Bunları acilen bilmeniz gerekiyor

İstanbullu bir genç kadın, “Bir antidepresanım var; o kadar çok seviyorum ki yanaklarından öpmek istiyorum onu. Kardeşimle eşit benim için” diyor. Yakınlarını kaybetme korkusu yüzünden doktor kontrolünde antidepresan kullanmaya başlamış, adının açıklanmasını istemiyor. Ama antidepresan kullanan milyonlarca kişi hakkında fikir veriyor.

Bunları acilen bilmeniz gerekiyor
Çareyi antidepresanda arayanların sayısı hızla artıyor. Bazıları epeyce deneyip faydasını görmediğini söylüyor. Hatta yan etkileri katlanılmaz bir hal aldığı için ilacı bıraktıklarında, bu sefer de bırakma sonrası semptomlarının (kramplar, baş dönmeleri, baş ağrıları) tam bir işkenceye dönüşmesinden yakınanlar var. Bazıları da bu genç kadın gibi “Çok faydasını gördük” deyip bırakırken de hiçbir sorun yaşamadıklarını ekliyor. Geçenlerde Antalya 'da Psikofarmakoloji Derneği tarafından düzenlenen “Tedavi Güncellemesi-2012” toplantısında depresyon ve antidepresanlar ele alındı. Orada konuşulanlar günlerdir haber oluyor. Buna göre Türkiye 'de antidepresan tüketimi son 9 yılda yüzde 160 artışla, yılda 36 milyon kutuyu aşmış durumda. “Kutu” deniyor, dikkat ediniz! Haberlerde, Atatürk Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Aydın, depresyonun ciddi bir hastalık olduğunun altını çiziyor, yaşam boyu yüzde 50 intihar riskiyle seyrettiğini ve majör depresyon hastalarının yüzde 10-15 'inin intiharla kaybedildiğini anlatıyor.

DEV İLAÇ PAZARI

Ancak konunun bir boyutu daha var. Dünyada ilaç pazarının hacmi 800 milyar dolara ulaştı, Türkiye 'de 12 milyar doları aştı. Türkiye, dünya ilaç pazarında en fazla büyüme gösteren 5 ülke arasında. Pazarın 4 'te 1 'iniyse psikiyatrik ilaçlar oluşturuyor. O halde sorular şunlar: Depresyonun tek çaresi antidepresan kullanmak mı? Ve bu ilaçlar doğru, kararında kullanılıyor mu? Antidepresanlar konusundaki kuşkuları en iyi özetleyen isimlerden biri, Reuters haber ajansının ünlü sağlık editörü Sharon Begley. Bu dosyada da kendisinin araştırma ve gözlemlerinden faydalanıldı. Şöyle diyor Begley: “20 yıllık veriler antidepresanların depresyon hastalarına yardımcı olduğunu gösteriyordu. Ancak 1998 tarihli bir araştırmadan beri soru işaretleri oluştu. Evet, ilaçlar pek çok hastada etkili oluyor. Fakat artık, bu faydanın plasebonun sağladığı faydadan pek de fazla olmadığı iddia ediliyor...” Plasebo etkisi (yani uyduruk bir hap veya başka bir tür sahte tedaviyle sağlanan tıbbi fayda) inanç, beklenti ve umuttan oluşan kutsal üçlüden güç alıyor. Ancak antidepresanlardan destek alan birine bunu söylemek, iyileşme ümidine tekme atmak demek! Yine de yılda 36 milyon kutu tükettiğimize göre antidepresanlarla ilgili ABD 'de başlayıp dünyayı saran tartışmalardan haberdar olmaya, detaylarını ve karşıt görüşleri bilmeye hakkımız var...

