Türkiye'deki Basın Özgürlüğü
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, Türk halkının basının tarafsız olduğuna yönelik inancını kaybettiğini, insanların özellikle yaygın basına şüpheyle yaklaştığını söyledi.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, Türk halkının basının tarafsız olduğuna yönelik inancını kaybettiğini, insanların özellikle yaygın basına şüpheyle yaklaştığını söyledi. Ülke gündemiyle medyanın gündeminin örtüşmediğini kaydeden Sertel, bu durumun da halkın basına olan güvenini sarstığını savundu.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından Mersin Gazeteciler Cemiyeti'nin (MGC) ev sahipliğinde organize edilen; 'Yerel Gazetecilikte Meslek İçi Eğitim Semineri', Suphi Öner Öğretmenevi'nde devam ediyor. Mersin'in yanı sıra Adana, Osmaniye, Hatay ve Nevşehir gibi çevre illerden de katılımın sağlandığı seminerde; 'Haber, Yorum ve Gazetecilerin Durumuna Bakış' konulu bir sunum yapan Atilla Sertel, haberin; olay ve olguların kısa bir öyküsü olduğunu, bu nedenle de haberin olayla özdeş olması gerektiğini
vurguladı.
Sertel, haberin objektif olmasının yanında yorum yapılmaması gerektiğini ifade ederek, "Ama günümüzde objektiflik bir hayal olarak algılanıyor. Çünkü Türkiye'deki tüm gazetelerin tam anlamıyla haber verilirken objektif olmadıkları herkes tarafından kabul ediliyor. Objektifliğe habercilik açısından bakıldığındaysa öncelikle basının özgür, haberi yazanın başta ekonomik açıdan olmak üzere özlük hakları ve hukuksal açıdan özgür olması gerekiyor" dedi.
Demokrasilerde halk adına faaliyette bulunan basının öncelikli görevinin; halkın haber alma özgürlüğünün yerine getirilerek, insanlara bilgi vermesi olduğunu kaydeden Sertel, Türkiye'de basın sektörü açısından asıl sıkıntının da tam da bu noktada başladığını dile getirdi. Geçmiş dönemlerde toplumda; 'gazeteler yazdıysa doğrudur' şeklinde bir görüş hakimken, bugün gelinen noktadaysa bu düşüncenin artık eskimeye başladığını savunan Sertel, bu durumun en önemli nedenininse Türkiye'nin gündemiyle medyanın
gündeminin örtüşmemesi olduğunu vurguladı. Sertel, bu konudaki en somut araştırmanınsa TGC tarafından ortaya konulduğunu hatırlatarak, araştırmaya katılanların yüzde 63.3'ünün medyadaki bazı gündem maddelerinin doğru olduğuna inanmadığını anlattı.
Aynı araştırmanın sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 69.3'ününse bilinçli olarak bilgi kirliliği oluşturulduğuna, yüzde 59.9'unun da gündemin yapay olduğuna inandığını dile getiren Atilla Sertel, bunun yanında her 10 kişiden 6'sının halkın gündemiyle medyanın gündeminin örtüşmediği düşüncesini taşıdığını, bu tablonun da katılımcıların yüzde 35.5'inin medyanın gündemini takip etmemesiyle sonuçlandığını söyledi. Sertel, "Ne yazık ki bugün Türk halkı, medyanın tarafsız olduğu inancını yitirmiş durumda.
İnsanlar özellikle yaygın basına şüpheyle yaklaşıyor. İşte tam da bu noktada yerel basına önemli görev ve sorumluluklar düşüyor" diye konuştu.
Yerel gazetelerin, yaygın basına göre daha özgür, habercilik açısından da doğruyu yapabilecek noktada olduğunu savunan Sertel, yerel gazete sahipleri veya yazı işlerinin herhangi bir yere, herhangi bir menfaate bağlı olmadığını, onları bağlayan şeylerinse; demokrasinin kılıcı gibi insanların tepesinde sallandırılan resmi ilanlar, bir diğerinin de yerel yöneticilerin baskısı olduğunu kaydetti. Sertel, bugün Türk halkının başta medya olmak üzere Avrupa Birliği (AB), muhalefete ve siyasi partilere olan
güvenin azaldığını öne sürerek, siyasetin halkın gündeminden uzaklaşması, siyasetle birlikte medyaya duyulan güveni de olumsuz etkilediğini anlattı.
