Abdülkadir Aygan: Silvan Saldırısıyla Öcalan Devre Dışı Kaldı
İsveç’te sığınmacı olarak yaşamakta olan eski itirafçı ve JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan, Diyarbakır Silvan’da 13 askerin şehit olduğu saldırıyla Abdullah Öcalan’ın “artık devre dışı kaldığını” öne sürdü.
İsveç’te sığınmacı olarak yaşamakta olan eski itirafçı ve JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan, Diyarbakır Silvan’da 13 askerin şehit olduğu saldırıyla Abdullah Öcalan’ın “artık devre dışı kaldığını” öne sürdü. Terör örgütü PKK‘daki bir grubun Abdullah Öcalan‘ı giderek devre dışı bırakmanın niyet ve çalışmaları içerisinde olduğunu bildiğini söyleyen Aygan, Silvan olayının da bu durumu açığa çıkardığını belirtti.
Öcalan‘ın “Eylem yapmayın, devletle müzakereler olumludur” demesine rağmen Kandil ve Avrupa PKK‘sının gündüzün gözüyle sırf “Ergenokoncu efendilerine yaranmak için” eylem yaptıklarını iddia eden Aygan, “Hem Öcalan‘ı boşa çıkardılar, hem de Öcalan‘a karşı Türklerin milliyetçilik ve nefret duygularının artmasına neden oldular.” diye konuştu.
Cihan Haber Ajansı’na verdiği demeçte Öcalan‘ın bile kendi geleceğinden ve konumundan endişeli olduğunu güvenilir kaynaklardan öğrendiğini aktaran Abdülkadir Aygam, şöyle konuştu: “1999 yılından bu yana PKK’nın uyguladığı taktik şudur: Öcalan‘ı teşhir etmeyelim, dışlamayalım ki Öcalan‘a sempati duyan ve bağlı olanları amaçlarımız doğrultusunda kullanabilelim. Eğer biz Öcalan‘la ipleri koparırsak, onu devre dışı bırakırsak, halk desteğinden ve Öcalan‘ın yarattığı etkinin nimetlerinden faydalanamayız. Avrupa‘da Öcalan PKK‘sını yerden yere vuran Rıza Altun gibilerinin affedilerek Kandil’de koroya dâhil edilmesi manidardır. PKK yönetimindeki etkin kişilerin APO‘ya bağlılık ve sadakat söylemleri laftadır, vaziyeti kurtarmaya yöneliktir, samimice değildir.”
SİLVAN SALDIRISI TESADÜFİ DEĞİL
Silvan saldırısının da “tesadüf olmadığını” söyleyen Aygan, derin üzüntü duyduğunu belirttiği saldırının yeni anayasa hazırlığında olunduğu bir dönemde “milli birlik projesi” denilen girişimleri baltalamaya dönük olduğunu öne sürdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırıya ilişkin açıklamasında Balyoz sanıklarının durumuna işaret etmesinin çok manidar olduğunu söyleyen Aygan, saldırının Balyoz ve Ergenekon sanıklarının salıverilmesine yönelik bir baskı anlamı taşıdığını iddia etti.
SİLVAN SALDIRISI GERİLLA TAKTİKLERİYLE UYUŞMUYOR
JİTEM’e katılmadan önce örgütün eski bir üyesi olarak saldırıyı değerlendiren Aygan, saldırıyı normal “gerilla taktiğinde” bir yere koyamadığını belirtti. Aygan, Cihan’a verdiği demeçte “PKK‘da el broşürü olarak okutulan kitapçıklardan ‘Silahlı Propaganda ve Görevlerimiz‘ adlı olanını ben yazmıştım. Hiçbir ‘gerilla‘ veya ‘halk savaşı‘ teorisinde Silvan‘dakine benzer bir eylem türüne rastlanamaz.” diye konuştu.
SALDIRILAR, BALYOZ VE ERGENEKON SANIKLARI İÇİN ÖRGÜTE YAPTIRILDI
Ergenekon’un ısmarlama olarak PKK’ya yaptırdığı Hantepe ve benzeri baskınları hariç mecbur kalmadıkça PKK‘lıların gündüz eylemler yapmadığını belirten Aygan, “Teröristler; gündüz gizlenir, gece hareket eder ve eylem gerçekleştirir. Fakat Silvan’da gündüzün gözüyle, hem de kendi yayın organları olan ANF de çıkan habere göre ‘operasyondaki 5 bin kişilik askeri güce’ saldırıyorlar. Belli ki bu eylem de bir ısmarlama, bir yerlere diyet ödemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.” dedi.
KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMLARI MANİDAR
Aygan, olayın hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu‘nun, “Siz, komutanları tutuklayarak askerde moral bırakmadınız” beyanatına da dikkat çekti. Aygan, bu demecin “milli hissiyatı hassas olan kesimleri hükümete karşı kışkırtmak amacıyla” verildiğini öne sürdü.
Eski JİTEM itirafçısı, iddialarını “Ne demeye geliyor bu? Tabii ki; ‘Ergenekon ve Balyoz darbe planından dolayı tutuklu olanları serbest bırakın‘. Kılıçdaroğlu tüm dikkatini ve enerjisini Ergenekon‘u aklamaya ve kurtarmaya sarf etmektedir. Çünkü Sayın (Deniz) Baykal‘a kaset tuzağı kurup, başkanlıktan el çektiren ve yerine, Kılıçdaroğlu‘nu oturtanlar bunu ısrarla istemekteler.” şeklinde sürdürdü.
Saldırının gerçekleştiği 14 Temmuz tarihinin tesadüfî bir tarih olmadığı, bir grup PKK kurucu ve önder kadrolarının Diyarbakır 5 no‘lu Ceza ve Tutukevi’nde (14 Temmuz 1982) ölüm orucu sonucu öldükleri tarih olduğu bilgisini aktaran Aygan; Silvan eyleminden önce, Lice Kulp arasında yol kesip 2 asker ve bir sağlık teknisyeni kaçırmakla, Jandarma Komutanlığı’na roketatarlı ve silahlı saldırıda bulunmakla adeta askeri operasyonlara gerekçe hazırladıklarını savundu.
Sabit büyük askeri hedefleri vurmak onlar açısından çok riskli olabileceğinden, askeri birlikleri araziye çektiklerini söyleyen Aygan, “Askerin arazideki hareket tarzının hantal ve saldırıya açık olduğunu biliyorlardı. TSK‘daki komuta kademesinin zaaflarını da yılların tecrübesiyle öğrenmişlerdi. Uzun süre 40-50 kiloluk sırt çantası, silah ve teçhizatıyla dağlık arazide dolaştırılan askerin durumunu bir düşünün. Ayrıca; bu askerlerin şahsi sorunları vardır. Memlekette yeni doğan bebeği, bekleyen nişanlısı vardır. Kiminin tezkeresine günler kalmıştır. Bu insanlardan dört dörtlük görev beklenebilir mi?” diye sordu.
Aygan, teröristlerin ise arkasında bir bekleyenin olmadığını ve adeta robotlaştırıldığını, “öldürecek veya ölecek” şekilde programlandığını ileterek, böyle bir yapıya karşı profesyonel bir mücadelenin önemine dikkat çekti.
ÖZERKLİK ÇIKIŞI ÇOK YERSİZ VE KÖTÜ NİYETLİ
Silvan kırsalında 13 askerin PKK‘lı teröristlerce şehit edildiği güne ve zaman denk getirilen ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından ilan edilen “demokratik özerkliğin” tesadüfî olmadığının altını çizen Aygan, şöyle devam etti: “Bu girişimi ve açıklamayı yapmak için ille de 13 askerin şehit edilmesini beklemek mi gerekiyordu. Bu güne denk getirmek mi gerekiyordu?” Aygan, “içi boş olan, günümüz şartlarında ve Türkiye‘deki sosyal, siyasal ve psikolojik atmosfere ters düşen, uygulanabilirliği olmayan” bu demokratik özerkliğin hiçbir mantıklı açıklaması olmadığını sözlerine ekledi.
Abdülkadir Aygan, PKK‘lıların ölüm yıldönümüne ve 13 askerin teröristlerce şehit edilmesi anına denk getirmekle, yurdun her yanından ağıt ve feryatlar yükselirken, şehit tabutları memleketlerine uğurlanırken, halktaki sabır taşmak üzereyken yapılan “demokratik özerklik” ilanının, kötü niyetlilikten başkaca bir şey olmadığını belirtti. Aygan, “DTK, bu girişime bulunurken halkın her kesiminden ve devletten tepki alacağını bilmiyor mu? Biliyor. Fakat buna rağmen böyle zamansız ve uygulanması imkânsız bir şeyi ilan ettiğini duyuruyor. Amacı; halk arasına düşmanlık tohumları ekmektir. İç savaş çıkartmaktır. PKK/ DTK/ BDP ne zaman ki ‘demokratik’ lafını kullanırsa, siz tersini anlayacaksınız yani, despotizm.”
