Ak Partili Eski Vekil Torun: Devlet, Zilan Katliamıyla Da Yüzleşsin (özel)

AK Parti Diyarbakır eski milletvekili Cavit Torun, 1930’da 15 bin Kürt’ün kurşuna dizildiği Zilan Deresi katliamıyla devletin yüzleşmesini, Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de yaşayan tüm halklardan özür dilemesini istedi.


muhabirinin sorularını cevaplandıran Torun, Dersim katliamından söz edildiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özür dilediğini, 15 bin Kürt’ün katledildiği Zilan Deresi olayının Türkiye’nin hafızasında olmadığını kaydetti. Dersim katliamının öncesinde daha büyük katliamlar olduğunu ifade eden Torun, “Zilan Deresi’nde 30 Ağustos 1930 tarihinde 15 bin Kürt’ün katledilmesi olayı var. 40 köy yakılıyor. Zilan Deresi’nde katlediliyor. Bugün bunu konuşmuyoruz. Dersimle ilgili olarak çeşitli şekilde başkaldırısından söz ediliyor. Başkaldırıda ne olduğu ifade edilmiyor. Kim başkaldırmış, niye başkaldırmış, bunlar da ortaya konmalı ki mevzu çok iyi anlaşılabilsin. Başbakan bunu dile getirirken çok üzgün bir haldeydi. Gözleri doluyordu. Üzüldüğünü ortaya koydu. Oralarda insanlara zulüm, işkence yapılmış, katliam yapılmış olduğunu ifade etmiş oldu. İleride bu olay belki soykırım olarak da nitelendirilebilir. Aynı yıllarda Zilan Deresi’nde 15 bin insan katlediliyor. Günlerce bu katliamın eserleri oradan silinmiyor. Kuşlar, kurtlar, köpekler o insanların yiyor. Bu bilinen bir gerçek. Zilan Deresi’nde ne oldu, kim niçin yaptı, o yıllarda kim iktidarda var? İşin başında kimler var, emrini kimler veriyor? Bir takım operasyonlar yapılıyor. İçişleri Bakanı’nın bu operasyonlarda haberinin olmaması mümkün mü? O tarihte bir takım eylemler yapılıyor. Ordu 15 insanı öldürüyor. Dile kolay.” diye konuştu.

Cavit Torun, Zilan katliamına şahit olan vatandaşın hatırasını ise şöyle anlattı: “Zilan Deresi’nde olan bitine vatandaş nasıl anlatıyor? Şimdi oradan okuyacağım: Ağrı Dağı başkaldırısından sonra Zilan Vadisi`ne sığınan Kürtlere, dönemin Kolordu Kumandanı Salih Paşa tarafından yürütülen askeri harekatla tam bir soykırım uygulanır. Türk uçakları tarafından Zilan bölgesi bombalanır, dağlar ve dereler ateş altına alınır. Bölgenin giriş ve çıkışları tutulur ve bölge on binlerce asker tarafından kuşatılır, katliam başlar. Yeni doğmuş bebekten, 90`lık ihtiyara kadar her yaş ve cinsiyetten insan; mitralyöze tutularak, süngülenerek, buğday başağı biçilircesine yok edilir. Toplam 44 köy ateşe verilir ve yaklaşık 15 bin kişi de Ceme Gürceme Vadisi’nde, birbirlerine bağlanarak toplu bir şekilde vahşice katledilir.”
Eski vekil Torun, katliama katılan erlerden birinin hatıralarından ise şunları aktardı: “Kadın, çocuk ve bebeler dahil herkesi, bölgedeki bütün köylerin halkını, binlerce insanı, Zilan Deresi’ne doldurdular. Etraflarını makineli tüfeklerle çevirdiler. Makineli tüfeklerin başında bizler, yani erler vardı. Ellerimiz tetikteydi ve namlular topluluğa dönüktü. Bizim arkamızda erbaşlar sıralanmıştı. Elleri tüfeklerin tetiğinde namluyu bize yöneltmişlerdi. Onların arkasında, üçüncü sırada subaylar tabancaların namlusuna mermiyi sürmüş bekliyorlardı. Biz ateş etmesek erbaşlar bizi vuracaklardı. Onlar bizi vurmazsa subaylar onları ve bizi vuracaklardı. Tetiğe bastık. Binlerce mermi deredeki insan topluluğunun üzerine ateş kustu. Kadınların, çocukların, yaşlı, genç erkeklerin korkunç çığlıkları dereyi sardı. Bir süre sonra çığlıklar iniltiye dönüştü. Ve sonra iniltiler de kesildi. Yaşlı ve genç erkeklerin yanında, binlerce kadının, çocuğun, kundaktaki bebeklerin cesetleri bir kan gölü içinde bırakıldı. Kurda, kuşa yem edildi. Bir süre sonra cesetler koktu, çürümeye terk edildi.”

