Başbakan 32.Gün Seçim Özel
Seçimde son viraj dönülüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kanal D'ye konuşuyor.
Erdoğan, gazeteci Nuray Mert'in iddiaları ile ilgili olarak, "Halkımız için yaptığımız bu yolları, sen kalkıp Dersim'le yan yana getirmek suretiyle, 'Onlar harekat için yapılmıştır, bunlar da harekat için yapılıyor' dersen cevabını alacaksın. Bu ülkede, bir hizmet ehlini, kalkar da adeta güvenlik harekatı için, adeta bir darbe mantığı içerisinde bir yaklaşıma zemin hazırlamak, onun alt yapısını yapmak diye bu iktidarı değerlendirirseniz, bunun da cevabını alırsınız" dedi.
"Mitinglerde kavga düzeyinin yükselmesi reyting artırıyor mu?" şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, "Ben, hesapları buna göre değil, özellikle hizmete dayalı olarak yapıyorum. Biz, hizmet siyaseti yapıyoruz. Diğer liderler, acaba ne siyaseti yapıyorlar?" dedi.
Seçim konuşmalarında kendisinin yaptıklarını konuştuğunu; bugün bir radyo kanalında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu dinlediğini anlatan Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu öyle konuşuyor ki, biz sanki hiçbir şey yapmamışız. 'Okullar, aynen eski okullar' diyor. Biz, 163 bin okul derslik yapmışız, küsuratı da var. Tüm bunlarla beraber bugüne kadar 300 bine yakın öğretmen tayini yapmışız, hala da yapmaya devam ediyoruz. Orada birileri 'kitaplardan dolayı katılım payı alınıyor' diyor. Ben, ispata davet ediyorum, nerede katılım payı alınmış bunu ispat etsin" diye konuştu.
Erdoğan, "hiçbir veliden, aileden kitaplarla ilgili bugüne kadar bir kuruş katılım payı almadık" diyerek, bu iddiaların "yalan" olduğunu söyledi. Bu noktada adrenalinin yükseldiğini ifade eden Erdoğan, "Dürüst değil, yalan söylüyor. Dürüst ol, dürüst. Kim veriyorsa bu aklı, aldatıyorlar seni" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun SSK'da 8 yıl genel müdürlük yaptığı dönemle ilgili görüşlerini dile getirdiğini belirten Erdoğan, kendisinin yaptığı "CHP'nin başına gelen en büyük talihsizliktir" yorumunun sorulması üzerine "bunun bir durum tespiti" olduğunu ifade etti. Erdoğan, bu ifadesinin CHP'liler için "bir hayır duası" da olduğu değerlendirmesinde bulunarak, "İnanın, talihsizliktir" diye konuştu.
-YGS'DE KOPYA İDDİALARI-
Abbas Güçlü'nün yorumları hakkında da değerlendirmede bulunan Erdo ğan, "Burada da şifre falan konuşuldu. Soruyorum, eğer bu YGS imtihanlarında kopya yoksa, o zaman bunun başındaki insana bu saldırı niye? Bu insan, süreci yanlış idare etmiş olabilir. Süreci yönetmek ayrı bir olay, kopyaya fırsat vermemek ayrı bir olaydır" dedi.
Erdoğan, "Daha önceki ÖSYM Başkanı, KPSS'nin içine etti" diyerek, şunları kaydetti:
"Aynı puanı alanı aynı aileden 100 puan alan kişiler vardı. Onunla ilgi bir dava açılmadı, yazı yazılmadı. Peki, bu adama niçin bu kadar yükleniyorsunuz? Lütfen, bunu bir araştırın. Ben, biliyorum o yüklenme sebeplerini...
Gazetecilerin en önemli başarı kaydedeni araştırmacı gazetecidir. Köşe yazarıysa, o zaman araştırsın, öyle yazsın.
Ben, Ankara'da adaylarımı tanıttığımda 'Eğer bu YGS'de bir suistimal varsa, bunun üstüne bangır bangır ben giderim'. Kaldı ki, zaten bu yargıdadır. Yargı, bu işin üzerine gidiyor. Tüm kağıtlar, yargı tarafından incelendi, incelettirildi. Sonunda 'takipsizlik' verildi. Takipsizlik verildikten sonra, hala bu gençlerin üzerinden siyaset yapmanın bir anlamı var mı? Ana muhalefetin lideri, hala gençlerin üzerinden siyaset yapıyor."
