Gül: insanlık tarihi esasen İnovasyonun tarihidir
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ``İnsanlık tarihi esasen bilim, teknolojik yeniliklerin ve diğer bir deyişle inovasyonun bir tarihidir.
Çağları açan da kapatan da, büyük medeniyetleri yükselten de çöküşe sürükleyen de hep teknolojik değişme ve yenilikler olmuştur`` dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, himayesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından Turkcell stratejik ortaklığında düzenlenen Türkiye İnovasyon Konferansı`nın açılışında konuşan Gül, inovasyonun uluslararası boyutu dahil tüm ilgili taraflarının bir arada bulunmasının özellikle takdire şayan gördüğünü belirterek, ``Zira başarılı bir inovasyon politikası ancak bu tarz bir işbirliği, eşgüdüm ile yürütülebilecek bir husustur. Bununla ilgili bütün tarafların, sizler `paydaşlar` diyorsunuz, hepsinin bir arada olması bu konferansı gerçekten güçlü kılmaktadır`` diye konuştu.
Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:``Yenilikler toplumların siyasi, askeri, iktisadi, beşeri ve hatta günlük hayatlarını radikal bir şekilde değiştiren en etkili ve mutlak bir dinamiktir. Enformasyon ve genetik teknolojisinin şekillendirdiği küresel bilgi toplumunda, bilim ve teknoloji ve yeniliklerin toplum hayatındaki yeri ve önemini tartışmak bugün için tuhaf kaçabilir. Ancak iktisadi düşünceler tarihinde neredeyse tüm ünlü iktisatçı ve sosyologların, bilim ve teknolojinin ekonomi ve toplum hayatındaki yerine değindikleri de bir gerçektir.
Teknoloji ve inovasyonu ister sosyolog Markus veya Simon de Bolver gibi, insanı körleştirmek için bir araç olarak görelim, ister Adam Smith ve Karl Marx gibi insanın özgürleştirmek için temel güç olarak değerlendirelim hepimiz yeniliklerle bir şekilde yaşamak zorundayız ve yenilikler hepimizin hayatını çok köklü bir şekilde değiştirmektedir. Özellike biz iktisatçıların, kendimi de içine koyuyorum, ekonomik büyümenin uluslararası rekabetin temel faktörlerinden biri olan yenilik ve teknolojiyi göz ardı etmesi mümkün değildir.``Bu nedenle Alfred Marshall`dan Friedrich List`e, modern bilgisayarın ilk mucidi olarak tanınan Charles Babbage`a, inovasyonun ekonomik temellerini en iyi ortaya koyan Joseph Schumpeter`a kadar büyük iktisatçıların bu konuyla yakından ilgilenmesinin de hiç boşa olmadığını dile getiren Gül, ``Çünkü ekonomik büyüme, her zaman kalkınmaya yol açmayabilir. Ekonomik kalkınmadan anlaşılan büyümenin uzun dönemde sürdürülebilir olmasıdır. Bunu en iyi ifade eden meşhur iktisatçı meşhur iktisatçı Schumpeter`dır. Söylediği, `istediğiniz kadar posta arabalarını arka arkaya koyun, demiryolu görevini yapamaz` diye güzel bir şekilde ifade eder`` şeklinde konuştu.
-``Kalkınma ve gelişmeyi tetikleyen temel dürtü yeniliktir, inovasyondur``-``Yapılan pek çok iktisadi analiz göstermiştir ki, kalkınma ve gelişmeyi tetikleyen temel dürtü yeniliktir, inovasyondur`` diyen Gül, şunları kaydetti:``İnovasyon yeni bir ürün, üretim metodu, pazar veya endüstriyel örgütlenme şeklinde tezahür edilebilir.
