Türkiye'nin Meyve Haritası!
AA. Tarih boyunca bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış Anadolu toprakları, doğal güzelliklerinin yanı sıra meyve çeşitliliğiyle de adından söz ettiriyor. Ülkenin dört bir köşesinde dallarından toplanan taze meyveler gerek yurt içi, gerekse yurt dışına pazarlanıyor. Peki hangi illerimizin hangi meyveleri öne çıkıyor? Lütfen siz de yapacağınız
Verimli toprakları ve ılıman iklime sahip olması sayesinde Antalya’nın Gazipaşa ilçesi çok sayıda meyvenin yetiştiği bir yerleşim birimi. Küçük ve kokulu muzuyla tanınan Gazipaşa’da, tropikal ülkelerde yetişen avokado, papaya, pepino ve Şili kirazını da bulmak mümkün. Sahilden başlayıp Toros Dağları’nın eteklerine kadarki dar ama verimli topraklarda 12 bin dekar alanda muz yetiştiriliyor. Yıllık muz rekoltesinin 45 bin ton olduğu ilçede, yaklaşık 15 yıldır da tropikal meyveler üretiliyor.
Son yıllarda çilek üretimine de başlanan Gazipaşa’da, 10 bin dekar alanda yılda 40 bin ton ürün alınıyor. Kiraza yönelen üreticinin yüzü ise 600 rakımlı köylerde Mayıs ayı başında, 1600 rakımlı yaylalarda ise Ağustos sonuna kadar devam eden hasatla gülüyor.
Alternatif ürün arayışları süren ilçede bodur elmacılık da hızla gelişiyor. Üç yıl önce kurulan bodur elma bahçelerinin gelecek vaat ettiği meyve cenneti ilçede, evlerin bahçesinde dut ağaçları, uzun sıcak yaz gecelerinin geçirildiği çatılarda ise halkın ”Çatı bağı” dediği asmaların üzümü, hane halkının meyve ihtiyacını karşılıyor. Bu bereketli iki ürün, evin ihtiyaçları karşılanıp konuklara ikram edildikten sonra hasadı da yapılıp pazara çıkartılıyor.
Antalya’da tatilini geçirenler, turizme yeni açılmaya başlayan Gazipaşa’ya kadar uzanamayacak olsalar bile şehrin her semtinde hemen her gün kurulan semt pazarlarında bu meyveleri bulabiliyor.
TARIMA MERAKLI BERBERİN ULUBORLU’YA ARMAĞANI
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan ve bir dönem Mordiaum (Ayvalar Ülkesi) olarak anılan Isparta’nın Uluborlu ilçesi, artık kirazıyla tanınıyor.
1960'lı yıllarda o dönemde berberlik yapan Ali Tuna’nın diktiği fidan sayesinde kirazla tanışan Uluborlu’da yetiştirilen ürünler Avrupa ve Rusya’ya ihraç ediyor. Haziran ayının ortalarından Temmuz ayının ortalarına kadar toplanan kirazlar, ilçede oluşturulan kiraz borsasında fiyatlandırılarak, İngiltere, Almanya ve Rusya’ya gönderiliyor.
Kiraz üreticisi ve ihracatçısı da olan Belediye Başkanı Mehmet Ünverdi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçede 22 bin dönümlük toprağın 13-14 bin dönümlük bölümünde kiraz üretildiğini bildirdi. 1970'li yıllardan beri Avrupa’ya ihraç edilen kirazın, en önemli alıcılarının İngiltere ve Almanya iken, bugün birinci sıraya Rusya’nın oturduğunu kaydeden Ünverdi, yıllık ihracatı 7-8 bin tonu bulan kirazın geçen yıl yüzde 48'inin Rusya’ya ihraç edildiğini söyledi.
İhraç edilen kirazın kalibresinin çeşitli boyda yuvarlak delikler bulunan gereçle ölçüldüğünü ifade eden Ünverdi, 28 kalibre ile üstü ürünlerin ihraç edildiğini, bunun altında kalan ürünlerin ise iç piyasaya verildiğini kaydetti. Ünverdi, ”Gerçek Uluborlu kirazı yemek isterseniz buraya gelip üreticiye konuk olacaksınız. Kiraz tokluğuna da hasada yardım edersiniz” dedi.
ADANA’DA KARPUZ KEYFİ
Türkiye karpuz üretiminin önemli bir bölümünü karşılamasının yanı sıra erkenci turfanda karpuzun yetiştiği bir ilimiz Adana...
Önceki yıllarda ”kabak aşısı” nedeniyle pazarlama sorunları yaşanan karpuzda, bu yıl bu yöntemin kısmen terk edilmesi, hem üreticiyi, hem de tüketiciyi sevindirdi.
Tırnakla hafifçe kabuğu kazındığında yeşil kısmı kolayca çıkan, şekli simetrik olan ve toprakla teması bulunan kısmının rengi açık sarı olanlar tercih edilmeli.
Bunun yanı sıra eğer ”kesmece” karpuz alınacaksa, içinin renginin parlak kırmızı, çekirdeklerinin de küçük, koyu kahverengi veya siyah renkte olmasına dikkat edilmesi isteniyor.
HATAY’DA KAVUN VE KİRAZ
Akdeniz Bölgesinin en uç noktasında yer alan Hatay’da iklim özellikleri ve verimli toprakları sayesinde birçok ürünün yetiştiriciliği yapılıyor.
Sanayi ürünlerinin yanı sıra portakal, kayısı, mandalina, üzüm, erik, kavun gibi meyve çeşitleri de Hatay’da yoğun olarak yetiştirilen ürünler arasında bulunuyor.
Bölgede 178 bin 698 dekarlık yetiştirme alanı ve 13 milyon 594 bin 390 ağaç sayısıyla portakal, limon, mandalina, turunç gibi narenciye ürünleri ilk sırada yer alıyor.
Kırıkhan ilçesinde 15 bin 700 dekar alanda yetiştirilen tadı ve güzel kokusuyla yaz aylarında sofraları süsleyen kavunun hasadına başlandı.
İçinde bol miktarda su barındırmasının yanında A ve C vitaminlerince de zengin bir ürün olan kavun, vücudu serinletici özelliğiyle, yaz mevsiminde yenilecek meyveler arasında yer alıyor.
İlçede yetiştiriciliği yapılan kavunun, büyük çoğunluğu iç piyasada tüketilirken, ihracatı da yapılıyor.
Bölgede 7 bin 711 dekarlık alanda yetiştiriciliği yapılan ve yaklaşık 179 bin 767 ağacın bulunduğu kayısı da, yaz mevsiminde en çok yenilen meyvelerin başında geliyor.
