Her türlü darbeye karşı çıkmak lazım'

DARBELERDEN en çok zarar görenlerin solcular olduğunu söyleyen Tarhan CHP'nin bu konudaki tavrını şöyle anlatıyor: “Darbe hangi taraftan gelirse gelsin onaylanmaz. Herkes görev sınırında kalmalı”

Her türlü darbeye karşı çıkmak lazım'
TSK’nın dizayn edilmek istendiğini ileri süren Tarhan, “Bizim gibi yarı bir demokrasinin dahi elinin kolunun bağlanması, önce basın sonra yargı yoluyla denetlenemez hale gelmesi kimin işine yarıyor” diye sordu.

ANKARA - CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, yeni anayasa konusunda, “Anayasa uzun bir yönetmelik yapım anlayışıyla yapılamaz” değerlendirmesinde bulundu. Tutuklu milletvekili Mehmet Haberal ile ilgili dilekçenin bu hafta verileceğini söyleyen Tarhan, dilekçenin Fransızca olarak hazırlandığını belirtti. Tarhan, “AİHM’in öncelik talebimizi dikkate alacağına inancım büyük” diye konuştu.

26 yaşındaki kızı Tuğçe’yi Eylül başında evlendirecek olan Emine Ülker Tarhan, “Birlikte büyümüştük. Benim için duygusal bir dönem” diyerek duygularını anlattı.

Tarhan, TBMM’de VATAN’ın sorularını yanıtladı.

YAŞ istifalarıyla ilgili gerekçeleri istediniz, ulaşan oldu mu?

Bir açıklama gereği var diye düşünüyorum. Muhalefet olarak ne olduğunu bilmeye hakkımız var. Terörle mücadeyle ilgili de bilgi verilmeli. İstifalardan bir gün önce, ‘pis kokular’ geliyor demiştim. Geçen yıl da olayı dizayn etme, ordunun yapısıyla ilgili müdahalelerde bulunma hissiyatını yaşamıştık ve o dönem de tutuklamalar oldu, yargı kullanılarak dizayn işine girildi.

“Pis kokular” iması bir duyuma mı dayanıyordu?

Hayır ama hemen YAŞ öncesi yargının harekete geçiyor olması, gerçekten manidar. Bunu ilk kez görmediğimiz için süreç şüphelerimizi artırıyordu.

“Karşı devrim tamamlandı, birinci Cumhuriyet bitti” yorumlarına katılıyor musunuz?

Demokrasilerde ordunun kışlasında kalması gerektiğine hepimiz inanıyoruz. Ülkemizde darbelerden en çok zarar görenler, demokratik ve sol kesimler olmuştur. Ya da bir başka deyişle emperyalizme en çok karşı olanlar, darbelerden en çok zarar görmüş olanlardır. Darbe hangi taraftan gelirse gelsin onaylanamlaz. Altını çiziyorum; Üniformalı veya üniformasız her türlü darbeye karşı çıkmak lazım. Herkesin görev sınırında kalmasını kabul ediyoruz. Ancak birinci Cumhuriyetin yıkıldığı gibi bir söylemi kabul etmiyorum. Emperyalizme karşı çok ciddi mücadele veren, cumhuriyetin kurucularına çok büyük katkı sağlamış ordunun bu tür söylemlerle yıpratılması doğru değil.

Kılıçdaroğlu AP rapörtünü eleştirdi ve sadece YAŞ’ta olanları demokratik bulmasının samimi olmadığını söyledi...

Samiyet testinden sınıfta kaldıklarını düşünüyorum. Anayasa değişiklik sürecinde AB’ye çok izah ettik. Ama buna rağmen, ilerleme raporlarında örneğin HSYK’nın yapılandırılmasıyla ilgili sorunlara daha önce işaret etmelerine rağmen değişikliklere destek vermeleri gerçekten manidardır. Türkiye’nin Orta Doğu’daki konumunun ve bölgenin yeniden dizaynının onlar için sürpriz olmadığını, bu tür açıklamaları yapanların bilgi sahibi olduklarına inanıyorum.

