DSP Genel Başkanı Türker'in, Düzce'deki Açıklaması
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Masum Türker, memurlar ile hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin, ''Hükümetin 3,5+4 ve önümüzdeki dönem için de 3+3'e getirmiş olması, memur ve çalışan kesimine para aktarılmayacağını gösteriyor'' dedi.
Türker, partisinin il teşkilatını ziyaretinde yaptığı konuşmada, memurların 5,5 aydır zam alamadığını savundu.
Hükümetin geçici bütçeyle zam verebileceğini ifade eden Türker, ''Ama maalesef vermedi. Vermediği gibi şu anda hükümetin 3,5+4 ve önümüzdeki dönem için de 3+3'e getirmiş olması, memur ve çalışan kesimine para aktarılmayacağını gösteriyor'' diye konuştu.
Durumun sadece memurları ilgilendirmediğini belirten Türker, memurların zam almaması halinde kimsenin esnaf ve tüccardan alışveriş yapmayacağını savundu.
''Türkiye'de dar gelirliler biraz daha fakir, zenginler biraz daha zengin olacak'' diyen Türker, sözlerine şöyle devam etti:
''Bugün kredi kartları kat be kat artmış. Hatta borçlarını ödeyemeyenler, başka bir kredi kartı ile kapatma imkanını kaybettikçe kara kara düşünüyorlar. Türkiye'de memurları tanımayan bu yaklaşım aslında 2010 yılında gerçekleşen anayasa değişikliği ile ortaya çıktı. Şu anda memurların sendika kurma hakkı yok. Bu hakları anayasadan kaldırıldı. 'Toplu sözleşme' yapıyorsunuz denilerek, bu sıkıntıların yaratılması, memurların çalışmanın getirdiği iş güvencesini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu, Türkiye'nin bütünlüğü açısından önemli bir sorundur.''
-Ecevit'in koruma amiri Birgün'ün açıklamaları-
Türker, merhum Başbakan Bülent Ecevit'in koruma amiri Recai Birgün'ün tanık olarak dinlendiği Ergenekon Davası'nda 2001 yılındaki siyasi gelişmelerle ilgili açıklamasına ilişkin ise ''Kendisinin aslında bu söylediklerini o gün tespit edip, rapor etmesi gerekirdi. İlk tartışılması gereken şey, onları rapor ettiyse bu raporları hasır altı edenler kim- Rapor etmediyse bir koruma müdürü olarak neden bu durumu görüp, rapor etmedi, anlatmadı-'' dedi.
Türker, Birgün'ün söylediklerinde gerçeklik payı olduğunu ileri sürerek, şunları dile getirdi:
''2002 yılında Bülent Ecevit ve DSP, iktidardan bir sivil darbeyle uzaklaştırıldılar. Bu sivil darbenin ilk temelleri, 2001 yılının eylül-ekim aylarında atıldı. O günlerde Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Cengiz Çandar, 'Eğer, Amerika Birleşik Devletleri Irak'ı işgal edecekse DSP ve Bülent Ecevit'in uzaklaştırılması gerekir' diye yazmıştı. Yine o dönemde bazı paşalar, Radikal Gazetesi'nin temsilcisi Murat Yetkin'e, 'Ecevit gitsin, Hüsamettin Özkan gelsin' şeklinde telkinde bulundular.
Ardından Almanya'da bir gazetenin matbaa açılışı dolayısıyla toplanan bazı politikacılar, Ecevit'siz, DSP'siz hükümet formülü arayışına girdiler. Bu arayışı gerçekleştiremeyince DSP'de bulunan 60'a yakın milletvekili ile çeşitli il örgütlerinin içinden belli sayıda bazı örgütçüler ve bazı belediye başkanlarını birlikte alıp, DSP'yi bölerek hükümetin bozulmasını amaçladı. Ardından bilindiği gibi, hızlandırılmış bir seçime gidildi. Bu seçimde de AK Parti, bu sivil darbenin ürünü olarak iktidar oldu.''
O tarihte yapılan devir teslim töreninde Kemal Derviş'in, ''Allah'a şükür, bu işi demokratik olarak hallediyoruz'' dediğini ileri süren Türker, Derviş'in o günkü konuşmasının tekrar dinlenmesi halinde DSP'nin iktidardan gitmesinin sivil darbe sonucu olduğunun ortaya çıkacağını öne sürerek, ''Tekrar dinlenmesi halinde derin bir Ergenekon'la karşı karşıya olduğumuz açıkça ortaya çıkacaktır'' şeklinde konuştu.
