“İsrail Kendini Arabistan Çölünde Aydınlık Bir Vaha Görüyordu”

Ünlü tarihçi ve yazar Tarık Ali, İngiliz Guardian gazetesindeki köşe yazısında “Arap dünyasını kim şekillendirecek: Arap halkı mı yoksa ABD mi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ünlü tarihçi ve yazar Tarık Ali, İngiliz Guardian gazetesindeki köşe yazısında “Arap dünyasını kim şekillendirecek: Arap halkı mı yoksa ABD mi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarıyla başlayıp bazı liderlerin ülkesini terk etmesiyle devam eden “ilk safhanın” tamamlandığını öne süren Tarık Ali, “ezmek veya gerçek niyeti uygulamaya” yönelik girişimde bulunmayı içeren “ikinci safhanın” ise yeni başladığını savundu.

“Dışa bağımlı monarşiler, dejenere olmuş milliyetçi diktatörler ve Körfez ülkeleri olarak bilinen ‘imparatorluğa’ ait petrol istasyonlarından oluşan derme çatma Arap dünyası Anglo-Fransız yoğun sömürgecilik faaliyetlerinin bir sonucuydu” diyen Ali, II. Dünya Savaşı‘ndan sonra ise bölgede bayrağı Amerika’nın devralarak “sömürge karşıtı radikal Arap milliyetçiliğinin” oluşmasına ve “Siyonist yayılmacılığın” genişlemesine sebep olduğunu belirtti.

Soğuk savaşın bitiminde ise Washington’un bölgenin yönetimini tamamen üzerine aldığını ifade eden ünlü yazar, ABD’nin bunu öncelikle yerel otoriter liderler aracılığıyla; daha sonra askeri güç kullanarak işgal etmekle yaptığını aktardı. İşgaller sırasında “demokrasi” sözcüğünü kimsenin telaffuz bile etmediğine dikkat çeken Tarık Ali, “Bu durum, İsrail’in kendini ‘Arabistan karanlığı içinde çöl ortasında aydınlatıcı bir vaha’ şeklinde böbürlenmesini sağlıyordu.” şeklinde yorumda bulundu.

“Mısır ve Suudi Arabistan Amerika’nın bölgedeki en önemli iki müttefik ülkesiydi.” diyen ünlü yazar, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in “Libya’dan daha çok beni Mısır’ın durumu endişelendiriyor” sözlerine dikkat çekti. Tarık Ali yazısını şöyle sürdürdü: “ABD’yi burada endişelendiren gerçek sebep İsrail’di. Kontrol dışı demokratik bir yönetimin ‘barış anlaşmasını’ iptal etme korkusu… Washington, Mübarek’in Savunma Bakanı ve Genelkurmayı (ABD yönetimine çok daha yakın bir isim) liderliğinde, Mısır’daki politik süreci başarılı bir şekilde kendi lehine çevirmeyi başardı.”

GUANTANAMO’NUN ORTADOĞU’DAKİ ADI: BAHREYN

Arap ülkelerinin sokaklarında ocak ayından itibaren her sınıftan insanın “rejimler yönetimden elini çeksin” sloganını seslendirdiğini belirten Tarık Ali, Tunus’tan Kahire’ye, Sana’dan Bahreyn’e tüm Arap halkı kendi ayakları üzerinde durmak için sokaklara döküldüğünü ve bunun sonucunda Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek gibi liderlerin görevini bıraktığına dikkat çekti. Suriye’deki acımasız Baas rejiminin kendi halkı tarafından kuşatma altında olduğuna da değinen Tarık Ali, “Bahreyn’deki protestolar ise komşu Suudi Arabistan kleptokratlarını ve onların ‘sultansız Arap dünyası düşünemeyen’ batılı patronlarını bir hayli endişelendirdi.” diyerek Batının iki yüzlü tutumunu eleştirdi.

Söz konusu ülke Bahreyn olunca “demokratları baskı altına almak” veya “isyancıları ölüm cezasına çarptırmak” gibi konularda ABD’nin Suudi müdahalesine izin verdiğini dile getiren Tarık Ali, Bahreyn’in bugünlerde Guantanamo ve Suudi Arabistan’ın zehirli karışımı haline gelen bir esir kampına dönüştüğünü vurguladı.

“KAYBEDEN LİBYA HALKI OLACAK”

Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarının nispeten başarılı olduğuna, fakat halkın duygu ve düşüncesine tercüman olan politikanın halen üretilemediğini savunan Tarık Ali, “İlk safha tamamlandı. Sosyal hareketleri tesirsiz hale getirecek ikinci safha başlıyor.” tezini öne sürdü.

NATO‘nun Libya’yı bombalamasını Batı’nın “demokratik inisiyatifi” yeniden kazanması için yapılan bir girişim olarak tanımlayan Ali bunun iki şekilde sonuçlanabileceğini belirtti: “Ülke ya Kaddafi bölgesi ve Batı destekli seçilen iş adamlarının yönetimine giren sefil bir bölge olarak ikiye parçalanacak ya da Batı Kaddafi’yi ülkeden çıkarıp bütün Libya’yı ve devasa petrol rezervlerini kendi kontrolü altına alacak.” Ali, “Sonuç ne olursa olsun kaybeden Libya halkı olacak” diye ekledi.

Tarık Ali yazısını şöyle sonlandırdı: “Diğer Arap ülkelerinden farklı olarak, pek çok Suriyeli entelektüel, evlerinde kaldı. Ülkede hiç kimse, Batı’nın yapacağı ordu müdahalesini istemiyor. Halk, Irak ve Libya’nın durumuna düşmek istemiyor. ABD ve İsrail, daha önce Mübarek’e yapıldığının aksine, Esad’ın kalmasını tercih ediyor. Fakat, oyun hala devam ediyor.”