O destekte TSK’ya yönelik bir dizayn çabasına destek görüyor musunuz?

Yargının dizayn edilmesine katkı verdiklerini gördük. Yargı yoluyla toplumunun tüm kesimlerinin baskı altında olduğunu takip ediyorsunuz. Gazetecilerin yaşadıkları ortada. Bizimki gibi yarı bir demokrasinin dahi elinin kolunun bağlanması önce basın sonra yargı yoluyla denetlenemez hale gelmesi kimin işine yarıyor dönüp ona bakmamız lazım. Ordunun yeniden dizaynından kimler rant sağlayacaklar bunu geniş çerçevede değerlendirmek gerekir. Kimse masum değil. Kim anayasa değişiklik sürecine destek verdiyse, onların tahlil edilmesi gerekiyor. “Yetmez ama evetçiler” de dahil.

Olay ‘Senin hakimim benim hakimim’den, ‘Senin askerin benim askerim’e mi dönüyor?

Her kurumu ‘kendileştirme’de çok mahir bir yapıyla karşı karşıyayız. Kendisinden olmayan herkesi lanetliyor. TÜBİTAK ile başladı, YÖK ile devam etti. Hep aynı yöntemin uygulandığını gördük. Yargının fren olduğu söylendi ve yeni yapılanma için zemin hazırlandı. Kendi paralel yapısını hazırlamak için kurumlar ve kişiler itibarsızlaştırıldı. Yandaş basın kullanıldı. İnsanların özel yaşamları, arkadaşça sohbetlerinin nasıl istismar edildiğini, o insanların toplumun önüne atılarak nasıl sürek avına tabii tutulduğunu gördük. Çok vahşi bir yöntem bu. Gerçek demokrasilerde bu hukuksuz davranışların içeriği asla tartışılmaz, yok sayılır. Ama bu doğalmış gibi kullanıldı, Başbakan meydanlarda söyledi. Oysa bunu çözmesi gereken yönetimtir ve iktidarların geliş nedeni daha hukuki bir yapı oluşturmaktır. Ama maalesef o yöntem başarılı oldu.

Eleştirdiğiniz ‘Yetmez ama evetçiler’, liberal demokratlar da CHP’yi devlete ve Ordu’ya yakın olmakla ve statünün partisi olmakla suçluyor?

Bu nitelendirmeler CHP’nin Türkiye Cumhuriyetini kuran parti olmasıyla ilgili. Devletin zayıflatılmasından yana olan bir çok yapı tabii ki CHP’ye doğal olarak karşı olmak zorundadır. Aslında yadırgamıyorum ama ülkemizde bunca adaletsizlik varken, demokrat olduğunu iddia eden bunca kişi ve kurumun bu kadar duyarsız kalmalarını anlayabilmek mümkün değil. Ben öyle kabul ediyorum ki, adaletsizlik, aslında cinayetten farksızdır. Ancak birileri cinayetin işlediğini kabul etmedikleri gibi, işlenen cinayetlerde de sorunun sadece bıçak olduğunu iddia ediyor. Bu çok tuhaf bir şey. Cinayeti kimin işlediğini örtmek için ‘Biz değil yargı yaptı’ diyerek, bunun derinleştirilmeye çalışılması, halkın manüple ediliyor olmasını çok ilginç buluyorum. Daha önce yapılan her yanlış yargının kararıyken, arkasında statüko varken, bugün bakıyorsunuz artık bu yargıyı oluşturan, yapılandıran hiç kimsenin kabahati yok. Kenardan izliyorlar ve “Kuvvetler ayrılığı var” diyorlar. Daha önceki söylemleriyle karşılaştırdığımda cinayet yani adalatsizlik sürerken salt bir “Yargı tasarrufudur” diye izlemesini inanılmaz buluyorum. Demokrat olduğunu söyleyen kişi ve kurumların, yetmez ama evetçilerin hala buna sonsuz destek vermelerini anlayamıyorum. Demokrat Yargıbaşkanının kitabını okuduklarında belli bir idrak noktasına gelmeleri gerektiğini düşünüyorsunuz ama hala gelmemiş olmaları üzüntü verici.