Geçen yıl ağaç başına 41 kilo verimi olan ve 7 bin 434 ton ürün alınan kayısı, lezzeti ve kokusuyla en çok tüketilen meyveler arasında bulunuyor.
Kavun ve kayısının yanı sıra bölgede 13 bin 863 dekarlık alanda yetiştirilen erik de yaz aylarının vazgeçilmez meyveleri arasında yerini koruyor.
ANAMUR’DA ARMUT, MUT’TA KAYISI
Tarihi dokusu ve her geçen gün turizm pastasından daha fazla pay almaya başlayan, ”Güneyin incisi” olarak nitelendirilen Mersin, tarımsal üretimiyle de meyve tabaklarını süslemeyi başaran nadir illerden.
321 kilometrelik kesintisiz sahil bandı ve tarihi dokusuyla her geçen gün gündemde daha fazla yer almaya başlayan Mersin, tarımsal üretimiyle de göz dolduruyor. Türkiye’nin güneydeki en uç noktası olma özelliğine sahip kent merkezine 223 kilometre uzaklıktaki Anamur ilçesi de, bu üretim merkezlerinden sadece biri.
Muzu ile ülke geneline nam salan bu ilçede, şu mevsimlerde bol ve ucuza muz bulmak mümkün. Kokusu ve lezzetiyle farkını hissettiren Anamur muzu, kilogramı 2 TL’den alıcı buluyor.
Türkiye’nin muz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan Anamur, ihracattan çok Türk sofralarını süslüyor. Toros Dağları’ndaki Mut ilçesinde yetiştirilen ve iri, dolgun kayısı ise, meyve tabaklarının erkenci misafiri. Türkiye’nin sofralık kayısı ihracatının yüzde 90'ını karşılayan Mut’ta kilogramı 2-3 TL’den kayısı bulunabilir. Mut kayısısının erkenci ürün olması, üretici kadar ihracatçıyı da sevindiriyor. Öyle ki, iç piyasada Ankara, İstanbul, İzmir ve Konya başta olmak üzere bir çok büyük kente gönderilen Mut kayısısı, ihracatta da Rusya, Almanya, İtalya ve Belçika’dan büyük talep görüyor.
53 bin 520 dekarlık alanda yetiştirilen kayısının rekoltesi ise yıllık ortalama 40 bin ton. Geçen yılın 1 Ocak-30 Haziran tarihlerinde 11 bin ton 71 kilogramlık ihracat gerçekleştiren ilçe, bu ihracattan 15 milyon 691 bin dolarlık ihracat geliri elde edildi. Yani kayısı, Mut için önemli bir gelir kapısı.
Öte yandan, kentin doğusunda bulunan Tarsus ilçesindeki üzüm ise farklı bir damak tadı sunuyor. İnce kabuğu ve şeker oranının yüksek olmasıyla bilinen ”Tarsus beyazı”nın kilogramı 1 TL’den alıcı bulurken, raf ömrünün kısa olması nedeniyle ihracatta değerlendirilemiyor.
Özellikle Çukurova yöresinde adından söz ettiren Tarsus üzümünün bu yılki rekoltesi ise 400 bin ton olarak öngörülüyor.
EGE BÖLGESİ’NDE MEYVE ZENGİNLİĞİ
İklim açısından Türkiye’nin ”şanslı” bölgelerinin başında gelen, verimli topraklara sahip Ege Bölgesi’nde geniş yelpazede, hemen her çeşit meyve yetişiyor. İçlerinde en çok öne çıkanlar ise dünyaca ünlü sultaniye üzümü, Kırkağaç kavunu, zeytin, incir, kiraz, karadut, şeftali, satsuma mandalina, erik, çilek, fıstık ve her ne kadar reklamı iyi yapılamasa da kestane.
Ege’nin hangi kentine giderseniz, semt pazarlarına uğradığınızda tezgahları renklendiren bu zenginliği görmek, üstelik dalından yeni koparılmış, taptaze meyveleri çok ucuza almak mümkün.
Birçok hastalığa neden olan ve hücrelere zarar veren radikallere karşı savaşan antioksidanlar en çok meyvelerde bulunuyor. Meyveler, A, C ve E vitaminleri başta olmak üzere çok sayıda vitaminin yanı sıra provitamin-A ve selenyum gibi antioksidanlar da içeriyor.
İşte Ege’nin uçsuz bucaksız bahçelerinden sofralarımıza uzanan meyvelerin belli başlıları:
BEREKETİ SİMGELEYEN ÜZÜM
Üzüm, antik çağlarda Hitit ve Frigya tanrıçası Kybele’nin göğüsleriyle özdeşleşerek, Anadolu topraklarında bereketi simgelemiş.
Tüm meyveler içinde en geniş spektrumlu antioksidan olarak gösterilen üzüm, içerdiği bol miktardaki potasyum, demir, A, B ve C vitaminleriyle daha dinç ve daha enerjik hissetmeye yardımcı oluyor.
Yaş ve kurutulmuş biçimde tüketilen üzüm, sirke, pekmez ve çeşitli alkollü içeceklerin üretiminde başrol oynayan, yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biri.
Önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturan üzüm, ”Ege Sultani Üzümü” adıyla coğrafi işaret almış nadir meyvelerden. Dünya bağcılığında önemli bir yeri olan Türkiye, sultani kuru üzüm üretiminde dünyada ikinci sırada yer alıyor ve dünya piyasalarında da çekirdeksiz kuru üzüm ticaretiyle tanınıyor. Ege Bölgesinde üzüm, kurutmalık, sofralık ve şaraplık olarak üretiliyor. Afyonkarahisar, Denizli ve İzmir’de yeni şarap üretim tesisleri kuruluyor, bölge bu alanda ”marka” olma yolunda ilerliyor.
Özellikle Manisa ile özdeşleşen ”Sultaniye üzümü”, kabuğunun inceliği, güzel rengi, şeker oranının yüksekliği ile üstün kalitede sayılıyor ve bu özelliğiyle geniş pazara sahip. Yetiştirilen üzümlerden şıra, pestil, pekmez, sirke ve şarap da üretiliyor.
AFRODİZYAK MEYVE: İNCİR
”Tanrıların kutsadığı mucize meyve” olarak tanıtılan incir, Türkiye’de en çok Aydın ve çevresinde yetişiyor. Ege Bölgesi’nin simgesi haline gelen incir, 1 kilogramında 2 bin 900 kalori içeriyor. Yüksek kalorisi sayesinde E ve B vitamini üreterek kana çok hızlı geçen, bunun sonucunda da vücut ısısını kısa sürede yükselten incir, ”afrodizyak” özelliğiyle de biliniyor.
Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besin olarak gösterilen bu meyvenin kurusu, yüksek demir ve potasyum içeriyor. İçerdiği bazı asitler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği taşıyor.
