Erdoğan'dan İsmet İnönü'ye 'Hitler' benzetmesi
Baykal'ın kendisini Hitler'e benzetmesiyle ilgili konuşan Erdoğan, İsmet İnönü'yü kast ederek yanıt verdi: Eğer illa Hitlere benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer'e özenip, kendisine 'Milli Şef' dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini
Baykal'ın kendisini Hitler'e benzetmesiyle ilgili konuşan Erdoğan, İsmet İnönü'yü kast ederek yanıt verdi: Eğer illa Hitlere benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer'e özenip, kendisine 'Milli Şef' dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler.
ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son saldırıların terörle mücadele azim ve kararlılıklarını daha da güçlendireceğini söyledi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada özetle şu konulara dikkat çekti:
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü dün tam bir bayram havasında kutladıklarına işaret eden Erdoğan, Taksim Meydanı’nın, 32 yıl aradan sonra dün yüz bini aşkın işçiyi, memuru ağırladığını söyledi. Taksim’de tarihi bir gün yaşandığını ifade eden Erdoğan, yaşanan küçük olumsuzlukları istisna tuttuğunu, bunların nereden kaynaklandığının belli olduğunu belirtti. Erdoğan, "Milletvekili arkadaşlarımız orada bizleri temsilen bulundular. Oradaki gelişmelerle ilgili kimin ne dediği bizi çok ilgilendirmiyor" dedi.
-"BAZILARI NEMALANMAK İSTİYOR"-
Erdoğan, 33 yıl aradan sonra böyle bir zemini hazırlamanın mutluluğu içerisinde olduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünün bir Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan edilmesi, tatil olarak ilan edilmesi, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Taksim Meydanı ile ilgili verilen karar, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Oradan bazıları şu anda nemalanmak istiyor, ’kopara kopara aldık’, ’şöyle yaptık, böyle yaptık...’ Kimsenin kalkıp da bu iktidardan kopara kopara aldığı bir şey yok. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Kopara kopara bu kadar alma güçleri varsa, bunlar 1977’den, iktidarımız dönemine kadar neredeydiler? Niye böyle bir şey alamadılar? ’Bunu biz temin ettik, biz hallettik’ diyenlerin de iktidarları oldu bu ülkede, niçin o zamanlar bunu çözmediler?
Bütün bu gerçekler ortada, bunu benim milletim çok iyi biliyor. Olaylara objektif, sükunet ve suhuletle yaklaşabilenler, AK Parti iktidarının, nasıl bu ülkede tereyağından kıl çeker gibi, bir takvim içerisinde sorunları çözmenin gayreti içerisinde olduğunu görür. Her şeyin zamanı var, zamanı geldikçe de birçok sorunları çözdük, yoluna koyduk, bunlardan biri de özellikle 1 Mayıs ile ilgili atınlan bu adımlardır."
-"TESADÜFÜN ESERİ DEĞİL"-
Başbakan Erdoğan, emek hareketi, sendikal harekat, çalışanlar, Türkiye ve demokrasi adına son derece umut verici bir tablo izlediklerini, bu tabloyu yaşadıklarını anlattı.
Taksim Meydanı’nda 32 yıl önce 1977’de yaşanan acı hadisenin ardından, ilk kez bu alanın resmi kutlamaya ev sahipliği yaptığına işaret eden Erdoğan, hayatını kaybedenlerin saygıyla anıldığını, yakınlarının bir nebze olsun gönül rahatlığına kavuştuğunu söyledi.
"Dün Taksim Meydanı’nda yaşanan o tarihi an, 2010 yılı 1 Mayıs’ı asla ve asla bir tesadüfün eseri değildir" diyen Erdoğan, 2010 yılı 1 Mayıs’ının mutlaka hafızalara kazınacağını, tarihte kendisine unutulmaz bir yer bulacağını dile getirdi.
Erdoğan, 1 Mayıs 2010’un, Türkiye’nin nasıl değiştiğinin, olgunlaştığının, tabularını nasıl yıktığının, statükoyu nasıl aştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının, somut bir abidesi olduğunu belirtti.
-"KİRLİ SENARYOLARIN SAHİPLERİ VE TETİKÇİLERİNE SESLENİYORUM"-
Türkiye’nin, bu manzara, bu bayram havası için tam 32 yıl beklemek zorunda kaldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, dün 32 yıl sonra bunun, nihayet gerçekleştiğini, Türkiye’nin nihayet bunu başardığını söyledi.
"Taksim’deki dostluk, kardeşlik ve dayanışma tablosu, Türkiye’nin çetelerle mücadelesinin bir eseridir aslında" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hukuk dışı örgütlenmelerle mücadelesinin bir eseridir, demokratikleşme mücadelesinin bir eseridir. Aynı tarihi tabloyu yaklaşık 1,5 ay önce Nevruz kutlamalarında gördük. 2010 yılı Nevruz kutlamaları da tıpkı 1 Mayıs gibi umutlarımızı artıran, kardeşliğimizi pekiştiren, bazı olumsuz hadiselerin dışında, dayanışmamızı yücelten bir olgunlukta cereyan etti. Türkiye, bugün artık sadece üzerindeki yüklerini, korkularını atmakla kalmıyor, bugün artık cesur bir şekilde Çorum, Kahramanmaraş, Sivas, Gazi Mahallesi olaylarını, 1 Mayıs 1977’yi, faili meçhul olayları konuşur, tartışır ve sorgular bir hale geldi.