Herkes için tutuklama çıkabilir

Ege Ordu Komutanı hakkında tutuklama kararı çıktı ama YAŞ’ta yer aldı. Bu bir çelişki değil mi?

Herkes hakkında yakalama kararı çıkartabilirsiniz. Bir takım kişilerin yetkilerinin yargı eliyle elinden alınması girişiminin yanlış olduğunu kabul etmek lazım. Herhangi bir yargı kararı olmadan, bir takım yetki kullanımlarına -tutuklu vekillerde olduğu gibi- halkın iradesinin yansımalarına engel olmak başlıca sorun. Ortada yapısal bir sorun olduğunu kabul etmek lazım.

‘Önceliğim kuvvetler ayrılığı’

Fikir olarak anayasının kısa ve öz olması gerektiği görüşüne katılıyor musunuz?

Tabii ki. Anlaşılabilir, sade bir dili olması ve kısa olması tercih edilir. Uzun, bir yönetmelik yapım anlayışıyla anayasa yapılamaz, yapılmamalalı. Yeni bir anayasadan söz ediyorsak, darbenin getirip demokrasimize yapıştırdığı bir takım arızaları çözmemiz gerekiyor. Anayasaya 90. maddeyi getirip koyduysak ve özgürlükler lehine yargının değerlendirme yapması gerektiğine işaret ettiysek, bunun içini doldurmak ve uygulanabilir hale getirmek zorundayız. Taraf olduğumuz sözleşmeler hep özgürlüklere işaret eden sözleşmelerdir. Demek ki zihniyetle ilgili bir sorun var. Bunu aşabilmek için de bir anayasa değişikliği gerekecek.

Sizin anayasada kırmızı çizgileriniz nelerdir?

Benim için öncelik kuvvetler ayrılığının güçlü bir şekilde vurgulanmasıdır. Bir ülkede, güçler birliğini yakın hale getirdiğinizde demokrasiyi demokrasi olmaktan çıkarırsınız. Anayasa değişikliği sürecinde şehir şehir gezerek halka anlattığım tehlike buydu. Güçler ayrılığını, yargıyı kullanarak ve dönüştürerek yürütmeye bağlayıp güçler birliğine dönüştürürseniz o zaman, ‘Yürütme sizsiniz, yasama sizsiniz, yargı sizsisiniz. Siz kimsiniz?” diye sorarlar. Siz güçler ayrılığına dayalı bir demokrasinin parça mısınız, yoksa tek adam mısınız? O nedenle tek adam, tek parti ya da parti devleti tarafından yönetilmek utancından kurtulmalıyız. Öncelikle güçler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını güçlendirmemiz gerekiyor. Aslında her şeyin çözümü buna bağlıdır belki. Yargıyı güçlendirir, diğer güçlerin ona baskı yapmasına engel olursanız yani yargıyı demokrasi ve evrensel hukuk dışında hiçbir şeye ‘Eyvallah’ etmez hale getirirseniz asıl demokrasi odur. Diğer konular çorap söküğü gibi gelecektir.

CHP için masada dokunulmazlar neler olacak?

Devleti kurmuş, emperyalist güçlere karşı çıkmış, ulus devlete inanan, demokratik laik sistemi bu ülkeye getirmiş CHP gibi bir partinin bunların dejenere edilmesinin altına imza koyacağını kimse düşünmesin. Bunlara ilişkin bir yozlaşmaya ve dejenerasyona izin vermeyiz. Bu ülkede devletin başkenti, bayrağı, üniter yapısıyla ilgili herhangi bir itirazı olan varsa ya şimdi konuşsun veya sonsuza dek sussun.

Sokakta yargıçlığın faydasını görüyorum

Yargıç cübbesini çıkarıp siyasetçi olarak halkın arasına girdiniz. Fark ne oldu sizce?

