Başkan Baydemir ‘Acıları Paylaşmak ve Yaraları Sarmak İçin İlk Adım’ Sempozyumuna Katıldı

İstanbul’da düzenlenen ‘Acıları Paylaşmak ve Yaraları Sarmak İçin İlk Adım’ sempozyumunda konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürt sorununun çözümü konusunda dünya deneyimlerinden faydalanmak gerektiğini belirterek “Dünyada ilk savaşanlar bizler değiliz, ilk barışan da biz olmayacağız.Bu coğrafyaya barış bir gün mutlaka gelecek” dedi.

Başkan Baydemir ‘Acıları Paylaşmak ve Yaraları Sarmak İçin İlk Adım’ Sempozyumuna Katıldı
20. yüzyılda Türkiye coğrafyasında yaşanan acıları paylaşmak ve adım atmak için Sosyal Demokrat Parti (SODEP) tarafından “Acıları Paylaşmak ve Yaraları Sarmak İçin İlk Adım” sempozyumu düzenlendi.

İstanbul Laresh Park Otel’de düzenlenen sempozyumun açılış konuşmaları Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve SODEP Başkanı Hüseyin Ergün tarafından yapıldı. Sempozyumda, yakın tarihin karanlıkta kalan bölümlerinden 1915 Ermeni tehciri, Kürt isyanları, Dersim, 6-7 Eylül olayları, Denizlerin idamı, 1 Mayıs 1977 işçi katliamı, Maraş, Çorum, Sivas katliamı gibi olayları anlatan slayt gösterisi sunuldu. Sempozyumun “İnanç ve Milliyet temsilcileri” bölümünde Süryani Katolik Patriği Yusuf Sağ, Rum Ortodoks Patriği adına Yeorgios Benlisoy, Hahambaşı adına Moris Levi, Süryani Ortodoks Patriği adına Sait Susin, Alevi Vakıfları Federasyonları Başkanı Doğan Bermek birer konuşma yaptı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir konuşmasında, Diyarbakır’ın farklı inanış ve kimliklerin etkileşiminden oluştuğunu anımsatarak, her ne kadar Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne değin bölgenin merkezi olsa da 20. yüzyılın başından beri acıların ve travmaların bir nevi ev sahipliğini yaptığını söyledi.

Bin yıllar boyunca Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler, Keldanilerin Mezopotamya coğrafyasında dost ve kardeşçe birada yaşamayı başardıklarını hatırlatan Baydemir, ancak yanlış politikalardan dolayı bir çoğunun göç ettirilerek travma yaşadığını belirtti.

Baydemir, “Bugün dönüp o güne baktığımızda biz geride kalanlar kaybettik. Yalnızlaştık, tek tipleştik, üretimden düştük” diyen Baydemir, “1915’lerden bugüne barışı bir daha yakalayamadık. O halde dönüp geçmişe bakmak ve kesinlikle geçmişle yüzleşmemiz gerekiyor. Yüzleşmek intikam almak değildir. Geçmişte yaşananları bugünkü vicdanımızda mahkum etmektir. ‘Ben dedelerimin yaptığı zulmün ortağı değilim’ diyebilmektir” dedi.

“ZULME KARŞI OLANLARIN TORUNUYUM” Geçmişte zulme karşı olanların, Türkün de Kürdün de acılarla birlikte övünebileceği değerlerin de olduğunu hatırlatan Baydemir, “Onu güçlendirmek gerek. Ben kendimi o zulme karşı olanların torunu olarak görüyorum” diye konuştu.

Yüzleşmenin aynı zamanda bir hakkın teslimi olduğunu ifade eden Baydemir, “Bugün Diyarbakır’da cami nasıl Rabbin eviyse, kilise de, cemevi de, havra da rabbin evi olarak görülüyor. Belediye olarak Ehmede Hane Camii’ni inşa ettiğimiz gibi Surp Giragos Kilisesi’ni onarıp Pir Sultan Abdal Cemevi’ni ibadete açtık. Bir tek inanç mensubu bile kendini ifade edemiyorsa o kentin yönetimi, idaresi eksiktir” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin bugün batı yakasındaki yurttaşlarının Kürt sorununa yönelik algısı olabildiğince sıkıntılı olduğunu ve bir terör ve bölücülük sorunu olarak algılandığını bildiren Baydemir, ”Oysa ki Kürtlere sorduğumuzda Kürt sorununu, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamama sorunudur. Ve bu sorun neredeyse Cumhuriyet tarihiyle yaşıt olan bir sorun” ifadelerini kullandı. Bir Kürt evladı olarak bu coğrafyanın artık kana, şiddete ve gözyaşına doyduğunu düşündüğünü söyleyen Baydemir, Kürt sorununun çözümünde, özgürlüğe ulaşmada yeteri miktarda bedel ödendiğini söyledi.

Baydemir, “Türk, Kürt, gerilla, asker, polis, artık toprağa defnedeceğimiz bir tek evladımız olmaması lazım. Yitirilen her bir can algı dünyasında kopuşun derinleşmesine yol açıyor” dedi.

“KÜRTLER STATÜSÜYLE YAŞAMAK İSTİYOR”
Kürtlerin millet olmaktan kaynaklı haklarını kullanmak istediğine dikkat çeken Baydemir, Kürtlerin eğitimde, bilimde, sanatta, yaşamın her alanında kendi dilini kullanmak istediğini ifade etti.

Kürtlerin kendi coğrafyasında statüsüyle yaşamak istediğinin altını çizen Baydemir, “Kürdün istediği hangi talep Türkiye’de yaşayan başka bir etnik kimliğe sahip yurttaşın hakkını, özgürlüğünü elinden alıyor. Bugünkü koşulların sorunun çözümü için yetmiyor. Türkiye’nin doğu ve batı yakasında duygusal kopuşun arifesindeyiz. Tam da bu atmosferde önlemler almazsak ciddi problemlerle karşılaşırız” dedi.

Sorunun çözümünde medyanın dilinin de önem arz ettiğini belirten Baydemir, “En ufak bir hak talebini bölücülük olarak kodlamak Türkiye halkını kültüründen uzaklaştırıyor. Aynı zamanda Kürt halkının aidiyet duygusuna zarar veriyor” şeklinde konuştu.

"DÜNYA DENEYİMLERİNDEN YARARLANALIM"
Sorunun çözümü için Güney Afrika, İspanya gibi dünya deneyimlerine bakmak gerektiğine dikkat çeken Baydemir, şöyle konuştu: “Biz Türkiye toplumu içinde yaşayan Türkler, Kürtler ve diğer etnik kimlik ve inançlar dünyada ilk savaşanlar biz değiliz, ilk barışan da biz olmayacağız. Bizden önce savaşın acısını yaşayanlar savaşın, acının çözüm olmadığını gören toplumlar var. O halde onların deneyimlerinden istifade etmeliyiz. Dolayısıyla barış bir gün bu coğrafyaya mutlaka gelecek. Bütün çabamız bunun erken olması içindir. Daha fazla bedel ödemek bana göre artık haramdır, günahtır. Tam da bu noktada, barış tek başına hükümete bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir. Bizim her birimizin barışa sahip çıkması gerekiyor. Gelin bugün hep birlikte buradan herkese ‘artık yeter’ çağrısı yapalım. Bu toplumda yaşayan Kürtler ve Türkler artık gelecek nesillerimize isyanı, reddi ve inkarı miras bırakmamaya söz verelim. Biz barışı adaleti ve özgürlüğü miras olarak bırakmaya söz verelim.”
Kaynak: İHA