DTK eş başkanı Aysel Tuğluk‘un ağzından ilan edilen bu sistemin “tamamen PKK‘nın tasarladığı ve yürürlüğe koymak istediği bir sistem” olduğunun altını çizen Aygan, şu ifadeleri kullandı: “Nereden bakarsanız bakın; ‘Demokratik Özerklik‘ demokratik değil, despotik bir sistem olacaktır. Dağdaki PKK‘lılar ellerindeki silahlarıyla gelip “Demokratik Özerk” bölgenin kolluk kuvvetleri olacaklardır. Bunu hangi aklı başında sıradan vatandaş kabul eder?”
Öcalan‘ın “Eylem yapmayın, devletle müzakereler olumludur” demesine rağmen Kandil ve Avrupa PKK‘sının gündüzün gözüyle sırf “Ergenokoncu efendilerine yaranmak için” eylem yaptıklarını iddia eden Aygan, “Hem Öcalan‘ı boşa çıkardılar, hem de Öcalan‘a karşı Türklerin milliyetçilik ve nefret duygularının artmasına neden oldular.” diye konuştu.
Cihan Haber Ajansı’na verdiği demeçte Öcalan‘ın bile kendi geleceğinden ve konumundan endişeli olduğunu güvenilir kaynaklardan öğrendiğini aktaran Abdülkadir Aygam, şöyle konuştu: “1999 yılından bu yana PKK’nın uyguladığı taktik şudur: Öcalan‘ı teşhir etmeyelim, dışlamayalım ki Öcalan‘a sempati duyan ve bağlı olanları amaçlarımız doğrultusunda kullanabilelim. Eğer biz Öcalan‘la ipleri koparırsak, onu devre dışı bırakırsak, halk desteğinden ve Öcalan‘ın yarattığı etkinin nimetlerinden faydalanamayız. Avrupa‘da Öcalan PKK‘sını yerden yere vuran Rıza Altun gibilerinin affedilerek Kandil’de koroya dâhil edilmesi manidardır. PKK yönetimindeki etkin kişilerin APO‘ya bağlılık ve sadakat söylemleri laftadır, vaziyeti kurtarmaya yöneliktir, samimice değildir.”
SİLVAN SALDIRISI TESADÜFİ DEĞİL
Silvan saldırısının da “tesadüf olmadığını” söyleyen Aygan, derin üzüntü duyduğunu belirttiği saldırının yeni anayasa hazırlığında olunduğu bir dönemde “milli birlik projesi” denilen girişimleri baltalamaya dönük olduğunu öne sürdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırıya ilişkin açıklamasında Balyoz sanıklarının durumuna işaret etmesinin çok manidar olduğunu söyleyen Aygan, saldırının Balyoz ve Ergenekon sanıklarının salıverilmesine yönelik bir baskı anlamı taşıdığını iddia etti.
SİLVAN SALDIRISI GERİLLA TAKTİKLERİYLE UYUŞMUYOR
JİTEM’e katılmadan önce örgütün eski bir üyesi olarak saldırıyı değerlendiren Aygan, saldırıyı normal “gerilla taktiğinde” bir yere koyamadığını belirtti. Aygan, Cihan’a verdiği demeçte “PKK‘da el broşürü olarak okutulan kitapçıklardan ‘Silahlı Propaganda ve Görevlerimiz‘ adlı olanını ben yazmıştım. Hiçbir ‘gerilla‘ veya ‘halk savaşı‘ teorisinde Silvan‘dakine benzer bir eylem türüne rastlanamaz.” diye konuştu.
SALDIRILAR, BALYOZ VE ERGENEKON SANIKLARI İÇİN ÖRGÜTE YAPTIRILDI
Ergenekon’un ısmarlama olarak PKK’ya yaptırdığı Hantepe ve benzeri baskınları hariç mecbur kalmadıkça PKK‘lıların gündüz eylemler yapmadığını belirten Aygan, “Teröristler; gündüz gizlenir, gece hareket eder ve eylem gerçekleştirir. Fakat Silvan’da gündüzün gözüyle, hem de kendi yayın organları olan ANF de çıkan habere göre ‘operasyondaki 5 bin kişilik askeri güce’ saldırıyorlar. Belli ki bu eylem de bir ısmarlama, bir yerlere diyet ödemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.” dedi.
KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMLARI MANİDAR
Aygan, olayın hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu‘nun, “Siz, komutanları tutuklayarak askerde moral bırakmadınız” beyanatına da dikkat çekti. Aygan, bu demecin “milli hissiyatı hassas olan kesimleri hükümete karşı kışkırtmak amacıyla” verildiğini öne sürdü.
