenir. Üzerindeki sıkı giysiler gevşetilir. Nöbet geçiren hastanın ağzına parmak kesinlikle sokulmaz, dişlerinin arasına kemer ya da tahta bir kaşık dilini ısırmaması için yerleştirilir ve hastanın başı yana çevrilir. Kesinlikle soğan, kolonya gibi şeyler koklatılmaz. Kişinin hareketleri durdurulmaya çalışılmamalıdır. Çünkü bu hareketler bilinçsiz yapıldığından ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın bir faydası olmayacaktır. Ayıltmak için uğraşmaya gerek yoktur. Hasta yavaş yavaş kendine gelir. Hasta kendine geldikten sonra yorgunluk, geçici bilinç kaybı, sersemlik olabilir. Bu yüzden bir süre dinlendirilmelidir” şeklinde konuştu.