Bu noktada şunu tüm samimiyetimle ifade etmek durumundayım; önceki gece Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde, dün Lice’de Mehmetçiğe tetik çeken zihniyet ile 1977’de Taksim’de işçinin üzerine kurşun yağdıran zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. Çorum’u, Kahramanmaraş’ı, Gazi Mahallesi’ni, Sivas’ı kana bulayan zihniyet ile Danıştayda kan döken zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. İsimler, etiketler, sıfatlar, tetikçiler farklı olabilir ama her birinin nihai, ortak amacı Türkiye’nin kardeşliğine, birlik ve bütünlüğüne, huzur ve istikrarına kast etmektir. Türkiye’nin büyümesinden, kalkınmasından, ilerlemesinden, demokratikleşmesinden rahatsızlık duyanlar, farklı kisveler altında topluma korku salmak için çirkin oyunların içine girmişlerdir. Burada kirli senaryoların sahiplerine ve tetikçilerine bir kez daha sesleniyorum: Başaramayacaksınız, hiçbir şey elde edemeyeceksiniz..."
-"KARANLIK SENARYOLAR SORGULANIYOR"-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yakın tarihte uygulamaya konulan karanlık senaryoların tamamının, bugün sorgulandığını, gün yüzüne çıktığını vurguladı.
"Belki Taksim’in 32 yıl kapalı kalmasını sağladınız ama nihayetinde Türkiye, Taksim’de işçiyle, memuruyla kucaklaşıyor" diyen Erdoğan, bütün cinayetlere, tahriklere, nifak faaliyetlerine milletin göğüs gereceğini, kendi elleriyle, kardeşliği, dayanışması, paylamasıyla aydınlık yarınları inşa edeceğini anlattı.
"Tüm Türkiye’nin, bu kirli oyunları, senaryoları görmesini, ülkenin kardeşliğine kast eden kirli odakları, herkesin çok iyi tanımasını" isteyen Erdoğan, "Başımızı öne eğmeyeceğiz arkadaşlar. Yeise, umutsuzluğa kapılmayacağız; Türkiye’nin düşmanlarını asla sevindirmeyeceğiz. Düşmana inat kardeşliğimizi yüceltecek, birlik ve bütünlüğümüzü muhafaza edecek, Allah’ın izniyle kenetlenmiş şekilde aydınlık yarınlara yürüyeceğiz. Türkiye’yi bugünlere ulaştıran, Türkiye’ye bu tarihi anları yaşatan, kelimenin tam anlamıyla tarih yazan sizleri, AK Parti hareketini bir kez daha tebrik ediyorum" diye konuştu.
Erdoğan, Anayasa değişikliğine ilişkin taslağın kamuoyuna duyurulduğu andan itibaren, kendilerine karşı ittifak halinde bir mücadele başlatıldığını ifade ederek, her türlü yola başvurduklarını, her türlü çirkin iftira ve ithamı dile gösterdiklerini söyledi.
"Tek bir alternatif bile öne sürmeden, mantıklı tek bir gerekçe dahi göstermeden değişikliğe karşı çıktıklarını" kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Şimdi soruyorum: Madem gerekçelerinizde haklısınız, neden milletvekillerinin hür iradelerine ipotek koyuyorsunuz? Madem bu taslağa ’ AK Parti Anayasası", ’Recep Tayyip Erdoğan Anayasası’ dediniz, neden vekillerin oy kulübesine gidip ’hayır’ oyu kullanmalarını engelliyorsunuz? Neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz? Kendi milletvekillerinize, kendi arkadaşlarınıza dahi neden güvenmiyor, neden güvenemiyorsunuz? İnanıyorum ki Türkiye Cumhuriyetinin demokrasi tarihinde kendi milletvekillerine, kendi arkadaşlarına inanmayan herhalde böyle bir süreç yaşanmadı. Bırak gitsin, ’Hayır’ oyu versin. Buna dahi güvenemiyorlar. Bir diğeri de bakıyorsunuz hangi oyu verip vermediğini anlamak için ’Iskartaları getir’ diyorlar. Onlar da diğer oyları istiyor. Niye? O da inanmıyor? İşi sağlama alacaklar. Anlayış, mantık bu..."
-"SİZ KAMERALARDAN ÇOK HOŞLANIRSINIZ"-
Erdoğan, ikinci tur görüşmelerle ilgili olarak şunları kaydetti:
"Şimdi bu turda, olayı çok daha farklı ele alacaksınız arkadaşlar. Daha hassas... Zarflarınızın içine iyi bakacaksınız, kulübenin içine gireceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız ve hiç göstermeye gerek yok arkadaşlar. Girin, hemen orada oy kutusunun içine oyunuzu hayırlısıyla atın. Devamlı arayış içindeler. Bakıyorsunuz, ’bunlar birbirlerinin arkasına takipçi koydular’ diyor. Ayıptır ya, ayıptır... Her şey kameraların önünde oluyor. Siz kameralardan çok hoşlanırsınız ya onlar için söylüyorum. Kameraların önünde oluyor işte. Gizli olan bir şey yok. Kim, nasıl hareket ediyor, nasıl kulübeye gidiyor, hepsi ortada. Hele hele kendi adamları zaten ortada. Oy kullanmak için kulübeye kadar giremiyorlar ama kontrol için ta kulübenin yanı başına sokuluyorlar. Bu özellikleri de var. Konuşmaya gelince rahat rahat konuşuyorlar ama oy kullanmaya gelince ’hayır kullanamazsınız’, kullanamıyorlar. Konuşanlara sesleniyorum; sadece konuşmayın, gelin oyunuzu da kullanın. ’Hayır’ diyecekseniz, ’Hayır’ deyin ama gelin kulübeye girin. Çünkü demokrasinin netice hareketi o kulübedir. Sadece kürsü değil. Kürsüyle başla, kulübede bitir. Bunu da göster."
