Ruşen Çakır: BDP'ye anayasa paketi için “mahalle baskısı”
Vatan gazetesi yazarlarından Ruşan Çekır bugünkü köşesinde BDP'nin Anayasa paketine bakışını gündemine aldı.
İşte Ruşen Çakır’ın köşe yazısı;
BDP’ye anayasa paketi için “mahalle baskısı”
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milliyet’ten Devrim Sevimay’a verdiği mülakatta partilerinin Anayasa paketine bakışını, başlığa çıkarılan şu cümleyle özetlemişti: “Biz AKP’yi yaşatma derneği değiliz.” Gazetede yayınlandığı 12 Nisan günü Samsun’da Ahmet Türk’e yapılan yumruklu saldırıyla gölgede kalan bu mülakatta BDP Lideri, bazı çevrelerin “Karşılıksız bir şekilde AKP’yi desteklemek gerekir”, “En kötü değişiklik bile şu durumdan iyidir”, “Darbe anayasasında açılacak en küçük bir gediği mutlaka desteklemek gerekir” gibi önermelerle partisini, yine Demirtaş’ın terimleriyle söyleyecek olursak, “AKP’nin kuyruğu, AKP’nin koltuk değneği” gibi gördüklerinden yakınıyordu.
Aradan yaklaşık 20 gün geçmesine rağmen BDP’ye yönelik “mahalle baskısı” aynen sürüyor, hatta paketin ikinci turunda iktidar partisinden daha fazla fire verilme ihtimali karşısında bu baskının şiddetlenerek arttığını söyleyebiliriz. Son günlerde moda suçlamaysa, pakete destek vermemenin “Ergenekonculuk” anlamına geleceği. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, dün Taraf Gazetesi’ne verdiği (ki söz konusu gazetenin BDP’ye yönelik baskıların önde gelen odakların biri haline geldiğini söyleyebiliriz) mülakatta şunları söylebildi: “BDP şu anda ulusalcılarla birlikte hareket ediyor. Ergenekoncularla beraber hareket ediyor. Tabanına da ihanet ediyor. BDP’yi bu yönüyle son derece tutarsız buluyorum. Ben diyorum ki işte Ergenekoncularla ve ulusalcılarla birlikte hareket etmeyin. Siz eğer demokratikleşmeden yanaysanız, siz Türkiye’deki haksızlıkların giderilmesinden yanaysanız. Bu işin anası Anayasa’nın değiştirilmesidir.”
Bu “Ergenekonculuk” ithamında, BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın “bu paketin geçmemesi Ergenekoncuların zaferi olur” sözüne sık sık atıf yapılıyor ve böylelikle parti içinde bir gedik açılmak isteniyor. Uras’la paket üzerine sohbet ettiğimde bana, paketi eksik bulduklarını, taleplerini iktidar partisine ilettiklerini ama hiçbir olumlu gelişme yaşanmadığı için ikinci turda da oylamalara katılmama ihtimallerinin yüksek olduğunu söyledi. “Ergenekoncuların zaferi” sözüne de şöyle açıklık getirdi: “Eğer iktidar partisi bu paketi geçiremezse siyasi anlamda ciddi bir zaaf ortaya çıkar ve bu da Ergenekoncuların işine yarar.” Ne var ki Uras, hiç de Ergenekoncular zafer kazanmasın diye AKP paketine kayıtsız şartsız destek verme düşüncesinde değil. Böyle bir durumda sorumlunun BDP değil, onun taleplerini göz ardı eden AKP olacağını vurguluyor.
YİNE YÜZDE 10 BARAJI
BDP’nin önde gelen talebi hiç kuşkusuz yüzde 10 seçim barajının aşağı çekilmesi veya temsildeki mağduriyetlerin giderilmesi için başka formül arayışına gidilmesi. AKP’liler uzun bir süre bunu “baraj Anayasa meselesi değil” diyerek geçiştirmeye çalıştılar ki hiç inandırıcı değildi. Nitekim Hüseyin Çelik dün sözünü ettiğimiz mülakatta yüzde 10 barajını açık açık, şöyle savundu: “Türkiye’de Meclis’in işleyişini görüyorsunuz, işte dün bir madde Meclis’ten beş saatte geçti. Meclis’te dört parti grubu var. Dört değil de 14 parti grubu olduğunu varsayın. Bu Meclis’ten kolay kolay kanun çıkaramazsınız o zaman. Bu nedenle BDP’nin barajın düşürülmesi yönündeki talebine destek vermemiz söz konusu olamaz.”
Çelik’i yıllardır, siyasetçiliğinden önce siyaset tarihçisi yönünüyle tanırım ve kendisini “özgürlükçü” ve “demokrat” bir kişi olarak bilirim. Onun 12 Eylül cuntacılarının ülkeye armağan ettiği bu aleni adaletsizliği bu kadar basit gerekçelerle meşrulaştırmaya çalışmasına hiç ama hiç anlam veremiyorum.
BDP üzerine baskılar konusunda söylenecek çok şey var. Şimdilik bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum: Demirtaş’ın sözünü ettiği çevreler BDP’lileri HSYK değişikliğine ikna etmek için son dönemde üstüste gelen KCK operasyonlarını gerekçe gösteriyorlar. Sanki bu operasyonlar hükümetin bilgisi dışında, hatta ona rağmen gerçekleştiriliyormuş; sanki HSYK’nın yapısı değiştirilirse bu türden operasyonlar yapılamazmış gibi.
Tabii burada ilginç olan, “pakete destek verin KCK türü operasyonlar olmasın” diyenlerin bazılarının düne kadar KCK operasyonlarını, “Kürt hareketinde şahinleri tasfiye edip güvercinlerin önünü açıyor” gibi abes bir akıl yürütmeyle meşrulaştırmaya çalışmış, hatta bunları teşvik etmiş olmaları.
