Mali kural zora girdi

Mali kural, kamu kesimi maliyesine çeki düzen vermek için getirilen sınırlama kuralları için kullanılan ortak adı ifade ediyor. Çeşitli şekillerde uygulanabiliyor. En basiti 'ayağını yorganına göre uzat' atasözünün maliyeye uyarlanmış biçimi olan 'gelirin kadar harcama yap' ilkesi.


Mali kural, kamu kesimi maliyesine çeki düzen vermek için getirilen sınırlama kuralları için kullanılan ortak adı ifade ediyor. Çeşitli şekillerde uygulanabiliyor. En basiti ‘ayağını yorganına göre uzat’ atasözünün maliyeye uyarlanmış biçimi olan ‘gelirin kadar harcama yap’ ilkesi.
Bunun daha teknik bir biçimde ifadesi bütçe denkliği ilkesine denk geliyor. Faiz dışı fazla vermeyi hedeflemek mali kural çeşitlerinden birisi. Kamu maliyesi konu olunca bir şeyin kural olarak adlandırılabilmesi için onun bir yasaya ya da açıklanmış bir karara dayandırılması gerekiyor.
Yasaya aykırılığın kendine göre bir yaptırımla sonuçlanması, açıklamış karara aykırılığın ise bir itibar kaybına yol açması söz konusu.
Türkiye son yıllarda ‘faiz dışı fazla’ hedefini mali kural olarak uyguladı. Bu hedefin Türk kamu maliyesine fazladan itibar kazandırmasının nedeni IMF ile yürütülen ortak programda yazılı olmasıydı. Yani bunu hükümet açıklamış ve uygulamış olsaydı da itibar kazandırırdı ama burada itibar sonradan gelirdi. Yani her şey uygulanıp sonuç hükümetin dediği gibi çıkınca gelirdi itibar.
Oysa IMF düzenlemesine yazılır yazılmaz bir itibar artışı söz konusu oldu. Çünkü iş, sözden çıkıp yazılı hale gelmiş ve bekçiliği de IMF’ye verilmişti. 
IMF ile yürütülen ortak program 2008 yılının Mayıs ayında tamamlandı. Türkiye, bu düzenlemenin bitişinden sonra da sıkı maliye politikası uygulamasına devam etti. 2009 yılında krizle birlikte yaşanan gevşeme aynı yılın son çeyreğinde kaldırıldı ve sıkı maliye politikasına geri dönüldü.
Buna karşılık eski usul popülizme geri dönüşü önlemek için yeni bir mali kural geliştirmek gerekiyordu. IMF programı varken harcamacı bakanlara, ya da seçim çevresi için ödenek isteyen milletvekillerine “IMF anlaşması var ona aykırı iş yapamayız” deniyordu. Yani IMF’nin çıpa olarak kullanılması aslında bu anlama geliyordu. IMF ile program bitince bu kez mali kural çıpa görevi görecekti.
Bu kez de harcamaları artırmak isteyenlere karşı ekonomi yönetimi “Mali kurala aykırı iş yapamayız” diyecek ve harcama talepleri frenlenecekti.
Türk usulü mali kural uzun vadeli büyüme hızının yüzde 5 ve ideal bütçe açığının yüzde 1 olması gerektiğini esas alarak dizayn edildi.
Bu çerçevede denklemde öngörülen katsayılar ile önceki yılın büyüme hızı ve bütçe açığı denklemde yerine konduğunda kamu açığında gelecek yıl GSYH’nın ne kadarı bir uyarlama yapılması gerektiği ortaya çıkıyor. Örneğin 2010 yılında bütçe açığının yüzde 3.5 ve büyüme hızının yüzde 5.5 olacağı varsayımıyla 2011 yılı için uyarlama oranı binde 7 çıkıyor. Bu durumda 2011 yılında kamu açığında binde 7 oranında bir düşüş yapılması için önlem alınması gerekiyor.
Özetle söylemem gerekirse mali kural yürürlüğe girerse 2011 yılında kamu açığını yüzde 0.7 oranında düşürmek gerekecek. Bunu yapmanın yolu bakanlıkların ve milletvekillerinin harcama artırıcı tekliflerini kabul etmemekten geçiyor. Oysa 2011 seçim yılı. Mali kural mı önemli seçim mi? Hükümetin tercihini ekim ayında göreceğiz. 
Hükümet, 2010 yılında mali kural ile ilgili düzenlemeleri yapacağına, bunları kamuoyuna açıklayacağına ve yıl içinde bu kuralı yasalaştıracağına, 2011 bütçesini de bu kurala göre yapacağına söz verdi. Mali kuralın denklemi ve katsayılar zamanında açıklandı.
Yasa tasarısı TBMM’ye sevk edildi. İşte tam o aşamada önce bazı kurumların mali kuralın kapsamı dışına çıkarıldığını, ardından da kuralın yasalaşmasının yeni yasama yılına ertelendiğini öğrendik. Ekim ayında bütçeyle birlikte ertelemenin hangi süreyi kapsayacağını öğrenmiş olacağız. Eğer 2011 yılı bütçesi mali kurala göre yapılmazsa anlayacağız ki seçim yaklaştıkça öncelikler de değişmeye başlamış.  
Bu tür önlemler açıklanmışsa mutlaka hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde önemli bir itibar kaybına yol açabilir. Eğer yapılamayacaksa hiç açıklamamak daha doğru olurdu.

Radikal