"BİZİM, O REFORMİST YAPIMIZ DEVAM EDİYOR"-
"Bu kampanya, bundan önceki kampanyalarla karşılaştırıldığında, bize farklı bir Recep Tayyip Erdoğan gösterdi. Bundan önce, reformcu, tabuları yıkan, cesur ve liberal bir Recep Tayyip Erdoğan vardı. Bu kampanyada daha milliyetçi, daha katı imajı geldi. Bunun sebebi seçimler mi ve bu seçimlerden sonra değişir mi?" şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bizim, o reformist yapımız aynen devam ediyor. Sürekli kendini yenileyen bir parti imajı ve partimiz var. Birileri çok farklı şeyler, yazar, çizer, konuşur, söyler. Onlara, dikkat ederim ama çok fazla beni ilgilendirmez. Çünkü, asıl olan kendi ekibimle yaptığım müzakere çok önemli. Müzakereyi yaparken de zaten yazılan, çizilen ve konuşulanlar gündeme geliyor.
Biz, 8,5 yıllık iktidarımız döneminde Cumhuriyet tarihinde yapılmayanları yaptık. Anayasa değişikliğinden tutunuz, bu ülkede yargı reformuna varıncaya kadar... Anayasa değişikliği ve uyum yasalarında attığımız bu adımlar, toplumun ciddi beklentileriydi. Örneğin, kadın hakları noktasında atılan adımlar, hiçbir dönemde atılmadı. İlk defa bizim dönemde kadın hakları yasal ve anayasal bir güvenceye kavuştu. İşçi aynı şekilde, özürlüler, gençlik, emekliler aynı şekilde. Hiçbir dönemde bunlar olmadı. Şu anda yapılan toplu görüşmelerde ne elde edilirse, emekliye yansıyacak.
Tüm bunların yanında Taksim Meydanı'nın işçilere tahsisinden tutun, o günün tatil ilan edilmesi olayı bizim iktidarımızın cesareti ve cesur kararıyla olmuştur. Bu, CHP ve MHP ile olmadı. Bugüne kadar onlar, kenarından köşesinden iktidar olduklarında niye bunları yapamadılar, yapsalardı. Şimdi, biz yaptık.
Şu anda da o reformist Recep Tayyip Erdoğan, bütün yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla ve partisiyle kendisini ortaya koymuştur. Aynı şekilde dünyadaki değişimi global anlamda takip etmek, ileri demokrasiyi hedef almak suretiyle, yeni demokrasiyle temel hak ve özgürlükleri daha ileri standartlara ulaştırmak suretiyle Türkiye'nin çıtasını yükseltecektir."
-BAŞBAKAN'DAN NURAY MERT'İN İDDiALARINA YANIT-
Erdoğan, hedefleri hakkında bilgi vererek, "Türkiye'yi 26. sıradan 17. sıraya çıkarttıklarını" dile getirerek, "Şimdi de hedefimiz, 12 yıl içinde 17'den ilk 10'un içine çıkan bir Türkiye'dir" diye konuştu.
"Amerikan Büyükelçisi 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' demişti. Bir çelişki çıkıyor ortaya. Sizin, eleştirilere tepkiniz var. Nuray Mert, bir yazı yazdı, 'O'na bedelini öder' dediniz. Abbas Güçlü, 'Burada işler iyi gitmiyor' dedi. İnan Kıraç, bir şey söyledi. 'Bak, dikkat et' uyarısı geldi sizden. Bu noktada 'keşke, söylemeseydim' dediğiniz şeyler var mı?" sorusuna Erdoğan, bunların "hepsini hesap ederek ve güvenle söylediği sözler" olduğunu belirtti. Erdoğan, önce düşündüğünü ve ondan sonra konuştuğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bayan Mert, Dersim'de bizim yaptığımız yolların mukayesesini yapıyor. Dersim'de yapılan 'yolların, o zaman güvenlik güçlerinin hareket planı içinde yapılmış yollar olduğunu' söylüyor. Bugünün yapılan bölünmüş yollarının da yine bu şekilde güvenlik güçlerinin harekat planları için yapıldığını s öylerse, ben burada... Fikir özgürlüğü değildir bu. Bu ülkede, bir hizmet ehlini, kalkar da adeta güvenlik harekatı için, adeta bir darbe mantığı içerisinde bir yaklaşıma zemin hazırlamak, onun alt yapısını yapmak diye bu iktidarı değerlendirirseniz, bunun da cevabını alırsınız.
