Merkeze alınmam için dilekçe verdim
Yazdığı kitapla Türkiye gündemini değiştiren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, NTV ekranlarında yayınlanan Yazı İşleri Özel programında Mirgün Cabas ile Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtladı.
Yazdığı 'Haliç’te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet, Bugün Cemaat' kitabıyla gündemi sarsan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın yaptığı açıklamalar şöyle:
MERKEZE ATANMAK İÇİN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA BAŞVURDUM
Tahmin ettiğim kadarıyla başlangıçta bu kadar rağbet düşünülmediği için şu an kitap bulunamıyor. Önümüzdeki günlerde kitap her yerde bulunabilecek.
Şu andaki görevimden merkeze atanmak için İçişleri Bakanlığı'na başvurdum. Dilekçeyi tamamen kendi isteğimle verdim, kendi tarafsız irademle bu başvuruyu yaptım.
Susurluk sürecinde epey sıkıntı çektim ama bugün geldiğim noktada çok da şikayetçi değilim.
Yazdığım kitap nedeniyle "Dünyadaki cehennemi yaşatırlar" sözü şu an gerçekleşmedi henüz ama yıllar sonra bile beni izleyebilirler, aleyhimde hava oluşturabilirler. Bunu tahmin edebiliyorum.
Susurluk'ta devlet sistemi mekanizmaya müdahale etmemişti, o yüzden yöntem değişikliği yapmıştım. Bugünkü durumda ise ben bütün müracaatlarımı yaptım ancak sistem çalışmadı. O yüzden yazılı hale getirdim, çünkü Türkiye'de devlet bu şekilde işler. Devlette en geç 60 gün içinde dilekçelerin işleme konulması gerekir. Benim tüm başvurularım hiçbir şekilde işleme geçmedi, o yüzden de kitap yazdım.
MESAJIMIN FETULLAH GÜLEN'E GİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Ben cemaatin kendi okullarına, kendi yaptıklarına karşı değilim, bunlar topluma hizmettir. Ben onların polis ve adliye içerisine girerek suç soruşturmalarına karşıyım. Her zaman her şeyi açık yaparım, dilekçeme imzamı atarım. Kitabı yazmadan önce cemaatin ileri gelenlerinden bazılarıyla görüştüm. Onlara dedim ki, 'Bakın bugün polis içerisinde cemaatin yaptığı olaylar var, bir takım insanlara iftira atılmaktadır. Bunlar yanlıştır. Ben size karşı tavır alacağım, beni dost olarak biliyorsunuz.'
Mesajımın Fethullah Gülen'e gittiğini düşünüyorum, gitmemesi düşünülemez. Cemaatin ileri gelenleri bana bunu ilgili yerlere taşıyacaklarını, konuyla ilgileneceklerini söylediler. Aradan iki ay geçmesine rağmen bana bir cevap gelmedi.
Ben Ali Bayramoğlu'nu çok severim, bu ülkenin güzel insanlardan biridir. Demokrasiye inanmıştır. Yazısında anlattığı Hrant Dink olayı doğrudur. Ben 'Yeşil'in yaşamadığını düşünüyorum.
DELİLLERİ EKLESEYDİM CİLT CİLT KİTAP ÇIKARDI
Kitapta azımsanmayacak kadar delil var. Elimde yeterinden fazla delil var, kitaba eklesem cilt cilt kitap çıkardı. Ayrıca şu an kimsenin Türkiye'de delil toplama yetkisi yoktur. Bunu ancak mahkemeden izin alarak yapabilirsiniz. Kitabımda yeterince delil vardır, en basiti diyorum ki mesela İstanbul Özel Cumhuriyet Savcılığı'nın dinleme kararı aldırdığı iki telefonu ben kullanıyorum.
