Kılıçdaroğlu'ndan hükümete iki hafta müddet!

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu Libya'daki hava saldırısına ilişkin hükümete 5 öneri sundu.

Kılıçdaroğlu'ndan hükümete iki hafta müddet!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Libya'ya askeri harekatın derhal durdurulmasını istedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda, Libya'da daha fazla kan dökülmemesi, Libya'nın birlik, bütünlük ve geleceğinin korunmasının en büyük talepleri olduğunu söyledi.

Libya'ya karşı yürütülen hava operasyonları ve füze saldırısı sonucunda büyük ölçüde askeri hedeflerin bertaraf edildiğinin söylediğini, ancak çok sayıda sivilin öldüğünün de bilindiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Bu nedenle CHP, askeri harekatın derhal durdurulmasını arzu eder'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, biraz geç de olsa Libya lideri Muammer Kaddafi'yi eleştirdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Hangi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, hangi çağdaş ülkenin başbakanı veya herhangi bir siyasetçisi, bir diktatörden insan hakları ödülü almıştır? Tek örneği vardır; Recep Tayyip Erdoğan. Bizim bir isteğimiz; o ödülü sakın Başbakanlık makamında tutmasın, evine götürsün. Televizyonlarda zulmü, baskıyı izlerken ödüle baksın, 'ben bunu nasıl aldım' diye hayıflansın. Belki vicdanı sızlar'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'a gönderdiği rüşvet belgelerine gerekli önemin verilmediğinin belirten Kılıçdaroğlu, "Bize diyorlar ya statükocu parti diye, önümüzde ki hafta onların bir maskesini daha indireceğim, şimdiden söylüyorum ki haftaya onlarda hazırlıklarını buna göre yapsınlar" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar şöyle:

Balıkesir'e geldik Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile bir araya geldik. Bizim ekonomi, tarım politikalarımızı sordular biz de bütün içtenliğimizle anlattık. Onlar Anadolu’nun isimsiz kahramanları. İhracat yapmak istiyorlar. Maliyetler onları oldukça zor durumda bırakıyor. Bizim çözümlerimizi önerilerimizi sordular, biz olaya nasıl bakıyoruz onu sordular. Toplantıya başlarken şunu söyledim. Bana aklınıza gelen her türlü soruyu sorabilirsiniz. Sakın ola ki acaba ben bunu sorarsam Genel Başkan üzülür mü zor durumda kalır mı diye düşünmeyin. Biz iş dünyası ile sağlıklı iletişim kurmak istiyoruz. Onlara saygı duyuyoruz, oluşturdukları istihdam için saygımızı sürdürüyoruz. Yeter ki çalışsınlar üretsinler ve bizim projemizi de açıklıkla aktardık. Daha sonra STK'larla bir araya geldik. Yoğun bir katılım oldu ve ilk kez Balıkesir'de yapılan ilk toplantı olduğunu söylediler.

Artık sağırlar diyaloguna son. Cumartesi günü Gebze'ye geldik. Gebze sanayinin patladığı bir yer. Aslında küçük bir Türkiye modeli. 81 ilden çalışan var. En büyük istihdam olanağını kamu oluşturdu. Şuanda TBMM dahil devletin bütün hastaneler bakanlıklar dahil taşeron aracılığı ile işçi çalıştırıyorlar. Taşeron işçisi ömür boyu asgari ücrete mahkum, kıdem tazminatı olmayan, iş güvencesi olmayan aslında çalışma saatleri de olmayan bir iş türü. Her türlü hakları elinden alınmış çağdaş bir köle. Bunu ben söylemedim miting yaptığımız bir alanda bir işçinin söylediği sözdür. Buna CHP'nin evet demesi mümkün mü hayır. Biz iş yasasını getiren bir siyasi partiyiz. Emeği savunan, işçiyi savunan bir siyasi partiyiz. Emekten yana olan bir siyasi partiyiz. Taşeron işçisi kardeşlerim unutmasınlar. Sayıları milyonu aştı. Biz taşeronluğa son vereceğiz. Bu devam etsin d iyen AK Partidir. Örgütlenmeye karşı olan AK Partidir. Biz herkesin iş güvencesi olsun isteriz. Her taşeron işçisi CHP iktidarında yani onların iktidarında, yani emeğin iktidarında görecekler ki taşeron işçiliğine son vereceğiz. Hepsi devlette kadrolu sendikalı işçi olacak. Haklarını teslim edeceğiz. Bu ciddi bir yük getirir hayır efendim tam tersine araya bir kişi katıyor ona da para ödüyorsunuz. Dolayısıyla yük olmayacak ama herkes uluslararası çalışma örgütünün koyduğu evrensel kurallara göre çalışacak, üretecek. Bütün sendikacı arkadaşlarım şunu da çok net duysunlar. Biz işçinin hakkını koruruz, emeğin hakkını kururuz ama biz ücret sendikacılığına karşıyız bunu da bilsinler.