Fikir özgürlüğünün de bir sınırı da vardır. Siz kalkıp da bu ülkede bu iktidarın özgürlük alanlarına bu şekilde müdahale etmeye kalkarsanız, cevab ını da alacaksınız. Onunki özgürlükse, kusura bakmayın benimki de özgürlük. Ben de kendi özgürlüğümü kullandım. Bundan daha ağır bir hakaret bu hükümete nasıl olabilir. Biz, halkımız için yaptığımız bu yolları, kalkacak bu hanımefendi 'özel harekat, Silahlı Kuvvetlerin veya polisin yapacağı harekat için' diyecek. Buradan sen de gidiyorsun, ayıptır. Bu, millet gidiyor bu yollardan.
Şu anda 13 bin 600 kilometre bölünmüş yolu, biz kim için yaptık? Halkımız için yaptık. Halkımız için yaptığımız bu yolları, sen kalkıp ta Dersim'le yan yana getirmek suretiyle, 'Onlar harekat için yapılmıştır, bunlar da harekat için yapılıyor' dersen cevabını alacaksın. Özgürlükler sınırlı değildir. Sen, bir başkasının sınırından içeri girdiğin anda, bu özgürlü kler noktasında sınır tecavüzüdür. Bu hükümete, burada böyle haksız bir ifade kullanamazsın. Kaldı ki, benim 'bedel öder' diye bir ifadem yok."
-"...SELAM DURMUYORSA, GEREĞİ YAPILIR"-
"General Alan için bir şey söylemiştiniz. 'Ayağa kalkmadı, onun için tutuklandı Silivri'ye gitti" gibi izlenim çıktı? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine de Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ne alakası var. Öyle bir algı yok. Bazı gerçeklerin bilinmesi lazım. Ben, Sayın Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde 18 Mart kutlamalarına gidiyorum. Üstelik orada bir de yalan var.
18 Mart kutlamalarında neredeyse, fevkalade bir olay olmadığı sürece biz şehitliğe anında ineriz, dakik ineriz. Her şey orada programlandığı gibi yürür. Oraya, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı geliyor, protokolde olan herkes ayağa kalkıyor. Bu beyefendi ayağa kalkmıyor. Bunun bir defa, ön kabulleri var. Hele hele Türk Silahlı Kuvvetlerin içinde olan birisi, nasıl emir komuta zinciri içerisinde ayağa kalkıyorsa, orada ayağa kalkıp selam durur. Selam durmuyorsa, gereği yapılır."
Erdoğan, "Bunun için mi terfi edemedi?" sorusuna ise "Terfi kararı YAŞ içerisinde, zaten olsa öyle bir şey... Ben, Genelkurmay Başkanımızla bunları konuştum. Böyle bir şey olsa zaten, kesinlikle muhalefet şerhini bizler koyarız" dedi. "Yani cezalandırırdınız" ifadesi üzerine Erdoğan, "Kesinlikle" diyerek, "Engellerdik. Çünkü, böyle bir durum olduğu sürece, Türk Silahlı Kuvvetleri, sağlıklı bir geleceği üstlenemez. Kendi üssüne karşı davranışı ne ise Başbakan'a karşı davranışı, hayda hayda çok daha farklı emir komuta zinciri içinde olması gerekiyor" dedi.
Erdoğan, Engin Alan'ın daha sonra vakfın başına getirildiğini de ifade ederek, "Benim, vakfın başına getirildiğinden haberim yoktu. Çok açık konuşuyorum. Vakfın başına getirilme olayını bilseydim, ben onu da engellerdim. Çünkü, böyle bir insanın vakfın başına gelmesi yanlış bir olaydır. Oraya kazandıracağı da herhangi bir şey yoktur. Vakfın başına çok daha kalifikasyonu yüksek insanlar da getirilebilirdi. Mesela, ikinci uzatılma olayı gündeme gelmişti. Ben Sayın Işın Paşa'ya 'Hayır, O bir dönem yaptı, yeter' dedim.
