Başbakan Erdoğan'ın Ağlamasına Yapılan Eleştiriye Ak Parti'den Sert Tepki

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında 12 Eylül dönemini anlatırken ağlamasını eleştiren muhalefet genel başkanlarının sözlerini fevkalade yadırgadığını ve ayıpladığını belirterek, "12 Eylül'den nemalanan varsa bunun başında CHP gelir" dedi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında 12 Eylül dönemini anlatırken ağlamasını eleştiren muhalefet genel başkanlarının sözlerini fevkalade yadırgadığını ve ayıpladığını belirterek, "12 Eylül'den nemalanan varsa bunun başında CHP gelir" dedi.
Muhalefetin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında 12 Eylül dönemini anlatırken ağlamasına 'timsah gözyaşları' şeklinde değerlendirmelerde bulunmasına AK Parti'den sert tepki geldi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın içten bir konuşma yaptığını belirterek, "Bugüne kadar metanetini hep muhafaza etmiş olan Sayın Başbakan'ın bu mektuptaki ifadeler karşısında duygulandığını, hepimizin etkilendiğini biliyoruz. Kalbi olan, vicdanı olan, hissiyatı olan
herkes bu duyguları paylaştı. Tabii muhalefet sözcülerinin genel başkanlarının konuya ilişkin sözlerini fevkalade yadırgadım ve ayıpladım. Hiç kimse Sayın Başbakan'ın dünkü konuşması sebebiyle bir samimiyet testine tutmamalı, bu insani bir olaydır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun taaa Kıbrıs'tan 'bu bir numaradır' veya 'numara yapıyorlar' şeklindeki sözü, siyasetçiye, hele hele bir genel başkana hiç yakışmaz. Hiç kimse niyet okuyucu olmamalı. Konuşulanlar bellidir, anlatılanlar bellidir, bu olaylar Türkiye'de
yaşanmıştır. Türkiye'ye herhangi bir gezegenden gelmemişse insan, bu tarihlerde yaşamış ve bu olayları yakinen bilmişse, bu fecaatı her zaman idrak edecek ve duygulanacaktır" dedi.
Siyasetçilerin birbirlerine böyle yakışıksız sözlerle hitap etmemesi, samimiyet testine tabii tutmaması gerektiğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
"Yoksa kendileri yargılanırlar. Kendilerinin söyledikleri veya ifade ettiklerini ne kadar samimi veya samimiyetsiz olduğunu insanlar sorgulamaya başlarsa bundan hepimiz zarar görürüz. Dünkü konuşmalar insaniydi, vicdaniydi, ahlakiydi ve hissiydi. Bundan herkesin etkilendiğini biliyorum. Etkilenmemiş olabilirsiniz, bu olaylara bigane kalmış olabilirsiniz. Ama bunu söyleyen samimi insanlara da bir şekilde kulp takarak, onu numara yapmakla suçlamak çok çirkin, çok yakışıksız, küçültücü bir ifadedir. Ne olur
siyasetçiler bu tavırlarından vazgeçsinler. Sayın Kılıçdaroğlu sanıyorum dünkü konuşmasında yine büyük bir yanlışın içerisinde diyor ki, '12 Eylül'de nemalanmış olan insanlar bunları söyleyemezler.' Şimdi bu o kadar yanlış bir sözdür ki; iki açıdan, Sayın Kılıçdaroğlu'yla yaşımız birbirine yakın. Herhalde o tarihlerde olan hadiseleri de biliyordur. Mesela hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, 27 Mayıs'la ilgili olumsuz bir tek cümle konuşmaz. Çünkü 27 Mayıs'ın doğrudan şeriki olan CHP'nin o darbedeki rolünü