Kürsüde herkese eşit mesafede olmak, tarafsızlığınıza halel getirmemek zorundasınız. Dosyayı açtığınız andan itibaren hiçbir şey ondan önemli olamaz. Ama siyaset başka bir dünya. İnsana dokunuyorsunuz. Aslında yargıçlıkta da insan ruhunu çözmeniz gerekiyor. Yargıçlığın katkısını görmekteyim bence.

Adalet duygusu size özel bir güç verir. Hakkı teslim etme duygusunun çok baskın olduğunu düşünüyorum. Bu gücün siyasette çok işime yaradığını düşünüyorum. İnsanlara dokunmak çok ayrı birşey. Bana sarılmaları, bnimle ilgili bir umutları olması çok ağır bir sorumluluk ve insana izah edemediğim bir duygusal bir devinim yaşatıyor.

Sizi partiye Kemal Bey mi davet etti?

Bir irade birliği diyebiliriz. Genel Başkan’la konuştuk, tartıştık bu noktaya geldik.

Tereddütünüz oldu mu?

Oldu. Çünkü yıllarca her şeye tarafsız, hukuk çerçevesinde bakmak gibi bir alışkanlığınız varken siyasette daha farklı bir iklimdesiniz. Bunun beni zorlayabileceğini düşünmüştüm. Ama CHP ile ilkelerimin örtüştüğünü görüyorum ve şuana kadar bir güçlük çektiğimi söyleyemem.

Önünde özel olan darbe dönemini çağrıştırır

Tutukluluk süreleriyle ilgili çalışmanız ne aşamada?

Tutukluluk sürelerini de içeren bir paket çalışmamız sürüyor. Ama sadece onunla ilişkili değil. Örneğin adli kontrol sistemine ilişkin çalışma yapıyoruz. CMK’nın anti demokraitk bulduğumuz ve AHİM uygulamalarına paralel düzenlemeler olması gerektiğini düşündüğümüz maddelerine ilişkin çalışmamız var.

Mesela elektronik kelepçe çözüm önerileriniz arasında var mı?

Bizce adli kontrol eğer uygulaması iyi yapılıyorsa, takip ediliyorsa ve kolluk bu konuda iyi eğitilmişse çok daha iyi bir yoldur. Çok artı önlemlere gerek yok. Uygulanabilir olması önemli. İnsanları hücrelere kapatmaktansa kaçmasını ve kanıtları karartmasını adli kontrol yöntemleriyle önlemeniz mümkündür. Böyle ülkemiz için utanç olan uzun tutukluluk sürelerine de engel olmuş olursunuz. Avrupa’ya gittiğimde izah edemiyorum bu tutukluluk sürelerini. Ülkemin bu şekilde anılmasını da istemiyorum. Darbe dönemlerinde de böyle anılıyordu. Şimdi de darbeye paralel bir uygulama var. Ne yazık ki, özel yetkili mahkemeler bence özel görevlendirilmiş mahkemeler. Muhalifleri susturmak, basını manüple etmek, toplumu tek yönlü bilgilendirmek ve zaman zaman bazı kişilere karşı toplumun kin ve nefret duymasını sağlamak için neredeyse özel görevlendirilmiş mahkemeler bunlar. Oysa AİHM gizli muhbiri kesinlikle onalamıyor. Tek bir mektupla insanların uzun süreli tutuklama kararlarına tabii kılınması ülkemiz için utançtır. Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalıd. Önüne özel konulan her şey asılnda darbe dönemlerini anımsatır. Biz DGM’lerle neden uğraştık, niye kaldırdık? Aynısı hem de daha güçlü şekilde getirebilmek için mi?

Ne çabuk büyüdü...

26 yaşındaki kızınız Tuğçe evleniyor. Genç bir anne olarak buna hazır mısınız?

Özel yaşamımla ve çocuklarımla ilgili ketum olduğumu biliyorsunuz... Kzımın ne zaman evlenecek yaşa geldiğini anlayamadım diyebilirim. Birlikte büyümüştük. Ne çabuk büyüdü? Benim için duygusal bir dönem.