-"AYIPTIR, AYIP..."-
Erdoğan, muhalefetin 10 günden beri sürekli yoklama istediğini, önerge verdiğini, engellemeye dönük konuşmalar yaptığını ifade ederek, "Peki bu konuşmalarda derde deva bir görüş ortaya koydunuz mu? Somut bir öneri getirdiniz mi? Muhtevaya yönelik ne söylediniz? Millete aydınlatan, bilinmeyenlere ışık tutan, yön veren, ufuk çizen ne söylediniz?" diye sordu.
"Muhalefetin matbu, bilgisayardan çıkmış aynı metni önerge olarak sürekli verdiğini" anlatan Erdoğan, "Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil aynı önerge, aynı... Ayıptır ayıp. Demokrasiyle, bu çatının ahlakıyla bunlar uyuşmaz. Biraz kendinizi yorun da maddelerle ilgili önerge verin ama dikkat edin bunların verdiği önergenin maddelerle alakası yok. Farklı şeyler. Ülkenin sorunlarıyla da alakası yok. Uydurdukları hayali şeyler var" şeklinde konuştu.
Muhalefetin, AK Parti iktidarının yaptıkları, yapmadıklarını dahi görmüş olmadıklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yalan yanlış iftiralarla, ’AK Parti iktidarı hiçbir şey yapmamış’, bunu önerge olarak veriyorlar. Bu yollar, eğitim, sağlık, bunların hepsi sizleri yalanlıyor. Millet bunları gayet güzel görüyor. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, tarım, hayvancılıkta, enerjide, toplu konutta, emniyet, adalet altyapısında neler yapıldı. Ulaşamadıkları köylere, mezralara, AK Parti iktidarı nasıl ulaştı bunları benim vatandaşım biliyor. Hangi vizyonu, üslubu alkışlanacak, hangi yapıcı eleştiriyi sergilediler sorun."
-"MUHALEFETİN İÇLER ACISI HALİ"-
Bir ülkede demokrasinin seviyesini sadece iktidarın bakış açısı, performansının belirleyemeyeceğini belirten Erdoğan, muhalefetin de vizyon, görüş ve üslup sahibi olması gerektiğini kaydetti. "Muhalefetin bu içler acısı halini görünce, Türkiye demokrasisi adına bizler üzülüyoruz" diyen Erdoğan, muhalefetin Türkçenin zengin deyim hazinesine vakıf olmadığı için zaman zaman deyimleri başka yere çektiğini söyledi.
Anadolu’nun güzel bir deyimini aktarmak istediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Abdestinden şüphesi olmayan namazından şüphe etmez. Bunlar kendi gerekçelerine kendileri inanmadıkları için arkadaşlarına da haliyle güvenemiyorlar. O kadar ki kendi ülkelerinin hukukçularına, akademisyenlerine, bilim adamlarına, Anayasa profesörlerine kıymet vermiyor. Okyanus ötesinden yani hariçten gazel okuyanların ipine sımsıkı sarılıyorlar. Bunlar milletle, milletin iradesiyle bir irtibat kuramadıkları için o irtibatı başka yerlerde, mahkeme kapılarında arıyorlar. Meclis iradesini sürekli mahkemelik hale getirmek millet iradesine tahammül edememektir. Meclisin iradesini örselemeye çalışmak, yasama yetkisini zafiyete düşürmek, demokratik bir siyasete, demokratik parlamenter sistemin en önemli unsuru olan partilere yakışır mı?"
Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın "Son derece çirkin, son derece münasebetsiz bir benzetme yaparak" kendisini Churchill’e, Hükümeti de Hitler’e benzettiğini ifade ederek, "Eğer illa Hitler’e benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine ’Milli Şef’ dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler" dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Anayasa değişikliği konusunda ana muhalefet partisinin liderinin "Cumhurbaşkanı’nın onayının ardından derhal Anayasa Mahkemesine gideriz" dediğini belirterek, "Artık Anayasa Mahkemesi, ana muhalefet mahkemesi haline geldi. Madem kendinize güveniyorsunuz, milletin hakemliğine güveniyorsunuz, niçin referandumdan korkuyorsunuz? Niçin millete gitmekten kaçınıyorsunuz?" diye sordu.
CHP’nin son olarak Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kurulmasına ilişkin kanunu da Anayasa Mahkemesine taşıdığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Açık söylüyorum; bunların terörle mücadeleye bile tahammülleri yok. Biz terörle mücadeleyi daha etkin hale getirebilmek bu konuda koordinasyon oluşturmak, terörle mücadeleyi kurumsal hafızaya kavuşturmak, güçbirliği yapmak ve tüm birikimleri değerlendirmek için adım atıyoruz. Terörle mücadelede bir lojistik destek birimi merkezi oluşsun istiyoruz. Bunu bile hazmedemiyor, mahkeme yollarına düşüyorlar. Demokrat iseniz burada gerekçeniz ne Allah aşkına? Bunun altında ne arıyorsunuz, ne karıştırıyorsunuz? Niçin bununla ilgili de rahatsızlık duydunuz?