“CUMHURİYET ÇOK KANLI KURULMUŞ”
“Cumhuriyetin kuruluşu ile ilgili ‘Sallarda denize açılıp da mehtapta yürüyerek çok güzel bir şey oldu. Mehtap esti insanlar huzur içinde Osmanlıdan kurtuldu cumhuriyete kavuştu havamız var. Bize böyle düşünce veriliyor.’ değerlendirmesinde bulunan Torun, “Bu düşünce sebebiyle, çok mükemmel teşkilat, ulus devlet oluşturulmuş. Bu itibarla şikayetleri nedir diye söyleniyor. Bunun yanlış olduğunu ifade ediyorum. Cumhuriyet çok kanlı kurulmuş. Bunu hepimizin çok iyi bilmesi lazım. Dersim’de meydana gelen olaylarda, 13 bin 862 kişi katlediliyor. Dersim’de bombalama işini yapanların içinde Sabiha Gökçen var. Atatürk’ün manevi kızı, pilotu. Hiç kimsenin haberi yok. Sabiba Gökçe’nin bu işi yapmış olduğundan kimsenden haber alamadı da, Sabiha Gökçen’den de mi bilgi almadı? Mümkün mü ki 13 bin 862 kişi öldürülecek de bu işten kimsenin haberi olmayacak.” şeklinde konuştu.

‘BÜLENT ARINÇ İSTİKLAL MAHKEMELERİ TUTANAKLARINI OKUDUM, İÇİNDEN KAÇ DERSİM ÇIKAR’ DEDİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Dersim tartışmasının ardından İstiklal Mahkemeleri arşivlerinin açılmasını dile getirdiğini hatırlatan Torun, Bülent Arınç’ın kendisine TBMM Başkanlığı döneminde İstiklal Mahkemesi arşivlerini okuduğunu aktardığını belirtti. Torun, şöyle devam etti: “Cumhuriyetin neyin üzerine kurulmuş olduğunu çok iyi görünüyor. 1925 yılında Ali Çetinkaya İstiklal Mahkemeleri’ni kuruyor. Ali Çetinkaya, Atatürk’ün çok yakın, saf arkadaşı, saf insanı. İstiklal Mahkemeleri’nde verilen kararlar bellidir. Bakanımız Bülent Arınç Bey ‘Ben başkan olduğum dönemde bunları okudum. Kaç tane Dersim katliamı çıkar içinden. Bunları açıklamak Meclis Başkanlığı’nın görevi.’ diyor. Keşke kendi başkanlığı döneminde açıklayabilseydi. Onun yapmadığını Cemil Çiçek açıklayabilecek mi bilmiyoruz, yapılması lazım.”

“ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULSUN”
Başbakan Erdoğan’ın ‘arşivler açık, herkes incelesin’ dediğini ifade eden Cavit Torun, bireysel olarak arşivlerde çalışma yapılmasına izin verileceğini sanmadığını, verilse bile bunun kişisel çalışma olacağını vurguladı. Almanlar’ın Yahudilere karşı yaptıkları katliamla yüzleştiğini anlatan Torun, ‘‘Türkiye de açsın. Yöntemi belli. En yetenekli kurum TBMM’dir. Bir araştırma komisyonu kurulur, komisyon büyük bir ekiple çalışır. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Bey’i getirsinler, araştırmanın başında olsun. Özal döneminde Osmanlı arşivlerinin araştırılmasında görev yapmıştı. Osmanlıca arşivlerini araştıran Ahmet Akgündüz Cumhuriyet dönemi arşivlerini de araştırabilir. Benim Osmanlıca bilgim var, ekibe katılabilirim. Bunları ortaya çıkaralım. Araştırma komisyonu, bu rapor haline gelsin. Araştırma komisyonu suç tespit ederse, soruşturma komisyonuna dönüştürülmesi sağlansın, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi temeller üzerine nasıl kurulduğunu, Kalamış’tan bir zevk almaya geldik biçiminde bir gemiyle seyahat ederken mi, İskilipli Atıf Hoca’nın katledilmesinin üzerine mi kurulduğunu öğrenme fırsatı buluruz.’’ şeklinde konuştu.


“ATATÜRK DÜŞMANLIĞI ÇIKARMAYA GEREK YOK”
1920’den çok partili rejime geçtiğimiz zamana kadar kayıtlarda ne var ne yok incelemesini isteyen Torun, “Buradan bir Atatürk düşmanlığı, İnönü düşmanlığı çıkarmaya gerek ihtiyaç yoktur. Fakat tarihimizi bilirsek, cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hissedersek, anlarsak, anlatabilirsek, o zaman yarayı deşmiş oluruz. Yara üzerindeki kabuğu kaldırmış oluruz. Yara deşilince bir tedavi ister. Tedavi yapma imkanı buluruz.” dedi.
“Tarihi şahsiyetlerin yapmış olduğu güzel şeyler de vardır, hatalar da vardır.” diyen eski vekil, “Cumhuriyet kurulmasaydı, belki ben milletvekili olmayacaktım. Milletvekili oldum, bazı şeylere tanık oldum. Benim cumhuriyetimim de bir takım sorunlar varsa, cumhuriyeti benim önemsemediğim anlamına gelmez. Cumhuriyeti yıkalım başka bir rejim kuralım anlamına gelmez. Cumhuriyet kötü anlamına gelmez.” diye konuştu.


