Hıristiyanlığı nasıl antalabiliriz tartışması
ABD'de Müslümanlara, Hıristiyanlığı nasıl anlatacağız tartışması yaşanıyor. Hıristiyan misyonerler bu konuda bir türlü uzlaşmaya varamıyor.
Tartışmalardan biri de ‘’Allah’’ ifadesinin kullanılması ile ilgili.
Hıristiyanlar ‘Allah’ kelimesini kullanmalı mı? Malezya geçtiğimiz aylarda bu sorunun etrafında yaşan gerilim dünya gündemine de yansıdı. Ancak bu kez tartışma Müslümanlar arasında ve Malezya’da değil. ABD’de Hıristiyan misyonerler arasında yoğun ve şiddetli bir tartışma yaşanıyor. New York Times gazetesi bu ilginç tartışmayı sayfalarına taşıdı.
Malezya’da önce gayrimüslimlere ‘Allah’ kelimesini kullanmayı yasaklayan bir karar alındı. Yüksek mahkeme bu kararı bozduktan sonra, geçtiğimiz Şubat ayında 9 kiliseye meçhul kişilerce atılan molotof kokteylleri ile tartışma dünya gündemine taşınmıştı. Bu olay ‘’Müslüman ülkelerdeki ifade hürriyeti kısıtlamaları’’ konusunda birçok yorum yapılmasına yol açmıştı. New York Times gazetesi ise, ‘’benzeri bir ‘din dili’ tartışmasının ABD de yaşandığına’’ dikkat çeken bir yazı yayınladı.
New York Times gazetesinin köşe yazarlarından Mark Oppenheimer, gazetenin Cuma günkü sayısında yayınlanan yazısında, ‘’ Anayasanın birinci maddesinin ifade hürriyetini güvence altına aldığı ABD’de, Kuala Lumpur’dan gelen haberlerin anlattığı tartışmanın asla olamayacığını düşünüyorduk. Ancak bizde de din dili kısıtlaması konusunda benzeri bir tartışma var’’ sözleriyle ABD’deki bazı misyoner teşkilatlarında yaşanan şiddetli tartışmaya dikkat çekti.
Amerikan Evanjeliklerin radikal kanadının ana eğitim kurumu olan Liberty Üniversitesinin Baptist İlahiyatı Fakültesi dekanı olan Mehmet Ergun Caner, Uluslararası Misyon Kurulu liderlerinden Jerry Rankin’e, ‘’yalancı’’ diyerek tartışmada tüm dikkatleri üzerine çekti. Caner sonradan bu ifadesinden dolayı özür dilese de, Jerry Rankin’in fikir babası olduğu ‘Camel Metodu’ adlı Müslümanlara Hıristiyanlık propagandası yapma yöntemini Hıristiyanlığa aykırı buluyor.
‘’Camel’’ metodunda, Hıristiyan misyonerler, Müslümanlara İncil’deki ‘Jesus’ yerine, Kur’an’daki İsa’yı anlatarak yakalaşılması gerektiğini savunuyor. Özellikle de Meryem suresinde İsa’nın doğuşu ile ilgili ayetler baz alınıyor. Bu görüşteki Misyonerler, Müslümanlarla konuşmaya Kur’an’daki İsa’yı anlatarak başlamanın İncil’i tamamen reddetmelerini engelleyeceğine inanıyor.
Ancak Türk kökenli olduğunu iddia eden Mehmet Ergun Caner liderliğindeki misyoner grubu ise, Kur’an’ın Hıristiyan inancına kaynaklık edebileceğini düşünmenin, ‘’Hıristiyanlığa kökten aykırı bir tutum’’ olduğunu savunuyor.
Misyoner David Garrison ise, ‘’ Kur’an’ı İsa’ya giden bir yol’’ olarak kullanmayı savunuyor ve, ‘’(Hz) Muhammedi ya da bir başka peygamberi eleştirmiyorsunuz. İsa’yı yüceltiyorsunuz’’ şeklinde anlatıyor metodlarını. Garrison buna örnek olarak da, ‘’Müslümanlara Meryem Suresini okuyup sonra da, ‘Bakire bir anneden doğan başka bir peygamber biliyor musunuz?’ diye sorulabilir’’ diyor.