Adalet Bakanı'nın görüşmede iyi niyetli olduğunu düşünüyorum ancak 8 ay önce ben dilekçe verdim, hala yanıt gelmedi. Bu tür dilekçeleri savcıya göndermekle iş bitmez. Sonuçta bu bir kamu görevidir, bu tahkikatın hem idari müfettiş hem de savcının birlikte çalışarak yapılması gerekir. Yasal merciler isterse elimdeki belge ve delilleri vereceğim. Hem idari hem de adli makamlara gerekli desteği veririm.
ASKER, POLİS VE ADLİYEYE GİREREK SORUNU ÇÖZEMEZLER
Açıkçası şunu söylemek lazım, her şeyi konuşmak çok kolay değildir. Cemaatin asker ve polisin içerisindeki hareketleri bilinir, bilinen insanlar vardır. Ancak görünmeyenler de vardır, hiç tahmin edilmeyen insanlar hareketin içerisindedir. Burada cemaat kendine rol biçmesi gerekir, cemaatin görevi bu değildir. Siz gizli bir faaliyetle, hele de önyargılarla bazı soruşturmalara karışırsanız, soruşturmadaki haksızlıklara da neden olursunuz. Cemaat asker, polis ve adliyeye girerek bir şeyi düzeltemez.
DEVLETİN SİSTEMİNİ BOZMAYA HAKLARI YOK
Fethullah Gülen Hoca, emniyet, asker ve adliye içerisindeki örgütlenmeden haberdar. Ancak oradaki insanların örgütsel faaliyetlerini bilmiyordur. Teferruattan haberi yoktur söylediğim gibi, umarım bundan sonra müdahil olur.
Bu kitap olanın oldukça basitleştirerek veya sadeleştirerek yazılmasıdır, bildiklerim bunlardan çok daha fazla. Buradaki olayların hiçbiri komplo teorisi değil, benim gördüğüm ve bildiğim şeyler. İnsan görmediği şeyler hakkında fikir yürütebilir.
Cemaatin içerisindeki birçok insanı tanırım, dostluklarım vardır. Cemaatin devletin sistemini bozmaya hakkı yoktur. Yoksa yurtdışındaki okulların çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Ancak buradaki olay farklı bir olaydır, devletin geleceğiyle ilgilidir. Muhalif düşünen herkesin hayatının sıkıntıda olacağını düşünüyorum.
BU KİTAP HİÇ KİMSEYİ HEDEF ALMIYOR
Kitabı geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yazmaya başladım, kitap 2010 Mart'ta bitti, yayınevine teslim ettim. Niyetim 10 Nisan Polis Bayramı'na yetişmesini istiyordum ancak redaksiyon işlemleri çok uzun sürdü. Zamanlamayla ilgili bir düşüncem yoktu, referandumla ilgili hiçbir gelişme yoktu kitabı yazmaya başladığımda.
Bu kitap hiç kimseyi hedef almıyor, devlete bir bütün halinde bakarak yanlışları ortaya koyuyor. Terörle veya yolsuzluklarla mücadele yöntemlerinin yanlış olduğunu anlatıyorum kitapta. Kitabın son bölümünde de cemaatin devlet içindeki örgütlenmesinin yanlış olduğunu aktarıyorum, oysa ki benim daha çok önemsediğim terörle mücadele konusudur. Ancak insanlar cemaatle ilgili bölümü daha çok dikkate alıyor.
SAVAŞ FİLMİ GİBİ İZLEMEDİM SAVAŞTIM
Başta devleti çok kutsuyordum, zaman içerisinde bu kuralların topluma zarar verdiğini gördüm. Düşman diye gördüğüm birçok şeyin bu ülkeye faydalı olduğunu farkettim. Devlete aşırı bağımlılığı, devleti aşırı yüceltmeyi, insanı ıskalamayı eleştiriyorum kitabımda.
Yaşananları savaş filmi gibi izlemedim, ben savaştım.
