Türk-amerikan İşadamları Derneği Başkanı Terzioğlu'ndan Türkiye-abd İlişkileri Değerlendirmesi
Marmara Grubu Vakfı tarafından organize edilen "Akademik Konsey" toplantısında konuşan Türk-Amerikan İşadamları Derneği Genel Başkanı Uğur Terzioğlu, siyasi sorunların çözümünün ticari faaliyetlerin arttırılmasından geçtiğini vurgulayarak "Sözde soykırım iddialarına karşı ABD'deki lobi faaliyetlerimizi arttırmamız gerekiyor
Marmara Grubu Vakfı tarafından organize edilen "Akademik Konsey" toplantısında konuşan Türk-Amerikan İşadamları Derneği Genel Başkanı Uğur Terzioğlu, siyasi sorunların çözümünün ticari faaliyetlerin arttırılmasından geçtiğini vurgulayarak "Sözde soykırım iddialarına karşı ABD'deki lobi faaliyetlerimizi arttırmamız gerekiyor. Ermeni tasarısına karşı güçlü ticari hamle yapmalıyız" dedi.
Uğur Terzioğlu, 3 milyon Ermeni'nin 24 Nisan 2015'te Washington'da büyük bir gösteriye hazırlandığını belirterek, "24 Nisan 2015'te sözde soykırımın 100'üncü yılı olması nedeniyle çeşitli hazırlıklar yapılıyor ve büyük bir yürüyüş planlanıyor. Buna karşı hazırlıklı olmalıyız. Ermeni gençler bile diyasporanın desteğiyle harekete geçmiş durumda. Türkler de genç bireyleri, iş dünyası ve sivil toplum örgütleriyle şimdiden 2015 için çalışmalı. Lobi faaliyetlerine önem ve hız vermelidir" şeklinde konuştu.
Terzioğlu, 19'uncu yüzyılın başlarına dayanan Türkiye-ABD ilişkilerinin, son dönemlerde Ermeni Tasarısı'nın gölgesinde kalmış gibi göründüğünü ancak, ülkeler arasındaki ilişkilerin belli kurallar üzerine inşa edildiğini ifade ederek, "Bu kaideler kolay kolay değiştirilemez" dedi.
Konuşmasında ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde görüşülen, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik karar tasarısı konusuna da değinen Terzioğlu, "soykırım" kelimesinin çok büyük bir itham ve kabul edilemez olduğunu vurguladı. ABD ile ticari faaliyetlerin güçlenmesinin siyasi sorunların da çözümünün anahtarı olduğunu kaydeden Terzioğlu şunları söyledi: "Sözde soykırım iddialarına karşı ABD'deki lobi faaliyetlerimizi arttırmamız gerekiyor. Ermeni tasarısına karşı güçlü ticari
hamle yapmalıyız. Sorunun köklü çözümü için Türk işadamlarının bu ülkede şirket satın alarak etkinliğini arttırması gerektiğini düşünüyorum. ABD'de krizle birlikte zora giren pek çok şirket olduğunu biliyorum. Bu şirketleri ucuza satın alarak ekonomik ilişkilerdeki etkinliğimizi arttırmamız ABD'deki lobi gücümüzü de arttıracaktır hiç kuşkusuz. İşadamlarımızın ABD'de de yatırımlara girmelerinin yanı sıra ABD'ye özellikle tüketim malları satılması lazım. Ama bu satışlarda mutlaka bir kalite sürekliliğinin
sağlanması, marka isminin kolay olması ve her şeyden önce de tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerekiyor. Amerikan toplumu için tanıtım, özellikle de tv reklamı çok önemli."
Türkiye'nin ABD ile olan ilişkilerinin daha çok askeri ve siyasi alanda yoğunlaştığını dile getiren Terzioğlu, ticari münasebetlerin ise istenilen noktaya gelemediğini belirterek iki ülke arasındaki ticaretin rakamsal boyutları hakkında şu bilgileri verdi: "İki ülke arasındaki ticarete ilişkin rakamlara bakıldığında, Türkiye-ABD dış ticaret hacmi 2008 yılında rekor seviyeye ulaşarak 15.082 milyon dolara ulaşmıştır. ABD Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 8'inci, en çok ithalat yaptığı 4'üncü ülke. Ancak
son bir yılda küresel ticarette görülen yavaşlama Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerini de etkiledi ve 2009 yılı rakamları önceki yıllarla kıyaslandığında düşük kaldı. 2009 yılının ilk yedi ayında toplam dış ticaret hacmi yüzde 34,4 oranında gerileyerek 5.865 milyon dolar olarak gerçekleşti."
