Güçlü: Abdullah Öcalan, İnsanlık Suçundan Dolayı Yargılanmalı
Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, devletin yönetiminde, devletin paramiliter örgütleri, terör örgütü PKK ve Hizbullah eliyle bir insanlık suçu işlendiğini söyledi.
Güçlü, bu suçu işleyen devlet yetkililerinin de teröristbaşı Öcalan başta olmak üzere, terör örgütü PKK yetkililerinin, Hizbullah yetkililerinin insanlık suçundan dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerektiğini vurguladı. Güçlü, ayrıca bu yetkililerin, uluslararası hukukun öngördüğü siyasi haklardan ve diğer haklardan mahrum edilmeleri gerekitğini ifade etti.
Gazeteci yazar Mehmet Ali Birand'ın, 'teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılıp siyasete girebileceğine' yönelik açıklamaları tartışmaları da beraberinde getirdi. Konuyu, Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) değerlendiren Güçlü, Öcalan'la ilgili açıklamaların bir samimiyet havası ile birlikte, bir diyet borcunu öder halini ifade ettiğini öne sürdü. Güçlü, şöyle dedi: "Birand, Öcalan'la yaptığı röportaj dönemindeki görüşmesinde, bugün açıkladıklarını bir aracı olarak Öcalan'a aktarmış. Ama bunlar, Öcalan Türkiye'ye geldikten sonra gerçekleşmeyince, kendisi bir suçluluk duygusuna kapılmış. Ama gelinen aşamada bu konuları konuşma ve aktarma olanağı bulunca, Öcalan'a da gidecek şekilde ifade ediyor. Birand, asimile olmuş Kürt, yüzde 50 Kürt, kendisini Kürt hissetmiyor. Zor zamanlarda hiçbir zaman Kürtlerle ilişkisini açıklamamış ama biz Kürtlerden, yıllarca ve hatta on yıllarca hapis yatan, sürgün yaşayan, ölen Kürt'ten daha fazla Kürtlerin sorunlarını benimsiyormuş. Pes doğrusu. En zor dönemlerde Kürtlere sahip çıkmayan biri olarak Birand'ın bunu söylemesini doğrusu anlamak zordur. Kürtlüğün 'para ettiği' dönemde konuşmak, yazmak, laf etmek kolaydır. Önemli olan zor zamanlarda Kürtlere ve Kürtlerin haklarına, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkına sahip çıkmak gerekir. Birand'ın, Öcalan hakkındaki bu kadar güdümlü cesur konuşmalarına rağmen, Kürtlerle ilgili nasıl bir çözüm önerdiği, Kürtlerin hangi statü içinde yaşaması gerektiği konusunda da bir önermesi yok." Birand'ın mantığına göre, herkesin insan öldürebileceğini, ancak sonra yeri geldiğinde de insan öldürenlerin baş üstünde tutulabileceğini ileri süren Güçlü, bu mantığın ve görüşlerin demokrasi ile hiçbir alakası olmadığı gibi, teröristbaşı Öcalan ve terör örgütü PKK gerçeği ile de hiçbir alakası bulunmadığını vurguladı. Ayrıca, teröristbaşı Öcalan'ı Kürtler adına tek temsilci gibi gördüğü için de demokrasi ile alakası olmadığı gibi Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının, kolektif haklarını kazanmasını, kendi kendilerini yönetmenin de önünde bir engel teşkil ettiğini dile getiren Güçlü, "Öcalan, PKK'yı devlet eliyle kurduğunu, devletin desteğiyle güçlendirdiğini söylüyor. Uğur Mumcu'nun ve Avni Özgürel'in de bu konudaki görüşleri çok net. Özgürel, Öcalan ile MİT bürosunda buluştuklarını, orada çalıştıklarını açıkça söylüyor. Öcalan'ın bu konumuyla, devletin 1970 sonrasında Kürtlerle ilgili stratejisindeki köklü değişiklik; Kürt ulusal hareketini içerden kuşatmak, hedefinden saptırmak, bütün zamanlarda kontrol etmek, Kürtlerin gerçek örgütlerini tasfiye etmek stratejisiyle de bir örtüşme gösteriyor. Bundan dolayı PKK, Kürt örgütlerini tasfiye etmek için olağanüstü çaba sarf etti, yüzlerce Kürt yurtsever kadrosunun katledilmesini sağladı. 