Mustafa Sarı iddialara sert tepki gösterdi

Doğa Gözlemcileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Sarı, Van Gölü sularından enerji elde edilerek tuzlu ve sodalı suyunun Kerez Çayı'na akıtılacağı iddiasına tepki gösterdi.

Konu ile ilgili bir internet sitesinde yer alan haberi değerlendiren Prof. Dr. Sarı, 'Van Gölü, tuzlu ve sodalı suları ile dünyada eşi benzeri bulunmayan orijinal bir ekosistemdir. Bu orijinalliği tüm dünyadaki bilim adamlarının dikkatini Van Gölü'ne çekmektedir. Van Gölü bu yapısı ile paleolimnologlar tarafından genç okyanusların oluşumunu aydınlatmak üzere büyük bir ilgiyle incelenmektedir. Diğer taraftan göl su seviyesi değişimleri, küresel iklim değişimlerinin göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

1960 yılına göre 1994 yılında yaklaşık 4 metre yükselen göl suları, bu gün yaklaşık 2.5 metre düşerek 1987 yılı seviyesine geri dönmüştür. 2003 yılında küresel iklim değişiminin göstergelerinin dünyada izlenmesi için AB FP-6. Çerçeve Programı kapsamında hazırlanan ve benim de içinde yer aldığım Ecowater projesinde, Van Gölü iklim değişimlerinin ekolojik etkilerinin en iyi izlenebildiği göl olarak belirlenmiş ve projenin modellerinin Van Gölü dikkate alınarak oluşturulması planlanmıştır. Yani Van Gölü,üstünde gölün tüm ekolojik dengelerini altüst edecek deneyler yapılacak kadar küçücük ve önemsiz bir göl değildir. Mevcut yapısı ile tüm dünyanın dikkatini üzerinde toplayan, orijinal bir ekosistemdir. Bu yüzden iddia sahibine göre uzun dönemde tatlı suya dönüşeceği varsayılan göl ekosistemine müdahale anlamı taşıyan bu düşünce yanlışlığının yanında tüm dünyanın tepkisini çekecek bir uygulama olacaktır ' diye konuştu.

Van Gölü sularının yüksek derecede soda içeren alkali bir yapıda olduğunu, göle her yıl 4.2 kilometreküp su girip yine buharlaşma ile bu kadar su kaybedilmekte olduğunu anlatan Doğa Gözlemcileri Derneği Yönetim Kurulu Prof. Dr. Mustafa Sarı, şunları belirtti: 'Göle giren bu miktardaki su bile göl suyunun pH'sını değiştirmemekte, sadece kısa süreli küçük değişikliklere neden olabilmektedir. Yani göl suyunun oldukça yüksek bir tamponlama özelliği vardır. Yapılan deneysel çalışmalarda 3 tonluk tatlı su ile dolu bir tanka 20 litre göl suyu konulduğunda kısa sürede tankın pH'sının yükseldiği görülmüştür. Göl pH'sının bu derece yüksek olması, göle akarsularla taşınan sudan değil Van Gölü'nün etrafındaki volkanik araziden kaynaklandığı bilinmektedir. Dolayısı ileproje ile gölün tatlı suya dönüştürülebileceği görüşü pratikten yoksun, bilimsel gerçeklerden kopuk, yerel jeolojik yapıdan habersiz ve gerçekçi olmayan bir öngörüdür. Van Gölü suları yüksek derecede tuzlu ve sodalı olduğu için ne sulama, ne içme ne de kullanma suyu olarak kullanıma uygun bulunmamaktadır. HES ile alınan suların Kezer Çayı'na akıtılması sonucunda ilk boşaldığı alandan başlamak üzere, Dicle nehir sisteminin geçtiği tüm alanlardaki biyolojik çeşitliliğe zarar verecektir. Ancak mevcut debininyüzde 1'i düzeyinde bir karışım olduğu takdirde mevcut biyolojik çeşitliliği etkilemeyecektir. Haberden anlaşıldığı kadarı ile Keban Barajı kadar elektrik üretilmesi önerildiğine göre Dicle Nehri'nin mevcut debisine yakın bir su alınması öngörülmektedir. Bu ise mümkün değildir. '

'GÖL EKOSİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİM, SULAK ALANLARI OLUMSUZ ETKİLEYECEKTİR '