Söz konusu yenilik süreci ekonomik yapıyı kendi sürekli olarak devrime tabi tutar, sürekli olarak eski sistemini değiştirir ve sürekli olarak da yenisini oluşturur.``Cumhurbaşkanı Gül, milletlerin yükselişinde geri kalmasında en önemli faktörün, bilim, teknoloji ve yenilik olduğunu, diğer bir deyişle ülkeler arasındaki medeniyet yarışını belirleyenin de tarihin akışını hızlandıranın da inovasyon ve teknolojik gelişmeler olduğunu belirtti.
Sanayi devrimi öncesinde halihazırda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kişi başına tahmini milli gelir rakamlarının büyük ölçüde aynı olduğunu ifade eden Gül, örneğin 19. yüzyılın sonlarına doğru Mısır ve İsveç`in kişi başına milli gelirlerinin yaklaşık birbirlerine eşit olduğunu, aynı şekilde sanayi devrimi öncesinde en zengin ve en fakir ülke arasındaki kişi başına milli gelir farkının da en fazla 1,5-2 kat olduğunun görüleceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, buna karşılık sanayi devriminin başlamasıyla birlikte her iki grup arasındaki gelir farkının dramatik bir şekilde açıldığını ve `az gelişmiş ülkeler` ve `çok gelişmiş ülkeler` diye tarif edilen iki grup arasındaki farkın yüzlerce, birkaç yüz misli farklı olduğunun görüldüğünü dile getirdi.
Ülkemizde uzun yıllar ihmal edilen bu konularda, son yıllarda gözle görülür bir bilinçlenmenin yaşandığını ifade eden Gül, ``Hükümetlerden akademik çevrelere, iş dünyasında sivil topluma kadar pek çok kesim, bilim, teknoloji ve inovasyon alanında çabalarını ve aralarındaki işbirliğini olağanüstü şekilde artırmışlardır. Ancak uzun yılların ihmalinin yarattığı kayıpları aşmak için bu alanda çok daha süratli ve etkili yol almamız gerektiğine inanmaktayım. Sadece kişi başına milli gelir bakımından gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmak için değil, aynı zamanda bölgesel dengesizlikleri gidermek ve gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için de araştırma, geliştirme ve inovasyona çok önem vermemiz gerekmektedir`` dedi.
Kaynak: AA
Cumhurbaşkanı Gül, himayesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından Turkcell stratejik ortaklığında düzenlenen Türkiye İnovasyon Konferansı`nın açılışında konuşan Gül, inovasyonun uluslararası boyutu dahil tüm ilgili taraflarının bir arada bulunmasının özellikle takdire şayan gördüğünü belirterek, ``Zira başarılı bir inovasyon politikası ancak bu tarz bir işbirliği, eşgüdüm ile yürütülebilecek bir husustur. Bununla ilgili bütün tarafların, sizler `paydaşlar` diyorsunuz, hepsinin bir arada olması bu konferansı gerçekten güçlü kılmaktadır`` diye konuştu.
Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:``Yenilikler toplumların siyasi, askeri, iktisadi, beşeri ve hatta günlük hayatlarını radikal bir şekilde değiştiren en etkili ve mutlak bir dinamiktir. Enformasyon ve genetik teknolojisinin şekillendirdiği küresel bilgi toplumunda, bilim ve teknoloji ve yeniliklerin toplum hayatındaki yeri ve önemini tartışmak bugün için tuhaf kaçabilir. Ancak iktisadi düşünceler tarihinde neredeyse tüm ünlü iktisatçı ve sosyologların, bilim ve teknolojinin ekonomi ve toplum hayatındaki yerine değindikleri de bir gerçektir.