herkes çok iyi bilir. Darbe sonrasın seçimlerde de Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidar olması için gösterilen bütün gayretler boşa çıkmış ve CHP tek başına iktidara gelememiştir. Ondan sonra hiç gelemedi zaten. Şimdi 12 Eylül'ü sorguluyorlar. O kadar yalın gerçekler var ki, bunu bir genel başkan bilmiyorsa Türkiye ve partisinin geleceği bakımından buna üzülmemek elde değil. 12 Eylül 1980'de ben Milli Selamet Partisi Manisa İl Başkanıydım ve Genel İdare Kurulu üyesiydim. İhtilal oldu gözaltına alındık,
siyasi haklarımızdan men edildik. 1987'deki referanduma kadar siyasi haklarımız elimizde yoktu. Milli Selamet Partisi kadroları başta Genel Başkan Erbakan olmak üzere Ankara Mamak'ta 4 yıl yargılandılar, tutuklu kaldılar. Beraat edenler oldu, mahkum edilenler oldu. 1983'te seçime giderken partiler kuruldu. O zaman Refah Partisi, Milli Selamet Partisi'nin devamı olarak kuruluyordu. Konsey, bütün kurucuları veto etti, 3 defa veto yediler, parti kurulamadı. Sonra Milli Güvenlik Konseyi seçimlere girme hakkını
Refah Partisi'nin elinden aldı. 3 partiyi veto etti, bunlardan birisi de Refah Partisiydi. Arkasından 1991'te Refah Partisi parlamentoya girdi. 1995'te birinci parti oldu, hükümet ortağı oldu. 28 Şubat süreciyle önünü kestiler, hükümetten alaşağı ettiler. Şimdi yargılanan, gözaltına alınan, siyasi hakları elinden alınan bir siyasi partinin temsilcilerine veya o siyasi partide görev yapmış insanlara 'Siz 12 Eylül'den nemalandınız' demek en hafif tabiriyle tarihi, siyaseti, Türkiye'yi tanımamak demektir. Oysa
CHP 12 Eylül 1980'de, o tarihten önceki olayların sorumlusu olarak bilinmesine rağmen, toplumsal olayların tahrik edicisi olarak bir kısım çevreler tarafından bilinmesine rağmen 12 Eylül'den sonra yargılanmadı. Sadece tüm partiler kapatıldığı gibi CHP de kapatıldı. Ama hiçbir CHP'li yetkili mahkeme önüne çıkmadı, yargılanmadı. Halkçı parti olarak devam ederek seçimlere katılma imkanı verildi. Sonra SODEP, SHP, CHP. 12 Eylül'ün hiçbir etkisi CHP üzerinde olumsuz bir iz bırakmadı. Bunu bu şekilde söylemek
istiyorum. Bugün AK Parti kadroları 1980'lerde, 1985'lerde, 1990'larda yoktu. AK Parti 2001'de kuruldu, bir yıl sonra tek başına iktidara geldi. 8 yıldır da iktidarı kimseye bırakmıyor, halkın desteği devam ediyor. 12 Eylül'den nemalanan partiler varsa bunların başında CHP gelir. Sayın Kılıçdaroğlu bunu da öğrenmiş olsun."
AK Parti Amasya Milletvekili Akif Gülle ise, 'Ağlayamazsanız anlamazsınız' atasözüne atıfta bulunarak, "Ne yazık ki bu memlekette hem de bir partinin genel başkan statüsünü taşıyan insanlar var. Anlayamıyorlar bunu, anlayamıyorlar. Onların canları sağolsun. Dolaşsın, gezsinler. Bu memleketin gönlüne, bu memleketin ruh dünyasına, bu memleketin manevi duygularla dopdolu anlayışına yaklaşamadıkları müddetçe serada, çölde dolaşsın dursunlar" diye konuştu.
AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ da, "12 Eylül'de haksız hukuksuz şekilde idama gönderilenlerin hikayesini dinleyince vicdanı olan herkes bundan etkilenir. Ancak vicdanı ve vicdan terazisi doğru tartmayanlar bundan rahatsız olur" dedi. Bozdağ, 'Meclis'in özel birliklerle ilgili özel toplantı yapacağı söyleniyor. Takvim belirlendi mi?' yönündeki soruya ise, "Hayır böyle bir takvim yok. Gerektiğinde böyle bir toplantı yapılabilir" cevabını verdi.