Camel Metodu adını sanıldığı gibi, Ortadoğu’nun meşhur hayvanından almıyor. ‘’Chosen Angels Miracles Eternal Life (Seçilmiş meleklerin sonsuz hayat mucizesi)’’ cümlesinin baş harflerinden alıyor adını.
Notre Dame Üniversitesinde İslam ilahiyatı dersleri veren Gabriel Said Reynolds da, ‘’Bağdat’ta 8’nci yüzyılda Hıristiyanların, Kur’an’da Hz İsa ile ilgili ayetleri göstererek kendilerini koruduklarını’’ söyleyerek, ‘’Ancak bunu asla Müslümanları Hıristiyan yapmak için kullanmadılar’’ diyerek tartışmaya katılıyor.
Ancak son yüzyılda misyonolojistler (misyonerlik teorisyenleri), Evanjelikleri, ‘’contextualization (bir kavramı başka bir kavrama katarak kullanmak)’’ yöntemini kullanmaları konusunda teşvik etmeye başladılar. Böylece, gidilen ülkelerde Hıristiyanlığı o ülkenin yerli kültürlerinin içine katarak anlatma yolu başladı. Reynolds, ‘’bu konuda aşırı giden Hıristiyan misyonerlerin, Müslümanlar gibi sakal bırakacaklarını, domuz yemeyi bırakacaklarını, ve hatta kendilerinin de ‘’küçük harfle’’ ‘’müslüman’’ olduklarını söylemeye kadar vardıracaklarına’’ dikkat çekiyor. Gabriel Reynolds, Arapçada küçük harfle ‘müslüman’ dendiğinde, ‘’İslam müntesibi’’değil ‘’Tanrıya itaatkar’’ anlamı bulunduğunu ekliyor.
Metoda karşı çıkan misyonerlere göre ise bu yöntem çifte tehlike barındırıyor; Hıristiyanlığa sadakatsizlik ve Müslüman kültürünün yayılmasına hizmet etmek.
Misyonerler arasındaki tartışmalardan biri de ‘’Allah’’ ifadesinin kullanılması ile ilgili. Misyonerler Kurulu bazı durumlarda, misyonerlere ‘Allah’ kelimesini kullanmalarını tavsiye ediyor. Garrison’a göre, ‘’Tek bir tanrı var. Yeri ve göğü yaratan tek bir tanrı. Bu sebeple, bu tanrıyı Allah diye anmak yanlış olmaz.’’
Caner, ‘’Önünüze çıkan ilk Müslümana sorun, ‘Allah’ın oğlu olur mu?’ diye. Size, Kur’an’daki ‘Allah doğmamıştır ve doğrulmumamıştır’ ayetini okuyacaktır.’’ şeklinde şiddetle karşı çıkıyor bu düşünceye. Hıristiyanların ‘Allah’ ifadesini kullanmasının hem semantik hem de teolojik açıdan hatalı olduğunu iddia eden Caner, bunun için Beatles üyesi George Harrison’un ‘’My Sweet Lord’’ şarkısını örnek veriyor: ‘’Sadece Hıristiyanların da tanrı için kullandığı ‘Lord’ ifadesini kullandı diye Hıristiyan bir şarkı diyebilir misiniz? Harrison bu şarkıyı yazdığında Hare Krishna teolojisiyle ilgileniyordu. George Harrison’un şarkısı benimle aynı ‘lord’u mu anlatıyor? Cevabım hayır!’’
Evanjelik Hıristiyanların en popüler liderlerinden biri olan Mehmet Ergun Caner, Türk kökenli olduğunu iddia ediyor. Ancak Türkiye’deki biyografisi ile ilgili hiçbir bilgi yok. Üstelik kendi resmi sitesindeki biyografi linki de çalışmıyor. 1970’li yılların sonunda Ohio’ya gelen bir Türk müezzinin çocuğu olduğunu ileri sürüyor. Kendi anlatımına göre, Müslümanken 16 yaşında Hıristiyan olmaya karar veriyor. Bu kararı sebebiyle babası da kendisini evlatlıktan reddediyor. Bir yıl sonra ise kardeşi Emir Caner Hıristiyan oluyor. Özellikle 11 Eylül’den sonra tüm Müslümanları ‘terörist’ ilan eden ve ‘’Müslümanlığın terörizmi öven bir din olduğunu’’ iddia eden Caner, bu konuda yazdığı kitaplarla da ABD’de, insan hakları örgütlerinin, solcu çevrelerin ve Müslümanların tepkilerine sebep olmuştu. Oscar ödüllü belgesel yönetmeni Michael Moore ile televizyonlarda ‘nefret ideolojisi’ konusunda tartışmalara girmişti
Hıristiyanlar ‘Allah’ kelimesini kullanmalı mı? Malezya geçtiğimiz aylarda bu sorunun etrafında yaşan gerilim dünya gündemine de yansıdı. Ancak bu kez tartışma Müslümanlar arasında ve Malezya’da değil. ABD’de Hıristiyan misyonerler arasında yoğun ve şiddetli bir tartışma yaşanıyor. New York Times gazetesi bu ilginç tartışmayı sayfalarına taşıdı.
