367 krizinin perde arkası Genelkurmay belgesinde

2007 yılında gerçekleştirilen ve 367 krizinin yaşandığı Cumhurbaşkanlığı seçimine Genelkurmay Başkanlığı'nın müdahalesi belgelerle ortaya çıktı.

367 krizinin perde arkası Genelkurmay belgesinde
2007 yılında gerçekleştirilen ve 367 krizinin yaşandığı Cumhurbaşkanlığı seçimine Genelkurmay Başkanlığı‘nın müdahalesi belgelerle ortaya çıktı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ‘un Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu‘ya gönderdiği mesaj, 4 yıl sonra gün yüzüne çıktı. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak tarafından hazırlanan bilgi notuna göre Başbuğ, Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu‘ya, "Anayasa Mahkemesi‘yle konuştuk, AKP‘yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz." notunu göndermiş.

Genelkurmay Başkanlığı‘nın 2007 yılında gerçekleştirilen sancılı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale stratejisi gün yüzüne çıktı. Zaman gazetesinin manşetinden duyurduğu habere göre; belge, Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş‘ın ofisinde ele geçirilen 51 No‘lu DVD içerisinde yer alıyor. Belge 367 kriziyle başlayıp 27 Nisan e-muhtırasına kadar uzanan süreçte yaşanan karanlık olayların iç yüzünü tüm ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Kamuoyunda AK Parti ve Gülen‘i bitirme planı olarak bilinen davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi‘ne ulaşan, dönemin İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak imzalı gizli belgede, İlker Başbuğ‘un, danışmanı Nuran Yıldız‘ı parti liderlerine göndererek seçim sürecini yönettiği öne sürülüyor. Belgeye göre, CHP, DYP ve Anavatan Partisi üyesi milletvekilleri Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde meclise girmemeleri konusunda dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından uyarılmış. Başbuğ Anavatan Lideri Mumcu‘ya, "Anayasa Mahkemesi‘yle konuştuk, AKP‘yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç‘tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz." mesajını iletmiş.

Zaman gazetesinin haberinde yer alan iddiaya göre, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, seçim faaliyetlerini yürütüyor. Parti liderleriyle etkili isimler aracılığıyla görüşen Başbuğ‘un AK Parti‘li bir ismin Cumhurbaşkanı olmaması için yapılması gerekenleri anlattığı öne sürülüyor.

Haberde söz konusu belgenin detaylarına da yer verildi. Buna göre; Haziran 2007 tarihli belgede, Deniz Kurmay Albay Turgut Ak tarafından hazırlanarak Genelkurmay Başkanlığı‘na sunulmuş. Belgede, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun adına açılmış iki paraf da bulunuyor.

Habere göre iddiaların bir ucundaki isim Erkan Mumcu, Başbuğ‘un danışmanı Yıldız‘ı tanıdığını ancak böyle bir görüşmenin gerçekleşmediğini savundu.

Belgede, CHP‘nin kendi istedikleri dışında bir AKP‘linin (Milli Görüşçü-Fethullahçı) aday gösterilmesi durumunda Meclis‘teki oylamaya katılmayacakları, Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün birisinin aday olması halinde CHP, ANAP ve DYP‘nin katılmadığı durumda seçilen Cumhurbaşkanının sadece AKP‘nin cumhurbaşkanı olacağı ve bu yüzden TSK‘nın başkomutanı olamayacağından hareketle TSK‘nın buna müdahale edeceği." ifadeleri yer alıyor.

Haberde yer alan belgeye göre Genelkurmay Başkanlığı AK Parti‘nin kapatılması konusunda Anayasa Mahkemesiyle görüşmüş.

Belgede, "Müdahale neticesinde hükümetin düşeceği, bunun Anayasa Mahkemesi ile görüşülerek sağlandığının bizzat Org. Başbuğ tarafından ifade edildiği, Anayasa Mahkemesi‘nin AKP‘yi kapatacağı, Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün siyaset yapmasının yasaklanacağı. Aydın Doğan‘a bağlı medya kuruluşlarının sağlayacağı medya desteği ile Erkan Mumcu önderliğinde birleşen ANAP ve DYP‘nin çekim gücü ile bu partiye katılacak TSK‘ya yakın ve AKP düşmanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener ve Cemil Çiçek gibi isimlerle bir oluşum sözü verildiği‘ hususlarını ilettiği bilgileri elde edilmiştir." ifadeleri yer aldı.

Belgenin sonuç bölümünde ise şu ifadeler yer aldı: "Yukarıdaki hususların akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilmesi halinde TSK‘nın kamuoyundaki güvenilirliğini ciddi olarak zedeleyebileceği değerlendirilmektedir. Arz ederim."