Meclis'in Deprem Raporu Açıklandı Tbmm
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu İdris Güllüce, 'Hemen hemen tüm illerin sorununun yasal olmayan yapılaşma' olduğunu ifade ederek, 'Bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şarttır' dedi.
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu İdris Güllüce, 'Hemen hemen tüm illerin sorununun yasal olmayan yapılaşma' olduğunu ifade ederek, 'Bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şarttır' dedi.
Deprem Araştırma Komisyonunun Raporu tamamlanarak Meclis Başkanlığına sunuldu.
Raporla ilgili basın toplantısı düzenleyen Güllüce, başta kamu kurumları, belediyeler, üniversiteler ve meslek odalar olmak üzere ilgili 53 birim ve yüzden fazla kişinin komisyona bilgi aktardığını; İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve Bursa illeri ziyaret edildiğini söyledi.
Türkiye'nin sahip olduğu jeolojik, jeomorfolojik yapısının yanı sıra iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kaldığını anlatan Güllüce, 'Ülke topraklarımızın yüzde 96'sı deprem kuşağındadır ve bunun da yüzde 66'lık bölümü 1. ve 2. derece deprem bölgesidir. Dolayısıyla deprem tehlikesi sadece nüfusu 1 milyonun üzerinde olan 11 büyük ilimizi tehdit etmekle kalmıyor, bu bölgeler aynı zamanda ülke nüfusumuzun yüzde 70'ini ve kurulu büyük sanayi tesis potansiyelimizin de yüzde 75'ini barındırdığı için çok büyük önem arz ediyor' diye konuştu.
Raporda, 11 büyük şehrin durumuna dikkat çektiklerini, ancak deprem gerçeğinin Türkiye'nin bir yaşam tarzı oluşturması çerçevesinden konuya bakılmasını istediklerini anlatan Güllüce, şunları kaydetti:
'Büyük kentlerimiz başta olmak üzere, hemen hemen tüm illerimizin sorunu yasal olmayan yapılaşmadır. Bu yapıların depreme karşı güçlendirilmesi, yasal olmadığı için mümkün değildir. Ancak bir şekilde mutlaka güçlendirilmeleri gerekmektedir. Özellikle bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şarttır. Bunun için belediyelerden bağımsız bir şekilde üniversitelerimiz, müşavirlik firmaları ile birlikte yapılarda incelemeler yaparak gerekli tespit ve projelendirmeleri hazırlayarak, doğrudan yapı sahiplerinin bu tespitler doğrultusunda binalarını güçlendirmeleri şeklinde bir yol izlenebilir.
Ayrıca, gerek ilgili meslek odaları, gerek yerel yönetimler ve gerekse de üniversitelerimizin ortak görüşü yapı denetim yasası ve sisteminin yeterli olmadığıdır. Bu yasa ve denetim sistemi tekrar değerlendirilerek yeniden düzenlenmelidir.'
-YAPI KANUNU-
Kısa adı DASK olan Doğal Afet Sigortaları Kurumunun ve afet sigortası sisteminin tekrar ele alınarak, daha işlevli ve daha çok kapsayıcı hale getirilmesine ihtiyaç olduğunu belirten Güllüce, 'Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de depremin önceden tahmin edilmesine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu konu ile ilgili çalışan bilim insanlarımız, konunun önemi ve halkta oluşturacağı ilgi nedeniyle daha dikkatli davranmalıdırlar' dedi.
Afetlere ve özellikle depreme karşı hazırlıklı olma konusunda kurumsal yapılanma çerçevesinde, her kurum ve kuruluşun depremle olan ilişkisin tespit edilmesi gerektiğini dile getiren Güllüce, 'Ülkemizdeki her tür yapının afete duyarlı olmasını sağlayacak kuralların eksikliği veya kurumsal dağınıklığın yarattığı belirsizlikler düşünüldüğünde, İmar Kanunu hükümlerini zedelemeden yapı konusundaki boşlukları dolduran ve tanımsal anlamda bir yapı sistematiği getiren Yapı Kanunu'na ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca mevcut Yapı Denetimi Kanunu da tekrar ele alınarak yeniden yapılandırılmalıdır.'