ABD ile Türkiye'nin bundan daha fazlasını yapabileceğine ve model ortaklık ile ekonomik işbirliğinin de arttırılmasının mümkün olacağına inandığını ifade eden Terzioğlu, "İki ülke arasındaki çok büyük ölçüde devletten devlete olan ekonomik ilişki artık nitelik değiştiriyor. Özellikle ABD'li KOBİ'ler Türkiye pazarını keşfetti. Türkiye üzerinden başka ülkelerle iş yapmanın avantajını fark ettiler. ABD'li firmaların Orta Doğu ve Avrasya ülkelerine açılmalarını sağlayacak önemli bir köprüyüz. Türkiye
ekonomisinin güçlenmesinin yanı sıra, Amerikan firmalarının Türk firmalarıyla ortaklıklar kurarak diğer Avrupa ülkeleri, Avrasya ve Orta Doğu ile ticaret yapmak istemeleri ABD'li şirketlerin Türkiye'ye ilgisini canlı kılıyor. Bu potansiyelin harekete geçmesi için, Başbakan Erdoğan'ın ABD'de Başkan Obama ile görüşmesinde somutlaşan 'model ortaklık' kararı büyük önem taşımaktadır. Model ortaklığı iyi değerlendirsek, 15 milyar dolar seviyesinde olan iki ülke arasındaki ticari ilişkiyi 30 milyar dolar
seviyesine çıkarmamız pekala mümkün olabilecektir. Dünya ticaretindeki ağırlığı yüzde 15'i bulan ve 2.1 trilyon dolarla dünyanın en büyük ithalatçısı olan ABD'nin, Çin'den ya da Endonezya'dan aldığı pek çok malı Türkiye'den alması mümkün olabilecektir" şeklinde konuştu.
Konuşmasında ABD ile Türkiye ilişkilerinin kısa bir tarihsel değerlendirmesini de yapan Uğur Terzioğlu, iki ülke ilişkilerinin 19. yüzyılda ticaretle başladığını diplomatik ilişkilerin ise 1823 yılında açıklanan Monroe Doktrini'nin hemen ardından bir çerçeveye oturtulduğunu kaydetti. "ABD, o yıllardan itibaren Osmanlı'yı doğunun anahtarı saymış ve ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır" diyen Terzioğlu, Cumhuriyet döneminde ise iki ülke arasındaki ilişkilerin genişleyerek sürdüğünü vurguladı.
Türkiye-ABD ilişkileri açısından 2001 yılının önemine işaret eden Terzioğlu, o günden bugüne iki ülke arasındaki ilişkilerin üç ana eksende yeniden tanımlanmaya başlandığını ifade etti. Terzioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Üç ana eksenden bir tanesi Türkiye'de yaşanan ekonomik krizden çıkış mücadelesinde ABD'nin Türkiye'ye verdiği ve vereceği destek ile ilgilidir. Bu anlamda, Türkiye-ABD ilişkilerinde Türkiye ekonomisinin durumu ve geleceği daha önem kazanmıştır. Yine bu çerçevede, ikili ekonomik ve
ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve Türkiye'nin ihracatında önem taşıyan sektörlerde ABD'den kaynaklanan engellerin kaldırılması gerekliliği fikri daha fazla ortaya çıkmıştır. İkinci önemli eksen, Türk-Amerikan ilişkilerinin, 'terörizm ile mücadelede Türkiye'nin rolü' etrafında yeniden belirlenmesidir. New York ve Washington'a düzenlenen 11 Eylül 2001 saldırıları bu açıdan dönüm noktası niteliğindedir. Özellikle ABD'nin Türkiye'ye stratejik bakışını önemli ölçüde etkileyen bu saldırılar, Türkiye'nin
terörizm ile mücadelesine uluslararası platformda daha fazla destek getirmiştir. Üçüncü eksen, Irak krizi etrafında Türk-Amerikan ilişkilerinin sınırlarının ve boyutlarının yeniden tanımlanmaya başlanması olmuştur. Irak sorunu, uzun yıllardan beri sözü edilen stratejik ortaklığın, uygulamaya geldiğinde ve her iki ülkenin çıkarının da doğrudan etkilendiği noktada nasıl ve ne ölçüde sürdürülebileceğine dair önemli bir test olma niteliğindedir. İki ülkenin bölgesel sorunlara yaklaşımında dönemsel olarak bazı
farklılıklar ortaya çıksa da, Türkiye ve ABD, aynı değer ve idealleri benimsemiş iki yakın müttefik olarak, dostluk ve ortaklıklarını sağlam bir zemine oturtmuş olmaları nedeniyle, bu farklılıkları giderecek ortak çıkarlarda birleşmek durumundadırlar."