12 Eylül darbesinin hazırlanmasında önemli bir araç ve enstrüman haline gelerek; hem sivil iktidarı hem değişik renklerdeki Türk toplumsal muhalefetini hem de Kürt ulusal örgütlerini tasfiye etmede yardımcı oldu. Bunun yanında, Kürdistan'da örgütlenmek isteyen Türk sosyalist örgütlerinden yüzlerce devrimci ve sosyalist öldürdü. PKK içinde, Kürtlerin bağımsızlığı ve özgürlüğü idealiyle mücadeleye katılan 17 bin kadrosunu, 'muhalefet ediyorlar', 'ajandırlar' diye katlettiler. Siverek, Nusaybin, Ceylanpınar'ı, Cizre ve diğer şehirlerde devletle elele vererek katliamlar yaptılar. 12 Eylül sonrasında da Kürdistan'ı insansızlaştırmak için Devlet-PKK-Hizbullah katliamı devam etti. Günümüzde de Suriye ve İran devletleriyle açık işbirliği içinde. Bölgedeki değişime, bahara, demokrasiye karşı savaşmaya devam ediyor." diye ifade etti.
"ULUSLARARASI HUKUKUN ÖNGÖRDÜĞÜ SİYASİ HAKLARDAN MAHRUM EDİLMELİ" "Devlet'in yönetiminde, devletin paramiliter örgütleri, PKK ve Hizbullah eliyle bir insanlık suçu işlenmiştir." diyen Güçlü, bu suçu işleyen devlet yetkililerinin de teröristbaşı Öcalan başta olmak üzer PKK yetkililerinin, Hizbullah yetkililerinin insanlık suçundan dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerektiğini vurguladı. Ayrıca, uluslararası hukukun öngördüğü siyasi haklardan ve diğer haklardan mahrum edilmeleri gerektiğini belirten Güçlü, Birand'ın, teröristbaşı Öcalan için öngördüğü imtiyazların gerçekleşmesinin olanaklı olmadığını ve olmaması gerektiğini kaydetti.
Gazeteci yazar Mehmet Ali Birand'ın, 'teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılıp siyasete girebileceğine' yönelik açıklamaları tartışmaları da beraberinde getirdi. Konuyu, Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) değerlendiren Güçlü, Öcalan'la ilgili açıklamaların bir samimiyet havası ile birlikte, bir diyet borcunu öder halini ifade ettiğini öne sürdü. Güçlü, şöyle dedi: "Birand, Öcalan'la yaptığı röportaj dönemindeki görüşmesinde, bugün açıkladıklarını bir aracı olarak Öcalan'a aktarmış. Ama bunlar, Öcalan Türkiye'ye geldikten sonra gerçekleşmeyince, kendisi bir suçluluk duygusuna kapılmış. Ama gelinen aşamada bu konuları konuşma ve aktarma olanağı bulunca, Öcalan'a da gidecek şekilde ifade ediyor. Birand, asimile olmuş Kürt, yüzde 50 Kürt, kendisini Kürt hissetmiyor. Zor zamanlarda hiçbir zaman Kürtlerle ilişkisini açıklamamış ama biz Kürtlerden, yıllarca ve hatta on yıllarca hapis yatan, sürgün yaşayan, ölen Kürt'ten daha fazla Kürtlerin sorunlarını benimsiyormuş. Pes doğrusu. En zor dönemlerde Kürtlere sahip çıkmayan biri olarak Birand'ın bunu söylemesini doğrusu anlamak zordur. Kürtlüğün 'para ettiği' dönemde konuşmak, yazmak, laf etmek kolaydır. Önemli olan zor zamanlarda