Gazetecilik mesleğini icra edenlerin savcı ya da yargıç olmadığının altını çizen Sertel, konuşmasını da şöyle sürdürdü; "Ama biz savcı gibi suçlayıp, yargıç gibi yargılayıp adamı mahkemeye çıkarmadan suçlu idam ediyoruz." Herkesin basın özgürlüğünden bir başka deyişle de ifade özgürlüğünden yana tavır sergilemesi gerektiğini savunan Sertel, "Basın meslek örgütleri olarak her siyasal düşüncenin aynı çatı altında buluştuğu, kendini özgürce ifade edebildiği ama meslek örgütü açısından; mesleğe yönelik bir
saldırı, karşı duruşta yan yana gelip, kendi meslek ilkelerimizi savunan bir anlayış içerisinde olmalıyız" dedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından Mersin Gazeteciler Cemiyeti'nin (MGC) ev sahipliğinde organize edilen; 'Yerel Gazetecilikte Meslek İçi Eğitim Semineri', Suphi Öner Öğretmenevi'nde devam ediyor. Mersin'in yanı sıra Adana, Osmaniye, Hatay ve Nevşehir gibi çevre illerden de katılımın sağlandığı seminerde; 'Haber, Yorum ve Gazetecilerin Durumuna Bakış' konulu bir sunum yapan Atilla Sertel, haberin; olay ve olguların kısa bir öyküsü olduğunu, bu nedenle de haberin olayla özdeş olması gerektiğini
vurguladı.
Sertel, haberin objektif olmasının yanında yorum yapılmaması gerektiğini ifade ederek, "Ama günümüzde objektiflik bir hayal olarak algılanıyor. Çünkü Türkiye'deki tüm gazetelerin tam anlamıyla haber verilirken objektif olmadıkları herkes tarafından kabul ediliyor. Objektifliğe habercilik açısından bakıldığındaysa öncelikle basının özgür, haberi yazanın başta ekonomik açıdan olmak üzere özlük hakları ve hukuksal açıdan özgür olması gerekiyor" dedi.
Demokrasilerde halk adına faaliyette bulunan basının öncelikli görevinin; halkın haber alma özgürlüğünün yerine getirilerek, insanlara bilgi vermesi olduğunu kaydeden Sertel, Türkiye'de basın sektörü açısından asıl sıkıntının da tam da bu noktada başladığını dile getirdi. Geçmiş dönemlerde toplumda; 'gazeteler yazdıysa doğrudur' şeklinde bir görüş hakimken, bugün gelinen noktadaysa bu düşüncenin artık eskimeye başladığını savunan Sertel, bu durumun en önemli nedenininse Türkiye'nin gündemiyle medyanın
gündeminin örtüşmemesi olduğunu vurguladı. Sertel, bu konudaki en somut araştırmanınsa TGC tarafından ortaya konulduğunu hatırlatarak, araştırmaya katılanların yüzde 63.3'ünün medyadaki bazı gündem maddelerinin doğru olduğuna inanmadığını anlattı.
Aynı araştırmanın sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 69.3'ününse bilinçli olarak bilgi kirliliği oluşturulduğuna, yüzde 59.9'unun da gündemin yapay olduğuna inandığını dile getiren Atilla Sertel, bunun yanında her 10 kişiden 6'sının halkın gündemiyle medyanın gündeminin örtüşmediği düşüncesini taşıdığını, bu tablonun da katılımcıların yüzde 35.5'inin medyanın gündemini takip etmemesiyle sonuçlandığını söyledi. Sertel, "Ne yazık ki bugün Türk halkı, medyanın tarafsız olduğu inancını yitirmiş durumda.
İnsanlar özellikle yaygın basına şüpheyle yaklaşıyor. İşte tam da bu noktada yerel basına önemli görev ve sorumluluklar düşüyor" diye konuştu.
Yerel gazetelerin, yaygın basına göre daha özgür, habercilik açısından da doğruyu yapabilecek noktada olduğunu savunan Sertel, yerel gazete sahipleri veya yazı işlerinin herhangi bir yere, herhangi bir menfaate bağlı olmadığını, onları bağlayan şeylerinse; demokrasinin kılıcı gibi insanların tepesinde sallandırılan resmi ilanlar, bir diğerinin de yerel yöneticilerin baskısı olduğunu kaydetti. Sertel, bugün Türk halkının başta medya olmak üzere Avrupa Birliği (AB), muhalefete ve siyasi partilere olan
güvenin azaldığını öne sürerek, siyasetin halkın gündeminden uzaklaşması, siyasetle birlikte medyaya duyulan güveni de olumsuz etkilediğini anlattı.
Gazetecilik mesleğini icra edenlerin savcı ya da yargıç olmadığının altını çizen Sertel, konuşmasını da şöyle sürdürdü; "Ama biz savcı gibi suçlayıp, yargıç gibi yargılayıp adamı mahkemeye çıkarmadan suçlu idam ediyoruz." Herkesin basın özgürlüğünden bir başka deyişle de ifade özgürlüğünden yana tavır sergilemesi gerektiğini savunan Sertel, "Basın meslek örgütleri olarak her siyasal düşüncenin aynı çatı altında buluştuğu, kendini özgürce ifade edebildiği ama meslek örgütü açısından; mesleğe yönelik bir
saldırı, karşı duruşta yan yana gelip, kendi meslek ilkelerimizi savunan bir anlayış içerisinde olmalıyız" dedi.