(SB-SB-E)
Uğur Terzioğlu, 3 milyon Ermeni'nin 24 Nisan 2015'te Washington'da büyük bir gösteriye hazırlandığını belirterek, "24 Nisan 2015'te sözde soykırımın 100'üncü yılı olması nedeniyle çeşitli hazırlıklar yapılıyor ve büyük bir yürüyüş planlanıyor. Buna karşı hazırlıklı olmalıyız. Ermeni gençler bile diyasporanın desteğiyle harekete geçmiş durumda. Türkler de genç bireyleri, iş dünyası ve sivil toplum örgütleriyle şimdiden 2015 için çalışmalı. Lobi faaliyetlerine önem ve hız vermelidir" şeklinde konuştu.
Terzioğlu, 19'uncu yüzyılın başlarına dayanan Türkiye-ABD ilişkilerinin, son dönemlerde Ermeni Tasarısı'nın gölgesinde kalmış gibi göründüğünü ancak, ülkeler arasındaki ilişkilerin belli kurallar üzerine inşa edildiğini ifade ederek, "Bu kaideler kolay kolay değiştirilemez" dedi.
Konuşmasında ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde görüşülen, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik karar tasarısı konusuna da değinen Terzioğlu, "soykırım" kelimesinin çok büyük bir itham ve kabul edilemez olduğunu vurguladı. ABD ile ticari faaliyetlerin güçlenmesinin siyasi sorunların da çözümünün anahtarı olduğunu kaydeden Terzioğlu şunları söyledi: "Sözde soykırım iddialarına karşı ABD'deki lobi faaliyetlerimizi arttırmamız gerekiyor. Ermeni tasarısına karşı güçlü ticari
hamle yapmalıyız. Sorunun köklü çözümü için Türk işadamlarının bu ülkede şirket satın alarak etkinliğini arttırması gerektiğini düşünüyorum. ABD'de krizle birlikte zora giren pek çok şirket olduğunu biliyorum. Bu şirketleri ucuza satın alarak ekonomik ilişkilerdeki etkinliğimizi arttırmamız ABD'deki lobi gücümüzü de arttıracaktır hiç kuşkusuz. İşadamlarımızın ABD'de de yatırımlara girmelerinin yanı sıra ABD'ye özellikle tüketim malları satılması lazım. Ama bu satışlarda mutlaka bir kalite sürekliliğinin
sağlanması, marka isminin kolay olması ve her şeyden önce de tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerekiyor. Amerikan toplumu için tanıtım, özellikle de tv reklamı çok önemli."
Türkiye'nin ABD ile olan ilişkilerinin daha çok askeri ve siyasi alanda yoğunlaştığını dile getiren Terzioğlu, ticari münasebetlerin ise istenilen noktaya gelemediğini belirterek iki ülke arasındaki ticaretin rakamsal boyutları hakkında şu bilgileri verdi: "İki ülke arasındaki ticarete ilişkin rakamlara bakıldığında, Türkiye-ABD dış ticaret hacmi 2008 yılında rekor seviyeye ulaşarak 15.082 milyon dolara ulaşmıştır. ABD Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 8'inci, en çok ithalat yaptığı 4'üncü ülke. Ancak
son bir yılda küresel ticarette görülen yavaşlama Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerini de etkiledi ve 2009 yılı rakamları önceki yıllarla kıyaslandığında düşük kaldı. 2009 yılının ilk yedi ayında toplam dış ticaret hacmi yüzde 34,4 oranında gerileyerek 5.865 milyon dolar olarak gerçekleşti."