HERHANGİ BİR GÖREVE TALİP OLDUĞUMU SÖYLEYEMEZLER
Geçmişte Susurluk'ta ifade verdiğim zamanı düşünün, hem teşkilatı hem de devletin tüm kurumlarını karşıma aldım. Böyle bir insanın geleceği olabilir mi? İfade verdikten sonra geleceğimin bittiğini düşünmüştüm. 28 Şubat döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda ifade verdim ve meslek hayatımın biteceğini düşünmüştüm. Bugün de bu ifadeyi vererek başıma neler geleceğini tahmin ediyorum.
Şunu söylemek istiyorum, 34 yıllık meslek hayatım boyunca hiç kimseden bir görev talep etmedim. Bu inanılmaz bir şeydir. Ben çok görevi reddettim. Geçtiğimiz yıl atamalardan önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay, benimle birlikte 3-4 emniyet müdürüyle görüştü. Ben Bakan'a şunu söyledim, hiçbir il talep etmiyorum, Edirne'de kalayım. Ankara'da oğlum var, oraya unvansız bir görevle gidebilirim dedim sonra. Eskişehir'i de istememiştim.
Gümrüm Müsteşar Yardımcılığı teklif edildi, bakan Hayati Yazıcı tarafından. Ancak, ben bu görevi kabul etmedim, çünkü gümrüğü bilmiyorum, bunu bakana da ifade ettim. Bugüne kadar hiç kimse şunu diyemez, Hanefi Avcı bir görev talep etti.
EN ÇOK ONLARA ÜZÜLÜYORUM
Yaşadığım bazı olaylar, telefonlarımın dinlenmesi cemaat yapılanmasının zararlarını daha hızlı görmemi sağladı.
Emin Aslan'ın davasında savcı 2 saatte 7 dosyalık evrak ve telefon dinlemelerini okumuş ve karar vermiş görünüyor. Bu imkansızdır. Hiçbir tasvir kabul etmeyecektir. Emin Aslan, Sabri Uzun bunlar benim üstüm insanlar. Benim cemaat içerisinde çok daha samimi dostlarım var, en çok onlara üzülüyorum, bunlar çok düzgün insanlardır. Ancak bir noktadan verilen emirle bu insanlar başkalarına suç attılar.
Vicdanlı olmak apayrı bir olaydır, siz hiç kimsenin onurunu şerefini karalayamazsınız. Ben Mustafa Gürcü'yü çok sevmem, oturup kalkmışlığım da yoktur. Gürcü, asla hiçbir şekilde suça karışmaz.
AVCIYKEN AV OLDUM
Avcıyken av oldum, bir benzetme. Sonuna kadar hakkımı korurum. Dinlendiğimi iddia ettim olay, iki öğrenci adına alınmış numaralar. Ben bile numaraları bilmiyorum. Bu numaralar biliniyor ise karşımdaki gücün ne ile uğraştığını tahmin ederim. Emin Aslan'ın başına gelenlerden sonra benim cemaati hedef alacağımı anladılar. Benim gideceğim yerler belli, Hanefi Avcı bir yere gittiğinde telefonlarım dinleniyor, ancak diğer iki numaram da IMEI nolarından dinleniyor.
O kadar pervasızlar ki, benimle uğraşacaklarını daha önce bazı medya organlarına açıkladılar. Telefonlarım dinlenerek şantaj malzemesi toplamaya çalıştılar, adımı karalamak için.
HEDEF SEÇİLEN KİŞİLER DİNLENİYOR
Bazı küçük aletlerle kişilerin dinleme yapması mümkün ama GSM sistemini, devletin imkanları olmadan dinleme yapılamaz. Özel kişiler dinleme yapsa bile devlet bunu hemen bulabilir, A ve B kişileri arasındaki konuşma internete sızdırılmışsa dinlemeyi kimin yaptığı bulunabilir.
Benim ortaya çıkardığım şu oldu, IMEI numarası üzerinden dinleme yapıyorlardı ve bunu deşifre ettim. Birçok insan sadece IMEI numarasıyla dinleme yapıldı, çünkü bu konuda yasal bir boşluk var ancak bu boşluk sadece çok özel soruşturmalar için. Herkes dinlenmiyordur ama hedef seçilen kişiler dinleniyordur.