Malezya’da önce gayrimüslimlere ‘Allah’ kelimesini kullanmayı yasaklayan bir karar alındı. Yüksek mahkeme bu kararı bozduktan sonra, geçtiğimiz Şubat ayında 9 kiliseye meçhul kişilerce atılan molotof kokteylleri ile tartışma dünya gündemine taşınmıştı. Bu olay ‘’Müslüman ülkelerdeki ifade hürriyeti kısıtlamaları’’ konusunda birçok yorum yapılmasına yol açmıştı. New York Times gazetesi ise, ‘’benzeri bir ‘din dili’ tartışmasının ABD de yaşandığına’’ dikkat çeken bir yazı yayınladı.
New York Times gazetesinin köşe yazarlarından Mark Oppenheimer, gazetenin Cuma günkü sayısında yayınlanan yazısında, ‘’ Anayasanın birinci maddesinin ifade hürriyetini güvence altına aldığı ABD’de, Kuala Lumpur’dan gelen haberlerin anlattığı tartışmanın asla olamayacığını düşünüyorduk. Ancak bizde de din dili kısıtlaması konusunda benzeri bir tartışma var’’ sözleriyle ABD’deki bazı misyoner teşkilatlarında yaşanan şiddetli tartışmaya dikkat çekti.
Amerikan Evanjeliklerin radikal kanadının ana eğitim kurumu olan Liberty Üniversitesinin Baptist İlahiyatı Fakültesi dekanı olan Mehmet Ergun Caner, Uluslararası Misyon Kurulu liderlerinden Jerry Rankin’e, ‘’yalancı’’ diyerek tartışmada tüm dikkatleri üzerine çekti. Caner sonradan bu ifadesinden dolayı özür dilese de, Jerry Rankin’in fikir babası olduğu ‘Camel Metodu’ adlı Müslümanlara Hıristiyanlık propagandası yapma yöntemini Hıristiyanlığa aykırı buluyor.
‘’Camel’’ metodunda, Hıristiyan misyonerler, Müslümanlara İncil’deki ‘Jesus’ yerine, Kur’an’daki İsa’yı anlatarak yakalaşılması gerektiğini savunuyor. Özellikle de Meryem suresinde İsa’nın doğuşu ile ilgili ayetler baz alınıyor. Bu görüşteki Misyonerler, Müslümanlarla konuşmaya Kur’an’daki İsa’yı anlatarak başlamanın İncil’i tamamen reddetmelerini engelleyeceğine inanıyor.
Ancak Türk kökenli olduğunu iddia eden Mehmet Ergun Caner liderliğindeki misyoner grubu ise, Kur’an’ın Hıristiyan inancına kaynaklık edebileceğini düşünmenin, ‘’Hıristiyanlığa kökten aykırı bir tutum’’ olduğunu savunuyor.
Misyoner David Garrison ise, ‘’ Kur’an’ı İsa’ya giden bir yol’’ olarak kullanmayı savunuyor ve, ‘’(Hz) Muhammedi ya da bir başka peygamberi eleştirmiyorsunuz. İsa’yı yüceltiyorsunuz’’ şeklinde anlatıyor metodlarını. Garrison buna örnek olarak da, ‘’Müslümanlara Meryem Suresini okuyup sonra da, ‘Bakire bir anneden doğan başka bir peygamber biliyor musunuz?’ diye sorulabilir’’ diyor.
Camel Metodu adını sanıldığı gibi, Ortadoğu’nun meşhur hayvanından almıyor. ‘’Chosen Angels Miracles Eternal Life (Seçilmiş meleklerin sonsuz hayat mucizesi)’’ cümlesinin baş harflerinden alıyor adını.