Ege Bölgesinin en meşhur inciri için İzmir-Aydın arasında rekabet yaşansa da, Tire, Akyurt, Başköy inciri coğrafi işareti almış.
PADİŞAH ABDULHAMİT’E KIRKAĞAÇ KAVUNU
Orta Asya’dan 1300'lerin sonu, 1400'lerin başında tohumu getirtilerek, Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde toprakla buluşturulan Kırkağaç kavunu, coğrafi işaret alarak tescillenen ürünlerden biri daha. Yani artık Kırkağaç kavunu, bu marka altında satılacak.
Çeşitli kaynaklara göre, Kırkağaç’tan her hafta Osmanlı Padişahı Abdülhamit’e 2 sandık kavun gidermiş. Kırkağaç kavununun meşhur olmasında uzun zaman dayanabilmesi, lifinin az, aromasının ”muhteşem olması” gibi haklı sebepler var. İbni Sina ve Davudi Antaki gibi eski hekimler bu meyveyi övmüş ve faydalarını eserlerinde anlatmışlar.
Kırkağaç’ta 10 bin dekara yakın alanda 20-25 bin ton arasında depolanacak kavun üretiliyor. Ancak depolama işlemi önemli. Zira Eylül ayından itibaren başlanan depolamada, kavunun toprakla temas etmemesi, hatta duvara bile temas etmemesi gerekiyor. Kavunlar depolama sırasında kuru ağaca sarılarak asılıyor. Bu şekilde Kırkağaç kavunu mart ayı sonuna kadar besin değerinden hiçbir kayba uğramadan saklanabiliyor.
Bol miktarda A, B ve C vitamini, potasyum, çinko ve iyot içeren, sinirleri yatıştıran, kanı temizleyen ve kolay uyku sağlayan kavun, damar tıkanıklığı, kansızlık için de öneriliyor. Ancak şeker oranı fazla olduğu için ölçüyü kaçırmadan tüketmek gerekiyor.
Cildi tazeleyen, canlılık ve güzellik kazandıran kavun, meyve salataları, pasta ve tartoletlerde bol bol kullanılıyor.
KEMALPAŞA’NIN KİRAZI
Türkiye’nin önde gelen kiraz ihracat merkezlerinden biri İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde büyük çaptakiüreticilerin hemen hepsi ”İyi Tarım Uygulamaları” ve ”Eurepgap” sertifikasına sahip. Kalan çiftçiler de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni uygulamaya koyduğu ”Üretici Kayıt Defteri” esasıyla üretim yapıyor. Bu sayede ilaç kalıntısı sorunu Kemalpaşa’da üretilen kirazlarda yaşanmıyor.
Bu yıl bol miktarda ve kaliteli rekolte elde edilen kiraz, B ve C vitaminleri, magnezyum ve kalsiyum açısından zengin bir meyve. Antioksidan etkisiyle bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kanı sulandırıyor, tüm kanser türlerine karşı direnç sağlıyor.
SULTANHİSAR’IN ÇİLEĞİ
Havaların ısınmasıyla tezgahlardaki yerini alan ”baharın müjdecisi” çileğin dünyada 600 farklı çeşidi biliniyor. Türkiye’nin en kaliteli çileklerinin yetiştiği Aydın’ın Sultanhisar ilçesi, ürünü iç pazarın yanı sıra Rusya, Moldova, Romanya, Irak ve İran’a ihraç ediyor.
Türkiye’nin önemli çilek üretim merkezleri arasındaki Aydın’da 5 bin dönüm alanda çilek ekimi yapılıyor. İç piyasada İstanbul, Ankara, Bursa, Adapazarı gibi illerden tüccarlar, bölgede yetiştirilen çileğe alıcı oluyor. Sultanhisar çileği, bekleme ömrünün uzun oluşuyla tanınıyor.
Mineral ve vitaminler bakımından oldukça zengin bir meyve olan çilekte, potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, A ve C vitaminleri bulunuyor. Çilek, ciltteki sivilce ve aknelere iyi geliyor, kansere karşı koruyucu ve kanserin ilerlemesini önleyici özellikler de içeriyor.
EGE KIYILARINDA ŞEFTALİ
Ege’nin kıyı kesimlerinde yaygın olarak yetiştirilen bu meyvenin dünyaya Çin’den yayıldığı düşünülüyor. Uzun yaşam ve ölümsüzlük sembolü olarak Çin sanatında çömlek ve porselen dekorasyonlarında da kullanılan şeftali, Avrupa’ya İspanyollar tarafından getirilmiş.
Vitamin ve protein ambarı olan şeftaliyi alırken özellikle hoş kokulu olmasına dikkat etmek gerekiyor. Eğer olgun şeftali alınacaksa hemen tüketmeli. Olgunlaşmamış şeftaliler ise evde oda sıcaklığında bir kese kağıdı içinde 2-3 gün bekletilerek olgunlaşmaları sağlanabiliyor.
Ağız kokusunu alan, kanı temizleyen şeftali, öksürüğü de hafifletiyor.
CAN ERİK BAHARI MÜJDELİYOR
İklim açısından çok şanslı bir ülke olan Türkiye’de ilkbahardan yaz sonuna kadar çeşit çeşit erik bulmak mümkün. Bunlardan en tanınmış çeşitleri ”can”, ”papaz”, ”mürdüm” ve ”tatlı üryani” erikleri. Bu türlerin hepsi Ege Bölgesinde yetiştiriliyor.
Eriğin bağırsak faaliyetini artırıcı etkisi var. Ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyve olduğu biliniyor. Karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastalıkları ile sindirim rahatsızlığı çeken ve tuzsuz diyet uygulayan kişilerce tüketilmesi öneriliyor.
TİRE’DE ”KALİFORNİYA FISTIĞI”
Dünyanın en iyi Antep fıstığının yetiştirildiği Kaliforniya ile aynı enlemde bulunan Tire’de idealist bir teknisyenin dağlardaki menengiç ağaçlarını aşılamasının ardından, bugün Küçükburun köyünün tek geçim kaynağı bu ürün haline gelmiş.
Bölgede yetişen fıstığın Tire pazarına gelmediği, ürünün Tire’den toplanıp Gaziantep’te fırınlandığı ve piyasaya bu ilden sürüldüğü belirtiliyor. Tireliler, fırınlamayı kendileri yaparak, bu üründen ”hak ettikleri” parayı kazanmayı istiyor.
Tire ayrıca karadutuyla da ünlü. Tire’de yetişen karadut, burada fabrika bulunmadığı için işlenmek üzere İstanbul ve Bursa’ya gönderiliyor. Karadut, lokum, konsantre ve meyve suyu şeklinde piyasaya sunuluyor.