MERKEZE ATANMAK İÇİN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA BAŞVURDUM
Tahmin ettiğim kadarıyla başlangıçta bu kadar rağbet düşünülmediği için şu an kitap bulunamıyor. Önümüzdeki günlerde kitap her yerde bulunabilecek.
Şu andaki görevimden merkeze atanmak için İçişleri Bakanlığı'na başvurdum. Dilekçeyi tamamen kendi isteğimle verdim, kendi tarafsız irademle bu başvuruyu yaptım.
Susurluk sürecinde epey sıkıntı çektim ama bugün geldiğim noktada çok da şikayetçi değilim.
Yazdığım kitap nedeniyle "Dünyadaki cehennemi yaşatırlar" sözü şu an gerçekleşmedi henüz ama yıllar sonra bile beni izleyebilirler, aleyhimde hava oluşturabilirler. Bunu tahmin edebiliyorum.
Susurluk'ta devlet sistemi mekanizmaya müdahale etmemişti, o yüzden yöntem değişikliği yapmıştım. Bugünkü durumda ise ben bütün müracaatlarımı yaptım ancak sistem çalışmadı. O yüzden yazılı hale getirdim, çünkü Türkiye'de devlet bu şekilde işler. Devlette en geç 60 gün içinde dilekçelerin işleme konulması gerekir. Benim tüm başvurularım hiçbir şekilde işleme geçmedi, o yüzden de kitap yazdım.
MESAJIMIN FETULLAH GÜLEN'E GİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Ben cemaatin kendi okullarına, kendi yaptıklarına karşı değilim, bunlar topluma hizmettir. Ben onların polis ve adliye içerisine girerek suç soruşturmalarına karşıyım. Her zaman her şeyi açık yaparım, dilekçeme imzamı atarım. Kitabı yazmadan önce cemaatin ileri gelenlerinden bazılarıyla görüştüm. Onlara dedim ki, 'Bakın bugün polis içerisinde cemaatin yaptığı olaylar var, bir takım insanlara iftira atılmaktadır. Bunlar yanlıştır. Ben size karşı tavır alacağım, beni dost olarak biliyorsunuz.'
Mesajımın Fethullah Gülen'e gittiğini düşünüyorum, gitmemesi düşünülemez. Cemaatin ileri gelenleri bana bunu ilgili yerlere taşıyacaklarını, konuyla ilgileneceklerini söylediler. Aradan iki ay geçmesine rağmen bana bir cevap gelmedi.
Ben Ali Bayramoğlu'nu çok severim, bu ülkenin güzel insanlardan biridir. Demokrasiye inanmıştır. Yazısında anlattığı Hrant Dink olayı doğrudur. Ben 'Yeşil'in yaşamadığını düşünüyorum.
DELİLLERİ EKLESEYDİM CİLT CİLT KİTAP ÇIKARDI
Kitapta azımsanmayacak kadar delil var. Elimde yeterinden fazla delil var, kitaba eklesem cilt cilt kitap çıkardı. Ayrıca şu an kimsenin Türkiye'de delil toplama yetkisi yoktur. Bunu ancak mahkemeden izin alarak yapabilirsiniz. Kitabımda yeterince delil vardır, en basiti diyorum ki mesela İstanbul Özel Cumhuriyet Savcılığı'nın dinleme kararı aldırdığı iki telefonu ben kullanıyorum.
Adalet Bakanı'nın görüşmede iyi niyetli olduğunu düşünüyorum ancak 8 ay önce ben dilekçe verdim, hala yanıt gelmedi. Bu tür dilekçeleri savcıya göndermekle iş bitmez. Sonuçta bu bir kamu görevidir, bu tahkikatın hem idari müfettiş hem de savcının birlikte çalışarak yapılması gerekir. Yasal merciler isterse elimdeki belge ve delilleri vereceğim. Hem idari hem de adli makamlara gerekli desteği veririm.