BDP’ye anayasa paketi için “mahalle baskısı”
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milliyet’ten Devrim Sevimay’a verdiği mülakatta partilerinin Anayasa paketine bakışını, başlığa çıkarılan şu cümleyle özetlemişti: “Biz AKP’yi yaşatma derneği değiliz.” Gazetede yayınlandığı 12 Nisan günü Samsun’da Ahmet Türk’e yapılan yumruklu saldırıyla gölgede kalan bu mülakatta BDP Lideri, bazı çevrelerin “Karşılıksız bir şekilde AKP’yi desteklemek gerekir”, “En kötü değişiklik bile şu durumdan iyidir”, “Darbe anayasasında açılacak en küçük bir gediği mutlaka desteklemek gerekir” gibi önermelerle partisini, yine Demirtaş’ın terimleriyle söyleyecek olursak, “AKP’nin kuyruğu, AKP’nin koltuk değneği” gibi gördüklerinden yakınıyordu.
Aradan yaklaşık 20 gün geçmesine rağmen BDP’ye yönelik “mahalle baskısı” aynen sürüyor, hatta paketin ikinci turunda iktidar partisinden daha fazla fire verilme ihtimali karşısında bu baskının şiddetlenerek arttığını söyleyebiliriz. Son günlerde moda suçlamaysa, pakete destek vermemenin “Ergenekonculuk” anlamına geleceği. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, dün Taraf Gazetesi’ne verdiği (ki söz konusu gazetenin BDP’ye yönelik baskıların önde gelen odakların biri haline geldiğini söyleyebiliriz) mülakatta şunları söylebildi: “BDP şu anda ulusalcılarla birlikte hareket ediyor. Ergenekoncularla beraber hareket ediyor. Tabanına da ihanet ediyor. BDP’yi bu yönüyle son derece tutarsız buluyorum. Ben diyorum ki işte Ergenekoncularla ve ulusalcılarla birlikte hareket etmeyin. Siz eğer demokratikleşmeden yanaysanız, siz Türkiye’deki haksızlıkların giderilmesinden yanaysanız. Bu işin anası Anayasa’nın değiştirilmesidir.”
Bu “Ergenekonculuk” ithamında, BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın “bu paketin geçmemesi Ergenekoncuların zaferi olur” sözüne sık sık atıf yapılıyor ve böylelikle parti içinde bir gedik açılmak isteniyor. Uras’la paket üzerine sohbet ettiğimde bana, paketi eksik bulduklarını, taleplerini iktidar partisine ilettiklerini ama hiçbir olumlu gelişme yaşanmadığı için ikinci turda da oylamalara katılmama ihtimallerinin yüksek olduğunu söyledi. “Ergenekoncuların zaferi” sözüne de şöyle açıklık getirdi: “Eğer iktidar partisi bu paketi geçiremezse siyasi anlamda ciddi bir zaaf ortaya çıkar ve bu da Ergenekoncuların işine yarar.” Ne var ki Uras, hiç de Ergenekoncular zafer kazanmasın diye AKP paketine kayıtsız şartsız destek verme düşüncesinde değil. Böyle bir durumda sorumlunun BDP değil, onun taleplerini göz ardı eden AKP olacağını vurguluyor.
YİNE YÜZDE 10 BARAJI
BDP’nin önde gelen talebi hiç kuşkusuz yüzde 10 seçim barajının aşağı çekilmesi veya temsildeki mağduriyetlerin giderilmesi için başka formül arayışına gidilmesi. AKP’liler uzun bir süre bunu “baraj Anayasa meselesi değil” diyerek geçiştirmeye çalıştılar ki hiç inandırıcı değildi. Nitekim Hüseyin Çelik dün sözünü ettiğimiz mülakatta yüzde 10 barajını açık açık, şöyle savundu: “Türkiye’de Meclis’in işleyişini görüyorsunuz, işte dün bir madde Meclis’ten beş saatte geçti. Meclis’te dört parti grubu var. Dört değil de 14 parti grubu olduğunu varsayın. Bu Meclis’ten kolay kolay kanun çıkaramazsınız o zaman. Bu nedenle BDP’nin barajın düşürülmesi yönündeki talebine destek vermemiz söz konusu olamaz.”
Çelik’i yıllardır, siyasetçiliğinden önce siyaset tarihçisi yönünüyle tanırım ve kendisini “özgürlükçü” ve “demokrat” bir kişi olarak bilirim. Onun 12 Eylül cuntacılarının ülkeye armağan ettiği bu aleni adaletsizliği bu kadar basit gerekçelerle meşrulaştırmaya çalışmasına hiç ama hiç anlam veremiyorum.
BDP üzerine baskılar konusunda söylenecek çok şey var. Şimdilik bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum: Demirtaş’ın sözünü ettiği çevreler BDP’lileri HSYK değişikliğine ikna etmek için son dönemde üstüste gelen KCK operasyonlarını gerekçe gösteriyorlar. Sanki bu operasyonlar hükümetin bilgisi dışında, hatta ona rağmen gerçekleştiriliyormuş; sanki HSYK’nın yapısı değiştirilirse bu türden operasyonlar yapılamazmış gibi.
Tabii burada ilginç olan, “pakete destek verin KCK türü operasyonlar olmasın” diyenlerin bazılarının düne kadar KCK operasyonlarını, “Kürt hareketinde şahinleri tasfiye edip güvercinlerin önünü açıyor” gibi abes bir akıl yürütmeyle meşrulaştırmaya çalışmış, hatta bunları teşvik etmiş olmaları.