Bir soru

* 15 yıl ya da daha uzun süre psikoaktif (sinir sistemine etki eden) ilaç kullanmak beyni ne şekilde etkiler? Bu, beyinde kalıcı fiziksel zarara yol açar mı?
- Harvard 'lı psikiyatr Dr. Carl Salzman: Psikiyatrik ilaçlar bir doktorun yönlendirmesiyle alındığında, beyinde uzun süreli zararlı etki söz konusu olmaz. Antidepresanlar gibi bazı ilaçların beynin duyguları düzenleyen bölümleri üzerinde yararlı etkilerinin olabileceği açıktır.

TÜRK UZMANLAR NE DİYOR?

Prof. Dr. Doğan Şahin
“Son 5 yılda doktora gitme oranı 4-5 kat arttı ama doktorların bu hastalara hizmet verme süresi de 5 dakikaya kadar düştü. Hekim 5 dakika içinde hastayı ne kadar doğru değerlendirip doğru tedavi uygulayabilir? Muhtemelen ilaca daha sık başvurur. Bu da antidepresan kullanımını artıyor olabilir. Yüzde 80 tedavi eden bu ilaçların tartışılacak bir tarafı yok. İtirazlar gerçek bir depresyonda değil, gereksiz kullanımına olabilir.”

Yrd. Doç. Dr. Defne Erarslan
“Antidepresan gerçekten depresyonu olan kişilerde uygun kullanıldığında hayat kurtarır. Ancak insanlar canları sıkıldığında kendilerini daha iyi hissetmek için eşinin dostunun tavsiye ettiği antidepresanı alabiliyor, bu büyük bir hata.”

Prof. Dr. Mansur Beyazyürek
“Antidepresan satışları arttıysa depresyondaki hastaların sayısı artıyor. Ama bu artış ilaç satışlarındaki artış kadar değil. Bu sağlık sistemindeki yanlış uygulamaların sonucu. Devlet hastanesinde çalışırken günde 5-6 kişi ilaç tanıtımına gelirken 6 aydır kendi özel muayenehaneme bir ilaç tanıtımcısı bile gelmedi. Oysa muayenehanemde daha fazla ilaç yazıyorum. İlaç firmaları SGK üzerinden yazarsam bana tanıtım yapıyor diğer halde yapmıyor. SGK ve ilaç firmaları nasıl bir işbirliği içinde bilmiyorum...”

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
“Antidepresanlar doğru hastada, doğru dozlarda kullanıldığında gerçekten etkili ilaçlar. Ancak antidepresan yazan doktorlara bakıldığında çoğunun aile hekimi, pratisyen veya herhangi bir dalda uzman hekim olduğu görülür. Hastalarım içinde de depresyon ilacı kullanımı çok yaygın ve bana göre bunların çok büyük bir kısmı bu ilaçları boş yere alıyor.

Antidepresan ağrı kesici değil. İlaç sarfiyatındaki artışta, ilaç endüstrisinin pazarlama oyunlarıyla tıp eğitimindeki eksik ve yanlışların da rolü var.”

4 'te 3 'ü plasebo mu?