KESTANE DEYİNCE AKLA BURSA GELİYOR, AMA…
Her ne kadar Bursa kestane şekeriyle ünlü olsa da, Aydınlılar bu meyvenin ana vatanının kendi illeri olduğunu söylüyorlar. Aydın’ın yılda yaklaşık 15-20 bin ton ile kestane üretiminde Türkiye’de ilk sırada yer aldığı ve bölge ekonomisine büyük katkı sağladığı belirtiliyor.
Bölgede yetişen kestanenin reklamını iyi yapamadıklarından şikayet eden üreticiler, mallarının işlenebileceği, ambalajının yapılabileceği bir fabrikanın kurulması halinde Aydın kestanesinin marka olacağına inanıyorlar.
Doyurucu özelliğe sahip kestane, insanların beslenmesine katkı sağladığı gibi mideyi de güçlendiriyor.
KÜTAHYA’NIN VİŞNE VE KİRAZI
Kütahya merkezi ve ilçelerinin bu yıl ilkbahar aylarında fazla yağış almasıyla özellikle kiraz ve vişne rekoltesinde artış kaydedildi. Simav, Şaphane ve Pazarlar ilçelerinde yaygın olarak üretilen kirazın verim, rekolte ve fiyatı, bu yıl üreticileri memnun etti.
Simav’da ihracata yönelik üretilen Napolyon cinsi kiraza özellikle İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya ve Arap ülkelerinden yoğun talepler geldi. İlçeye gelerek çiftçiden ürünü dövizle alan ihracatçı firmalar, bunları ambalajlayarak yurt dışında gönderdiler. Bu ilçede üreticilerin, kirazın kilosunu yaklaşık 4 dolardan yurt dışına sattığı bildirildi.
Pazarlar’da kış ve ilkbahar dönemlerinde kaydedilen yağışlar, meyve ağaçlarında bol verim sağladı. İlçede geçen yıl kirazda 2 bin 500, vişnede 8 bin 500 ton olan rekoltenin artacağı değerlendiriliyor. Simav, Pazarlar ve Şaphane’de bu yıl yaklaşık 50 bin ton kiraz elde edilmesi bekleniyor.
Kütahya’nın bazı ilçelerinde kirazın yanı sıra diğer meyvelerin üretimine yönelik çalışmalar da yapılıyor. Simav’ın Koyunoba köyünde 30 çiftçi, yaklaşık 70 dekarda ilk kez çilek elde etti. Bu ürünler, merkezi Hatay’da bulunan firma tarafından Rusya’ya ihraç edildi.
Gediz ilçesinde armut, ayva, elma, kiraz, vişne başta olmak üzere 405 bin 200 meyve ağacı bulunuyor. Bu ağaçlardan geçen yıla oranla iki kat fazla ürün elde edilmesi planlanıyor.
Domaniç ilçesinde son yıllarda tarım arazilerinin gerektiği şekilde kullanılmaması nedeniyle çiftçiler meyveciliğe teşvik ediliyor. İlçenin bazı köylerinde üreticilerin vişne, kiraz, çilek gibi ürünlerden iyi verim aldıkları belirtiliyor.
AFYONKARAHİSAR’DA NAPOLYON KİRAZI
Dünyaca ünlü Napolyon kirazları Afyonkarahisar’ın Sultandağı bölgesinde önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor. Kendine özgü iriliği ve tadıyla dünyaca ünlü Napolyon cinsi kirazın yüzde 87’si Sultandağı’nda üretiliyor ve tamamına yakını ihraç ediliyor.
Geçtiğimiz yıl rekolte düşüklüğü nedeniyle 6 bin 200 ton ihraç edilen kirazın bu yıl yüksek rekolte sayesinde 10 bin tonun üzerinde ihraç edilmesi bekleniyor.
Sultandağı İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre, yaklaşık 20 bin dekar dikili kiraz bahçesi bulunan ilçeye her yıl ortalama 15 milyon dolar girdi sağlanıyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Rusya, ABD, Uzakdoğu ve son yıllarda Arap ülkelerine ihraç edilen Napolyon cinsi kirazın hasadı, 1 ile 1,5 ay sürüyor.
Geçtiğimiz yıl düşük rekolte nedeniyle 3.5 ile 4.7 TL’den satın alınan kiraz bu yıl 2.5 ile 3 TL’den alınıyor. Kirazın yanı sıra vişne, elma, armut, şeftali erik ve Yakasenek beldesinde yoğun olarak prima, mehtaplı, alyanak, Malatya cinsi kayısılar da üretiliyor.
Sultandağı bölgesi nüfusunun yüzde 90'ı meyve üretimiyle uğraşıyor.
MEYVELERLE AĞIZLARI TATLANDIRAN ŞEHİR KONYA
Türkiye’nin ”hububat ambarı” Konya, ürettiği meyvelerle Türkiye’nin ağzını tatlandırırken, İç Anadolu’nun verimli toprakları, sofralara birbirinden lezzetli meyveler sunuyor. İç Anadolu Bölgesi’nde bu mevsimde beyaz kiraz, çilek ve kavunun hasadı yapılıyor.
Konya’da geçen yıllara oranla yağışların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sayesinde yüksek rekolte beklentisine giren üreticilerin, hasat mevsimiyle birlikte yüzleri gülmeye başladı. Konya’da, son hasat çilekleriyle Hüyük, beyaz kirazda Türkiye üretiminin neredeyse tamamını karşılayan Ereğli, patentli kirazıyla Akşehir öne çıkıyor.
Konya’nın kiraz merkezi konumunda olan ve yıllık 10-12 bin ton üretim kapasitesine sahip Akşehir’de, hasat dönemiyle birlikte ortaya çıkan tablo, üreticinin memnuniyetini artırdı.
İlçeye bağlı Aladağ’da kiraz hasadı tamamlanırken, çiçeklerin geç açtığı Akşehir merkezde ise hasat, 20 gün sonra başlayacak. Ancak üreticiler Aladağ’daki verimden hareketle bu yıl rekoltenin 6 bin tonu da aşabileceğini dile getiriyorlar.
Atakent, Gölçayır, Değirmenköy, Yeniköy, Saray, Ulupınar, Engili, Gedil, Ilıcak ve Çakıllar gibi belde ve köylerde temel geçim kaynağı olan Akşehir kirazı, iriliği ve aroması sayesinde yurt dışında da ilgi görüyor.
İlçede üretilen kirazın yüzde 80'i, İngiltere, Almanya, İsveç, Hollanda, İtalya, Belçika ve Avusturya’nın da aralarında bulunduğu birçok Avrupa ülkesine gönderiliyor. Kirazdan, bu yıl 10 milyon dolar civarında ihracat girdisi sağlanması bekleniyor. Kirazın üretici fiyatı ise 4-4.5 lira arasında değişiyor.