Demokratik açılımın iki amacı var diyoruz; demokratikleşme ve ağırlıklı olarak terörün son bulmasıdır. Geneli itibariyle sorun alanlarını bu ülkede minimize etmek... Atılan bu adımın terörün son bulması ve demokratikleşme çabalarının hız kazanması açısından önemli bir koordinasyon işlevi görecektir. Bu adımdan ancak demokrasiye tahammül edemeyen, terörün son bulmasını istemeyenler rahatsız olur. Uğurlar olsun, siz mahkemeye gidersiniz biz ise millete gideriz. Farkımız bu...İşte AK Parti le CHP arasındaki fark da zaten bu..."
-BAYKAL’A YANIT-
CHP Liderinin grup toplantısında "her yolla mücadele edeceklerini" söylediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Son derece çirkin, son derece münasebetsiz bir benzetme de yaparak kendisini Churchill’e, bu ülkenin hükümetini de Hitler’e benzetiyor. Eğer illa Hitlere benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine ’Milli Şef’ dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler. Ona baksınlar.
Bir kere şunu hatırlatmakta fayda görüyorum; AK Parti seçimle, milletin oylarıyla, milletin kararıyla iktidara gelmiştir. Vakti zamanı geldiğinde millet emanetini aldığında da milletin hükmüne boynunu eğer ve kenara çekilir. Ama şahsım, CHP liderinin kendisi yerine koyduğu Churchill ile ilgili tarihi bir hususu burada dikkatlerinize sunuyorum. Winston Churchill, 1915 yılında Çanakkale’de kahraman Mehmetçiğin yüreğini, bedenini, ruhunu ortaya koyarak yaptığı vatan savunmasında tarihin asla unutmayacağı ağır bir mağlubiyet almıştır. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini çok ağır zaiyat vererek idrak eden Churchill, Mehmetçik karşısındaki bu ağır hezimet sonrasında İngiltere’de Bahriye Nazırlığından istifa etmek zorunda kaldı. Eğer CHP lideri kendisine Churchill’den örnek arıyorsa buyursun Çanakkale Savaşına baksın."
-"İSTİSNA CHP VE GENEL BAŞKANIDIR"-
Tarihin her döneminde, "her yerde başarısız olanın bedel ödediğini ve çekip gittiğini" ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun nadir istisnalarından biri CHP’dir, onun genel başkanıdır. Neredeyse 23 Nisan törenlerinde çocuğa bile koltuğunu bırakmayacak. Hani ne olur ne olmaz, bir oturursa kendisi gibi bir daha hiç kalkmaz diye düşünüyor herhalde. Allah aşkına, bir siyasi parti, iktidar hevesinden bu kadar uzak alabilir mi? Şu Anayasa sürecinde ortaya koyduğu itirazlara lütfen dikkat edin arkadaşlar. İktidar hedefi olan, iktidara gelmeyi amaç edinmiş, gaye edinmiş bir siyasi parti, asla böyle itirazlarda bulunmaz. Enteresandır, bir yandan ’Abbas yolcudur’ diyor, bir yandan ’AK Parti’nin oy oranları anketlerde düşük çıkıyor’ diyor, diğer yandan Anayasa değişikliğine, ’AK Parti kendisini kurtarmaya çalışıyor, AK Parti iktidar gücünü istismar ediyor’ diye itiraz ediyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
İktidara gelemeyeceklerine öylesine inanmışlar ki yapılan düzenlemeye ’AK Parti iktidarda’ diye karşı çıkıyorlar. Kendisine iktidara gelme hedefi, seçimde birinci olma hedefi koymayan bir anamuhalefet partisi olabilir mi? Olur, çünkü böyle bir hedef koyarlarsa biliyorlar ki ulaşamayacaklar ve koltukları sallanacak, kendilerinden de hesap sorulacak. Bunlar statükoyu korumaya aşılmışlar. Anamuhalefet rolünü de çok iyi özümsemişler. ’Aman koltuk altımdan gitmesin.’ Daha aşağıya düşmemek için mücadele ediyorlar. Yaptıkları iş bu...Bugüne kadar onlar sürekli konuştu, sürekli eleştirdi, biz ise işimize baktık. Şimdi de onlar konuşacak, biz yine işimizi yapacağız."
-"GÖRÜNEN O Kİ REFERANDUMA GİDECEK"-
Erdoğan, Anayasa değişikliğinin 2. turu nedeniyle kendilerini yine zorlu bir maraton beklediğini hatırlatarak, AK Parti olarak 2. turda da aynı dayanışma içinde, özveriyle, ağır başlılıkla nezaketle süreci devam ettireceklerini söyledi.
"Muhalefetin kışkırtmalarını, tahriklerini, nezaketsiz üslubunu milletin takdirine havale ettiklerini" ifade eden Erdoğan, halkın televizyon ekranı başında olup biteni her boyutuyla görüp izlediğini kaydetti. "Sabırla her iftiraya, her ithama, her yalana cevaplarını vereceklerini" anlatan Erdoğan, ’Biz, yine nazik bir üslup kullanacağız, ağır başlılıktan, vakardan, aklıselimden ayrılmayacağız. Görünen o ki Anayasa değişikliği referanduma gidecek ve bu konuda TBMM’nin ardından son sözü aziz milletimiz söyleyecek" dedi.
