'Medya ve Mahremiyetin Sınırları Ulusal Sempozyumu'
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen "Medya ve Mahremiyetin Sınırları Ulusal Sempozyumu"nun sonuç bildirgesi yayımlandı.
Bildirgede, medyada mahremiyetin sınırlarının aşıldığı, mahrem-namahrem ikililiğinin giderek flulaştığı modern bir zamanın yaşandığı, sınırların gerilediği ve mahremiyet kavramının değişip dönüştüğü ve sırların ifşa edildiğinin hissedildiği belirtildi.
Günümüzde yeni medyanın hayatı giderek kuşattığına ve yeni bir kamusal alan olarak özeli, kamusalı dönüştürdüğüne, sınırları muğlak hale getirdiğine şahit olunduğu vurgulandı.
Mahremin dayatmalara direnemediği ve özel olanın hızla kamusala açıldığının görüldüğü belirtilen bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Böylece, özel-kamusal arasındaki sorunlu ayrımın daha da derinleştiğini ve içinden çıkılmaz bir hal aldığını fark ediyoruz. Hem bireyi hem de toplumsalı her yönüyle tehdit eden medya ve mahremiyetin sınırları sorunsalı, sempozyum süresince çok yoğun bir şekilde ve farklı bakış açılarıyla tartışılmıştır. Özgürleşme-gözetleme, güvenlik-toplumsal denetim, öznellik-cinsiyetçi kamusallık, medya-etik bağlamında yürütülen bu tartışmalarda felsefi, sosyolojik, hukuki ve tarihsel analizler yapılmış ve değerlendirmelerde bulunulmuştur."
Sempozyumda, ayrıca televizyon, sinema, gazete, dergi ile fotoğraf alanında da mahremiyet ve sınırların irdelendiği bildirildi.
Namahremin tüketiminden, mahremiyetin hızla tükenişine dikkat çekildiğinin ifade edildiği bildirgede, şunlar kaydedildi:
"Sosyal medya ve dönüşen mahremiyet algısından bir mahremiyet sorunu olarak voyörizme, sosyal medyada gözetimden gözetlemenin değişen mantığına, sanal narsizm bağlamında bebek ve çocuk teşhirinden sosyal medyada cinsiyetçi kamusallığın yeniden üretilmesine, medyada mahremiyetin etik ve estetik boyutundan medyanın ölü seviciliğine, gizli kamera kullanımından habercilik pratiğine yansımalarına, özel hayatın gizliliğinden mesafe bilinci ve gözden kaybolmanın imkansızlığına, mahrem alanın karikatürize edilmesinden popüler kültür öznelerine, mahremiyet ve totalitarizmden sansür ilişkisine, mahremiyetin gönüllü ihlalinden kurumsal mahremiyetin ifşasına, hukuksal yönelim ve düzenlemelerden etik ve fikri mülkiyete değin pek çok konuya değinilerek mahrem-namahrem ikililiğinde sınırların namahrem lehine değiştiği ve dönüştüğü, hatta bu durumun yeni bir tür sosyalleşme olarak algılandığı iddia edildi. Kısaca, namahremin tüketiminden mahremiyetin hızla tükenişine dikkat çekildi"