Eski JİTEM itirafçısı, iddialarını “Ne demeye geliyor bu? Tabii ki; ‘Ergenekon ve Balyoz darbe planından dolayı tutuklu olanları serbest bırakın‘. Kılıçdaroğlu tüm dikkatini ve enerjisini Ergenekon‘u aklamaya ve kurtarmaya sarf etmektedir. Çünkü Sayın (Deniz) Baykal‘a kaset tuzağı kurup, başkanlıktan el çektiren ve yerine, Kılıçdaroğlu‘nu oturtanlar bunu ısrarla istemekteler.” şeklinde sürdürdü.
Saldırının gerçekleştiği 14 Temmuz tarihinin tesadüfî bir tarih olmadığı, bir grup PKK kurucu ve önder kadrolarının Diyarbakır 5 no‘lu Ceza ve Tutukevi’nde (14 Temmuz 1982) ölüm orucu sonucu öldükleri tarih olduğu bilgisini aktaran Aygan; Silvan eyleminden önce, Lice Kulp arasında yol kesip 2 asker ve bir sağlık teknisyeni kaçırmakla, Jandarma Komutanlığı’na roketatarlı ve silahlı saldırıda bulunmakla adeta askeri operasyonlara gerekçe hazırladıklarını savundu.
Sabit büyük askeri hedefleri vurmak onlar açısından çok riskli olabileceğinden, askeri birlikleri araziye çektiklerini söyleyen Aygan, “Askerin arazideki hareket tarzının hantal ve saldırıya açık olduğunu biliyorlardı. TSK‘daki komuta kademesinin zaaflarını da yılların tecrübesiyle öğrenmişlerdi. Uzun süre 40-50 kiloluk sırt çantası, silah ve teçhizatıyla dağlık arazide dolaştırılan askerin durumunu bir düşünün. Ayrıca; bu askerlerin şahsi sorunları vardır. Memlekette yeni doğan bebeği, bekleyen nişanlısı vardır. Kiminin tezkeresine günler kalmıştır. Bu insanlardan dört dörtlük görev beklenebilir mi?” diye sordu.
Aygan, teröristlerin ise arkasında bir bekleyenin olmadığını ve adeta robotlaştırıldığını, “öldürecek veya ölecek” şekilde programlandığını ileterek, böyle bir yapıya karşı profesyonel bir mücadelenin önemine dikkat çekti.
ÖZERKLİK ÇIKIŞI ÇOK YERSİZ VE KÖTÜ NİYETLİ
Silvan kırsalında 13 askerin PKK‘lı teröristlerce şehit edildiği güne ve zaman denk getirilen ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından ilan edilen “demokratik özerkliğin” tesadüfî olmadığının altını çizen Aygan, şöyle devam etti: “Bu girişimi ve açıklamayı yapmak için ille de 13 askerin şehit edilmesini beklemek mi gerekiyordu. Bu güne denk getirmek mi gerekiyordu?” Aygan, “içi boş olan, günümüz şartlarında ve Türkiye‘deki sosyal, siyasal ve psikolojik atmosfere ters düşen, uygulanabilirliği olmayan” bu demokratik özerkliğin hiçbir mantıklı açıklaması olmadığını sözlerine ekledi.
Abdülkadir Aygan, PKK‘lıların ölüm yıldönümüne ve 13 askerin teröristlerce şehit edilmesi anına denk getirmekle, yurdun her yanından ağıt ve feryatlar yükselirken, şehit tabutları memleketlerine uğurlanırken, halktaki sabır taşmak üzereyken yapılan “demokratik özerklik” ilanının, kötü niyetlilikten başkaca bir şey olmadığını belirtti. Aygan, “DTK, bu girişime bulunurken halkın her kesiminden ve devletten tepki alacağını bilmiyor mu? Biliyor. Fakat buna rağmen böyle zamansız ve uygulanması imkânsız bir şeyi ilan ettiğini duyuruyor. Amacı; halk arasına düşmanlık tohumları ekmektir. İç savaş çıkartmaktır. PKK/ DTK/ BDP ne zaman ki ‘demokratik’ lafını kullanırsa, siz tersini anlayacaksınız yani, despotizm.”
DTK eş başkanı Aysel Tuğluk‘un ağzından ilan edilen bu sistemin “tamamen PKK‘nın tasarladığı ve yürürlüğe koymak istediği bir sistem” olduğunun altını çizen Aygan, şu ifadeleri kullandı: “Nereden bakarsanız bakın; ‘Demokratik Özerklik‘ demokratik değil, despotik bir sistem olacaktır. Dağdaki PKK‘lılar ellerindeki silahlarıyla gelip “Demokratik Özerk” bölgenin kolluk kuvvetleri olacaklardır. Bunu hangi aklı başında sıradan vatandaş kabul eder?”