Ali Sirmen'in “Turhan da Yok Artık” yazısı

Cumhuriyet gazetesinin yazarlarında Ali Sirmen bugünkü köşesinde dün hayatını kaybeden ünlü karikatürist Turhan Selçuk için yazdı.

Ali Sirmen'in “Turhan da Yok Artık” yazısı

Çizgiyi yazıyla anlatabilir misiniz ki, Turhan’ın sanatı hakkında onu tam ifade eden bir şeyler yazabilesiniz.

Yerelden evrensele kanca atamayan, hatta çoğu zaman taklidin ötesine geçip yereli bile daha doğru dürüst yakalayamayan bu toplumun çok üstünde, dünya çapında değeri bilinen bir çizgili mizah ustasıydı Turhan.

Toplumların belirli dönemlerinin etikleri, estetiklerini de doğurur.

Üretimden yola çıkmayan, sırtını avanta ve talana vermiş olan, safların çoğulcu sandıkları, ama sapına kadar seçilmiş krallar yönetimi olan çok partili dönemimizin etiği talan ve avanta olunca, mimarideki görüntüsü, briketleri yalapşap sıvayla güya örtülmüş, son katında kalındığı yerden devam edileceğinin işareti olan filizleri görünen güya bina şeklinde tezahür eden estetiği ise estetik disiplininin bütün kurallarına ters düşen bir yönde gelişmiştir.

Bu etik ile estetiğin egemen olduğu toplumda sadeliğin, yalınlığın yerini karmaşa, düzenliliğin yerini derbederlik, disiplinin yerini başıbozukluk, içtenliğin yerini laubalilik, alçakgönüllülüğün yerini kibir, dürüstlüğün yerini kurnazlık, zekânın yerini hamakat almıştır.

***

Böyle toplumların encamını anlayabilmek için toplum bilim kitapları yerine, azmış kavimlerin akıbetlerini anlatan metinlere bakmak daha doğru olur.

Böyle bir ortamda yaşayan ve yetmiş yılı aşkındır üreten Turhan’ın etiği de, estetiği de yaşadığı toplumun aksi yönünde gelişmiş, çizgilerine yalınlık, özlü anlatım, az ile özü yakalama egemen olmuştur.

O çizgileri gibi yalın, keskin ifade tarzı, güçlü, alçakgönüllü, içten, düzenli ve disiplinli, az konuşup çok şey söyleyen müstesna bir insandı.

Hep düşünmüşümdür, Turhan’ın yerinde biraz daha az alçakgönüllü biri olsaydı, böylesine başarılarını ve eriştiği yeri sanki farkında bile değilmiş gibi yaşar mıydı?

Turhan Selçuk’un nasıl bir insan olduğunu merak edenler, eşsiz Abdülcanbaz’ın olağanüstü maceralarını alıp incelemelidirler. Orada her şeyiyle Turhan Selçuk’u ve aynı zamanda kardeşi İlhan Selçuk’u görmek mümkündür.

Abdülcanbaz’ın o ünlü Osmanlı tokadının bile Turhan Selçuk’ta varlığına tanık oldum.

***

Acaba yaşamında bir kez bile beyaz bir yalan söylemiş midir?

Hiç sanmıyorum.

Acaba yaşamında bir kez bile galiz bir biçimde küfür etmiş midir?

Onu küfrederken, düşleyemiyorum bile.

O yoksulun dostu, emekçinin yoldaşı, emperyalistin, sultacının karşıtı, doğru bildiğinin savunucusu, sosyalist düşüncelerini, Atatürk’ün yarattığı Cumhuriyet ile bağdaştırmış yılmak bilmeyen bir savaşçı, yorulmak bilmeyen bir sanatçıydı.

Bütün bu tanımlamaların bir araya gelmesi gerçeklik duygusunu sarsıyor, biliyorum.

Ancak anlattıklarımın gerçeğin ta kendisi olduğunu çok şükür ki, Turhan’ı tanıyanlar biliyorlar ve bütün içtenlikleriyle tanıklık edebilirler.

Öyle sanatçılar vardır ki, onları tanımasanız da olur. Sanatları yeter, tanımanız size yeni bir şey katmaz.
Öyle sanatçılar yazarlar vardır ki, onları tanımasanız daha iyi olur, çünkü sanatlarıyla yarattıkları etkiyi, karşınızdaki kişilikleriyle yok ederler.

Öyle sanatçılar da vardır ki, onları tanıyabilmek, yakınlarında olmak bir mazhariyettir. Size sanatlarıyla sundukları zenginliklere, kişilikleriyle yeni katkılar eklerler ve yaşamınızı daha da zenginleştirip renklendirirler.
Turhan onlardan biriydi.

Kendisiyle tanıştığım, arkadaşlık, dostluk edebildiğim için, yaşamımı daha zengin, daha renkli kıldığı için ona teşekkür borçluyum.

Ama Turhan yok artık.
Dünyamızdan, düşündürücü, anlamlı bir tebessüm çizgisi geçti, adı Turhan’dı.