“osmanlı Hanedanı Kadınlarına Haksızlık Ediliyor”

Osmanlı hanım sultanlarını ve kızlarını anlatan birçok yerli roman yazarının Batılı oryantalistlerin değerlendirmelerine benzer şekilde kahramanlarının yaşadıkları aşkları Osmanlı medeniyetinin naif ahlakından çok uzak şekilde anlatarak, hatta iftira ederek ve bir zaman bu dünyada yaşayıp ömür tüketmiş karakterlerin kişiliklerini saygısızca zedeleyerek kaleme aldıkları belirtildi.

“osmanlı Hanedanı Kadınlarına Haksızlık Ediliyor”

Osmanlı padişahlarından Üçüncü Mustafa’nın kızı Beyhan Sultan ile Divan şairi ve Mevlevi şeyhi Şeyh Galip arasındaki aşkı anlatan ve Mine Sultan Ünver’in kaleme aldığı “Nar-ı Aşk” isimli roman Timaş Yayınları tarafından yayınlandı. Romanda padişah kızı, padişah yeğeni ve padişah kardeşi olan Beyhan Sultan ile Divan Edebiyatı’nda bir başyapıt olan Hüsn-ü Aşk'ın müellifi ve bir Mevlevi şeyhi olan Şeyh Galip arasındaki aşk zarif, naif ve ince bir şekilde kaleme alınarak anlatılıyor.

Nar-ı Aşk’ın yazarı Mine Sultan Ünver, son yıllarda tarihe daha fazla ilgi duyulduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Özellikle tarihi karakterlerin ya da hadiselerin roman şeklinde yazılıyor olması bu merakı tatmin ettiği gibi artıran bir etken oldu. Ne gariptir ki bizim tarihimizi roman olarak ilk kaleme alanlar yabancılar. Onları takip eden, bu tarihin mirasçısı yerli yazarlarımız ise maalesef ki yabancı yazarların ekolüne tabi olup tarihimizi oryantalist söylemlerle dile getirmekten çekinmediler. Osmanlı hanım sultanlarını ve kızlarını anlatan birçok yerli roman yazarı da Batılı oryantalistlerin değerlendirmelerine benzer şekilde kahramanlarının yaşadıkları aşkları Osmanlı medeniyetinin naif ahlakından çok uzak şekilde anlatarak, hatta iftira ederek ve bir zaman bu dünyada yaşayıp ömür tüketmiş karakterlerin kişiliklerini saygısızca zedeleyerek kaleme aldılar. Maalesef bu romanların birçoğu kronoloji ve tarihi hadiselerin gerçekliği bakımından da yanlışlar ve hatalarla dolu, geneli adı duyulmuş tarihi karakterlerin sadece isimlerini kullanarak oluşturulmuş kurgulardan ibaret. Özellikle Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan, Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan hakkında oryantalist bakış açısıyla yazılan romanlar ve hazırlanan dizilerle bu tarihi kişiliklere büyük haksızlık yapıldı. Fakat unutulmaması gereken şu ki okuyucu romanın neresinin kurgudan ibaret olduğunun ayırtına varamayınca böylesi yanlış tarihi ezberlerle zihni kuşatılıyor ve okuduğunu kabul ederek inanıyor…”

OSMANLIDA AŞK BÖYLE YAŞANDI
Son yıllarda uzman tarihçilerin araştırmaları ve çevirileriyle açığa çıkarılan bilgilerin ışığında, tarihi gerçeklerin gün yüzüne çıktığını ifade eden Ünver, “Artık; Osmanlı’da Ramazanın nasıl geçirildiği, saray, ordu, harem gibi teşkilatlanmaların gerçek yapılanması ve Osmanlı medeniyetine mahsus; iman, şefkat, hoşgörü gibi güzel kavramlar hakkında fikir sahibiyiz. Tarihi romanımızla ise Osmanlı’da aşkın nasıl yaşandığını gözler önüne sermek istedik. Öyle ki; ‘Hoşgörü Medeniyeti’ yerine başka bir tanımlama aransa ‘Aşk Medeniyeti’ denilebilecek olan Osmanlı’da bu hissiyat en latif, en zarif haliyle yaşanıyordu. Romanın başlıca karakterlerinden Şeyh Galib’in de dâhili olduğu Divan Şiirleri bu hâle en bariz ispattır. Oysa Osmanlı’da aşkı konu alan romanlar, harem hayallerinden ve şarkın egzotik havasından bahseden oryantalizm kaynaklı kurmacalardan ibaret. Biz kitabımızla bu bakış açısını yıkarak Osmanlı’da aşkın nasıl yaşandığını göstermeye çalıştık.” dedi.

Tarihi kayıtlara bakıldığında Osmanlı hanım sultanlarının devletin istikbali adına Hünkar’ın emriyle siyaseten evlilikler yaptıklarının görüleceğini belirten Ünver, “Acaba sevdalandığıyla izdivaç eden ya da evlendiği Paşa’ya sonradan aşık olarak mesud bir hayat yaşama bahtiyarlığına, altı asırlık hanedanlıkta kaç Hanım Sultan ermiştir? Sanmıyorum ki bir elin parmaklarını geçsin. Zira Hanım Sultanlardan bazılarının eşi nikâhın sonrasında tayin olunduğu eyalete ya da vilayete gidiyor ve hanım sultan İstanbul’da yaşamını devam ettiriyordu. Pek çoğu ise daha çocuk yaşta kimi devlet adamlarıyla siyaset gereği nikâhlanmıştır. Mesela Sultan İbrahim’in kızı Fatma Sultan üç yaşında izdivaç edip dört yaşında dul kalmıştır. Elbette bunu belirtirken aile hayatı için sultanların ergenliğinin beklenmek zorunda oluşunu dikkatten kaçırmamalı!” diye konuştu.
Osmanlı tarihi, Harem hayatı, hanım sultanlar ve Osmanlı hanedanı kızlarının oryantalist bakış açısıyla anlatılmasının son derece yanlış olduğunu kaydeden Ünver, romanı kaleme alırken; tarihi kayıtlar, Şeyh Galib’in şiirleri, ilgili konu ve kişiler hakkında müelliflerin şimdiye kadar verdiği eserlerin tarandığını, kimi hususlarda tarihçilere ve akademisyenlere danışıldığını kaydetti.