ASKER, POLİS VE ADLİYEYE GİREREK SORUNU ÇÖZEMEZLER
Açıkçası şunu söylemek lazım, her şeyi konuşmak çok kolay değildir. Cemaatin asker ve polisin içerisindeki hareketleri bilinir, bilinen insanlar vardır. Ancak görünmeyenler de vardır, hiç tahmin edilmeyen insanlar hareketin içerisindedir. Burada cemaat kendine rol biçmesi gerekir, cemaatin görevi bu değildir. Siz gizli bir faaliyetle, hele de önyargılarla bazı soruşturmalara karışırsanız, soruşturmadaki haksızlıklara da neden olursunuz. Cemaat asker, polis ve adliyeye girerek bir şeyi düzeltemez.
DEVLETİN SİSTEMİNİ BOZMAYA HAKLARI YOK
Fethullah Gülen Hoca, emniyet, asker ve adliye içerisindeki örgütlenmeden haberdar. Ancak oradaki insanların örgütsel faaliyetlerini bilmiyordur. Teferruattan haberi yoktur söylediğim gibi, umarım bundan sonra müdahil olur.
Bu kitap olanın oldukça basitleştirerek veya sadeleştirerek yazılmasıdır, bildiklerim bunlardan çok daha fazla. Buradaki olayların hiçbiri komplo teorisi değil, benim gördüğüm ve bildiğim şeyler. İnsan görmediği şeyler hakkında fikir yürütebilir.
Cemaatin içerisindeki birçok insanı tanırım, dostluklarım vardır. Cemaatin devletin sistemini bozmaya hakkı yoktur. Yoksa yurtdışındaki okulların çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Ancak buradaki olay farklı bir olaydır, devletin geleceğiyle ilgilidir. Muhalif düşünen herkesin hayatının sıkıntıda olacağını düşünüyorum.
BU KİTAP HİÇ KİMSEYİ HEDEF ALMIYOR
Kitabı geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yazmaya başladım, kitap 2010 Mart'ta bitti, yayınevine teslim ettim. Niyetim 10 Nisan Polis Bayramı'na yetişmesini istiyordum ancak redaksiyon işlemleri çok uzun sürdü. Zamanlamayla ilgili bir düşüncem yoktu, referandumla ilgili hiçbir gelişme yoktu kitabı yazmaya başladığımda.
Bu kitap hiç kimseyi hedef almıyor, devlete bir bütün halinde bakarak yanlışları ortaya koyuyor. Terörle veya yolsuzluklarla mücadele yöntemlerinin yanlış olduğunu anlatıyorum kitapta. Kitabın son bölümünde de cemaatin devlet içindeki örgütlenmesinin yanlış olduğunu aktarıyorum, oysa ki benim daha çok önemsediğim terörle mücadele konusudur. Ancak insanlar cemaatle ilgili bölümü daha çok dikkate alıyor.
SAVAŞ FİLMİ GİBİ İZLEMEDİM SAVAŞTIM
Başta devleti çok kutsuyordum, zaman içerisinde bu kuralların topluma zarar verdiğini gördüm. Düşman diye gördüğüm birçok şeyin bu ülkeye faydalı olduğunu farkettim. Devlete aşırı bağımlılığı, devleti aşırı yüceltmeyi, insanı ıskalamayı eleştiriyorum kitabımda.
Yaşananları savaş filmi gibi izlemedim, ben savaştım.
HERHANGİ BİR GÖREVE TALİP OLDUĞUMU SÖYLEYEMEZLER
Geçmişte Susurluk'ta ifade verdiğim zamanı düşünün, hem teşkilatı hem de devletin tüm kurumlarını karşıma aldım. Böyle bir insanın geleceği olabilir mi? İfade verdikten sonra geleceğimin bittiğini düşünmüştüm. 28 Şubat döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda ifade verdim ve meslek hayatımın biteceğini düşünmüştüm. Bugün de bu ifadeyi vererek başıma neler geleceğini tahmin ediyorum.
