Krizin Türkiye açısından etkisini kaybedeceği beklentisi arttı
BDDK, Bankacılık Sektörü Yönetici Kesimi Beklenti Anketi sonuçlarına göre, bankacılar arasında küresel ekonomik krizin Türkiye açısından etkisini kaybedeceğine ilişkin olumlu beklentiler öne çıktı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından düzenlenen ve 73 üst düzey bankacı tarafından yanıtlanan ''Bankacılık Sektörü Yönetici Kesimi Beklenti Anketinin'' sonuçları açıklandı.
Bankacıların Nisan-Haziran 2010 beklentilerini içeren anket sonuçları incelendiğinde, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), kredi hacimleri ve bankacılık sektörü aktif büyüklüğü gibi göstergelerde artış beklentilerinin ağırlıkta olduğu görüldü.
Ekonomik krizin biteceği beklentisine dair diğer önemli bir gösterge ise hem ticari hem de bireysel kredilerde takibe düşme oranındaki artış beklentilerinin önemli bir düşüş göstererek son bir yılın en düşük seviyesine gelmiş olması gösterildi. Özetle, katılımcılar önümüzdeki 3 aylık dönemde hem makroekonomik hem bankacılık sektörü ile göstergelerde olumlu gelişmeler beklerken, bu durum ekonomik canlanmanın ve iyileşmenin işareti olarak değerlendirildi.
Makroekonomik göstergelere ilişkin beklentilere bakıldığında, ''cari işlemler açığı'' haricinde bütün göstergelerin olumlu olduğu görüldü. Özellikle yılsonu GSMH;nin artacağına dair beklenti oranı yüzde 11'i önemli ölçüde olmak üzere toplam yüzde 92 ile son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı.
Cari işlemler açığına ilişkin artacak beklentisine sahip katılımcı oranı yüzde 48'den yüzde 81'e çıktı, azalacak oranı yüzde 30'dan yüzde 1;e geriledi.
Cari işlemler açığının artacağına dair beklentideki bu artışın, ekonomik genişleme beklentisi ile birlikte, Türkiye'nin en büyük ithalat kalemi olan ve Türkiye'nin gerçekleştirdiği üretimin girdilerinin önemli bir kısmını teşkil eden ara mal ve enerji ithalatının artacağı beklentisinden kaynaklandığı düşünüldü.
Bütçe açığında ve TÜFE;de artış beklentileri geçen anket dönemine göre sırasıyla yüzde 65 ve yüzde 74'ten yüzde 44 ve yüzde 57'ye geriledi. İç borçlanma faiz oranı ve dolar kurunda ağırlıklı beklenti yüzde 63 ve yüzde 54 ile aynı kalma yönünde oldu. Genel olarak, makroekonomik göstergelerdeki beklentiler, 2010 yılında büyüme yönünde gelişmeler yaşanabileceğini işaret etti.
Ankette, fon kaynaklarına ve kredi faiz oranlarına ilişkin beklentilerin ağırlıklı olarak aynı kalma yönünde olduğu görüldü. Bu durum, ekonomideki büyüme ve canlanmanın faiz oranlarında bir yükselmeye neden olmayacağının beklenildiği şeklinde değerlendirildi.
Aynı kalacak beklentisi 3 ay vadeli TL faiz oranında yüzde 67, 3 ay vadeli döviz tevdiat hesabı (DTH) faiz oranında yüzde 74, Merkez Bankası bankalar arası para piyasası kısa vadeli faiz oranında yüzde 87, bankaların yurtdışı borçlanma faiz spreadinde ise yüzde 67 seviyesinde oldu. Artacak beklentisi ise yukarıdaki sırayla, yüzde 30, yüzde 23, yüzde 13 ve yüzde 10 olarak gerçekleşti.
Takipteki kredi oranı azalacak
Kredilerin faiz oranlarında da fon kaynaklarının faiz oranlarına benzer şekilde aynı kalma beklentilerinin hakim olduğu gözlendi. Buna göre, aynı kalma yönünde beklentiye sahip katılımcı oranı, konut kredilerinde yüzde 77, diğer tüketici kredilerinde yüzde 71, ticari kredilerde yüzde 69, kredi kartlarında ise yüzde 84 seviyesinde oldu. Artacak beklentileri ise aynı sırayla yüzde 17, yüzde 20, yüzde 24, yüzde 4 olarak gerçekleşti.
