Bddk'nın 10. Kuruluş Yıldönümü Konferansı (2)
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mutlaka tedbir, ihtiyat gerektiğini belirterek, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mutlaka tedbir, ihtiyat gerektiğini belirterek, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor. Günlük rüzgarlardan etkilenirsek bu iş olmaz, rüzgar her zaman eser, bir oradan eser, bir buradan eser'' dedi.
BDDK'nın 10. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen ''Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü'' konferansının açılış konuşmasını yapan Babacan, mutlaka bir dış gözün, dış denetimin, dış raporlamanın bu işte şart olduğunu belirterek, her ülkenin kendi koşullarını kapatma psikolojisine girebildiğini, bunun siyasi, teknik sebepleri olabileceğini söyledi. Hiçbir ülkenin dış denetimden, dış gözetimden kaçmaması gerektiğini vurgulayan Babacan, krizden sonra özellikle gelişmiş ülkelerin yeniden güven
oluşturmak için "Tamam artık gelin bakın, siz de inceleyin, rapor tutun'' diye daha açık davranmaya başladığını anlattı. Türkiye'nin 2004 yılında yüzde 100 garanti uygulamasını kaldırdığını ve sadece tasarruf mevduatı için 50 bin liralık limit bırakıldığını anımsatan Babacan, "Bunu yaparken o dönemde IMF de bu işlere ilgiliydi. Tereddüt ettiler, acaba bir sıkıntı olur mu olmaz mı diye. Biz, bankalarımız artık problemsiz, buna inanıyor muyuz? İnanıyoruz. Olağanüstü hal uygulaması olan bu yüzde 100'ü
kaldıralım. Bu her şeyi örten garantinin devam ediyor olması sanki hala problemler var, biz endişeliyiz, biz güvenmiyoruz ki bu orada duruyor gibi bir görüntü oluşturur. Eğer biz kendimize güveniyorsak, bankalarımıza güveniyorsak bunu kaldıralım dedik ve onca tereddüde rağmen de bunu yaptık, çok da iyi olduk. Neredeyse 6 yılı aşkın bir zamandır devam ediyor, 2009 krizi vurdu geçti ve hiç dokunmadık dahi. Bu, gerçek anlamda işini dikkatle yapanlarla, risk alan macera peşinde koşanı da aynı kefeye koymama
anlamına geliyor. Öbür türlü şu anda dünyada pek çok ülke maalesef o tuzağa düştü. Devletin destek verdiği, garanti ediyorum dediği ülkelerde bundan sonra çok ciddi sıkıntılar yaşanacak. Bunu 15-20 yıl boyunca göreceğiz. Çünkü bankacılar o ülkelerde şöyle bir mesaj aldı, ben risk alayım, her türlü maceraya gireyim, para kazanırsam benim, para batırırsam devlet geliyor kurtarıyor. Bu bir bakıma zımmi bir devlet garantisi, bir bakıma yanlış bir ders olarak bankacılara verilmiş oldu. İşte bu o ülkelerde sadece
bugünlerde değil, önümüzdeki günlerde de sıkıntılara sahne olabileceği ya da risklerin tekrar birikmesine sebep olabileceğini gösteriyor'' diye konuştu.
Babacan, hükümet olarak öncelikle finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasını öngördüklerini kaydetti. Kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını da öngördüklerini belirten Babacan, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasının üçüncü amaçları olduğunu ve bu amaçların bütün uygulamalar da ortada olan bir tablo olduğunu söyledi. Türkiye'de bankacılıkla ilgili uygulamaların özellikle Türkiye'ye yatırım yapan uluslararası bankalar tarafından ilk başta bayağı bir garipsendiğini
anlatan Babacan, ''Siz çok şeyler istiyorsunuz, bu kadar sermayeyi, bu kadar likiditeyi bizden, başka bir yerde istemiyorlar ama Türkiye'de siz bunu istiyorsunuz. Şikayet ediyorlardı, söyleniyorlardı ama söylene söylene geldiler yatırımlarını yaptılar. Peki sonuca baktığımızda o bankaların kendi evlerinde pek çoğu sıkıntı içinde, kendi evlerindeki bu ister İngiltere olsun, Amerika olsun, Belçika olsun neresi olursa olsun operasyonları sallanıyor, Türkiye'deki operasyonları sapasağlam ayakta. Bunların
ortakları aynı, yöneticileri aynı, bankanın durumu aynı. Peki nasıl oluyor da Türkiye'de işler sağlam, kendi ülkelerinde, kendi evlerinde böyle sarsıntı yaşanıyor. İşte bu çok açık bir şekilde Türkiye'de uygulanan doğru politikaların bir sonucu. Demek ki Türkiye doğru adımlar atmış'' dedi.