ABD ile Türkiye'nin bundan daha fazlasını yapabileceğine ve model ortaklık ile ekonomik işbirliğinin de arttırılmasının mümkün olacağına inandığını ifade eden Terzioğlu, "İki ülke arasındaki çok büyük ölçüde devletten devlete olan ekonomik ilişki artık nitelik değiştiriyor. Özellikle ABD'li KOBİ'ler Türkiye pazarını keşfetti. Türkiye üzerinden başka ülkelerle iş yapmanın avantajını fark ettiler. ABD'li firmaların Orta Doğu ve Avrasya ülkelerine açılmalarını sağlayacak önemli bir köprüyüz. Türkiye
ekonomisinin güçlenmesinin yanı sıra, Amerikan firmalarının Türk firmalarıyla ortaklıklar kurarak diğer Avrupa ülkeleri, Avrasya ve Orta Doğu ile ticaret yapmak istemeleri ABD'li şirketlerin Türkiye'ye ilgisini canlı kılıyor. Bu potansiyelin harekete geçmesi için, Başbakan Erdoğan'ın ABD'de Başkan Obama ile görüşmesinde somutlaşan 'model ortaklık' kararı büyük önem taşımaktadır. Model ortaklığı iyi değerlendirsek, 15 milyar dolar seviyesinde olan iki ülke arasındaki ticari ilişkiyi 30 milyar dolar
seviyesine çıkarmamız pekala mümkün olabilecektir. Dünya ticaretindeki ağırlığı yüzde 15'i bulan ve 2.1 trilyon dolarla dünyanın en büyük ithalatçısı olan ABD'nin, Çin'den ya da Endonezya'dan aldığı pek çok malı Türkiye'den alması mümkün olabilecektir" şeklinde konuştu.
Konuşmasında ABD ile Türkiye ilişkilerinin kısa bir tarihsel değerlendirmesini de yapan Uğur Terzioğlu, iki ülke ilişkilerinin 19. yüzyılda ticaretle başladığını diplomatik ilişkilerin ise 1823 yılında açıklanan Monroe Doktrini'nin hemen ardından bir çerçeveye oturtulduğunu kaydetti. "ABD, o yıllardan itibaren Osmanlı'yı doğunun anahtarı saymış ve ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır" diyen Terzioğlu, Cumhuriyet döneminde ise iki ülke arasındaki ilişkilerin genişleyerek sürdüğünü vurguladı.
Türkiye-ABD ilişkileri açısından 2001 yılının önemine işaret eden Terzioğlu, o günden bugüne iki ülke arasındaki ilişkilerin üç ana eksende yeniden tanımlanmaya başlandığını ifade etti. Terzioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Üç ana eksenden bir tanesi Türkiye'de yaşanan ekonomik krizden çıkış mücadelesinde ABD'nin Türkiye'ye verdiği ve vereceği destek ile ilgilidir. Bu anlamda, Türkiye-ABD ilişkilerinde Türkiye ekonomisinin durumu ve geleceği daha önem kazanmıştır. Yine bu çerçevede, ikili ekonomik ve
ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve Türkiye'nin ihracatında önem taşıyan sektörlerde ABD'den kaynaklanan engellerin kaldırılması gerekliliği fikri daha fazla ortaya çıkmıştır. İkinci önemli eksen, Türk-Amerikan ilişkilerinin, 'terörizm ile mücadelede Türkiye'nin rolü' etrafında yeniden belirlenmesidir. New York ve Washington'a düzenlenen 11 Eylül 2001 saldırıları bu açıdan dönüm noktası niteliğindedir. Özellikle ABD'nin Türkiye'ye stratejik bakışını önemli ölçüde etkileyen bu saldırılar, Türkiye'nin
terörizm ile mücadelesine uluslararası platformda daha fazla destek getirmiştir. Üçüncü eksen, Irak krizi etrafında Türk-Amerikan ilişkilerinin sınırlarının ve boyutlarının yeniden tanımlanmaya başlanması olmuştur. Irak sorunu, uzun yıllardan beri sözü edilen stratejik ortaklığın, uygulamaya geldiğinde ve her iki ülkenin çıkarının da doğrudan etkilendiği noktada nasıl ve ne ölçüde sürdürülebileceğine dair önemli bir test olma niteliğindedir. İki ülkenin bölgesel sorunlara yaklaşımında dönemsel olarak bazı
farklılıklar ortaya çıksa da, Türkiye ve ABD, aynı değer ve idealleri benimsemiş iki yakın müttefik olarak, dostluk ve ortaklıklarını sağlam bir zemine oturtmuş olmaları nedeniyle, bu farklılıkları giderecek ortak çıkarlarda birleşmek durumundadırlar."
(SB-SB-E)