İktidarın arkasındaki şakşakçı sanayicilere sesleniyorum. İtiraz etmediğiniz için sesleniyorum. 15,5 centten elektrik satacaklar... Siz bu elektriğin maliyetini nasıl karşılayacaksınız... Yatırımcı ileriyi gören insandır. AK Parti 15 cente elektriği getirip dayatacak neden sesiniz çıkmıyor... Biz mi konuşacağız hep sizi... Bu fiyatlar sizi kayıt dışına zorlayacak...

LİBYA'DAKİ GELİŞMELER

Dünyanın gündeminde Libya var. Zaman zaman sorunlar çıksa da dost Libya halkıyla Türkiye arasında öyle köklü sorunlar yaşanmadı. 21. YY despotların tarih sahnesinden silineceği bir yüzyıl olarak görüyoruz. Daha fazla demokrasinin ve özgürlüğün olduğu bir yüzyıl olarak görüyoruz. Dünya küçüldü, dünyanın herhangi bir yerindeki küçük bir olay bile dünyanın her yerine saniyelerde yayılabiliyor. Dünyanın en küçük yerinde yapılan zulmü dünyanın her yeri saniyeler içinde görebiliyor izleyebiliyor. Libya halkı zor zamanlarımızda yanımızdaydı, biz de onların yanında olmalıyız. Halklar mücadele etmeli kendi sorunlarını çözmeli gerekirse bedel de ödemekten çekinmemelidirler. Bedel ödeyenleri tarih unutmamıştır, baskı yapanlar da tarihin kara sayfalarında yer almıştır. Baskı ile kendi yurttaşlarını kurşunlayan bir düzeni herhalde hiçbir sağduyulu insan ülke savunamaz. Ama bir başka gerçek de var ki Türkiye izlediği dış politika ile uluslararasından gittikçe uzaklaşıyor ve yalnızlaşıyor. Türkiye'nin izlediği dış politika Türkiye'yi bu noktaya getirdi. Kaddafi elbette eleştirilir, baskı kuran halkına kurşun sıkan her kişiyi eleştiririz. Ama Sayın Erdoğan biraz geç de olsa Kaddafi'yi eleştirdi. O çekil, halkına baskı yapma zulüm yapma diyen Sayın Erdoğan ödülü alırken bunları hiç düşünmedin mi? Hangi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hangi çağdaş ülkenin başbakanı veya siyasetçisi bir diktatörden insan hakları ödülü almıştır? Bunun tek örneği vardır o da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bizim isteğimiz var o ödülü Başbakanlık makamında tutmasın. Evine götürsün, televizyondan bu baskıları izlerken oturup ona baksın belki kendi kendine hayıflanır ben bunu nasıl aldım diye.

Libya'nın işgali ile sonuçlanacak her türlü gelişmeye karşı çıkılmalıdır. Bu doğrultuda NATO'nun operasyonlara dahil olmasına izin vermemelidir. Tavrını açık ve net söylemelidir. Türkiye süratle tüm Libyalı kardeşlerimize yardım elini uzatmalı gereken girişimleri gecikmesizin yapmalıdır. Türkiye ilgili diğer ülkelerle birlikte Libya için diyalog zemininin oluşmasına öncülük etmelidir. Kaddafi kendisine hayati bir görev düştüğünü anlamalı ve zor kararlar almaktan çekinmemelidir. Hükümet özellikle Libya için çareler aramalıdır. Özel bir temsilci atamalıdır. CHP olarak biz kardeş Libya halkının güvenliği ve yeni bir Libya için her türlü katkıyı sunacağımızı ayrıca hükümetin saydığımız hususlarda atacağı her adımda desteğimizi de belirtmek isterim.

KPSS'de sorular çalındı ve bu soruların hepsini bir kişi gördü onu da Kanada'ya gönderdiler 1 yıl doktora yapsın diye ve bu kişi soruşturma dışında tutuluyor.  Balyoz'u artık hepimiz biliyoruz, Recep beyi arabadan kurtaran balyozdan bahsetmiyoruz, darbe yapma iddiasıyla hapse atılanların balyozundan bahsediyoruz. Bu belgede isimler var bu isimlerin 244. sırasında Kudret Bülbül var bu kişi hariç herkes tutuklandı ve bu isime karşı hiçbir şey yapılmadı. Bu isim Kamu Güvenliği ve Düzenliği Müsteşarlığı'nda görev yapıyor. Neden bu Başbakan'ın özel koruması altında neden diğerlerinden ayrı tutuluyor.

Nasıl olurda bir Başbakan rüşvet defteri konusunda bu kadar kayıtsız kalabilir bu ne demektir rüşvet ve rüşveti koruyanlar başka yerlerdedir. Sen Başbakansın iki tane mülkiyet müfettişi görevlendiremiyor musun, CHP'nin belediyelerine gelince sabahtan akşama kadar denetletiyorsun, kendi belediyelerine de gönder göndermezsen namertsin. Gönderemiyor, ya rüşvet ortaya çıkarsa diye korkuyor, Recep Tayyip Erdoğan hiç meraklanma bu rüşveti sonuna kadar ortaya çıkaracağız merak etme.

Bize diyorlar ya statükocu parti diye, önümüzde ki hafta onların bir maskesini daha indireceğim, şimdiden söylüyorum ki haftaya onlarda hazırlıklarını buna göre yapsınlar.