Teknoloji ve inovasyonu ister sosyolog Markus veya Simon de Bolver gibi, insanı körleştirmek için bir araç olarak görelim, ister Adam Smith ve Karl Marx gibi insanın özgürleştirmek için temel güç olarak değerlendirelim hepimiz yeniliklerle bir şekilde yaşamak zorundayız ve yenilikler hepimizin hayatını çok köklü bir şekilde değiştirmektedir. Özellike biz iktisatçıların, kendimi de içine koyuyorum, ekonomik büyümenin uluslararası rekabetin temel faktörlerinden biri olan yenilik ve teknolojiyi göz ardı etmesi mümkün değildir.``Bu nedenle Alfred Marshall`dan Friedrich List`e, modern bilgisayarın ilk mucidi olarak tanınan Charles Babbage`a, inovasyonun ekonomik temellerini en iyi ortaya koyan Joseph Schumpeter`a kadar büyük iktisatçıların bu konuyla yakından ilgilenmesinin de hiç boşa olmadığını dile getiren Gül, ``Çünkü ekonomik büyüme, her zaman kalkınmaya yol açmayabilir. Ekonomik kalkınmadan anlaşılan büyümenin uzun dönemde sürdürülebilir olmasıdır. Bunu en iyi ifade eden meşhur iktisatçı meşhur iktisatçı Schumpeter`dır. Söylediği, `istediğiniz kadar posta arabalarını arka arkaya koyun, demiryolu görevini yapamaz` diye güzel bir şekilde ifade eder`` şeklinde konuştu.
-``Kalkınma ve gelişmeyi tetikleyen temel dürtü yeniliktir, inovasyondur``-``Yapılan pek çok iktisadi analiz göstermiştir ki, kalkınma ve gelişmeyi tetikleyen temel dürtü yeniliktir, inovasyondur`` diyen Gül, şunları kaydetti:``İnovasyon yeni bir ürün, üretim metodu, pazar veya endüstriyel örgütlenme şeklinde tezahür edilebilir.
Söz konusu yenilik süreci ekonomik yapıyı kendi sürekli olarak devrime tabi tutar, sürekli olarak eski sistemini değiştirir ve sürekli olarak da yenisini oluşturur.``Cumhurbaşkanı Gül, milletlerin yükselişinde geri kalmasında en önemli faktörün, bilim, teknoloji ve yenilik olduğunu, diğer bir deyişle ülkeler arasındaki medeniyet yarışını belirleyenin de tarihin akışını hızlandıranın da inovasyon ve teknolojik gelişmeler olduğunu belirtti.
Sanayi devrimi öncesinde halihazırda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kişi başına tahmini milli gelir rakamlarının büyük ölçüde aynı olduğunu ifade eden Gül, örneğin 19. yüzyılın sonlarına doğru Mısır ve İsveç`in kişi başına milli gelirlerinin yaklaşık birbirlerine eşit olduğunu, aynı şekilde sanayi devrimi öncesinde en zengin ve en fakir ülke arasındaki kişi başına milli gelir farkının da en fazla 1,5-2 kat olduğunun görüleceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, buna karşılık sanayi devriminin başlamasıyla birlikte her iki grup arasındaki gelir farkının dramatik bir şekilde açıldığını ve `az gelişmiş ülkeler` ve `çok gelişmiş ülkeler` diye tarif edilen iki grup arasındaki farkın yüzlerce, birkaç yüz misli farklı olduğunun görüldüğünü dile getirdi.
Ülkemizde uzun yıllar ihmal edilen bu konularda, son yıllarda gözle görülür bir bilinçlenmenin yaşandığını ifade eden Gül, ``Hükümetlerden akademik çevrelere, iş dünyasında sivil topluma kadar pek çok kesim, bilim, teknoloji ve inovasyon alanında çabalarını ve aralarındaki işbirliğini olağanüstü şekilde artırmışlardır. Ancak uzun yılların ihmalinin yarattığı kayıpları aşmak için bu alanda çok daha süratli ve etkili yol almamız gerektiğine inanmaktayım. Sadece kişi başına milli gelir bakımından gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmak için değil, aynı zamanda bölgesel dengesizlikleri gidermek ve gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için de araştırma, geliştirme ve inovasyona çok önem vermemiz gerekmektedir`` dedi.