Hasadına kısmen başlanan ve Temmuz ayının ikinci haftasından sonra tam hasada geçilecek vişne ise Akşehir’in meyvecilikteki bir diğer önemli gelir kaynağını oluşturuyor. Kirazda olduğu gibi vişne üretiminde de söz sahibi olan Akşehirli üreticiler, bu yıl 10 bin ton civarında rekolte bekliyor.
realage
Son yıllarda çilek üretimine de başlanan Gazipaşa’da, 10 bin dekar alanda yılda 40 bin ton ürün alınıyor. Kiraza yönelen üreticinin yüzü ise 600 rakımlı köylerde Mayıs ayı başında, 1600 rakımlı yaylalarda ise Ağustos sonuna kadar devam eden hasatla gülüyor.
Alternatif ürün arayışları süren ilçede bodur elmacılık da hızla gelişiyor. Üç yıl önce kurulan bodur elma bahçelerinin gelecek vaat ettiği meyve cenneti ilçede, evlerin bahçesinde dut ağaçları, uzun sıcak yaz gecelerinin geçirildiği çatılarda ise halkın ”Çatı bağı” dediği asmaların üzümü, hane halkının meyve ihtiyacını karşılıyor. Bu bereketli iki ürün, evin ihtiyaçları karşılanıp konuklara ikram edildikten sonra hasadı da yapılıp pazara çıkartılıyor.
Antalya’da tatilini geçirenler, turizme yeni açılmaya başlayan Gazipaşa’ya kadar uzanamayacak olsalar bile şehrin her semtinde hemen her gün kurulan semt pazarlarında bu meyveleri bulabiliyor.
TARIMA MERAKLI BERBERİN ULUBORLU’YA ARMAĞANI
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan ve bir dönem Mordiaum (Ayvalar Ülkesi) olarak anılan Isparta’nın Uluborlu ilçesi, artık kirazıyla tanınıyor.
1960'lı yıllarda o dönemde berberlik yapan Ali Tuna’nın diktiği fidan sayesinde kirazla tanışan Uluborlu’da yetiştirilen ürünler Avrupa ve Rusya’ya ihraç ediyor. Haziran ayının ortalarından Temmuz ayının ortalarına kadar toplanan kirazlar, ilçede oluşturulan kiraz borsasında fiyatlandırılarak, İngiltere, Almanya ve Rusya’ya gönderiliyor.
Kiraz üreticisi ve ihracatçısı da olan Belediye Başkanı Mehmet Ünverdi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçede 22 bin dönümlük toprağın 13-14 bin dönümlük bölümünde kiraz üretildiğini bildirdi. 1970'li yıllardan beri Avrupa’ya ihraç edilen kirazın, en önemli alıcılarının İngiltere ve Almanya iken, bugün birinci sıraya Rusya’nın oturduğunu kaydeden Ünverdi, yıllık ihracatı 7-8 bin tonu bulan kirazın geçen yıl yüzde 48'inin Rusya’ya ihraç edildiğini söyledi.
İhraç edilen kirazın kalibresinin çeşitli boyda yuvarlak delikler bulunan gereçle ölçüldüğünü ifade eden Ünverdi, 28 kalibre ile üstü ürünlerin ihraç edildiğini, bunun altında kalan ürünlerin ise iç piyasaya verildiğini kaydetti. Ünverdi, ”Gerçek Uluborlu kirazı yemek isterseniz buraya gelip üreticiye konuk olacaksınız. Kiraz tokluğuna da hasada yardım edersiniz” dedi.
ADANA’DA KARPUZ KEYFİ
Türkiye karpuz üretiminin önemli bir bölümünü karşılamasının yanı sıra erkenci turfanda karpuzun yetiştiği bir ilimiz Adana...
Önceki yıllarda ”kabak aşısı” nedeniyle pazarlama sorunları yaşanan karpuzda, bu yıl bu yöntemin kısmen terk edilmesi, hem üreticiyi, hem de tüketiciyi sevindirdi.
Tırnakla hafifçe kabuğu kazındığında yeşil kısmı kolayca çıkan, şekli simetrik olan ve toprakla teması bulunan kısmının rengi açık sarı olanlar tercih edilmeli.
Bunun yanı sıra eğer ”kesmece” karpuz alınacaksa, içinin renginin parlak kırmızı, çekirdeklerinin de küçük, koyu kahverengi veya siyah renkte olmasına dikkat edilmesi isteniyor.
HATAY’DA KAVUN VE KİRAZ
Akdeniz Bölgesinin en uç noktasında yer alan Hatay’da iklim özellikleri ve verimli toprakları sayesinde birçok ürünün yetiştiriciliği yapılıyor.
Sanayi ürünlerinin yanı sıra portakal, kayısı, mandalina, üzüm, erik, kavun gibi meyve çeşitleri de Hatay’da yoğun olarak yetiştirilen ürünler arasında bulunuyor.
Bölgede 178 bin 698 dekarlık yetiştirme alanı ve 13 milyon 594 bin 390 ağaç sayısıyla portakal, limon, mandalina, turunç gibi narenciye ürünleri ilk sırada yer alıyor.
Kırıkhan ilçesinde 15 bin 700 dekar alanda yetiştirilen tadı ve güzel kokusuyla yaz aylarında sofraları süsleyen kavunun hasadına başlandı.
İçinde bol miktarda su barındırmasının yanında A ve C vitaminlerince de zengin bir ürün olan kavun, vücudu serinletici özelliğiyle, yaz mevsiminde yenilecek meyveler arasında yer alıyor.
İlçede yetiştiriciliği yapılan kavunun, büyük çoğunluğu iç piyasada tüketilirken, ihracatı da yapılıyor.
Bölgede 7 bin 711 dekarlık alanda yetiştiriciliği yapılan ve yaklaşık 179 bin 767 ağacın bulunduğu kayısı da, yaz mevsiminde en çok yenilen meyvelerin başında geliyor.
Geçen yıl ağaç başına 41 kilo verimi olan ve 7 bin 434 ton ürün alınan kayısı, lezzeti ve kokusuyla en çok tüketilen meyveler arasında bulunuyor.
Kavun ve kayısının yanı sıra bölgede 13 bin 863 dekarlık alanda yetiştirilen erik de yaz aylarının vazgeçilmez meyveleri arasında yerini koruyor.
ANAMUR’DA ARMUT, MUT’TA KAYISI
Tarihi dokusu ve her geçen gün turizm pastasından daha fazla pay almaya başlayan, ”Güneyin incisi” olarak nitelendirilen Mersin, tarımsal üretimiyle de meyve tabaklarını süslemeyi başaran nadir illerden.