Milletvekillerini, gayretleri ve fedakarlıklarından dolayı kutlayan Erdoğan, "Ülkem ve milletim adına sizlere teşekkür ediyorum. ’Vur kazmayı dağa Ferhat, çoğu gitti azı kaldı’ diyerek Türkiye’nin aydınlık geleceğine demokratik, müreffeh geleceğine yaptığınız katkılardan dolayı sizleri kutluyorum. Allah yolumuzu açık etsin, bahtımızı açık etsin" diyerek konuşmasını tamamladı.
Radikal
ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son saldırıların terörle mücadele azim ve kararlılıklarını daha da güçlendireceğini söyledi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada özetle şu konulara dikkat çekti:
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü dün tam bir bayram havasında kutladıklarına işaret eden Erdoğan, Taksim Meydanı’nın, 32 yıl aradan sonra dün yüz bini aşkın işçiyi, memuru ağırladığını söyledi. Taksim’de tarihi bir gün yaşandığını ifade eden Erdoğan, yaşanan küçük olumsuzlukları istisna tuttuğunu, bunların nereden kaynaklandığının belli olduğunu belirtti. Erdoğan, "Milletvekili arkadaşlarımız orada bizleri temsilen bulundular. Oradaki gelişmelerle ilgili kimin ne dediği bizi çok ilgilendirmiyor" dedi.
-"BAZILARI NEMALANMAK İSTİYOR"-
Erdoğan, 33 yıl aradan sonra böyle bir zemini hazırlamanın mutluluğu içerisinde olduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünün bir Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan edilmesi, tatil olarak ilan edilmesi, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Taksim Meydanı ile ilgili verilen karar, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Oradan bazıları şu anda nemalanmak istiyor, ’kopara kopara aldık’, ’şöyle yaptık, böyle yaptık...’ Kimsenin kalkıp da bu iktidardan kopara kopara aldığı bir şey yok. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Kopara kopara bu kadar alma güçleri varsa, bunlar 1977’den, iktidarımız dönemine kadar neredeydiler? Niye böyle bir şey alamadılar? ’Bunu biz temin ettik, biz hallettik’ diyenlerin de iktidarları oldu bu ülkede, niçin o zamanlar bunu çözmediler?
Bütün bu gerçekler ortada, bunu benim milletim çok iyi biliyor. Olaylara objektif, sükunet ve suhuletle yaklaşabilenler, AK Parti iktidarının, nasıl bu ülkede tereyağından kıl çeker gibi, bir takvim içerisinde sorunları çözmenin gayreti içerisinde olduğunu görür. Her şeyin zamanı var, zamanı geldikçe de birçok sorunları çözdük, yoluna koyduk, bunlardan biri de özellikle 1 Mayıs ile ilgili atınlan bu adımlardır."
-"TESADÜFÜN ESERİ DEĞİL"-
Başbakan Erdoğan, emek hareketi, sendikal harekat, çalışanlar, Türkiye ve demokrasi adına son derece umut verici bir tablo izlediklerini, bu tabloyu yaşadıklarını anlattı.
Taksim Meydanı’nda 32 yıl önce 1977’de yaşanan acı hadisenin ardından, ilk kez bu alanın resmi kutlamaya ev sahipliği yaptığına işaret eden Erdoğan, hayatını kaybedenlerin saygıyla anıldığını, yakınlarının bir nebze olsun gönül rahatlığına kavuştuğunu söyledi.
"Dün Taksim Meydanı’nda yaşanan o tarihi an, 2010 yılı 1 Mayıs’ı asla ve asla bir tesadüfün eseri değildir" diyen Erdoğan, 2010 yılı 1 Mayıs’ının mutlaka hafızalara kazınacağını, tarihte kendisine unutulmaz bir yer bulacağını dile getirdi.
Erdoğan, 1 Mayıs 2010’un, Türkiye’nin nasıl değiştiğinin, olgunlaştığının, tabularını nasıl yıktığının, statükoyu nasıl aştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının, somut bir abidesi olduğunu belirtti.
-"KİRLİ SENARYOLARIN SAHİPLERİ VE TETİKÇİLERİNE SESLENİYORUM"-
Türkiye’nin, bu manzara, bu bayram havası için tam 32 yıl beklemek zorunda kaldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, dün 32 yıl sonra bunun, nihayet gerçekleştiğini, Türkiye’nin nihayet bunu başardığını söyledi.
"Taksim’deki dostluk, kardeşlik ve dayanışma tablosu, Türkiye’nin çetelerle mücadelesinin bir eseridir aslında" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hukuk dışı örgütlenmelerle mücadelesinin bir eseridir, demokratikleşme mücadelesinin bir eseridir. Aynı tarihi tabloyu yaklaşık 1,5 ay önce Nevruz kutlamalarında gördük. 2010 yılı Nevruz kutlamaları da tıpkı 1 Mayıs gibi umutlarımızı artıran, kardeşliğimizi pekiştiren, bazı olumsuz hadiselerin dışında, dayanışmamızı yücelten bir olgunlukta cereyan etti. Türkiye, bugün artık sadece üzerindeki yüklerini, korkularını atmakla kalmıyor, bugün artık cesur bir şekilde Çorum, Kahramanmaraş, Sivas, Gazi Mahallesi olaylarını, 1 Mayıs 1977’yi, faili meçhul olayları konuşur, tartışır ve sorgular bir hale geldi.