Şunu söylemek istiyorum, 34 yıllık meslek hayatım boyunca hiç kimseden bir görev talep etmedim. Bu inanılmaz bir şeydir. Ben çok görevi reddettim. Geçtiğimiz yıl atamalardan önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay, benimle birlikte 3-4 emniyet müdürüyle görüştü. Ben Bakan'a şunu söyledim, hiçbir il talep etmiyorum, Edirne'de kalayım. Ankara'da oğlum var, oraya unvansız bir görevle gidebilirim dedim sonra. Eskişehir'i de istememiştim.
Gümrüm Müsteşar Yardımcılığı teklif edildi, bakan Hayati Yazıcı tarafından. Ancak, ben bu görevi kabul etmedim, çünkü gümrüğü bilmiyorum, bunu bakana da ifade ettim. Bugüne kadar hiç kimse şunu diyemez, Hanefi Avcı bir görev talep etti.
EN ÇOK ONLARA ÜZÜLÜYORUM
Yaşadığım bazı olaylar, telefonlarımın dinlenmesi cemaat yapılanmasının zararlarını daha hızlı görmemi sağladı.
Emin Aslan'ın davasında savcı 2 saatte 7 dosyalık evrak ve telefon dinlemelerini okumuş ve karar vermiş görünüyor. Bu imkansızdır. Hiçbir tasvir kabul etmeyecektir. Emin Aslan, Sabri Uzun bunlar benim üstüm insanlar. Benim cemaat içerisinde çok daha samimi dostlarım var, en çok onlara üzülüyorum, bunlar çok düzgün insanlardır. Ancak bir noktadan verilen emirle bu insanlar başkalarına suç attılar.
Vicdanlı olmak apayrı bir olaydır, siz hiç kimsenin onurunu şerefini karalayamazsınız. Ben Mustafa Gürcü'yü çok sevmem, oturup kalkmışlığım da yoktur. Gürcü, asla hiçbir şekilde suça karışmaz.
AVCIYKEN AV OLDUM
Avcıyken av oldum, bir benzetme. Sonuna kadar hakkımı korurum. Dinlendiğimi iddia ettim olay, iki öğrenci adına alınmış numaralar. Ben bile numaraları bilmiyorum. Bu numaralar biliniyor ise karşımdaki gücün ne ile uğraştığını tahmin ederim. Emin Aslan'ın başına gelenlerden sonra benim cemaati hedef alacağımı anladılar. Benim gideceğim yerler belli, Hanefi Avcı bir yere gittiğinde telefonlarım dinleniyor, ancak diğer iki numaram da IMEI nolarından dinleniyor.
O kadar pervasızlar ki, benimle uğraşacaklarını daha önce bazı medya organlarına açıkladılar. Telefonlarım dinlenerek şantaj malzemesi toplamaya çalıştılar, adımı karalamak için.
HEDEF SEÇİLEN KİŞİLER DİNLENİYOR
Bazı küçük aletlerle kişilerin dinleme yapması mümkün ama GSM sistemini, devletin imkanları olmadan dinleme yapılamaz. Özel kişiler dinleme yapsa bile devlet bunu hemen bulabilir, A ve B kişileri arasındaki konuşma internete sızdırılmışsa dinlemeyi kimin yaptığı bulunabilir.
Benim ortaya çıkardığım şu oldu, IMEI numarası üzerinden dinleme yapıyorlardı ve bunu deşifre ettim. Birçok insan sadece IMEI numarasıyla dinleme yapıldı, çünkü bu konuda yasal bir boşluk var ancak bu boşluk sadece çok özel soruşturmalar için. Herkes dinlenmiyordur ama hedef seçilen kişiler dinleniyordur.