Van Gölü'nün, özelliklerinden dolayı normalde yüksek yapılı hiçbir canlının yaşamaması gereken bir ortam olarak görülmekte olduğunu, ancak tek bir tür balık cinsinin yaşamakta olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sarı, 'Gölün tuzlu-sodalı sularına adapte olmuş ve buraya özelleşmiş inci kefali gölden biyolojik olarak elde edilen tek üründür. İnci kefali gölde yaşar ve üremek üzere ilkbahar aylarında büyük sürüler oluşturarak akarsulara göç eder. Bu göç esnasında akarsular üzerindeki doğal engelleri aşarken çokilginç görüntüler ortaya çıkar. İnci kefalinin 2010 yılı rakamları ile ülke ekonomisine katkısı 10 milyon ABD dolarıdır. Göl çevresindeki 14 bin insan geçimini inci kefali üstünden sağlamaktadır. Eğer varsayıldığı gibi gölden su alınmasına başlanırsa, göl çevresindeki tüm akarsuların da yataklarında ciddi ekolojik değişimler ile mansaplarda yer alan üremeye uygun alanların kaybı söz konusudur. Oysa son 10 yıldır inci kefalinin üreme mevsimi dışında avlanması ve sürdürülebilir balıkçılık prensiplerininyerleştirilmesi için başta üniversitemiz olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslar arası sivil toplum kuruluşu çalışmalar yapmaktadır. Bu amaçla Van Valiliği, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Doğa Gözcüleri Derneği'nin ortak çabaları devam etmektedir. Ülkemizde 60'dan fazla uluslar arası öneme sahip Sulak Alan bulunmaktadır. Ülkemizin de imza atarak taraf olduğu Ramsar, CITES, Bern gibi uluslararası sözleşme hükümlerine göre belirlenen bu sulak alanlardan 3 tanesi (Bendi Mahi sazlığı, Çelebibağ sazlığı, ArinGölü) Van Gölü çevresinde yer almaktadır. Bu sulak alanlarda şimdiye kadar 300 civarında kuş türü tespit edilmiştir. Göl ekosisteminde meydana gelecek değişim, bu sulak alanları ve sulak alanlarda yaşayan biyoçeşitliliği olumsuz yönde etkileyecektir ' diye konuştu

'GÖLÜN TATSI SUYA DÖNÜŞMESİ ÜTOPYA '

Projenin ilk aşaması olarak düşünülen sıcaklık, tuzluluk, pH, gibi parametrelerin araştırma yoluyla incelenmesi düşüncesinin bilimsel yaklaşım olarak doğru olmakla birlikte, belirtilen gerekçelere binaen şu aşamada yapılmasının zorunlu olmadığını ifade eden Prof. Dr. Sarı, açıklamasını şöyle sürdürdü: 'Eğer istenirse üniversitemizde bulunan bu bilgiler, iyi niyetli tüm araştırıcılarla paylaşılabilecektir. Sonuç olarak, öngörülen proje ile dünyanın ilgi odağı orijinal bir ekosistem bozulacak; büyük olasılıkla göl suyunun tamponlama etkisi yüzünden tuzlu-sodalı suyun tatlı suya dönüşümü gerçekleşemeyecek; dünyada sadece Van Gölü havzasında yaşayan ve IUCN tarafından kırmızı listeye dahil edilen endemik inci kefalının üreme göçü engellenecek; göl çevresindeki uluslararası öneme sahip sulak alanlar vebiyoçeşitlilik zarar görecektir. Bu kadar olumsuz sonuçları yanında projenin getirisi elektrik üretimi ile sınırlıdır. Gölün tatlı suya dönüştüğü bir ütopya olmakla birlikte, olası olduğunu varsaysak bile halen göl çevresindeki 12 adet tatlı su gölünden nasıl yararlanıldığı diğer bir ifade ile nasıl yararlanılmadığı ortadadır. Eğer sulama ve içme suyu olarak kullanılması bir zorunluluk olarak ortaya çıkarsa, maliyeti düşük bu suların kullanılması daha doğru olacaktır. Aynı zamanda DSİ tarafından çevredekiakarsular üstünde yapımı bitirilmiş ve devam etmekte olan 4 baraj, tarımsal su ihtiyacını karşılayabilecek niteliktedir. Diğer taraftan ulusal ve uluslararası bir çok kurum, kuruluş ve kişinin 'orijinal bir ekosistemin ' yok edilmesi gerekçesi ile tepkisi çekilecektir. Projeyi öneren kişinin Van Gölü ile ilgili hangi araştırmalarının bulunduğu, Van Gölü'nün orijinal bir ekosistem olduğu hakkında ne düşündüğü, ülkemizde devam eden HES projeleri yüzünden Karadeniz derelerinde insanların nasıl mağdur olduğunubilip bilmediği, suyun sadece hidrolik bir güç değil aynı zamanda biyolojik çeşitliğin kaynağı olduğunu ne derece bildiği merak konusudur. '

'VAN GÖLÜ'NÜN TANITILIP KORUNMASINA İHTİYAÇ VAR '

Açıklamasında, Van Gölü'nün değiştirilmeye değil, olduğu gibi korunmaya, tanıtılmaya, ülke turizminde önemli bir durak olmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Prof. Dr Mustafa Sarı, 'Van Gölü ve çevresine yapılacak en büyük katkı, Van Gölü'nü bu orijinal haliyle koruyarak dünya bilimine katkı yapmaya devam etmesini sağlamak olacaktır ' dedi.
Kaynak: İHA