SP‘li Karamollaoğlu: Tunus ve Sudan‘dan ibret alınmalı

Saadet Partisi (SP) Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu, Tunus ve Sudan’da yaşananlardan herkesin ders ve ibret alması gerektiğini söyledi. Temel Karamollaoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Tunus’ta yaşanan gelişmeleri ve De

Saadet Partisi (SP) Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu, Tunus ve Sudan’da yaşananlardan herkesin ders ve ibret alması gerektiğini söyledi. Temel Karamollaoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Tunus’ta yaşanan gelişmeleri ve Devlet Başkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin ülkesini terk etmek zorunda kalmasını, “Üzerinde düşünülmesi ve ibret alınması gereken” bir olay olarak nitelendirdi. Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarı boyunca acımasız, antidemokratik ve baskıcı bir yönetim ortaya koyduğunu hatırlatan Karamollaoğlu, “Devrik Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı boyunca sokakta bile başörtüsünü yasaklamaya kalkacak kadar baskıcı bir tutum sergilemiştir. Bu baskılara ilave olarak Tunus dış borç batağına saplanmış, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk içinde kıvranan bir ülke durumuna sürüklemiştir. Tunus’ta yaşanan sosyal patlama, yoksulluğa, yolsuzluğa, baskı ve dayatmaya karşı bir isyandır. Bu isyan yılların birikiminin bir sonucudur. Üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması bu toplumsal patlamayı ateşleyen bir fitil olmuştur.” dedi. Tunus’taki halk isyanının Batı yanlısı politikaların iflasının bir göstergesi olduğunu da vurgulayan Temel Karamollaoğlu, şunları ifade etti: “Zeynel Abidin’in baskıcı rejiminin en büyük destekçisi basta Fransa olmak üzere Batı âlemi olmuştur. Her fırsatta demokrasiyi ve insan haklarını dillerinden düşürmeyen bu ülkeler, baskıcı politikalarına rağmen Zeynel Abidin Bin Ali’yi desteklemişlerdir. Ancak ne dramatiktir ki; aynı Batı Âlemi ülkesini terk etmek zorunda kaldığında, yıllarca zalimane yönetimine destek verdiği Bin Ali’ye kapılarını kapatmış, ona sırt çevirmiştir. Bu durum Batı’nın umursamazlığının ve çifte standardının en somut göstergesidir. Bundan ders alınmalı, bu ülkelerin ipiyle kuyuya inilmeyeceği artık anlaşılmalıdır. Nitekim Batı’nın desteği ile yıllarca kendi insanlarına zulmeden, hatta başörtüsünü sokakta bile yasaklayacak kadar ileri giden bin Ali’nin, canını kurtarabilmek için bir İslam ülkesine, Suudi Arabistan’a sığınması oldukça anlamlıdır.’’ Demokrasi görüntüsü altında halka zulmetmenin ne o ülkeye ne de o zulmü yapanlara bir fayda sağlamayacağını, bunun en açık örneğinin Tunus olduğunu kaydeden Temel Karamollaoğlu, şöyle devam etti: “Tunus’ta yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki; önemli olan iktidarların milletleriyle barışık ve adil bir yönetim oluşturabilmeleri, onların dertlerine derman olabilmeleridir. Bu nedenle dost ve kardeş ülke Tunus’ta bir an evvel sükûnet ve güvenlik ortamının sağlanması, halkın inancı, tarihi ve değerleriyle barışık adil bir yönetimin kısa bir sürede oluşturulması en büyük temennimizdir. Oluşturulacak yeni yönetimin halkın beklentilerini karşılayacak bir yapıda olması, ülkenin ihtiyacı olan ekonomik ve sosyal adımları ivedilikle hayata geçirmesi şarttır.” Basın açıklamasında Sudan’da yaşanan gelişmelere de değinen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu; Sudan’da gerçekleştirilen Plebisit’in, Sudan’ı bölme girişimlerinin arkasında ABD ve Batı ülkelerinin olduğunu söyledi. ABD eski başkanlarından Carter’ın, referandum arifesinde güney Sudan’ı ziyaretinin bu müdahalenin açık bir delili olduğunu ve Sudan’ın bölünmesi için yoğun çaba harcadığını hatırlatan Karamollaoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Kendisine uygulanan dış baskılara rağmen Sudan Hükümeti’nin bu süreçte ortaya sağduyulu bir tavır koyduğu anlaşılmaktadır. Sudan yönetimi hem güneyde hem de Darfur bölgesinde dış etkilerle meydana gelen olayların önlenmesi için caba sarf ederken bu mihraklar tam tersine Sudan‘ı karıştırmak için her yola başvurmaktadırlar. Batı ülkelerinin bu tavrı bir başka çifte standardı daha açıkça ortaya koymuştur. Son elli yıldır gösterilen bütün çabalara rağmen Kıbrıs’ta birbiriyle uyuşması mümkün olmayan iki ayrı devleti zorla birleştirmeye kalkan Batı dünyası, asırlardır birlikte yaşayan ve mevcut durumda bütünlüğünü koruyan Sudan’ı çeşitli bahanelerle ikiye bölmeye çalışması büyük bir çelişkidir. Aynı güçlerin, maalesef Türkiye’nin de içinde bulunduğu Mısır, Irak, Pakistan, Nijerya gibi birçok İslam ülkesini bölmek için yıllardır çalıştığı, proje ürettiği, strateji geliştirdiği de bilinmektedir. Sudan’ı bölme girişiminin arkasında son yıllarda bu ülkede çıkarılan zengin petrol kaynaklarını kontrol etme isteği yanında, ‘Arz-ı Mev’ud‘un bir parçası olan ‘Yukarı Nil’ havzasını da kontrolü altına almak olduğu konusunda ciddi endişelerimiz vardır. Bu karanlık güçler Sudan’daki asırlardır süregelen kabileler arası mevzi ihtilafları çözecek girişimler yerine, kabilelere silah dağıtarak Sudan’ın bir iç savaşa sürüklenmesini sağlamışlardır. Kendi menfaatleri için binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlar ve bu çatışmaları ileri sürerek de Sudan yönetimini itham etmişlerdir. Üzülerek ve endişe ederek gözlemliyoruz ki, hangi gerekçe ile olursa olsun Batı ülkeleri bir ülkeye müdahale ettiklerinde, o ülkeyi kana ve gözyaşına boğmakta ve müdahil oldukları ülkeleri sadece felakete sürüklemektedirler.”