TÜSİAD Başkanı Boyner: Toplumsal dayanışma, bireysel özgürlükler bağlamında eşit vatandaşlığa ihtiyaç var
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, referandum sonrası oluşan ortamda Türkiye'yi yeni ve farklı bir zemine taşımak i
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından Almira Otelde düzenlenen, 'Çekirge Toplantıları'na katılan Boyner, buradaki konuşmada, Türk ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin 2001 krizinden çok büyük dersler çıkardığını dile getiren Boyner, Merkez Bankası'nın bağımsız hale getirilmesi, mali disiplinin neredeyse vazgeçilmez bir hedef olarak ele alınması gibi önemli yapısal reformlar yapıldığını kaydetti.
Türkiye'nin 2009 yılında sırasıyla yüzde 7,6 ve 2,7 küçülme gösterdiğini aktaran Boyner, mali sistemde yapılan reformlardan sonra oluşturulan direnç ve kırılganlığın giderilmesinin krizden çabuk toparlanmayı sağladığını ifade etti. Boyner, şöyle konuştu: "Mali dengelerimizi muhafaza edebildik nispeten. Ama reel sektör, özellikle dış ticaretin düşmesiyle ve Türkiye'nin ihracata bağlı pazarlarının küçülmesinden etkilendi. İç talep azaldı, finansal sistem güçlü olmasına rağmen bu risk karşısında kredilerde azalma yaşandı. Çıkışla beraber Türkiye'nin çıkışı da, dünyanın da son derece fevkinde, ciddi bir noktaya geldi. 2010'un ilk yarısında yüzde 11'lik bir büyüme gerçekleştirdik. 2011'de de büyüme devam edecek gibi görünüyor. Biz TÜSİAD olarak 2014 yılı için büyüme rakamını da yüzde 7'ye çektik, daha yukarı aldık." TÜSİAD olarak mali kural yasa tasarısının şu an seçime kadar rafa kalkmış göründüğünü belirten Boyner, orta vadede plan dahilinde mali dengelerin gözetilmesini önemli bulduklarını dile getirdi.
"GELİŞMİŞ ÜLKELERİN GİREMEDİĞİ PAZARLARA GİRDİK"
Kriz döneminde Türkiye'nin farklı pazarlara açılmak zorunda kaldığına dikkat çeken Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ortada gerçekten dinamizmi çok yüksek bir girişimci sınıfı var. Türkiye'de biz bu zor pazarlara Avrupalı, Amerikalı şirketlerin, gelişmiş ülkelerin şirketlerinin giremediği pazarlara girebildik. Türkiye'nin önemli konularından biri işsizlik, yeni istihdam. Türkiye senede yüzde 6 büyürse ancak ortaya çıkan yeni iş gücü talebini karşılayabilir. Bizim artık kemikleşmiş, neredeyse yapısal bir hal almış işsizliği önlemek için daha hızlı büyümeye ihtiyacımız var. Belki de çok farklı bir takım düzenlemeleri bir araya getirerek, istihdam yaratma üzerine çalışmamız gerekiyor. Hükumetin hazırladığı bir istihdam paketi vardı. Biz de katkı verdik. Haziran ayında bunun açıklanması bekleniyordu ama zannediyorum ki önümüzdeki dönemde tekrar gündeme gelir diye ümit ediyoruz. Tüm bu perspektifle baktığımız zaman girdiğimiz dönemde Türkiye'nin yapısal reformlarına, mikro reformlarına eğilmesi için en uygun zaman olduğunu düşünüyoruz."
"REFERANDUM SONRASI FIRSAT BULUNUYOR"
Boyner, referandum sonrası oluşan ortamda Türkiye'yi yeni, farklı bir zemine taşımak için bir fırsat bulunduğunun altını çizerek, "Çünkü hızlı koşmamız için çoğulcu demokrasi zemini ve rekabetçi piyasa ekonomisi el ele gitmek zorunda. Bunun için de toplumsal dayanışma, bireysel özgürlükler bağlamında eşit vatandaşlığa ihtiyaç var. Rekabet ne gerektiriyor? Bilim, teknoloji, yenilikçilik, nitelikli eğitim bütün bunlara yatırım yapmayı gerektiriyor. Rekabet edebilen toplumlarda yaratıcılığı birbirini yıpratmak için değil, bilim ve teknolojiye ve nitelikli eğitime yatırım yapılmak için kullanıldığını görüyoruz. Onun için de Türkiye'nin içine girdiği seçim dönemini buna bir hazırlık olarak görmek istiyoruz. STK'ların buna katkı vermek zorunda olduğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
"SİVİL ANAYASA MUTLAKA YAPILMALI"
Yaşanan son propaganda döneminde Türkiye'nin biraz ayrıştığının altını çizen Boyner, ülkenin yeniden özüne, öz değerlerine dönmesi gerektiğini belirtti. Hoşgörü, misafirperverlik gibi değerleri siyasi söylemlerle birleştirmenin önemine değinen Boyner, şunları ifade etti: "Türkiye'ye baktığımız zaman bizi bölen üç tane ana konu var. Birincisi kimlik sorunu. Yani vatandaşların eşit vatandaşlık haklarına sahip olabilmeleri. İkincisi vicdan özgürlüğü. Üçüncüsü de kuvvetler ayrılığı. Yani Türkiye'de artık seçilmiş bir azınlığın değil ama diğer tarafta salt çoğunluğun da değil, katılımcı anlamda ve çoğunluğun öne çıktığı ve herkesi ayrıştıran öğelerin anayasa çerçevesinde birleştiren unsurlar hale getirilmesi gerekir. İş dünyasının birleştiği temel değerler vardır. Katılımcılık, adil değerler gibi. Biz bu değerler konusunda tek vücut olabilirsek Türkiye'nin daha demokratik, daha huzurlu, daha rekabetçi bir ülke olma konusunda etkili olacağını düşünüyorum."
"REFERANDUMDA OYUMU AÇIKLAYAMAZDIM"
Boyner, konuşmasının sonunda bir işadamının, "Referandum sürecinde Başbakan ile yaşadığınız tartışma ülke gündemine oturdu. Daha önce tavrınızı açıklamıştınız. Bu referandumda sessiz kalmayı tercih ettiniz. Sizce hangisi daha doğruydu?" şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi: "Biz tavrımızı her zaman açıklarız. Çünkü STK'ların şeffaf olması lazım. Burada anlaşılmayan konu, tavır ile oy arasındaki fark. TÜSİAD, 1992 yılından beri yeni anayasa gerekliliği ile ilgili çalışmalar yapıyor. Bunu da her zaman kamuoyuyla paylaştık. Bize gelen 26 maddenin her biriyle ilgili tek tek görüş bildirdik. 24 maddeyi olumlu bulduk. Ancak iki maddeyle ilgili görüşlerimizi de bildirdik. TÜSİAD'ın 600 üyesi var. 3 bin tane işletmeyi temsil etmektedir. TÜSİAD başkanının çıkıp şahsi olarak ne oy vereceğini açıklaması, bize göre, sivil toplum kuruluşlarının tepkisiyle bağdaşan bir durum değildir."