Bu noktada şunu tüm samimiyetimle ifade etmek durumundayım; önceki gece Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde, dün Lice’de Mehmetçiğe tetik çeken zihniyet ile 1977’de Taksim’de işçinin üzerine kurşun yağdıran zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. Çorum’u, Kahramanmaraş’ı, Gazi Mahallesi’ni, Sivas’ı kana bulayan zihniyet ile Danıştayda kan döken zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. İsimler, etiketler, sıfatlar, tetikçiler farklı olabilir ama her birinin nihai, ortak amacı Türkiye’nin kardeşliğine, birlik ve bütünlüğüne, huzur ve istikrarına kast etmektir. Türkiye’nin büyümesinden, kalkınmasından, ilerlemesinden, demokratikleşmesinden rahatsızlık duyanlar, farklı kisveler altında topluma korku salmak için çirkin oyunların içine girmişlerdir. Burada kirli senaryoların sahiplerine ve tetikçilerine bir kez daha sesleniyorum: Başaramayacaksınız, hiçbir şey elde edemeyeceksiniz..."
-"KARANLIK SENARYOLAR SORGULANIYOR"-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yakın tarihte uygulamaya konulan karanlık senaryoların tamamının, bugün sorgulandığını, gün yüzüne çıktığını vurguladı.
"Belki Taksim’in 32 yıl kapalı kalmasını sağladınız ama nihayetinde Türkiye, Taksim’de işçiyle, memuruyla kucaklaşıyor" diyen Erdoğan, bütün cinayetlere, tahriklere, nifak faaliyetlerine milletin göğüs gereceğini, kendi elleriyle, kardeşliği, dayanışması, paylamasıyla aydınlık yarınları inşa edeceğini anlattı.
"Tüm Türkiye’nin, bu kirli oyunları, senaryoları görmesini, ülkenin kardeşliğine kast eden kirli odakları, herkesin çok iyi tanımasını" isteyen Erdoğan, "Başımızı öne eğmeyeceğiz arkadaşlar. Yeise, umutsuzluğa kapılmayacağız; Türkiye’nin düşmanlarını asla sevindirmeyeceğiz. Düşmana inat kardeşliğimizi yüceltecek, birlik ve bütünlüğümüzü muhafaza edecek, Allah’ın izniyle kenetlenmiş şekilde aydınlık yarınlara yürüyeceğiz. Türkiye’yi bugünlere ulaştıran, Türkiye’ye bu tarihi anları yaşatan, kelimenin tam anlamıyla tarih yazan sizleri, AK Parti hareketini bir kez daha tebrik ediyorum" diye konuştu.
Erdoğan, Anayasa değişikliğine ilişkin taslağın kamuoyuna duyurulduğu andan itibaren, kendilerine karşı ittifak halinde bir mücadele başlatıldığını ifade ederek, her türlü yola başvurduklarını, her türlü çirkin iftira ve ithamı dile gösterdiklerini söyledi.
"Tek bir alternatif bile öne sürmeden, mantıklı tek bir gerekçe dahi göstermeden değişikliğe karşı çıktıklarını" kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Şimdi soruyorum: Madem gerekçelerinizde haklısınız, neden milletvekillerinin hür iradelerine ipotek koyuyorsunuz? Madem bu taslağa ’ AK Parti Anayasası", ’Recep Tayyip Erdoğan Anayasası’ dediniz, neden vekillerin oy kulübesine gidip ’hayır’ oyu kullanmalarını engelliyorsunuz? Neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz? Kendi milletvekillerinize, kendi arkadaşlarınıza dahi neden güvenmiyor, neden güvenemiyorsunuz? İnanıyorum ki Türkiye Cumhuriyetinin demokrasi tarihinde kendi milletvekillerine, kendi arkadaşlarına inanmayan herhalde böyle bir süreç yaşanmadı. Bırak gitsin, ’Hayır’ oyu versin. Buna dahi güvenemiyorlar. Bir diğeri de bakıyorsunuz hangi oyu verip vermediğini anlamak için ’Iskartaları getir’ diyorlar. Onlar da diğer oyları istiyor. Niye? O da inanmıyor? İşi sağlama alacaklar. Anlayış, mantık bu..."
-"SİZ KAMERALARDAN ÇOK HOŞLANIRSINIZ"-
Erdoğan, ikinci tur görüşmelerle ilgili olarak şunları kaydetti:
"Şimdi bu turda, olayı çok daha farklı ele alacaksınız arkadaşlar. Daha hassas... Zarflarınızın içine iyi bakacaksınız, kulübenin içine gireceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız ve hiç göstermeye gerek yok arkadaşlar. Girin, hemen orada oy kutusunun içine oyunuzu hayırlısıyla atın. Devamlı arayış içindeler. Bakıyorsunuz, ’bunlar birbirlerinin arkasına takipçi koydular’ diyor. Ayıptır ya, ayıptır... Her şey kameraların önünde oluyor. Siz kameralardan çok hoşlanırsınız ya onlar için söylüyorum. Kameraların önünde oluyor işte. Gizli olan bir şey yok. Kim, nasıl hareket ediyor, nasıl kulübeye gidiyor, hepsi ortada. Hele hele kendi adamları zaten ortada. Oy kullanmak için kulübeye kadar giremiyorlar ama kontrol için ta kulübenin yanı başına sokuluyorlar. Bu özellikleri de var. Konuşmaya gelince rahat rahat konuşuyorlar ama oy kullanmaya gelince ’hayır kullanamazsınız’, kullanamıyorlar. Konuşanlara sesleniyorum; sadece konuşmayın, gelin oyunuzu da kullanın. ’Hayır’ diyecekseniz, ’Hayır’ deyin ama gelin kulübeye girin. Çünkü demokrasinin netice hareketi o kulübedir. Sadece kürsü değil. Kürsüyle başla, kulübede bitir. Bunu da göster."