321 kilometrelik kesintisiz sahil bandı ve tarihi dokusuyla her geçen gün gündemde daha fazla yer almaya başlayan Mersin, tarımsal üretimiyle de göz dolduruyor. Türkiye’nin güneydeki en uç noktası olma özelliğine sahip kent merkezine 223 kilometre uzaklıktaki Anamur ilçesi de, bu üretim merkezlerinden sadece biri.
Muzu ile ülke geneline nam salan bu ilçede, şu mevsimlerde bol ve ucuza muz bulmak mümkün. Kokusu ve lezzetiyle farkını hissettiren Anamur muzu, kilogramı 2 TL’den alıcı buluyor.
Türkiye’nin muz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan Anamur, ihracattan çok Türk sofralarını süslüyor. Toros Dağları’ndaki Mut ilçesinde yetiştirilen ve iri, dolgun kayısı ise, meyve tabaklarının erkenci misafiri. Türkiye’nin sofralık kayısı ihracatının yüzde 90'ını karşılayan Mut’ta kilogramı 2-3 TL’den kayısı bulunabilir. Mut kayısısının erkenci ürün olması, üretici kadar ihracatçıyı da sevindiriyor. Öyle ki, iç piyasada Ankara, İstanbul, İzmir ve Konya başta olmak üzere bir çok büyük kente gönderilen Mut kayısısı, ihracatta da Rusya, Almanya, İtalya ve Belçika’dan büyük talep görüyor.
53 bin 520 dekarlık alanda yetiştirilen kayısının rekoltesi ise yıllık ortalama 40 bin ton. Geçen yılın 1 Ocak-30 Haziran tarihlerinde 11 bin ton 71 kilogramlık ihracat gerçekleştiren ilçe, bu ihracattan 15 milyon 691 bin dolarlık ihracat geliri elde edildi. Yani kayısı, Mut için önemli bir gelir kapısı.
Öte yandan, kentin doğusunda bulunan Tarsus ilçesindeki üzüm ise farklı bir damak tadı sunuyor. İnce kabuğu ve şeker oranının yüksek olmasıyla bilinen ”Tarsus beyazı”nın kilogramı 1 TL’den alıcı bulurken, raf ömrünün kısa olması nedeniyle ihracatta değerlendirilemiyor.
Özellikle Çukurova yöresinde adından söz ettiren Tarsus üzümünün bu yılki rekoltesi ise 400 bin ton olarak öngörülüyor.
EGE BÖLGESİ’NDE MEYVE ZENGİNLİĞİ
İklim açısından Türkiye’nin ”şanslı” bölgelerinin başında gelen, verimli topraklara sahip Ege Bölgesi’nde geniş yelpazede, hemen her çeşit meyve yetişiyor. İçlerinde en çok öne çıkanlar ise dünyaca ünlü sultaniye üzümü, Kırkağaç kavunu, zeytin, incir, kiraz, karadut, şeftali, satsuma mandalina, erik, çilek, fıstık ve her ne kadar reklamı iyi yapılamasa da kestane.
Ege’nin hangi kentine giderseniz, semt pazarlarına uğradığınızda tezgahları renklendiren bu zenginliği görmek, üstelik dalından yeni koparılmış, taptaze meyveleri çok ucuza almak mümkün.
Birçok hastalığa neden olan ve hücrelere zarar veren radikallere karşı savaşan antioksidanlar en çok meyvelerde bulunuyor. Meyveler, A, C ve E vitaminleri başta olmak üzere çok sayıda vitaminin yanı sıra provitamin-A ve selenyum gibi antioksidanlar da içeriyor.
İşte Ege’nin uçsuz bucaksız bahçelerinden sofralarımıza uzanan meyvelerin belli başlıları:
BEREKETİ SİMGELEYEN ÜZÜM
Üzüm, antik çağlarda Hitit ve Frigya tanrıçası Kybele’nin göğüsleriyle özdeşleşerek, Anadolu topraklarında bereketi simgelemiş.
Tüm meyveler içinde en geniş spektrumlu antioksidan olarak gösterilen üzüm, içerdiği bol miktardaki potasyum, demir, A, B ve C vitaminleriyle daha dinç ve daha enerjik hissetmeye yardımcı oluyor.
Yaş ve kurutulmuş biçimde tüketilen üzüm, sirke, pekmez ve çeşitli alkollü içeceklerin üretiminde başrol oynayan, yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biri.
Önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturan üzüm, ”Ege Sultani Üzümü” adıyla coğrafi işaret almış nadir meyvelerden. Dünya bağcılığında önemli bir yeri olan Türkiye, sultani kuru üzüm üretiminde dünyada ikinci sırada yer alıyor ve dünya piyasalarında da çekirdeksiz kuru üzüm ticaretiyle tanınıyor. Ege Bölgesinde üzüm, kurutmalık, sofralık ve şaraplık olarak üretiliyor. Afyonkarahisar, Denizli ve İzmir’de yeni şarap üretim tesisleri kuruluyor, bölge bu alanda ”marka” olma yolunda ilerliyor.
Özellikle Manisa ile özdeşleşen ”Sultaniye üzümü”, kabuğunun inceliği, güzel rengi, şeker oranının yüksekliği ile üstün kalitede sayılıyor ve bu özelliğiyle geniş pazara sahip. Yetiştirilen üzümlerden şıra, pestil, pekmez, sirke ve şarap da üretiliyor.
AFRODİZYAK MEYVE: İNCİR
”Tanrıların kutsadığı mucize meyve” olarak tanıtılan incir, Türkiye’de en çok Aydın ve çevresinde yetişiyor. Ege Bölgesi’nin simgesi haline gelen incir, 1 kilogramında 2 bin 900 kalori içeriyor. Yüksek kalorisi sayesinde E ve B vitamini üreterek kana çok hızlı geçen, bunun sonucunda da vücut ısısını kısa sürede yükselten incir, ”afrodizyak” özelliğiyle de biliniyor.
Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besin olarak gösterilen bu meyvenin kurusu, yüksek demir ve potasyum içeriyor. İçerdiği bazı asitler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği taşıyor.
Ege Bölgesinin en meşhur inciri için İzmir-Aydın arasında rekabet yaşansa da, Tire, Akyurt, Başköy inciri coğrafi işareti almış.
PADİŞAH ABDULHAMİT’E KIRKAĞAÇ KAVUNU
Orta Asya’dan 1300'lerin sonu, 1400'lerin başında tohumu getirtilerek, Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde toprakla buluşturulan Kırkağaç kavunu, coğrafi işaret alarak tescillenen ürünlerden biri daha. Yani artık Kırkağaç kavunu, bu marka altında satılacak.