"Artık bütün terfileri fiilen yapıyorsunuz?" sorusu üzerine de Erdoğ an, "Benim ilgi alanım içinde ise, evet" yanıtını verdi.
"Mitinglerde kavga düzeyinin yükselmesi reyting artırıyor mu?" şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, "Ben, hesapları buna göre değil, özellikle hizmete dayalı olarak yapıyorum. Biz, hizmet siyaseti yapıyoruz. Diğer liderler, acaba ne siyaseti yapıyorlar?" dedi.
Seçim konuşmalarında kendisinin yaptıklarını konuştuğunu; bugün bir radyo kanalında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu dinlediğini anlatan Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu öyle konuşuyor ki, biz sanki hiçbir şey yapmamışız. 'Okullar, aynen eski okullar' diyor. Biz, 163 bin okul derslik yapmışız, küsuratı da var. Tüm bunlarla beraber bugüne kadar 300 bine yakın öğretmen tayini yapmışız, hala da yapmaya devam ediyoruz. Orada birileri 'kitaplardan dolayı katılım payı alınıyor' diyor. Ben, ispata davet ediyorum, nerede katılım payı alınmış bunu ispat etsin" diye konuştu.
Erdoğan, "hiçbir veliden, aileden kitaplarla ilgili bugüne kadar bir kuruş katılım payı almadık" diyerek, bu iddiaların "yalan" olduğunu söyledi. Bu noktada adrenalinin yükseldiğini ifade eden Erdoğan, "Dürüst değil, yalan söylüyor. Dürüst ol, dürüst. Kim veriyorsa bu aklı, aldatıyorlar seni" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun SSK'da 8 yıl genel müdürlük yaptığı dönemle ilgili görüşlerini dile getirdiğini belirten Erdoğan, kendisinin yaptığı "CHP'nin başına gelen en büyük talihsizliktir" yorumunun sorulması üzerine "bunun bir durum tespiti" olduğunu ifade etti. Erdoğan, bu ifadesinin CHP'liler için "bir hayır duası" da olduğu değerlendirmesinde bulunarak, "İnanın, talihsizliktir" diye konuştu.
-YGS'DE KOPYA İDDİALARI-
Abbas Güçlü'nün yorumları hakkında da değerlendirmede bulunan Erdo ğan, "Burada da şifre falan konuşuldu. Soruyorum, eğer bu YGS imtihanlarında kopya yoksa, o zaman bunun başındaki insana bu saldırı niye? Bu insan, süreci yanlış idare etmiş olabilir. Süreci yönetmek ayrı bir olay, kopyaya fırsat vermemek ayrı bir olaydır" dedi.
Erdoğan, "Daha önceki ÖSYM Başkanı, KPSS'nin içine etti" diyerek, şunları kaydetti:
"Aynı puanı alanı aynı aileden 100 puan alan kişiler vardı. Onunla ilgi bir dava açılmadı, yazı yazılmadı. Peki, bu adama niçin bu kadar yükleniyorsunuz? Lütfen, bunu bir araştırın. Ben, biliyorum o yüklenme sebeplerini...
Gazetecilerin en önemli başarı kaydedeni araştırmacı gazetecidir. Köşe yazarıysa, o zaman araştırsın, öyle yazsın.
Ben, Ankara'da adaylarımı tanıttığımda 'Eğer bu YGS'de bir suistimal varsa, bunun üstüne bangır bangır ben giderim'. Kaldı ki, zaten bu yargıdadır. Yargı, bu işin üzerine gidiyor. Tüm kağıtlar, yargı tarafından incelendi, incelettirildi. Sonunda 'takipsizlik' verildi. Takipsizlik verildikten sonra, hala bu gençlerin üzerinden siyaset yapmanın bir anlamı var mı? Ana muhalefetin lideri, hala gençlerin üzerinden siyaset yapıyor."