-"AYIPTIR, AYIP..."-
Erdoğan, muhalefetin 10 günden beri sürekli yoklama istediğini, önerge verdiğini, engellemeye dönük konuşmalar yaptığını ifade ederek, "Peki bu konuşmalarda derde deva bir görüş ortaya koydunuz mu? Somut bir öneri getirdiniz mi? Muhtevaya yönelik ne söylediniz? Millete aydınlatan, bilinmeyenlere ışık tutan, yön veren, ufuk çizen ne söylediniz?" diye sordu.
"Muhalefetin matbu, bilgisayardan çıkmış aynı metni önerge olarak sürekli verdiğini" anlatan Erdoğan, "Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil aynı önerge, aynı... Ayıptır ayıp. Demokrasiyle, bu çatının ahlakıyla bunlar uyuşmaz. Biraz kendinizi yorun da maddelerle ilgili önerge verin ama dikkat edin bunların verdiği önergenin maddelerle alakası yok. Farklı şeyler. Ülkenin sorunlarıyla da alakası yok. Uydurdukları hayali şeyler var" şeklinde konuştu.
Muhalefetin, AK Parti iktidarının yaptıkları, yapmadıklarını dahi görmüş olmadıklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yalan yanlış iftiralarla, ’AK Parti iktidarı hiçbir şey yapmamış’, bunu önerge olarak veriyorlar. Bu yollar, eğitim, sağlık, bunların hepsi sizleri yalanlıyor. Millet bunları gayet güzel görüyor. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, tarım, hayvancılıkta, enerjide, toplu konutta, emniyet, adalet altyapısında neler yapıldı. Ulaşamadıkları köylere, mezralara, AK Parti iktidarı nasıl ulaştı bunları benim vatandaşım biliyor. Hangi vizyonu, üslubu alkışlanacak, hangi yapıcı eleştiriyi sergilediler sorun."
-"MUHALEFETİN İÇLER ACISI HALİ"-
Bir ülkede demokrasinin seviyesini sadece iktidarın bakış açısı, performansının belirleyemeyeceğini belirten Erdoğan, muhalefetin de vizyon, görüş ve üslup sahibi olması gerektiğini kaydetti. "Muhalefetin bu içler acısı halini görünce, Türkiye demokrasisi adına bizler üzülüyoruz" diyen Erdoğan, muhalefetin Türkçenin zengin deyim hazinesine vakıf olmadığı için zaman zaman deyimleri başka yere çektiğini söyledi.
Anadolu’nun güzel bir deyimini aktarmak istediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Abdestinden şüphesi olmayan namazından şüphe etmez. Bunlar kendi gerekçelerine kendileri inanmadıkları için arkadaşlarına da haliyle güvenemiyorlar. O kadar ki kendi ülkelerinin hukukçularına, akademisyenlerine, bilim adamlarına, Anayasa profesörlerine kıymet vermiyor. Okyanus ötesinden yani hariçten gazel okuyanların ipine sımsıkı sarılıyorlar. Bunlar milletle, milletin iradesiyle bir irtibat kuramadıkları için o irtibatı başka yerlerde, mahkeme kapılarında arıyorlar. Meclis iradesini sürekli mahkemelik hale getirmek millet iradesine tahammül edememektir. Meclisin iradesini örselemeye çalışmak, yasama yetkisini zafiyete düşürmek, demokratik bir siyasete, demokratik parlamenter sistemin en önemli unsuru olan partilere yakışır mı?"
Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın "Son derece çirkin, son derece münasebetsiz bir benzetme yaparak" kendisini Churchill’e, Hükümeti de Hitler’e benzettiğini ifade ederek, "Eğer illa Hitler’e benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine ’Milli Şef’ dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler" dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Anayasa değişikliği konusunda ana muhalefet partisinin liderinin "Cumhurbaşkanı’nın onayının ardından derhal Anayasa Mahkemesine gideriz" dediğini belirterek, "Artık Anayasa Mahkemesi, ana muhalefet mahkemesi haline geldi. Madem kendinize güveniyorsunuz, milletin hakemliğine güveniyorsunuz, niçin referandumdan korkuyorsunuz? Niçin millete gitmekten kaçınıyorsunuz?" diye sordu.
CHP’nin son olarak Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kurulmasına ilişkin kanunu da Anayasa Mahkemesine taşıdığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Açık söylüyorum; bunların terörle mücadeleye bile tahammülleri yok. Biz terörle mücadeleyi daha etkin hale getirebilmek bu konuda koordinasyon oluşturmak, terörle mücadeleyi kurumsal hafızaya kavuşturmak, güçbirliği yapmak ve tüm birikimleri değerlendirmek için adım atıyoruz. Terörle mücadelede bir lojistik destek birimi merkezi oluşsun istiyoruz. Bunu bile hazmedemiyor, mahkeme yollarına düşüyorlar. Demokrat iseniz burada gerekçeniz ne Allah aşkına? Bunun altında ne arıyorsunuz, ne karıştırıyorsunuz? Niçin bununla ilgili de rahatsızlık duydunuz?
Demokratik açılımın iki amacı var diyoruz; demokratikleşme ve ağırlıklı olarak terörün son bulmasıdır. Geneli itibariyle sorun alanlarını bu ülkede minimize etmek... Atılan bu adımın terörün son bulması ve demokratikleşme çabalarının hız kazanması açısından önemli bir koordinasyon işlevi görecektir. Bu adımdan ancak demokrasiye tahammül edemeyen, terörün son bulmasını istemeyenler rahatsız olur. Uğurlar olsun, siz mahkemeye gidersiniz biz ise millete gideriz. Farkımız bu...İşte AK Parti le CHP arasındaki fark da zaten bu..."