Antidepresanlarla ilgili soru işaretlerinin doğmasına neden olan 1998 'deki o çalışma, 3 binden fazla depresyon hastasını kapsayan 38 araştırmayı mercek altına alıyordu. Connecticut Üniversitesi 'nden psikoloji araştırmacıları Irving Kirsch ve Guy Sapirstein, kökleri 1950 'lere kadar inen bilindik antidepresanları kullanan hastaların iyileştiğini gözlemledi. Klinik deneylerle de kanıtlanan bu iyileşme durumu, antidepresanların işe yaradığını söylüyordu. Fakat Kirsch, ilaçları alan hastaların iyileşmesiyle sahte hap alanların iyileşmesini karşılaştırmaya karar verdi. Ve aradaki farkın çok küçük olduğunu gördü. Plasebo alan hastalar, diğer ilaçları kullananların yüzde 75 'i oranında iyileşmişti. Ve Kirsch 'e göre, buradan yola çıkarak antidepresanlardan sağlanan faydanın 4 'te 3 'ünün plasebo etkisi olduğu söylenebilirdi. Aslında Kirsch, depresyondan mustarip hastaların ilaçları bırakmasını savunmuyordu, sadece bu ilaçların en iyi çözüm olmadığını öne sürüyordu. Mesela psikoterapinin orta halli, ciddi hatta çok ciddi depresyon vakalarında işe yaradığını, üstelik psikoterapide hastalığın nüksetme oranının da düşük olduğunu söylüyordu. Bazı hastalar için psikoterapiye paralel kullanılan reçeteli antidepresanların daha da iyi sonuçlar verdiğini ekliyordu. Ancak tek başına antidepresanların etkisi, ona göre fazla abartılıyordu. Kirsch sonraki yıllarda FDA 'den (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi), satışına izin verilen ünlü ilaçlarla ilgili yeni araştırmalar alarak tezini daha da kuvvetlendirdi. Antidepresanlarla sağlanan iyileşmenin yüzde 75 değil, 82 'sinin sahte bir ilaçla da elde edilebileceğini söylemeye başladı. İlaçların depresyona karşı etkisinin başka unsurlarla karşılaştırıldığı bir ölçekten faydalandı. Burada ilaçların olumlu etkisi sadece 1.8 puana denk gelirken iyi uyumanın bile depresyona karşı etki puanı 6 'ydı. Ardından Kirsch, İmparatorun Yeni İlaçları: Antidepresan Mitini Yıkmak adlı kitabını yayımladı ve hararetli tartışmanın fitilini ateşledi...

Pazarlama mı bilim mi?

Bu arada bir grup araştırmacı, antidepresanların “pazarlamanın bilim karşısında kazandığı bir zafer” olup olmadığı konusunu eşelemeye başladı. Ama pek çok hekim de ilaçların yanılsama olabileceği fikrine tepki gösterdi. Onlara göre zaten dünyada psikiyatr sayısı hastalara psikoterapi için vakit ayıramayacak kadar azken önerilebilecek başka tedavi de yoktu! Kaldı ki Kirsch 'in analizi bile antidepresanların sahte ilaçlardan az da olsa (yüzde 18 kadar) daha etkili olduğunu bulmamış mıydı! Ama Kirsch geri adım atmadı ve gözden kaçan başka bir sorun olduğunu iddia etti. Sorun, ilaçların satışına izin verilmeden önceki deneylerin mantığındaydı. Bu deneylerde gönüllü hastaların bazılarına gerçek ilaç bazılarına da plasebo verilir. Ancak gerçek ilaçların yan etkileri yüzünden, gerçek ilaç verilen hastalar bunu kısa sürede fark eder ve bu onlara iyileşme yönünde ekstra motivasyon sağlar. Kirsch 'e göre bu da gerçek ilaçların plasebo etkisi. Ve ilaçlarla “şekerlemeler” arasında tedavide görülen küçük farkı açıklamaya yeterli. Yine de “antidepresanlar, en ağır depresyon vakalarında plasebodan daha etkili” kabulü tıp dünyasında yerli yerinde duruyor...

Psikiyatr sayısı yetersiz


* Türkiye 'de, 50 bin kişiye bir psikiyatr düştüğü için psikoterapi yaygın değil. Hastalar başka uzman doktorların reçete ettiği antidepresanlarla tedavi oluyor.

* 2003 'te Türkiye 'de 14 milyon 138 bin kutu antidepresan tüketildi. 2012 'de bu rakam 2003 'e göre yüzde 160 artışla 36 milyon 881 bin kutu oldu.

* Antipsikotik ilaç tüketimi de hızla artıyor. 2007 'de 2 milyon 616 bin 136 kutu antipsikotik tüketildi. Bu rakam 2008 'de 4 milyon 11 bin 901 'e çıktı.

* Türkiye, dünya ilaç pazarında en fazla büyüyen ilk 5 ülke arasında. Pazarın dörtte birini psikiyatrik ilaçlar oluşturuyor.

* Dünyada en çok kâr edilen ilk 10 ilaçtan üçü antipsikotik.