14.07.2010 17:03:53
Deprem Araştırma Komisyonunun Raporu tamamlanarak Meclis Başkanlığına sunuldu.
Raporla ilgili basın toplantısı düzenleyen Güllüce, başta kamu kurumları, belediyeler, üniversiteler ve meslek odalar olmak üzere ilgili 53 birim ve yüzden fazla kişinin komisyona bilgi aktardığını; İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve Bursa illeri ziyaret edildiğini söyledi.
Türkiye'nin sahip olduğu jeolojik, jeomorfolojik yapısının yanı sıra iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kaldığını anlatan Güllüce, 'Ülke topraklarımızın yüzde 96'sı deprem kuşağındadır ve bunun da yüzde 66'lık bölümü 1. ve 2. derece deprem bölgesidir. Dolayısıyla deprem tehlikesi sadece nüfusu 1 milyonun üzerinde olan 11 büyük ilimizi tehdit etmekle kalmıyor, bu bölgeler aynı zamanda ülke nüfusumuzun yüzde 70'ini ve kurulu büyük sanayi tesis potansiyelimizin de yüzde 75'ini barındırdığı için çok büyük önem arz ediyor' diye konuştu.
Raporda, 11 büyük şehrin durumuna dikkat çektiklerini, ancak deprem gerçeğinin Türkiye'nin bir yaşam tarzı oluşturması çerçevesinden konuya bakılmasını istediklerini anlatan Güllüce, şunları kaydetti:
'Büyük kentlerimiz başta olmak üzere, hemen hemen tüm illerimizin sorunu yasal olmayan yapılaşmadır. Bu yapıların depreme karşı güçlendirilmesi, yasal olmadığı için mümkün değildir. Ancak bir şekilde mutlaka güçlendirilmeleri gerekmektedir. Özellikle bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şarttır. Bunun için belediyelerden bağımsız bir şekilde üniversitelerimiz, müşavirlik firmaları ile birlikte yapılarda incelemeler yaparak gerekli tespit ve projelendirmeleri hazırlayarak, doğrudan yapı sahiplerinin bu tespitler doğrultusunda binalarını güçlendirmeleri şeklinde bir yol izlenebilir.
Ayrıca, gerek ilgili meslek odaları, gerek yerel yönetimler ve gerekse de üniversitelerimizin ortak görüşü yapı denetim yasası ve sisteminin yeterli olmadığıdır. Bu yasa ve denetim sistemi tekrar değerlendirilerek yeniden düzenlenmelidir.'
-YAPI KANUNU-
Kısa adı DASK olan Doğal Afet Sigortaları Kurumunun ve afet sigortası sisteminin tekrar ele alınarak, daha işlevli ve daha çok kapsayıcı hale getirilmesine ihtiyaç olduğunu belirten Güllüce, 'Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de depremin önceden tahmin edilmesine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu konu ile ilgili çalışan bilim insanlarımız, konunun önemi ve halkta oluşturacağı ilgi nedeniyle daha dikkatli davranmalıdırlar' dedi.
Afetlere ve özellikle depreme karşı hazırlıklı olma konusunda kurumsal yapılanma çerçevesinde, her kurum ve kuruluşun depremle olan ilişkisin tespit edilmesi gerektiğini dile getiren Güllüce, 'Ülkemizdeki her tür yapının afete duyarlı olmasını sağlayacak kuralların eksikliği veya kurumsal dağınıklığın yarattığı belirsizlikler düşünüldüğünde, İmar Kanunu hükümlerini zedelemeden yapı konusundaki boşlukları dolduran ve tanımsal anlamda bir yapı sistematiği getiren Yapı Kanunu'na ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca mevcut Yapı Denetimi Kanunu da tekrar ele alınarak yeniden yapılandırılmalıdır.'
14.07.2010 17:03:53