Çeşitli kaynaklara göre, Kırkağaç’tan her hafta Osmanlı Padişahı Abdülhamit’e 2 sandık kavun gidermiş. Kırkağaç kavununun meşhur olmasında uzun zaman dayanabilmesi, lifinin az, aromasının ”muhteşem olması” gibi haklı sebepler var. İbni Sina ve Davudi Antaki gibi eski hekimler bu meyveyi övmüş ve faydalarını eserlerinde anlatmışlar.
Kırkağaç’ta 10 bin dekara yakın alanda 20-25 bin ton arasında depolanacak kavun üretiliyor. Ancak depolama işlemi önemli. Zira Eylül ayından itibaren başlanan depolamada, kavunun toprakla temas etmemesi, hatta duvara bile temas etmemesi gerekiyor. Kavunlar depolama sırasında kuru ağaca sarılarak asılıyor. Bu şekilde Kırkağaç kavunu mart ayı sonuna kadar besin değerinden hiçbir kayba uğramadan saklanabiliyor.
Bol miktarda A, B ve C vitamini, potasyum, çinko ve iyot içeren, sinirleri yatıştıran, kanı temizleyen ve kolay uyku sağlayan kavun, damar tıkanıklığı, kansızlık için de öneriliyor. Ancak şeker oranı fazla olduğu için ölçüyü kaçırmadan tüketmek gerekiyor.
Cildi tazeleyen, canlılık ve güzellik kazandıran kavun, meyve salataları, pasta ve tartoletlerde bol bol kullanılıyor.
KEMALPAŞA’NIN KİRAZI
Türkiye’nin önde gelen kiraz ihracat merkezlerinden biri İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde büyük çaptakiüreticilerin hemen hepsi ”İyi Tarım Uygulamaları” ve ”Eurepgap” sertifikasına sahip. Kalan çiftçiler de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni uygulamaya koyduğu ”Üretici Kayıt Defteri” esasıyla üretim yapıyor. Bu sayede ilaç kalıntısı sorunu Kemalpaşa’da üretilen kirazlarda yaşanmıyor.
Bu yıl bol miktarda ve kaliteli rekolte elde edilen kiraz, B ve C vitaminleri, magnezyum ve kalsiyum açısından zengin bir meyve. Antioksidan etkisiyle bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kanı sulandırıyor, tüm kanser türlerine karşı direnç sağlıyor.
SULTANHİSAR’IN ÇİLEĞİ
Havaların ısınmasıyla tezgahlardaki yerini alan ”baharın müjdecisi” çileğin dünyada 600 farklı çeşidi biliniyor. Türkiye’nin en kaliteli çileklerinin yetiştiği Aydın’ın Sultanhisar ilçesi, ürünü iç pazarın yanı sıra Rusya, Moldova, Romanya, Irak ve İran’a ihraç ediyor.
Türkiye’nin önemli çilek üretim merkezleri arasındaki Aydın’da 5 bin dönüm alanda çilek ekimi yapılıyor. İç piyasada İstanbul, Ankara, Bursa, Adapazarı gibi illerden tüccarlar, bölgede yetiştirilen çileğe alıcı oluyor. Sultanhisar çileği, bekleme ömrünün uzun oluşuyla tanınıyor.
Mineral ve vitaminler bakımından oldukça zengin bir meyve olan çilekte, potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, A ve C vitaminleri bulunuyor. Çilek, ciltteki sivilce ve aknelere iyi geliyor, kansere karşı koruyucu ve kanserin ilerlemesini önleyici özellikler de içeriyor.
EGE KIYILARINDA ŞEFTALİ
Ege’nin kıyı kesimlerinde yaygın olarak yetiştirilen bu meyvenin dünyaya Çin’den yayıldığı düşünülüyor. Uzun yaşam ve ölümsüzlük sembolü olarak Çin sanatında çömlek ve porselen dekorasyonlarında da kullanılan şeftali, Avrupa’ya İspanyollar tarafından getirilmiş.
Vitamin ve protein ambarı olan şeftaliyi alırken özellikle hoş kokulu olmasına dikkat etmek gerekiyor. Eğer olgun şeftali alınacaksa hemen tüketmeli. Olgunlaşmamış şeftaliler ise evde oda sıcaklığında bir kese kağıdı içinde 2-3 gün bekletilerek olgunlaşmaları sağlanabiliyor.
Ağız kokusunu alan, kanı temizleyen şeftali, öksürüğü de hafifletiyor.
CAN ERİK BAHARI MÜJDELİYOR
İklim açısından çok şanslı bir ülke olan Türkiye’de ilkbahardan yaz sonuna kadar çeşit çeşit erik bulmak mümkün. Bunlardan en tanınmış çeşitleri ”can”, ”papaz”, ”mürdüm” ve ”tatlı üryani” erikleri. Bu türlerin hepsi Ege Bölgesinde yetiştiriliyor.
Eriğin bağırsak faaliyetini artırıcı etkisi var. Ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyve olduğu biliniyor. Karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastalıkları ile sindirim rahatsızlığı çeken ve tuzsuz diyet uygulayan kişilerce tüketilmesi öneriliyor.
TİRE’DE ”KALİFORNİYA FISTIĞI”
Dünyanın en iyi Antep fıstığının yetiştirildiği Kaliforniya ile aynı enlemde bulunan Tire’de idealist bir teknisyenin dağlardaki menengiç ağaçlarını aşılamasının ardından, bugün Küçükburun köyünün tek geçim kaynağı bu ürün haline gelmiş.
Bölgede yetişen fıstığın Tire pazarına gelmediği, ürünün Tire’den toplanıp Gaziantep’te fırınlandığı ve piyasaya bu ilden sürüldüğü belirtiliyor. Tireliler, fırınlamayı kendileri yaparak, bu üründen ”hak ettikleri” parayı kazanmayı istiyor.
Tire ayrıca karadutuyla da ünlü. Tire’de yetişen karadut, burada fabrika bulunmadığı için işlenmek üzere İstanbul ve Bursa’ya gönderiliyor. Karadut, lokum, konsantre ve meyve suyu şeklinde piyasaya sunuluyor.
KESTANE DEYİNCE AKLA BURSA GELİYOR, AMA…
Her ne kadar Bursa kestane şekeriyle ünlü olsa da, Aydınlılar bu meyvenin ana vatanının kendi illeri olduğunu söylüyorlar. Aydın’ın yılda yaklaşık 15-20 bin ton ile kestane üretiminde Türkiye’de ilk sırada yer aldığı ve bölge ekonomisine büyük katkı sağladığı belirtiliyor.