Hem ticari hem bireysel kredi hacimlerinde, GSMH ve aktif büyüklüğü beklentilerine paralel olarak artış yönündeki beklentilerin ağırlıklı olduğu görüldü.
Kredi hacimlerinde artış beklentisine sahip katılımcı oranı konut kredilerinde yüzde 87, taşıt kredilerinde yüzde 47, ticari kredilerde yüzde 80, KOBİ kredilerinde yüzde 78, kredi kartlarında yüzde 77 seviyesinde olarak belirlendi.
Kredi hacimlerine ilişkin cevaplarda en dikkati çeken sonuç takipteki tüketici kredisi ve ticari kredi hacimlerinin artacağına dair beklentilerin bir önceki anket döneminde yüzde 78 ve yüzde 75 iken bu anket döneminde yüzde 54 ve yüzde 44'e düşmesi oldu.
Küresel ekonomik krizin başladığından beri en düşük seviyede gerçekleşen bu oranlar, ekonomik düzelmeye ilişkin olumlu beklentilerden biri olarak değerlendirildi.
Kredi hacimlerini etkileyebilecek en önemli faktörlerin sorulduğu sorularda, bir önceki anket döneminde olduğu gibi, ticari krediler için ticari iç talepteki artma/azalma, bireysel krediler için ise tüketim talebindeki artma/azalma faktöründen etkilenebileceği ifade edildi.
Bankacılık sektörü aktif büyüklüğüne ilişkin artış beklentisine sahip katılımcı oranı, kredi hacimlerindeki artış beklentilerine uyumlu olarak, yüzde 89 oranında artış olarak gerçekleşti.
Sektörün karlılığına ilişkin beklentilerde ise katılımcıların yüzde 37'si azalacağını, yüzde 51'i karlılığın aynı kalacağını ve yüzde 11'i ise artacağını belirtti. Karlılığa ilişkin beklentilerin, bir önceki anket dönemine göre biraz iyileşmiş olmakla birlikte, genel olumlu beklentilerin karşısında göreceli olarak olumsuz kaldığı gözlendi.
En önemli risk: Faiz
Bunda faiz oranlarının önümüzdeki üç aylık dönemde yatay bir seyir izleyeceğine dair beklentilerin ve özellikle bankaların risk kaynaklarının sorulduğu soruda faiz riskinin en önemli risk kaynağı olarak görülme oranındaki dikkat çekici yükselmenin etkili olduğu değerlendirildi.
Anket katılımcılarının yüzde 64'ü en fazla artış göstermesini bekledikleri fon kaynağı olarak mevduatı gösterirken ikinci sırada yüzde 26 ile sermaye piyasaları üçüncü sırada yüzde 6 ile para piyasaları geldi.
Bankacılık sektöründeki yabancı sermaye payına ilişkin beklenti yüzde 76 oranında aynı kalacağı yönünde oldu. Bankacılık sektörünü ve sektöre olan güveni en fazla etkilemesi beklenen faktörlerin sorulduğu sorularda makroekonomik gelişmelerin önde geldiği görüldü. Ancak, önceki anket dönemleri ile karşılaştırıldığında siyasi gelişmelerin de önemli görülme oranının arttığı dikkat çekti.
Sektörün riskliliğine ilişkin soruda ise katılımcıların yüzde 42'si riskliliğin artacağını, yüzde 56'sı ise aynı kalacağını beklediklerini ifade etti.
En önemli risk kaynağı olarak ise katılımcıların yüzde 50;si kredi riskini, yüzde 49;u ise faiz riskini gördüklerini belirtti. Bu durumun önümüzdeki dönemlerde faiz oranları ve faiz riski konularının bankacılık sektörü açısından hassasiyet taşıyacağı şeklinde değerlendirildi.