Kaynak: AA
Hükümetin geçici bütçeyle zam verebileceğini ifade eden Türker, ''Ama maalesef vermedi. Vermediği gibi şu anda hükümetin 3,5+4 ve önümüzdeki dönem için de 3+3'e getirmiş olması, memur ve çalışan kesimine para aktarılmayacağını gösteriyor'' diye konuştu.
Durumun sadece memurları ilgilendirmediğini belirten Türker, memurların zam almaması halinde kimsenin esnaf ve tüccardan alışveriş yapmayacağını savundu.
''Türkiye'de dar gelirliler biraz daha fakir, zenginler biraz daha zengin olacak'' diyen Türker, sözlerine şöyle devam etti:
''Bugün kredi kartları kat be kat artmış. Hatta borçlarını ödeyemeyenler, başka bir kredi kartı ile kapatma imkanını kaybettikçe kara kara düşünüyorlar. Türkiye'de memurları tanımayan bu yaklaşım aslında 2010 yılında gerçekleşen anayasa değişikliği ile ortaya çıktı. Şu anda memurların sendika kurma hakkı yok. Bu hakları anayasadan kaldırıldı. 'Toplu sözleşme' yapıyorsunuz denilerek, bu sıkıntıların yaratılması, memurların çalışmanın getirdiği iş güvencesini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu, Türkiye'nin bütünlüğü açısından önemli bir sorundur.''
-Ecevit'in koruma amiri Birgün'ün açıklamaları-
Türker, merhum Başbakan Bülent Ecevit'in koruma amiri Recai Birgün'ün tanık olarak dinlendiği Ergenekon Davası'nda 2001 yılındaki siyasi gelişmelerle ilgili açıklamasına ilişkin ise ''Kendisinin aslında bu söylediklerini o gün tespit edip, rapor etmesi gerekirdi. İlk tartışılması gereken şey, onları rapor ettiyse bu raporları hasır altı edenler kim- Rapor etmediyse bir koruma müdürü olarak neden bu durumu görüp, rapor etmedi, anlatmadı-'' dedi.
Türker, Birgün'ün söylediklerinde gerçeklik payı olduğunu ileri sürerek, şunları dile getirdi:
''2002 yılında Bülent Ecevit ve DSP, iktidardan bir sivil darbeyle uzaklaştırıldılar. Bu sivil darbenin ilk temelleri, 2001 yılının eylül-ekim aylarında atıldı. O günlerde Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Cengiz Çandar, 'Eğer, Amerika Birleşik Devletleri Irak'ı işgal edecekse DSP ve Bülent Ecevit'in uzaklaştırılması gerekir' diye yazmıştı. Yine o dönemde bazı paşalar, Radikal Gazetesi'nin temsilcisi Murat Yetkin'e, 'Ecevit gitsin, Hüsamettin Özkan gelsin' şeklinde telkinde bulundular.
Ardından Almanya'da bir gazetenin matbaa açılışı dolayısıyla toplanan bazı politikacılar, Ecevit'siz, DSP'siz hükümet formülü arayışına girdiler. Bu arayışı gerçekleştiremeyince DSP'de bulunan 60'a yakın milletvekili ile çeşitli il örgütlerinin içinden belli sayıda bazı örgütçüler ve bazı belediye başkanlarını birlikte alıp, DSP'yi bölerek hükümetin bozulmasını amaçladı. Ardından bilindiği gibi, hızlandırılmış bir seçime gidildi. Bu seçimde de AK Parti, bu sivil darbenin ürünü olarak iktidar oldu.''
O tarihte yapılan devir teslim töreninde Kemal Derviş'in, ''Allah'a şükür, bu işi demokratik olarak hallediyoruz'' dediğini ileri süren Türker, Derviş'in o günkü konuşmasının tekrar dinlenmesi halinde DSP'nin iktidardan gitmesinin sivil darbe sonucu olduğunun ortaya çıkacağını öne sürerek, ''Tekrar dinlenmesi halinde derin bir Ergenekon'la karşı karşıya olduğumuz açıkça ortaya çıkacaktır'' şeklinde konuştu.