Babacan, Kredi Kartı Yasası'nı ABD'nin daha yeni çıkarttığını ve Türk Kredi Kartı Yasası'na çok benzediğini belirterek, ''Arada 4 yıl fark var, biz yapmışız 4 yıl arkadan geliyor'' dedi. Morgage Yasası'nı çıkarırken ise vergi teşviki olsun diye talep geldiğini, yüzde 25 limite itirazlar geldiğini hatırlatan Babacan, o dönemde dünyanın her yerinde konut kredilerinin hızla arttığını, ABD'de 5 yılda konut kredisi hacminin 5 trilyondan 10 trilyon dolara çıktığını, herkesin mutlu olduğunu, çok güzel bir tablo
oluştuğunu anlattı. 'Niye biz Türkiye'de kendi kendimizi kısıtlıyoruz' diye çok tepki aldıklarını belirten Babacan, ''Biz bunları eğer Türkiye'de yaşamadıysak, zamanında dik durmamız, sıkı durmamız sonucunda oldu. O gün biz rüzgarlara kapılıp o popülizm rüzgarlarıyla deseydik ki tamam vergi teşviği de veriyoruz, vatandaş mutlu olur, herkes mutlu olur, bak Amerika'da herkes mutlu neden biz de aynı mutluluğu kendi vatandaşımıza yaşatmıyoruz diyebilirdik'' dedi.
Babacan, mutlaka tedbir ve ihtiyat gerektiğini vurgulayarak, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor. Günlük rüzgarlardan etkilenirsek bu iş olmaz. Rüzgar her zaman eser, bir oradan eser, bir buradan eser. Bugün böyle esen, başka gün başka yerden eser. Kurumlarımızın dimdik yerinde durması gerekiyor. Politikalarımızın sapasağlam yerinde durması gerekiyor. Asla rehavete yer yok. Riskler hala çok büyük dünyada'' diye konuştu.
Verilen arada BDDK Başkanı Bilgin, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin bankacılıkta yeni lisans için başvuru bulunup bulunmadığı ve bu konudaki görüşünün ne olduğu yönündeki sorusu üzerine Bilgin, sisteme yeni girişler veya çıkması gerekenlere yönelik tedbirler almanın en önemli görevleri olduğunu söyledi. Bilgin, ''Kurulduğu günden bu yana, özellikle benim dönemimde yeni bir lisans olmadı. Biz bize yapılan başvuruları en ince ayrıntılara kadar inceliyoruz'' dedi.
İncelemeyle ilgili de yasada yer alan sermaye miktarının 30 milyon lira olduğunu, kendilerinin bunu yeterli görmediğini belirten Bilgin, "Eğer böyle sağlıklı bir bankacılık sistemine birileri yeni oyuncu olarak girmek istiyorsa, bu tutarın çok üzerinde bir tutarı ödenmiş sermaye olarak yatırmaları gerekir. Tüm bunlar karşılandığı zaman rekabetin daha da halkımız yararına artması için sistemde yeni enstrümanların gelişmesi için yeni bankaların gelişi elbetteki olabilir. Ama bütün kanundaki şartlar artı
bir miktar istediğimiz tutarda, kanunda yazılı tutardan daha yüksek bir sermaye tutarı istiyoruz'' diye konuştu.
İstedikleri tutarın ne kadar olduğunu sorulması üzerine de Bilgin, ''Gönlümüzden geçen ve altına inmeyeceğimiz tutar 300 milyon dolardır'' dedi. Bilgin, kaç lisans başvurusu yapıldığına ilişkin soru üzerine ise, ''Bize yapılan muhtelif başvurular var ancak bunları sizlerle paylaşmayız. Ancak bu başvurular sonuçlandığında sizler duyarsınız'' yanıtını verdi.