Anket sonuçlarından, küresel krizin etkisini kaybetmesinin, bununla paralel olarak GSMH kredi hacimleri ve aktif büyüklüğü gibi göstergelerde olumlu gelişmeler olmasının, faiz oranlarının yatay bir seyir izlemesinin, bununla birlikte faiz riskinin ön plana çıkmasının ve karlılığın durağan bir görünüm arz etmesinin beklenildiği sonuçlarına ulaşıldı.
Bankacıların Nisan-Haziran 2010 beklentilerini içeren anket sonuçları incelendiğinde, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), kredi hacimleri ve bankacılık sektörü aktif büyüklüğü gibi göstergelerde artış beklentilerinin ağırlıkta olduğu görüldü.
Ekonomik krizin biteceği beklentisine dair diğer önemli bir gösterge ise hem ticari hem de bireysel kredilerde takibe düşme oranındaki artış beklentilerinin önemli bir düşüş göstererek son bir yılın en düşük seviyesine gelmiş olması gösterildi. Özetle, katılımcılar önümüzdeki 3 aylık dönemde hem makroekonomik hem bankacılık sektörü ile göstergelerde olumlu gelişmeler beklerken, bu durum ekonomik canlanmanın ve iyileşmenin işareti olarak değerlendirildi.
Makroekonomik göstergelere ilişkin beklentilere bakıldığında, ''cari işlemler açığı'' haricinde bütün göstergelerin olumlu olduğu görüldü. Özellikle yılsonu GSMH;nin artacağına dair beklenti oranı yüzde 11'i önemli ölçüde olmak üzere toplam yüzde 92 ile son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı.
Cari işlemler açığına ilişkin artacak beklentisine sahip katılımcı oranı yüzde 48'den yüzde 81'e çıktı, azalacak oranı yüzde 30'dan yüzde 1;e geriledi.
Cari işlemler açığının artacağına dair beklentideki bu artışın, ekonomik genişleme beklentisi ile birlikte, Türkiye'nin en büyük ithalat kalemi olan ve Türkiye'nin gerçekleştirdiği üretimin girdilerinin önemli bir kısmını teşkil eden ara mal ve enerji ithalatının artacağı beklentisinden kaynaklandığı düşünüldü.
Bütçe açığında ve TÜFE;de artış beklentileri geçen anket dönemine göre sırasıyla yüzde 65 ve yüzde 74'ten yüzde 44 ve yüzde 57'ye geriledi. İç borçlanma faiz oranı ve dolar kurunda ağırlıklı beklenti yüzde 63 ve yüzde 54 ile aynı kalma yönünde oldu. Genel olarak, makroekonomik göstergelerdeki beklentiler, 2010 yılında büyüme yönünde gelişmeler yaşanabileceğini işaret etti.
Ankette, fon kaynaklarına ve kredi faiz oranlarına ilişkin beklentilerin ağırlıklı olarak aynı kalma yönünde olduğu görüldü. Bu durum, ekonomideki büyüme ve canlanmanın faiz oranlarında bir yükselmeye neden olmayacağının beklenildiği şeklinde değerlendirildi.
Aynı kalacak beklentisi 3 ay vadeli TL faiz oranında yüzde 67, 3 ay vadeli döviz tevdiat hesabı (DTH) faiz oranında yüzde 74, Merkez Bankası bankalar arası para piyasası kısa vadeli faiz oranında yüzde 87, bankaların yurtdışı borçlanma faiz spreadinde ise yüzde 67 seviyesinde oldu. Artacak beklentisi ise yukarıdaki sırayla, yüzde 30, yüzde 23, yüzde 13 ve yüzde 10 olarak gerçekleşti.
Takipteki kredi oranı azalacak
Kredilerin faiz oranlarında da fon kaynaklarının faiz oranlarına benzer şekilde aynı kalma beklentilerinin hakim olduğu gözlendi. Buna göre, aynı kalma yönünde beklentiye sahip katılımcı oranı, konut kredilerinde yüzde 77, diğer tüketici kredilerinde yüzde 71, ticari kredilerde yüzde 69, kredi kartlarında ise yüzde 84 seviyesinde oldu. Artacak beklentileri ise aynı sırayla yüzde 17, yüzde 20, yüzde 24, yüzde 4 olarak gerçekleşti.
