Ocakoğlu‘ndan 61. Hükümet Programı Ve Demokrat Parti Misyonuyla İlgili Açıklama

Demokrat Parti eski GİK üyesi Samet Ocakoğlu, Yassıada sürecine karşı insani duygularını, demokrasi ve hukuk üstünlüğü anlayışını ve bu sürece adalet isteğini samimi ve kararlı tavrı ile TBMM‘de 61. Hükümet programının okunmasında ortaya koyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın siyasi saygı ile karşılandığını söyledi.

Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Ocakoğlu, "Türkiye‘de demokratik rejimin temel olgusu çok partili hayata intibak döneminde, tek parti rejimi geleneklerinin yeni sisteme direncinin gölgesinde yapılan 1946 seçimlerinin hemen ardından Demokrat Parti‘nin Meclise girmemesi ve milletvekillerinin yemin etmemesi düşünülmüş ve konu DP yönetiminin Ankara‘daki ilk toplantısından başlayarak bütün yönleriyle tartışılmıştı. İlan edilmiş 1946 seçim sonuçlarının, halkın kullandığı oyun karşılığı olmaması ve DP‘nin

kazandığı açıklanan milletvekili sayısının gerçek seçmen tercihini yansıtmadığı ve seçilmemiş olanlara milletvekili mazbatası verilmesi olaylarına karşı ne yapılabileceği tartışılırken kuvvetli görüş olarak DP‘nin Meclise girmemesi ve milletvekillerinin yemin etmemesi üzerinde durulmuştu.

Yemin etmeyen bir milletvekilinin Meclis kürsüsünde demokrasi hukukuna aykırılığı dile getirme ve Meclis Mazbataları İnceleme Komisyonundan bir talepte bulunma imkanı olmadığından görüş uygulanmadı, ancak bu sürede halkın hukukunun savunulacağı kararlılığı kamuoyu tarafından yeterince anlaşıldı ve bu ortamda, muhalefetin kanun yollarında yürüyerek yapılması kararı ile DP Gurubu ile Meclisteki yerini aldı" dedi.

Ocakoğlu açıklamasında şunları kaydetti: "Türk siyasi hayatın büyük ve derin kavramlarından olan ve 10‘larca yıl vicdanlarda etkisi sürmüş arkadaşlık ve samimiyet değerlerinin misyonlaşması ve siyasi ekol haline gelmesi hu dönemdeki akılcı mücadelelerde ortaya çıkmıştır. Sine-i Millet olgusunun ortaya çıkıp dal budak sarması bu dönemin faziletli mücadeleri sonucudur. Gerek sine-i millet kavramı, gerekse siyasi arkadaşlık ve samimiyet ekseninde siyasi mücadele çok büyük ve etkin yöntemdir. 12

Haziran seçimleri ardından bu kavramlar telaffuz ediliyor. Çağrılar yapılıyor. Adeta hafıza kayıtlarında değiştirme ve güncelleme yapılıyor. Gerekçeleri ayrı tutarak, gündeme taşınan kavramlara bakılınca ve çağrılara dikkat kesilince hafıza kayıtlarının çalışıldığ,ı bunun da çok ciddi ve büyük bir durum olduğu ortaya çıkmaktadır. Ortamı isabet ile okuyabilmenin siyasi avantajları, görmezlikten gelmenin de siyasi kayıpları olabilecektir. Birey hukukuna dahil temel ve vazgeçilmez anayasal haklardan

sosyal güvenlik başlığında geçmiş dönem ortamların şartları nedeniyle hak kaybı ile baş başa kalmış çalışanların ve alt soylarının durumu gözden geçirilirse ve telefi edilemez kayıpları ihya edilebilirse gerçekten eşit ve hakça bir ortamdan söz edebileceğiz. Bütün denetim mekanizmalarına, bilgilendirmelere, aykırılık karşısındaki hukuki yaptırımlara ve tedbirlerine rağmen bugün dahi çalışan nüfusun yüzde 41 kayıt dışılık ortamındadır. Geçmişin verileri ise çok daha olumsuzdur ve o şartları bireyler

üzerinde ağır maliyetler bırakmıştır. Konu sosyal riskler, yolsuzlukla mücadele ve sorumluluk bakış açısı ile incelendiğinde insani ve hukuki sorumluluk ortaya çıkmaktadır. Bireyi için çalışmakla, alt soyuna kadar temel hak olarak kazandığı sosyal güvenlik hakkına ‘‘ hak düşümü süre uygulamasının çağdaş hukuk kriterlerinde kendine yer bulabilmesi güçtür. Bir çok başlık altında uygulaması yapılmış ihya edici tedbirler varken, kayıtdışı ortamlarda hak kaybı durumunda kalmış çalışanlar için ihya

edici bir uygulama bugüne kadar yapılamamıştır. Halen hak yemişi, görevini yapmamışı ve sorumluluğunu yerine getirmeyeni maddi olarak ödüllendiren, Türkiye‘nin insani kriterlerine örf ve geleneklerine de pek uymayan hak düşümü süre uygulaması sürmektedir. Misyonumuza liderlik çağrısı yaptığım sürede ısrarla dikkat çekmeye çalıştığım bu şartlara müdahale sorumluluktur. Konuya ve soruna müdahale, hukukun yaşamdaki egemenliği kavramına hizmet edecektir".

"YASSIADA‘NIN HUKUKEN KARANLIK ZULMET KULVARLARI TBMMM TARAFINDAN AYDINLANMALIDIR"

Yassıada sürecine karşı insani duygularını, demokrasi ve hukuk üstünlüğü anlayışını ve bu sürece adalet isteğini samimi ve kararlı tavrı ile TBMM‘de 61. Hükümet programının okunmasında ortaya koyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın siyasi saygı ile karşılandığını kaydeden Ocakoğlu, "27 Mayıs 1960 ‘ ın miladı olduğu hukuken karanlık sürecin ve Yassıada‘ nın zulmet kulvarlarının hak ve adalet kavramları ile gerçekten aydınlatılabilmesi ve o yollara sevgi ve şevkat çiçeklerinin bırakılabilmesi, bütün

Yassıada sürecinin TBMM üstün iradesi ve kararı ile hukuken yok kabul edilmesi ve 11. Dönem DP Gurubunun yasama haklarının iadesi ile mümkün olacaktır. 12 Haziran seçim sonuçları mevcut DP yönetiminin misyonuna uyum gösteremediğini seçmenden kabul göremediğini ve göremeyeceğini açıkça ortaya koymuştur. Önceki dönemlerinde rolü olan bu şartlarda yeni bir filizlenmenin olabilmesi mümkün değildir. Tüketmek ve yabancılaşmak sürecektir. Partyinin misyonuna ve vizyonuna inananların güven ve birlikte

çalışman isteği yok edilmiştir. Ayrıca mevcut kapasite bu misyonu kuçaklayabilecek ve anlıyabilecek durumda değildir. Üzüntü ile gözlenmektedir ki partinin durumu ötesinde yeni bir fikrin, heyecanın oluşması yolu dahi tıkanmaktadır. En hayırlı ve doğru hizmet olarak yeterince temsil edilememiş ve kullanılamamış makamlar, sıfatlar hemen iade edilmelidir. Geleceği dahi israf edenleri sorumlu davranmaya, aidiyet duygusunu tahrip etmemeye davet ediyorum" dedi.

Kaynak: İHA