AK Parti Elazığ Milletvekili Necati Çetinkaya, AK Parti'nin konsensüsle toplumsal barışı sağlamak istediğini söyledi. Çetinkaya, "Buna bazıları inanır, bazıları inanmayabilir. Ama biz barıştan, sevgiden, kanın durdurulmasından yanayız. Bunu tutup da değişik bir tarafa çekmek yanlıştır. Herkesi sağduyuya davet ediyorum" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ise, muhalefetin timsah gözyaşları ifadesini ayıpladığını söyledi. Çelik, "Timsah gözyaşları diyorlarsa söyledikleri tek kelime ile ayıptır. 12 Eylül'den ve 12 Eylül'de hayatını kaybedenlerden bahsedildiği zaman 'bizim arkadaşlarımız bedel ödedi' diyorlar. 12 Eylül'ün hesabını soralım dediğiniz zaman buna hiçbir şekilde yanaşmıyorlar. Kendi arkadaşları bedel ödeyenler, arkadaşlarının hesabını sormaya yanaşmıyorlar. Kendi arkadaşlarının acısına ortak olanlara da
timsah gözyaşları diyorlar. Bu yorum yapanların yaptığı şey, timsah siyasetinden başka bir şey değil" şeklinde konuştu.
12 Eylül'e yargı yolunu açan geçici 15. maddenin kaldırılmasına sembolik anlam taşıyacağı yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine Çelik, "Hiçbir şekilde sembolik anlam taşımaz. Sorun 30 yıl önce darbe yapanların yargılanması değildir. Sorun demokrasinin darbe zihniyetini mahkum etmesidir. Sürekli olarak darbecileri 30 yıldır eleştiriyoruz. Fakat darbe zihniyetini mahkum eden hiçbir kurumsal adım atılmadı. İlk defa Ak parti hükümeti demokrasi adanı demokratik bilinç adına ve millet adanı darbe
zihniyetini darbe mantığını ve darbe yapılmasını savunanları kurumsal olarak mahkum eden bir düzenleme getiriyor" diye konuştu.
AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, "İnsanı duygulardan arınmışlara söyleyecek en güzel cevabı bence 12 Eylül 2010 tarihinde milletimiz verecektir" dedi.
AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen ise, Başbakan'ın açıklamasının duygu dolu ve samimi olduğunu söyledi. Tüzmen, "Liderlik özellikle birçok duyguyu geride bırakmayı başarmaktır. Ancak görüyorsunuz ki bazen tüm dünya ile paylaşmayı gerektirir. O da Başbakanımızın duygusal, samimi bir anı. Tamamıyla kendisinin içinde bulunduğu ruh halini yansıtmış oldu. Bu şekilde değerlendirmeleri seviyesiz buluyorum. Türk siyasetine de yakışır bulmuyorum" şeklinde konuştu.
AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in 'Kürtler her şeyi ellerine geçirdi, yakında Türkler azınlıkta kalacak' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine ise Tüzmen, "Orda kesinlikle ırkçı bir ayrım yok. Bugün siz Rusyalı diyor musunuz. Veya İtalyan kökenli ABD askeri Irak'ta savaş veriyor mu? Önce ABD'liyim diyor. İtalyan uyruklu ABD'liyim demiyor. Bu bayrağın altında yaşayan insanların hepsine Türk milleti diyoruz. Laz kökenli, Çerkez kökenli Türk olabilir. Ama bunların hepsi Türk milletidir.
Bu bayrak altında tek milletiz. Dolayısıyla bu esaslarımızda kimsenin kuşkusu olmasın. Sizin sorunuzun alt detayında şu varsa; yani bu bayrağın altında yaşayıp bu ülkenin suyunu, bu ülkenin ekmeğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etmemesi gibi bir şerefsizlik varsa o zaman biz onlara diyoruz ki bunlar şerefsizdir. Hangi kurum ve kuruluşta olan uzantıları kim nerede olursa olsun, hangi mevkide olursa olsun bunlarda şerefsizdir" dedi.
(CC-Y)