Hikmet Bila: Saldırana değil saldırtana bak

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde düzenlenen hain saldırıyı kim organize etti?

Hikmet Bila: Saldırana değil saldırtana bak
Şemdinli saldırısı sıradan bir “karakol baskını” değildir. Bugüne kadar saldırgan gruplar çeşitli karakollara ateş açmışlar, bazılarıyla çatışmaya girmişler ve ardından kaçıp gitmişlerdir.

Bu kez işin niteliği farklıdır.

Olayın bütün boyutlarının ortaya çıkması ancak resmi makamların yapacakları açıklamalarla mümkündür. Ancak dün akşam saatlerine kadar medyaya yansıyan bilgiler bu yargımızı doğrulayacak niteliktedir.

Büyük bir terörist grubu, büyük bir askeri birliğe saldırmıştır.

Şemdinli dağlarında yaşanan küçük çaplı bir çatışma değil, bir “muharebe”dir.

Aynı anda bir taburun, bir üs koruma birliğinin ve bir seyyar birliğin hedef alınmış olması olayın boyutlarını gözler önüne sermektedir. Böyle büyük bir askeri birliğe saldırmak ancak çok sayıda teröristin katılmasıyla ve ağır
silahlar kullanılmasıyla göze alınabilecek bir harekettir.

Nitekim, saldırganlar bu saldırı sırasında roketatarlar, havanlar ve otomatik tüfekler kullanmışlardır.

Dikkati çeken bir nokta da, saldırganların sadece uzaktan ateş açmakla yetinmeyip, askeri üssü ele geçirme hedefine yönelmiş olmalarıdır.

İşte bütün bunlar ve çarpışmanın beş saat sürmesi, dünkü saldırıyı daha öncekilerden farklı kılıyor.

Şimdi bir başka gerçeğin altını çizelim:

Bu saldırı ve üssü ele geçirme teşebbüsü askerin kahramanca karşı koymasıyla püskürtülmüştür. Dağlıca’da ve Aktütün’de olduğu gibi... Asker, 9’u saldırı sırasında 2’si mayın patlaması sonucu 11 şehit 16 yaralı pahasına teröristlerin üsse bayrak dikmelerine fırsat vermemiştir.

Ve bir başka gerçek:

Bu kadar büyük bir grubun bu kadar ağır silah ve mühimmatla sınırı geçip bir askeri üsse saldırması koruma ve kollama olmadan mümkün değildir. Korunup kollandıkları yer bellidir, Kuzey Irak’tır. Koruyup kollayanlar bellidir, Amerika ve onun maşası Barzani’dir. Artık bütün dünya biliyor ki, Amerikan ordusu ve Barzani’nin koruması altında PKK Kuzey Irak’ta güvenli bir şekilde üslenmiştir ve her türlü lojistik desteği sağlamaktadır. Bu destek devam ettiği sürece örgütün küçüklü-büyüklü gruplarla, istediği zaman istediği ağır silahlarla sınırı geçip saldırması işten bile değildir. Sınırın ötesindeki düşman yığınağı, koruma ve kollama altında, sınırın berisini hedef tahtası haline getirmiştir.

Kuzey Irak’taki bu üsler yok edilmedikçe saldırıların sonu da gelmeyecektir.

Bu üslerin york edilmesi de ancak iki yolla mümkündür: Ya Amerika ve Barzani’yi bunun için ikna edersiniz ki, bu yolun artık kapandığı yaşanmış ve yaşanmakta olan süreç sonucu ortaya çıkmıştır. Amerika ve Barzani, Türkiye ile oynadıklarını artık inkar bile etmiyorlar. PKK’yı kullandıklarını açıkça ve alay edercesine gösteriyorlar. Yoksa, Amerikan ordusu ve Barzani güçlerinin isterlerse, PKK’yı Kuzey Irak’ta birkaç gün içinde toplayabileceğini herkes biliyor. “Üçlü mekanizma”, “istihbarat paylaşımı” gibi saçmalıkların, bu koruma ve kollamayı kamufle ettiğini de herkes biliyor.

İkinci yol, Amerika ve Barzani’nin PKK’yı temizlemeye mecbur edilmesidir. Bu da ancak sınır dağlarının aşılıp ovalarda “güvenli bölge” oluşturulmasıyla mümkündür. Türk ordusunun bunu başaracak gücü ve birikimi vardır, soru, Türkiye’de bu çözümü hayata geçirecek siyasi iradenin olup olmadığıdır.

Hikmet Bila/ Vatan