-BAYKAL’A YANIT-
CHP Liderinin grup toplantısında "her yolla mücadele edeceklerini" söylediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Son derece çirkin, son derece münasebetsiz bir benzetme de yaparak kendisini Churchill’e, bu ülkenin hükümetini de Hitler’e benzetiyor. Eğer illa Hitlere benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine ’Milli Şef’ dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler. Ona baksınlar.
Bir kere şunu hatırlatmakta fayda görüyorum; AK Parti seçimle, milletin oylarıyla, milletin kararıyla iktidara gelmiştir. Vakti zamanı geldiğinde millet emanetini aldığında da milletin hükmüne boynunu eğer ve kenara çekilir. Ama şahsım, CHP liderinin kendisi yerine koyduğu Churchill ile ilgili tarihi bir hususu burada dikkatlerinize sunuyorum. Winston Churchill, 1915 yılında Çanakkale’de kahraman Mehmetçiğin yüreğini, bedenini, ruhunu ortaya koyarak yaptığı vatan savunmasında tarihin asla unutmayacağı ağır bir mağlubiyet almıştır. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini çok ağır zaiyat vererek idrak eden Churchill, Mehmetçik karşısındaki bu ağır hezimet sonrasında İngiltere’de Bahriye Nazırlığından istifa etmek zorunda kaldı. Eğer CHP lideri kendisine Churchill’den örnek arıyorsa buyursun Çanakkale Savaşına baksın."
-"İSTİSNA CHP VE GENEL BAŞKANIDIR"-
Tarihin her döneminde, "her yerde başarısız olanın bedel ödediğini ve çekip gittiğini" ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun nadir istisnalarından biri CHP’dir, onun genel başkanıdır. Neredeyse 23 Nisan törenlerinde çocuğa bile koltuğunu bırakmayacak. Hani ne olur ne olmaz, bir oturursa kendisi gibi bir daha hiç kalkmaz diye düşünüyor herhalde. Allah aşkına, bir siyasi parti, iktidar hevesinden bu kadar uzak alabilir mi? Şu Anayasa sürecinde ortaya koyduğu itirazlara lütfen dikkat edin arkadaşlar. İktidar hedefi olan, iktidara gelmeyi amaç edinmiş, gaye edinmiş bir siyasi parti, asla böyle itirazlarda bulunmaz. Enteresandır, bir yandan ’Abbas yolcudur’ diyor, bir yandan ’AK Parti’nin oy oranları anketlerde düşük çıkıyor’ diyor, diğer yandan Anayasa değişikliğine, ’AK Parti kendisini kurtarmaya çalışıyor, AK Parti iktidar gücünü istismar ediyor’ diye itiraz ediyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
İktidara gelemeyeceklerine öylesine inanmışlar ki yapılan düzenlemeye ’AK Parti iktidarda’ diye karşı çıkıyorlar. Kendisine iktidara gelme hedefi, seçimde birinci olma hedefi koymayan bir anamuhalefet partisi olabilir mi? Olur, çünkü böyle bir hedef koyarlarsa biliyorlar ki ulaşamayacaklar ve koltukları sallanacak, kendilerinden de hesap sorulacak. Bunlar statükoyu korumaya aşılmışlar. Anamuhalefet rolünü de çok iyi özümsemişler. ’Aman koltuk altımdan gitmesin.’ Daha aşağıya düşmemek için mücadele ediyorlar. Yaptıkları iş bu...Bugüne kadar onlar sürekli konuştu, sürekli eleştirdi, biz ise işimize baktık. Şimdi de onlar konuşacak, biz yine işimizi yapacağız."
-"GÖRÜNEN O Kİ REFERANDUMA GİDECEK"-
Erdoğan, Anayasa değişikliğinin 2. turu nedeniyle kendilerini yine zorlu bir maraton beklediğini hatırlatarak, AK Parti olarak 2. turda da aynı dayanışma içinde, özveriyle, ağır başlılıkla nezaketle süreci devam ettireceklerini söyledi.
"Muhalefetin kışkırtmalarını, tahriklerini, nezaketsiz üslubunu milletin takdirine havale ettiklerini" ifade eden Erdoğan, halkın televizyon ekranı başında olup biteni her boyutuyla görüp izlediğini kaydetti. "Sabırla her iftiraya, her ithama, her yalana cevaplarını vereceklerini" anlatan Erdoğan, ’Biz, yine nazik bir üslup kullanacağız, ağır başlılıktan, vakardan, aklıselimden ayrılmayacağız. Görünen o ki Anayasa değişikliği referanduma gidecek ve bu konuda TBMM’nin ardından son sözü aziz milletimiz söyleyecek" dedi.
Milletvekillerini, gayretleri ve fedakarlıklarından dolayı kutlayan Erdoğan, "Ülkem ve milletim adına sizlere teşekkür ediyorum. ’Vur kazmayı dağa Ferhat, çoğu gitti azı kaldı’ diyerek Türkiye’nin aydınlık geleceğine demokratik, müreffeh geleceğine yaptığınız katkılardan dolayı sizleri kutluyorum. Allah yolumuzu açık etsin, bahtımızı açık etsin" diyerek konuşmasını tamamladı.
Radikal