(EDA-CC-E)
BDDK'nın 10. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen ''Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü'' konferansının açılış konuşmasını yapan Babacan, mutlaka bir dış gözün, dış denetimin, dış raporlamanın bu işte şart olduğunu belirterek, her ülkenin kendi koşullarını kapatma psikolojisine girebildiğini, bunun siyasi, teknik sebepleri olabileceğini söyledi. Hiçbir ülkenin dış denetimden, dış gözetimden kaçmaması gerektiğini vurgulayan Babacan, krizden sonra özellikle gelişmiş ülkelerin yeniden güven
oluşturmak için "Tamam artık gelin bakın, siz de inceleyin, rapor tutun'' diye daha açık davranmaya başladığını anlattı. Türkiye'nin 2004 yılında yüzde 100 garanti uygulamasını kaldırdığını ve sadece tasarruf mevduatı için 50 bin liralık limit bırakıldığını anımsatan Babacan, "Bunu yaparken o dönemde IMF de bu işlere ilgiliydi. Tereddüt ettiler, acaba bir sıkıntı olur mu olmaz mı diye. Biz, bankalarımız artık problemsiz, buna inanıyor muyuz? İnanıyoruz. Olağanüstü hal uygulaması olan bu yüzde 100'ü
kaldıralım. Bu her şeyi örten garantinin devam ediyor olması sanki hala problemler var, biz endişeliyiz, biz güvenmiyoruz ki bu orada duruyor gibi bir görüntü oluşturur. Eğer biz kendimize güveniyorsak, bankalarımıza güveniyorsak bunu kaldıralım dedik ve onca tereddüde rağmen de bunu yaptık, çok da iyi olduk. Neredeyse 6 yılı aşkın bir zamandır devam ediyor, 2009 krizi vurdu geçti ve hiç dokunmadık dahi. Bu, gerçek anlamda işini dikkatle yapanlarla, risk alan macera peşinde koşanı da aynı kefeye koymama
anlamına geliyor. Öbür türlü şu anda dünyada pek çok ülke maalesef o tuzağa düştü. Devletin destek verdiği, garanti ediyorum dediği ülkelerde bundan sonra çok ciddi sıkıntılar yaşanacak. Bunu 15-20 yıl boyunca göreceğiz. Çünkü bankacılar o ülkelerde şöyle bir mesaj aldı, ben risk alayım, her türlü maceraya gireyim, para kazanırsam benim, para batırırsam devlet geliyor kurtarıyor. Bu bir bakıma zımmi bir devlet garantisi, bir bakıma yanlış bir ders olarak bankacılara verilmiş oldu. İşte bu o ülkelerde sadece
bugünlerde değil, önümüzdeki günlerde de sıkıntılara sahne olabileceği ya da risklerin tekrar birikmesine sebep olabileceğini gösteriyor'' diye konuştu.
Babacan, hükümet olarak öncelikle finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasını öngördüklerini kaydetti. Kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını da öngördüklerini belirten Babacan, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasının üçüncü amaçları olduğunu ve bu amaçların bütün uygulamalar da ortada olan bir tablo olduğunu söyledi. Türkiye'de bankacılıkla ilgili uygulamaların özellikle Türkiye'ye yatırım yapan uluslararası bankalar tarafından ilk başta bayağı bir garipsendiğini
anlatan Babacan, ''Siz çok şeyler istiyorsunuz, bu kadar sermayeyi, bu kadar likiditeyi bizden, başka bir yerde istemiyorlar ama Türkiye'de siz bunu istiyorsunuz. Şikayet ediyorlardı, söyleniyorlardı ama söylene söylene geldiler yatırımlarını yaptılar. Peki sonuca baktığımızda o bankaların kendi evlerinde pek çoğu sıkıntı içinde, kendi evlerindeki bu ister İngiltere olsun, Amerika olsun, Belçika olsun neresi olursa olsun operasyonları sallanıyor, Türkiye'deki operasyonları sapasağlam ayakta. Bunların
ortakları aynı, yöneticileri aynı, bankanın durumu aynı. Peki nasıl oluyor da Türkiye'de işler sağlam, kendi ülkelerinde, kendi evlerinde böyle sarsıntı yaşanıyor. İşte bu çok açık bir şekilde Türkiye'de uygulanan doğru politikaların bir sonucu. Demek ki Türkiye doğru adımlar atmış'' dedi.