Notre Dame Üniversitesinde İslam ilahiyatı dersleri veren Gabriel Said Reynolds da, ‘’Bağdat’ta 8’nci yüzyılda Hıristiyanların, Kur’an’da Hz İsa ile ilgili ayetleri göstererek kendilerini koruduklarını’’ söyleyerek, ‘’Ancak bunu asla Müslümanları Hıristiyan yapmak için kullanmadılar’’ diyerek tartışmaya katılıyor.
Ancak son yüzyılda misyonolojistler (misyonerlik teorisyenleri), Evanjelikleri, ‘’contextualization (bir kavramı başka bir kavrama katarak kullanmak)’’ yöntemini kullanmaları konusunda teşvik etmeye başladılar. Böylece, gidilen ülkelerde Hıristiyanlığı o ülkenin yerli kültürlerinin içine katarak anlatma yolu başladı. Reynolds, ‘’bu konuda aşırı giden Hıristiyan misyonerlerin, Müslümanlar gibi sakal bırakacaklarını, domuz yemeyi bırakacaklarını, ve hatta kendilerinin de ‘’küçük harfle’’ ‘’müslüman’’ olduklarını söylemeye kadar vardıracaklarına’’ dikkat çekiyor. Gabriel Reynolds, Arapçada küçük harfle ‘müslüman’ dendiğinde, ‘’İslam müntesibi’’değil ‘’Tanrıya itaatkar’’ anlamı bulunduğunu ekliyor.
Metoda karşı çıkan misyonerlere göre ise bu yöntem çifte tehlike barındırıyor; Hıristiyanlığa sadakatsizlik ve Müslüman kültürünün yayılmasına hizmet etmek.
Misyonerler arasındaki tartışmalardan biri de ‘’Allah’’ ifadesinin kullanılması ile ilgili. Misyonerler Kurulu bazı durumlarda, misyonerlere ‘Allah’ kelimesini kullanmalarını tavsiye ediyor. Garrison’a göre, ‘’Tek bir tanrı var. Yeri ve göğü yaratan tek bir tanrı. Bu sebeple, bu tanrıyı Allah diye anmak yanlış olmaz.’’
Caner, ‘’Önünüze çıkan ilk Müslümana sorun, ‘Allah’ın oğlu olur mu?’ diye. Size, Kur’an’daki ‘Allah doğmamıştır ve doğrulmumamıştır’ ayetini okuyacaktır.’’ şeklinde şiddetle karşı çıkıyor bu düşünceye. Hıristiyanların ‘Allah’ ifadesini kullanmasının hem semantik hem de teolojik açıdan hatalı olduğunu iddia eden Caner, bunun için Beatles üyesi George Harrison’un ‘’My Sweet Lord’’ şarkısını örnek veriyor: ‘’Sadece Hıristiyanların da tanrı için kullandığı ‘Lord’ ifadesini kullandı diye Hıristiyan bir şarkı diyebilir misiniz? Harrison bu şarkıyı yazdığında Hare Krishna teolojisiyle ilgileniyordu. George Harrison’un şarkısı benimle aynı ‘lord’u mu anlatıyor? Cevabım hayır!’’
Evanjelik Hıristiyanların en popüler liderlerinden biri olan Mehmet Ergun Caner, Türk kökenli olduğunu iddia ediyor. Ancak Türkiye’deki biyografisi ile ilgili hiçbir bilgi yok. Üstelik kendi resmi sitesindeki biyografi linki de çalışmıyor. 1970’li yılların sonunda Ohio’ya gelen bir Türk müezzinin çocuğu olduğunu ileri sürüyor. Kendi anlatımına göre, Müslümanken 16 yaşında Hıristiyan olmaya karar veriyor. Bu kararı sebebiyle babası da kendisini evlatlıktan reddediyor. Bir yıl sonra ise kardeşi Emir Caner Hıristiyan oluyor. Özellikle 11 Eylül’den sonra tüm Müslümanları ‘terörist’ ilan eden ve ‘’Müslümanlığın terörizmi öven bir din olduğunu’’ iddia eden Caner, bu konuda yazdığı kitaplarla da ABD’de, insan hakları örgütlerinin, solcu çevrelerin ve Müslümanların tepkilerine sebep olmuştu. Oscar ödüllü belgesel yönetmeni Michael Moore ile televizyonlarda ‘nefret ideolojisi’ konusunda tartışmalara girmişti