Kürtlere ve Kürtlerin haklarına, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkına sahip çıkmak gerekir. Birand'ın, Öcalan hakkındaki bu kadar güdümlü cesur konuşmalarına rağmen, Kürtlerle ilgili nasıl bir çözüm önerdiği, Kürtlerin hangi statü içinde yaşaması gerektiği konusunda da bir önermesi yok." Birand'ın mantığına göre, herkesin insan öldürebileceğini, ancak sonra yeri geldiğinde de insan öldürenlerin baş üstünde tutulabileceğini ileri süren Güçlü, bu mantığın ve görüşlerin demokrasi ile hiçbir alakası olmadığı gibi, teröristbaşı Öcalan ve terör örgütü PKK gerçeği ile de hiçbir alakası bulunmadığını vurguladı. Ayrıca, teröristbaşı Öcalan'ı Kürtler adına tek temsilci gibi gördüğü için de demokrasi ile alakası olmadığı gibi Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının, kolektif haklarını kazanmasını, kendi kendilerini yönetmenin de önünde bir engel teşkil ettiğini dile getiren Güçlü, "Öcalan, PKK'yı devlet eliyle kurduğunu, devletin desteğiyle güçlendirdiğini söylüyor. Uğur Mumcu'nun ve Avni Özgürel'in de bu konudaki görüşleri çok net. Özgürel, Öcalan ile MİT bürosunda buluştuklarını, orada çalıştıklarını açıkça söylüyor. Öcalan'ın bu konumuyla, devletin 1970 sonrasında Kürtlerle ilgili stratejisindeki köklü değişiklik; Kürt ulusal hareketini içerden kuşatmak, hedefinden saptırmak, bütün zamanlarda kontrol etmek, Kürtlerin gerçek örgütlerini tasfiye etmek stratejisiyle de bir örtüşme gösteriyor. Bundan dolayı PKK, Kürt örgütlerini tasfiye etmek için olağanüstü çaba sarf etti, yüzlerce Kürt yurtsever kadrosunun katledilmesini sağladı. 12 Eylül darbesinin hazırlanmasında önemli bir araç ve enstrüman haline gelerek; hem sivil iktidarı hem değişik renklerdeki Türk toplumsal muhalefetini hem de Kürt ulusal örgütlerini tasfiye etmede yardımcı oldu. Bunun yanında, Kürdistan'da örgütlenmek isteyen Türk sosyalist örgütlerinden yüzlerce devrimci ve sosyalist öldürdü. PKK içinde, Kürtlerin bağımsızlığı ve özgürlüğü idealiyle mücadeleye katılan 17 bin kadrosunu, 'muhalefet ediyorlar', 'ajandırlar' diye katlettiler. Siverek, Nusaybin, Ceylanpınar'ı, Cizre ve diğer şehirlerde devletle elele vererek katliamlar yaptılar. 12 Eylül sonrasında da Kürdistan'ı insansızlaştırmak için Devlet-PKK-Hizbullah katliamı devam etti. Günümüzde de Suriye ve İran devletleriyle açık işbirliği içinde. Bölgedeki değişime, bahara, demokrasiye karşı savaşmaya devam ediyor." diye ifade etti.
"ULUSLARARASI HUKUKUN ÖNGÖRDÜĞÜ SİYASİ HAKLARDAN MAHRUM EDİLMELİ" "Devlet'in yönetiminde, devletin paramiliter örgütleri, PKK ve Hizbullah eliyle bir insanlık suçu işlenmiştir." diyen Güçlü, bu suçu işleyen devlet yetkililerinin de teröristbaşı Öcalan başta olmak üzer PKK yetkililerinin, Hizbullah yetkililerinin insanlık suçundan dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerektiğini vurguladı. Ayrıca, uluslararası hukukun öngördüğü siyasi haklardan ve diğer haklardan mahrum edilmeleri gerektiğini belirten Güçlü, Birand'ın, teröristbaşı Öcalan için öngördüğü imtiyazların gerçekleşmesinin olanaklı olmadığını ve olmaması gerektiğini kaydetti.