Babacan, Kredi Kartı Yasası'nı ABD'nin daha yeni çıkarttığını ve Türk Kredi Kartı Yasası'na çok benzediğini belirterek, ''Arada 4 yıl fark var, biz yapmışız 4 yıl arkadan geliyor'' dedi. Morgage Yasası'nı çıkarırken ise vergi teşviki olsun diye talep geldiğini, yüzde 25 limite itirazlar geldiğini hatırlatan Babacan, o dönemde dünyanın her yerinde konut kredilerinin hızla arttığını, ABD'de 5 yılda konut kredisi hacminin 5 trilyondan 10 trilyon dolara çıktığını, herkesin mutlu olduğunu, çok güzel bir tablo
oluştuğunu anlattı. 'Niye biz Türkiye'de kendi kendimizi kısıtlıyoruz' diye çok tepki aldıklarını belirten Babacan, ''Biz bunları eğer Türkiye'de yaşamadıysak, zamanında dik durmamız, sıkı durmamız sonucunda oldu. O gün biz rüzgarlara kapılıp o popülizm rüzgarlarıyla deseydik ki tamam vergi teşviği de veriyoruz, vatandaş mutlu olur, herkes mutlu olur, bak Amerika'da herkes mutlu neden biz de aynı mutluluğu kendi vatandaşımıza yaşatmıyoruz diyebilirdik'' dedi.
Babacan, mutlaka tedbir ve ihtiyat gerektiğini vurgulayarak, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor. Günlük rüzgarlardan etkilenirsek bu iş olmaz. Rüzgar her zaman eser, bir oradan eser, bir buradan eser. Bugün böyle esen, başka gün başka yerden eser. Kurumlarımızın dimdik yerinde durması gerekiyor. Politikalarımızın sapasağlam yerinde durması gerekiyor. Asla rehavete yer yok. Riskler hala çok büyük dünyada'' diye konuştu.
Verilen arada BDDK Başkanı Bilgin, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin bankacılıkta yeni lisans için başvuru bulunup bulunmadığı ve bu konudaki görüşünün ne olduğu yönündeki sorusu üzerine Bilgin, sisteme yeni girişler veya çıkması gerekenlere yönelik tedbirler almanın en önemli görevleri olduğunu söyledi. Bilgin, ''Kurulduğu günden bu yana, özellikle benim dönemimde yeni bir lisans olmadı. Biz bize yapılan başvuruları en ince ayrıntılara kadar inceliyoruz'' dedi.
İncelemeyle ilgili de yasada yer alan sermaye miktarının 30 milyon lira olduğunu, kendilerinin bunu yeterli görmediğini belirten Bilgin, "Eğer böyle sağlıklı bir bankacılık sistemine birileri yeni oyuncu olarak girmek istiyorsa, bu tutarın çok üzerinde bir tutarı ödenmiş sermaye olarak yatırmaları gerekir. Tüm bunlar karşılandığı zaman rekabetin daha da halkımız yararına artması için sistemde yeni enstrümanların gelişmesi için yeni bankaların gelişi elbetteki olabilir. Ama bütün kanundaki şartlar artı
bir miktar istediğimiz tutarda, kanunda yazılı tutardan daha yüksek bir sermaye tutarı istiyoruz'' diye konuştu.
İstedikleri tutarın ne kadar olduğunu sorulması üzerine de Bilgin, ''Gönlümüzden geçen ve altına inmeyeceğimiz tutar 300 milyon dolardır'' dedi. Bilgin, kaç lisans başvurusu yapıldığına ilişkin soru üzerine ise, ''Bize yapılan muhtelif başvurular var ancak bunları sizlerle paylaşmayız. Ancak bu başvurular sonuçlandığında sizler duyarsınız'' yanıtını verdi.
(EDA-CC-E)