Hem ticari hem bireysel kredi hacimlerinde, GSMH ve aktif büyüklüğü beklentilerine paralel olarak artış yönündeki beklentilerin ağırlıklı olduğu görüldü.
Kredi hacimlerinde artış beklentisine sahip katılımcı oranı konut kredilerinde yüzde 87, taşıt kredilerinde yüzde 47, ticari kredilerde yüzde 80, KOBİ kredilerinde yüzde 78, kredi kartlarında yüzde 77 seviyesinde olarak belirlendi.
Kredi hacimlerine ilişkin cevaplarda en dikkati çeken sonuç takipteki tüketici kredisi ve ticari kredi hacimlerinin artacağına dair beklentilerin bir önceki anket döneminde yüzde 78 ve yüzde 75 iken bu anket döneminde yüzde 54 ve yüzde 44'e düşmesi oldu.
Küresel ekonomik krizin başladığından beri en düşük seviyede gerçekleşen bu oranlar, ekonomik düzelmeye ilişkin olumlu beklentilerden biri olarak değerlendirildi.
Kredi hacimlerini etkileyebilecek en önemli faktörlerin sorulduğu sorularda, bir önceki anket döneminde olduğu gibi, ticari krediler için ticari iç talepteki artma/azalma, bireysel krediler için ise tüketim talebindeki artma/azalma faktöründen etkilenebileceği ifade edildi.
Bankacılık sektörü aktif büyüklüğüne ilişkin artış beklentisine sahip katılımcı oranı, kredi hacimlerindeki artış beklentilerine uyumlu olarak, yüzde 89 oranında artış olarak gerçekleşti.
Sektörün karlılığına ilişkin beklentilerde ise katılımcıların yüzde 37'si azalacağını, yüzde 51'i karlılığın aynı kalacağını ve yüzde 11'i ise artacağını belirtti. Karlılığa ilişkin beklentilerin, bir önceki anket dönemine göre biraz iyileşmiş olmakla birlikte, genel olumlu beklentilerin karşısında göreceli olarak olumsuz kaldığı gözlendi.
En önemli risk: Faiz
Bunda faiz oranlarının önümüzdeki üç aylık dönemde yatay bir seyir izleyeceğine dair beklentilerin ve özellikle bankaların risk kaynaklarının sorulduğu soruda faiz riskinin en önemli risk kaynağı olarak görülme oranındaki dikkat çekici yükselmenin etkili olduğu değerlendirildi.
Anket katılımcılarının yüzde 64'ü en fazla artış göstermesini bekledikleri fon kaynağı olarak mevduatı gösterirken ikinci sırada yüzde 26 ile sermaye piyasaları üçüncü sırada yüzde 6 ile para piyasaları geldi.
Bankacılık sektöründeki yabancı sermaye payına ilişkin beklenti yüzde 76 oranında aynı kalacağı yönünde oldu. Bankacılık sektörünü ve sektöre olan güveni en fazla etkilemesi beklenen faktörlerin sorulduğu sorularda makroekonomik gelişmelerin önde geldiği görüldü. Ancak, önceki anket dönemleri ile karşılaştırıldığında siyasi gelişmelerin de önemli görülme oranının arttığı dikkat çekti.
Sektörün riskliliğine ilişkin soruda ise katılımcıların yüzde 42'si riskliliğin artacağını, yüzde 56'sı ise aynı kalacağını beklediklerini ifade etti.
En önemli risk kaynağı olarak ise katılımcıların yüzde 50;si kredi riskini, yüzde 49;u ise faiz riskini gördüklerini belirtti. Bu durumun önümüzdeki dönemlerde faiz oranları ve faiz riski konularının bankacılık sektörü açısından hassasiyet taşıyacağı şeklinde değerlendirildi.
Anket sonuçlarından, küresel krizin etkisini kaybetmesinin, bununla paralel olarak GSMH kredi hacimleri ve aktif büyüklüğü gibi göstergelerde olumlu gelişmeler olmasının, faiz oranlarının yatay bir seyir izlemesinin, bununla birlikte faiz riskinin ön plana çıkmasının ve karlılığın durağan bir görünüm arz etmesinin beklenildiği sonuçlarına ulaşıldı.