CUMHURBAŞKANI ÖZÜR DİLER
“Türkiye geçmişini tarihini bilsin. Nasıl kurulmuş olduğu ortaya çıksın.” diyen Torun, öncelikli olarak yapılması gereken şeyin, araştırma ve soruşturma komisyonlarının kurulması olduğunu vurguladı. Komisyon çalışmalarının sonuçlarının toplumla paylaşılması gerektiğini ifade eden Torun, şöyle devam etti: “Ortaya Cumhurbaşkanı, çıkar der ki: Bu yapılanlar yanlıştı, bütün Türk ulusundan, Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşlardan, Türkiye’de yaşayan vatandaşlardan, Türkiye’de yaşayan vatandaşların hepsinden özür diliyoruz. Yanlış yaptık, hata ettik, yanlış yapılmış, asla bir daha böyle yanlışlara sebebiyet vermemek için biz bunu yapmak zorundaydık. Ama o yanlışlıklar üzeri örtülünce Diyarbakır Cezaevleri oluştu. O yanlışlıkların yine üzeri örtülüyor. Fırat Anlı gibi düşünce sahipleri 3 yıldan beri cezaevindeler. Yanlışlıklar yanlışlıkları doğurur. Adaleti aramalıyız. Türkiye adaleti aramalı bulmalı ortaya çıkarmalı, herkesin hakkı neyse teslim etmeli. Düzgün bir iş yapmış olur. Tekrar yara kabuk bağlar, hicran içten içe işler, sonra metastas yapar. Bütün vücuda yayılır. Sonra vücut ölür. Vücudun ölmemesi için sağlığını koruyabilmesi için buna ihtiyacı var.”

KILIÇDAROĞLU, KATLİAMIN ÜZERİNE OTURUYOR, YAPTIĞI AYMAZLIKTIR
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aziz hatırasından da özür dilemek anlamında olduğunu belirten Cavit Torun, Kılıçdaroğlu’nun bunu anlamadığını kaydetti. “Kılıçdaroğlu, belki ‘aklı başına geldiği zaman, bu anafordan kurtulduğu zaman’ özür dileyecek.” diyen Torun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kemal Kılıçdaroğlu bunu çok fazla anlamadı. Başbakanın özrü Kılıçdaroğlu’nun aziz hatırasından da özür dilemek anlamaydı. Kılıçdaroğlu, Başbakan’a teşekkür etmesi gerekirken, ‘tezvirat yapıyor, ortamı birbirine karıştırmak istiyor’ dedi. Bunlar tezvirat değil gerçeklerin açıklanması. Sayın başbakanın yapmış olduğu açıklamalar, ‘yanlıştır, doğru değil, hatalıdır, eksiktir’ demeniz başka bir şey tezvirat yapıyor şeklinde suyu bir başka mecraya akıtmak konumundaki gayret bambaşka bir şeydir. Kemal Kılıçdaroğlu fena bir şekilde düştü. Şunu söyledi. ‘Bir de oradan sürgün edilenler var. Bunlara araziler verildi, sonra geri alındı. Bunlar defterlere kayıtlı, ben istedim verilmedi. Defter kayıtlarında Dersimlilere verilmiş olan arazilerin kendilerine iade edilmesi, malların elden çıkmış ise tanzim edilmesi gerekir.’ diye açıklamada bulundu. Bunu Kılıçdaroğlu, dert bir değil, sadece katliam değil, Başbakan açıklamaları doğru anlamına söylemiş oldu. O mirasın üzerine, katliamın üzerine oturuyor. Kılıçdaroğlu ya dedelerinin izzetini koruyacak, bugün oradan ayrılacak. O izzete saygı duyuyorsa aziz hatıralara saygısı varsa CHP’nin katliam mirasının üzerinde oturmaması lazım. O, koltuğu, istikbali seçiyor. Yani ikbal peşinde. Ama geçmişte yaşanmış olan böyle bir zulüm işkence var. Sen bunu yapanların hatırasını koruyorsun, onlara sahip çıkıyorsun, kendi öz dedelerinin maruz kalmış olduğu katliamı başbakan açıkladı diye görmezden gelmeye çalıyorsun. Bu bir aymazlıktır. Koltuk için insanların neler yapabileceğini ifade etmesi bakımından, numune imtisal bir şeydir.”