Bölgede yetişen kestanenin reklamını iyi yapamadıklarından şikayet eden üreticiler, mallarının işlenebileceği, ambalajının yapılabileceği bir fabrikanın kurulması halinde Aydın kestanesinin marka olacağına inanıyorlar.
Doyurucu özelliğe sahip kestane, insanların beslenmesine katkı sağladığı gibi mideyi de güçlendiriyor.
KÜTAHYA’NIN VİŞNE VE KİRAZI
Kütahya merkezi ve ilçelerinin bu yıl ilkbahar aylarında fazla yağış almasıyla özellikle kiraz ve vişne rekoltesinde artış kaydedildi. Simav, Şaphane ve Pazarlar ilçelerinde yaygın olarak üretilen kirazın verim, rekolte ve fiyatı, bu yıl üreticileri memnun etti.
Simav’da ihracata yönelik üretilen Napolyon cinsi kiraza özellikle İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya ve Arap ülkelerinden yoğun talepler geldi. İlçeye gelerek çiftçiden ürünü dövizle alan ihracatçı firmalar, bunları ambalajlayarak yurt dışında gönderdiler. Bu ilçede üreticilerin, kirazın kilosunu yaklaşık 4 dolardan yurt dışına sattığı bildirildi.
Pazarlar’da kış ve ilkbahar dönemlerinde kaydedilen yağışlar, meyve ağaçlarında bol verim sağladı. İlçede geçen yıl kirazda 2 bin 500, vişnede 8 bin 500 ton olan rekoltenin artacağı değerlendiriliyor. Simav, Pazarlar ve Şaphane’de bu yıl yaklaşık 50 bin ton kiraz elde edilmesi bekleniyor.
Kütahya’nın bazı ilçelerinde kirazın yanı sıra diğer meyvelerin üretimine yönelik çalışmalar da yapılıyor. Simav’ın Koyunoba köyünde 30 çiftçi, yaklaşık 70 dekarda ilk kez çilek elde etti. Bu ürünler, merkezi Hatay’da bulunan firma tarafından Rusya’ya ihraç edildi.
Gediz ilçesinde armut, ayva, elma, kiraz, vişne başta olmak üzere 405 bin 200 meyve ağacı bulunuyor. Bu ağaçlardan geçen yıla oranla iki kat fazla ürün elde edilmesi planlanıyor.
Domaniç ilçesinde son yıllarda tarım arazilerinin gerektiği şekilde kullanılmaması nedeniyle çiftçiler meyveciliğe teşvik ediliyor. İlçenin bazı köylerinde üreticilerin vişne, kiraz, çilek gibi ürünlerden iyi verim aldıkları belirtiliyor.
AFYONKARAHİSAR’DA NAPOLYON KİRAZI
Dünyaca ünlü Napolyon kirazları Afyonkarahisar’ın Sultandağı bölgesinde önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor. Kendine özgü iriliği ve tadıyla dünyaca ünlü Napolyon cinsi kirazın yüzde 87’si Sultandağı’nda üretiliyor ve tamamına yakını ihraç ediliyor.
Geçtiğimiz yıl rekolte düşüklüğü nedeniyle 6 bin 200 ton ihraç edilen kirazın bu yıl yüksek rekolte sayesinde 10 bin tonun üzerinde ihraç edilmesi bekleniyor.
Sultandağı İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre, yaklaşık 20 bin dekar dikili kiraz bahçesi bulunan ilçeye her yıl ortalama 15 milyon dolar girdi sağlanıyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Rusya, ABD, Uzakdoğu ve son yıllarda Arap ülkelerine ihraç edilen Napolyon cinsi kirazın hasadı, 1 ile 1,5 ay sürüyor.
Geçtiğimiz yıl düşük rekolte nedeniyle 3.5 ile 4.7 TL’den satın alınan kiraz bu yıl 2.5 ile 3 TL’den alınıyor. Kirazın yanı sıra vişne, elma, armut, şeftali erik ve Yakasenek beldesinde yoğun olarak prima, mehtaplı, alyanak, Malatya cinsi kayısılar da üretiliyor.
Sultandağı bölgesi nüfusunun yüzde 90'ı meyve üretimiyle uğraşıyor.
MEYVELERLE AĞIZLARI TATLANDIRAN ŞEHİR KONYA
Türkiye’nin ”hububat ambarı” Konya, ürettiği meyvelerle Türkiye’nin ağzını tatlandırırken, İç Anadolu’nun verimli toprakları, sofralara birbirinden lezzetli meyveler sunuyor. İç Anadolu Bölgesi’nde bu mevsimde beyaz kiraz, çilek ve kavunun hasadı yapılıyor.
Konya’da geçen yıllara oranla yağışların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sayesinde yüksek rekolte beklentisine giren üreticilerin, hasat mevsimiyle birlikte yüzleri gülmeye başladı. Konya’da, son hasat çilekleriyle Hüyük, beyaz kirazda Türkiye üretiminin neredeyse tamamını karşılayan Ereğli, patentli kirazıyla Akşehir öne çıkıyor.
Konya’nın kiraz merkezi konumunda olan ve yıllık 10-12 bin ton üretim kapasitesine sahip Akşehir’de, hasat dönemiyle birlikte ortaya çıkan tablo, üreticinin memnuniyetini artırdı.
İlçeye bağlı Aladağ’da kiraz hasadı tamamlanırken, çiçeklerin geç açtığı Akşehir merkezde ise hasat, 20 gün sonra başlayacak. Ancak üreticiler Aladağ’daki verimden hareketle bu yıl rekoltenin 6 bin tonu da aşabileceğini dile getiriyorlar.
Atakent, Gölçayır, Değirmenköy, Yeniköy, Saray, Ulupınar, Engili, Gedil, Ilıcak ve Çakıllar gibi belde ve köylerde temel geçim kaynağı olan Akşehir kirazı, iriliği ve aroması sayesinde yurt dışında da ilgi görüyor.
İlçede üretilen kirazın yüzde 80'i, İngiltere, Almanya, İsveç, Hollanda, İtalya, Belçika ve Avusturya’nın da aralarında bulunduğu birçok Avrupa ülkesine gönderiliyor. Kirazdan, bu yıl 10 milyon dolar civarında ihracat girdisi sağlanması bekleniyor. Kirazın üretici fiyatı ise 4-4.5 lira arasında değişiyor.
Hasadına kısmen başlanan ve Temmuz ayının ikinci haftasından sonra tam hasada geçilecek vişne ise Akşehir’in meyvecilikteki bir diğer önemli gelir kaynağını oluşturuyor. Kirazda olduğu gibi vişne üretiminde de söz sahibi olan Akşehirli üreticiler, bu yıl 10 bin ton civarında rekolte bekliyor.
realage