Dershanelerin Özel Okula Dönüştürülmesinin Kolaylaştırılması

Yeni üniversitelerin kurulması vle yükseköğretim kontenjanlarının artırılması sonucu, dershane sayılarında azalma görüldüğü bildirildi.


Milyonlarca aileyi yakından ilgilendiren dershanelerin varlığı Cumhuriyet'in ilk yıllarına hatta Cumhuriyet öncesine kadar uzanıyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarında daha çok yetişkinlere yönelik kısa süreli özel kurslar olarak faaliyet gösteren dershanelerin hedef kitlesi, ilköğretim ve ortaöğretimin yaygınlaşmasıyla değişti. Özel dershanelerin sayısındaki hızlı artış bu kurumlar hakkındaki tartışmaları da artırdı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl konuyu tekrar gündeme getirmesi ve dershanelerin kapatılacağını söylemesi üzerine konu üzerindeki çalışmalar hız kazandı. Milli Eğitim Bakanlığı,dershanelerin özel okullara dönüşmesini kolaylaştıracak bazı teşvikleri öngören bir yasa önerisi için çalışmalarına devam ediyor. Bakanlık, dershane çalışanları, öğrenciler ve veliler başta olmak üzere hiç kimsenin mağdur edilmeyeceğini; çalışmaların, Türkiye'de özel sektörün eğitim alanında daha etkin yer alması ve okul dışı alternatif programlar uygulayan kurumlara bağımlılığın ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu açıkladı.

Taslak, çalışmaların tamamlanmasının ardından, Bakanlar Kuruluna sunulacak.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bekir S. Gür, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dershanelerin fırsat eşitliğini kısıtlayıp kısıtlamadığının sadece Türkiye'de değil bütün dünyada yaygın olarak tartışıldığını ifade etti.

Daha üst gelir grubundan ailelerin, çocuklarına özel okul, özel ders ve dershane gibi daha iyi eğitim imkanları sağladıklarını ancak alt gelir grubunun dershanelere mecbur kaldığını vurgulayan Gür, "Çeşitli gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerin eğitim sistemleri karşılaştırmalı bir şekilde incelendiğinde, dershanelerin birçok ülkede olduğu ama birçok ülkenin bu sorunu, dershaneye olan ihtiyacı azaltarak kontrol altına aldığını gösteriyor. MEB de dershaneye olan bağımlılığı azaltmak adına bazı çalışmalar planlıyor" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın, daha önce yaptığı açıklamada ısrarla hiç kimsenin mağdur edilmeyeceğini ve dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi için teşvik getireceklerini vurguladıklarını dile getiren Gür, MEB'in dershanelere yönelik adımları belli bir sürece yayacağının anlaşıldığını, bu konuda ayrıntılarının netleşmesinin beklenmesi gerektiğini söyledi.

-"Küçük dershaneler kapanıyor"

Bu çalışmaların ayrıntılarının henüz bilinmediğini dile getiren Gür, şunları kaydetti:

"Bu ayrıntılar netleştikçe daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilir. Ancak şunu biliyoruz, Türkiye'de dershane sayıları ile dershanelere devam eden öğrenci sayılarına bakıldığında özellikle 2008'den sonra dershaneye ihtiyacın kontrol altına alındığı görülüyor. 2008-2009 eğitim öğretim yılında 4 bin 262 olan dershane sayısı bu yılın kasım ayı itibarıyla 3 bin 640'e düştü. Özellikle küçük dershanelerin kapandığını biliyoruz. Dershane sayısının azalmasının arkasında izlenen doğru politikalar olduğunu görüyoruz. Bu politikalar, yeni üniversitelerin kurulmasıyla yükseköğretim kontenjanlarının artırılmasıdır. Dolayısıyla bu tür politikalar başka politikalarla desteklenirse dershaneye ihtiyaç daha da azalacaktır. Bu çerçevede, özellikle sınavla öğrenci alan lise sayısının azaltılması ve üniversiteye girişte okul notlarının ağırlığının artırılması gibi politikalar tartışılmalıdır."

-"Öğrenci ve veli okulu ikinci plana attı"

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, dershanelerin kapatılması değil kapanması gerektiğini vurgulayarak, eğitim sisteminde okul merkezli düzenlemelerin, dershanelere ihtiyacı azaltacağını söyledi.

Öğretmen açığı, derslik sayısındaki yetersizlik, sınavla kademeler arası geçişin eğitim sisteminin önemli sorunları arasında yer aldığını savunan Özer, bu durumun velileri dershanelere yönlendirdiğini belirtti.

Sınava dayalı eğitim sisteminden, okulu ve öğrenciyi merkeze alan bir sisteme geçilmesi gerektiğinin altını çizen Özer, "Asıl olan okuldur, dershaneler bir ihtiyaçtan kaynaklanır. Asıl olana dönmek için buradaki eksikleri gidermemiz gerekir. Okulları çocuklarımızın mutlu olacağı yerler haline getirmemiz lazım. Okulların gerçekten hayat olabileceği bir ortama geçmemiz gerekiyor" dedi.

Ancak bu şekilde okulların eğitim öğretimin merkezi haline dönüşeceğini ifade eden Özer, aksi halde dershanelerin bu konuma geleceğini söyledi.

Özer, sözlerini söyle sürdürdü:

"Maalesef bugün dershaneler merkeze alındı. Dershane merkezli bir eğitimde veli ve öğrenciler okulu ikinci plana attı. Okullar sadece devam edilmesi gereken, diploma alınacak yerler olarak görülmeye başlandı. Dershaneler adeta okuldan sonra çocukları meşgul eden bir kreş görevi de görüyor. Bu noktadaki işlevi de kültürel faaliyetleri artırarak, okullar üstlenmeli. Dershaneyi bir ihtiyaç olmaktan çıkarmamız gerekiyor. Bu yönde adımlar atılmalı, okul, öğrenci ve öğretmeni merkeze alan bir sisteme kavuşmalıyız. Ortaöğretime geçiş sisteminde, SBS'nin kaldırılarak yerine okul puanlarını öne çıkaran, okulu ve öğretmeni önceleyen bir sitemin getirilmesi, öğrencinin kaderinin birkaç saatlik sınavlara sıkıştırılmaması, bu yönde atılmış olumlu bir adım. Bu adım liseler içinde gerçekleştirse okul merkezli sistemde önemli bir mesafe alırız. Üniversiteye geçişte de okul merkezli bir sistem getirilirse dershaneye ihtiyaç daha da azalır."

Kaynak: AA