"BİZİM, O REFORMİST YAPIMIZ DEVAM EDİYOR"-
"Bu kampanya, bundan önceki kampanyalarla karşılaştırıldığında, bize farklı bir Recep Tayyip Erdoğan gösterdi. Bundan önce, reformcu, tabuları yıkan, cesur ve liberal bir Recep Tayyip Erdoğan vardı. Bu kampanyada daha milliyetçi, daha katı imajı geldi. Bunun sebebi seçimler mi ve bu seçimlerden sonra değişir mi?" şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bizim, o reformist yapımız aynen devam ediyor. Sürekli kendini yenileyen bir parti imajı ve partimiz var. Birileri çok farklı şeyler, yazar, çizer, konuşur, söyler. Onlara, dikkat ederim ama çok fazla beni ilgilendirmez. Çünkü, asıl olan kendi ekibimle yaptığım müzakere çok önemli. Müzakereyi yaparken de zaten yazılan, çizilen ve konuşulanlar gündeme geliyor.
Biz, 8,5 yıllık iktidarımız döneminde Cumhuriyet tarihinde yapılmayanları yaptık. Anayasa değişikliğinden tutunuz, bu ülkede yargı reformuna varıncaya kadar... Anayasa değişikliği ve uyum yasalarında attığımız bu adımlar, toplumun ciddi beklentileriydi. Örneğin, kadın hakları noktasında atılan adımlar, hiçbir dönemde atılmadı. İlk defa bizim dönemde kadın hakları yasal ve anayasal bir güvenceye kavuştu. İşçi aynı şekilde, özürlüler, gençlik, emekliler aynı şekilde. Hiçbir dönemde bunlar olmadı. Şu anda yapılan toplu görüşmelerde ne elde edilirse, emekliye yansıyacak.
Tüm bunların yanında Taksim Meydanı'nın işçilere tahsisinden tutun, o günün tatil ilan edilmesi olayı bizim iktidarımızın cesareti ve cesur kararıyla olmuştur. Bu, CHP ve MHP ile olmadı. Bugüne kadar onlar, kenarından köşesinden iktidar olduklarında niye bunları yapamadılar, yapsalardı. Şimdi, biz yaptık.
Şu anda da o reformist Recep Tayyip Erdoğan, bütün yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla ve partisiyle kendisini ortaya koymuştur. Aynı şekilde dünyadaki değişimi global anlamda takip etmek, ileri demokrasiyi hedef almak suretiyle, yeni demokrasiyle temel hak ve özgürlükleri daha ileri standartlara ulaştırmak suretiyle Türkiye'nin çıtasını yükseltecektir."
-BAŞBAKAN'DAN NURAY MERT'İN İDDiALARINA YANIT-
Erdoğan, hedefleri hakkında bilgi vererek, "Türkiye'yi 26. sıradan 17. sıraya çıkarttıklarını" dile getirerek, "Şimdi de hedefimiz, 12 yıl içinde 17'den ilk 10'un içine çıkan bir Türkiye'dir" diye konuştu.
"Amerikan Büyükelçisi 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' demişti. Bir çelişki çıkıyor ortaya. Sizin, eleştirilere tepkiniz var. Nuray Mert, bir yazı yazdı, 'O'na bedelini öder' dediniz. Abbas Güçlü, 'Burada işler iyi gitmiyor' dedi. İnan Kıraç, bir şey söyledi. 'Bak, dikkat et' uyarısı geldi sizden. Bu noktada 'keşke, söylemeseydim' dediğiniz şeyler var mı?" sorusuna Erdoğan, bunların "hepsini hesap ederek ve güvenle söylediği sözler" olduğunu belirtti. Erdoğan, önce düşündüğünü ve ondan sonra konuştuğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bayan Mert, Dersim'de bizim yaptığımız yolların mukayesesini yapıyor. Dersim'de yapılan 'yolların, o zaman güvenlik güçlerinin hareket planı içinde yapılmış yollar olduğunu' söylüyor. Bugünün yapılan bölünmüş yollarının da yine bu şekilde güvenlik güçlerinin harekat planları için yapıldığını s öylerse, ben burada... Fikir özgürlüğü değildir bu. Bu ülkede, bir hizmet ehlini, kalkar da adeta güvenlik harekatı için, adeta bir darbe mantığı içerisinde bir yaklaşıma zemin hazırlamak, onun alt yapısını yapmak diye bu iktidarı değerlendirirseniz, bunun da cevabını alırsınız.
Fikir özgürlüğünün de bir sınırı da vardır. Siz kalkıp da bu ülkede bu iktidarın özgürlük alanlarına bu şekilde müdahale etmeye kalkarsanız, cevab ını da alacaksınız. Onunki özgürlükse, kusura bakmayın benimki de özgürlük. Ben de kendi özgürlüğümü kullandım. Bundan daha ağır bir hakaret bu hükümete nasıl olabilir. Biz, halkımız için yaptığımız bu yolları, kalkacak bu hanımefendi 'özel harekat, Silahlı Kuvvetlerin veya polisin yapacağı harekat için' diyecek. Buradan sen de gidiyorsun, ayıptır. Bu, millet gidiyor bu yollardan.
Şu anda 13 bin 600 kilometre bölünmüş yolu, biz kim için yaptık? Halkımız için yaptık. Halkımız için yaptığımız bu yolları, sen kalkıp ta Dersim'le yan yana getirmek suretiyle, 'Onlar harekat için yapılmıştır, bunlar da harekat için yapılıyor' dersen cevabını alacaksın. Özgürlükler sınırlı değildir. Sen, bir başkasının sınırından içeri girdiğin anda, bu özgürlü kler noktasında sınır tecavüzüdür. Bu hükümete, burada böyle haksız bir ifade kullanamazsın. Kaldı ki, benim 'bedel öder' diye bir ifadem yok."
-"...SELAM DURMUYORSA, GEREĞİ YAPILIR"-
"General Alan için bir şey söylemiştiniz. 'Ayağa kalkmadı, onun için tutuklandı Silivri'ye gitti" gibi izlenim çıktı? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine de Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ne alakası var. Öyle bir algı yok. Bazı gerçeklerin bilinmesi lazım. Ben, Sayın Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde 18 Mart kutlamalarına gidiyorum. Üstelik orada bir de yalan var.
18 Mart kutlamalarında neredeyse, fevkalade bir olay olmadığı sürece biz şehitliğe anında ineriz, dakik ineriz. Her şey orada programlandığı gibi yürür. Oraya, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı geliyor, protokolde olan herkes ayağa kalkıyor. Bu beyefendi ayağa kalkmıyor. Bunun bir defa, ön kabulleri var. Hele hele Türk Silahlı Kuvvetlerin içinde olan birisi, nasıl emir komuta zinciri içerisinde ayağa kalkıyorsa, orada ayağa kalkıp selam durur. Selam durmuyorsa, gereği yapılır."
Erdoğan, "Bunun için mi terfi edemedi?" sorusuna ise "Terfi kararı YAŞ içerisinde, zaten olsa öyle bir şey... Ben, Genelkurmay Başkanımızla bunları konuştum. Böyle bir şey olsa zaten, kesinlikle muhalefet şerhini bizler koyarız" dedi. "Yani cezalandırırdınız" ifadesi üzerine Erdoğan, "Kesinlikle" diyerek, "Engellerdik. Çünkü, böyle bir durum olduğu sürece, Türk Silahlı Kuvvetleri, sağlıklı bir geleceği üstlenemez. Kendi üssüne karşı davranışı ne ise Başbakan'a karşı davranışı, hayda hayda çok daha farklı emir komuta zinciri içinde olması gerekiyor" dedi.
Erdoğan, Engin Alan'ın daha sonra vakfın başına getirildiğini de ifade ederek, "Benim, vakfın başına getirildiğinden haberim yoktu. Çok açık konuşuyorum. Vakfın başına getirilme olayını bilseydim, ben onu da engellerdim. Çünkü, böyle bir insanın vakfın başına gelmesi yanlış bir olaydır. Oraya kazandıracağı da herhangi bir şey yoktur. Vakfın başına çok daha kalifikasyonu yüksek insanlar da getirilebilirdi. Mesela, ikinci uzatılma olayı gündeme gelmişti. Ben Sayın Işın Paşa'ya 'Hayır, O bir dönem yaptı, yeter' dedim.
"Artık bütün terfileri fiilen yapıyorsunuz?" sorusu üzerine de Erdoğ an, "Benim ilgi alanım içinde ise, evet" yanıtını verdi.