Dizilerden Alço'da rahatsız
Türk sinemasın kötü adamı Nuri Alço, son dönemlerde çekilen dizi ve filmlerde işlenen konularda ahlak sınırının aşıldığını, bundan da hem kendisinin hem de vatandaşın ciddi anlamda rahatsız olduğunu ifade etti.
Aşk-ı Memnu dizisini eleştiren Alço, "Aşk-ı Memnu dizisi Dallas'a döndü. Ailemin seyrettiği diziler çok sınırlı ve kısıtlı. Çünkü hepsinin evlerinde genç kızları var, çolukları çocukları var. Öyle bir şey gördükleri zaman ya kafalarını kaçırıyorlar." dedi. Kendisinin oynadığı kötü adam karakterine değinen Alço, "Benim oynadığım roller, yeni nesli kötülüklerden korunması için verilen bir mesajdır. Aslında anne baba nasihat çekiyorsa evladına iyi olması ve iyi yetişmesi için. Aynı şekilde bizim üzerimize düşen görevlerden biri de yeni nesli güzel bir şekilde uyarmak ve mesaj vermektir." dedi. Alço, mafya dizilerinin gençler üzerinde kötü etki oluşturduğunu ve okullarda öğrencilerin dizilerden etkilenerek çeteler kurmaya başladıklarını söyledi.
Türk sinemasında 200'ün üzerinde filme imza atan Nuri Alço, aşk ve mafya konulu dizilerle küfür içeren komedi filmlerinin eleştirisini Cihan'a yaptı. Film ve dizilerde hiçbir ahlak sınırının tanınmadığını ifade eden Alço, "RTÜK başıboş, bir aktör olarak oyuncu olarak söylüyorum; her senaryonun her hikayenin bir denetimden geçmesini isterdim. Aşk-ı Memnu hakikatten fazla uzatıldı." dedi.
Eskişehir'de yaşayan ailesinin yanına gittiği zaman yaptığı bir gözlemi aktaran Alço, "Ailemin seyrettiği diziler çok sınırlı ve kısıtlı. Çünkü hepsinin evlerinde genç kızları var, çolukları çocukları var. Öyle bir şey gördükleri zaman ya kafalarını kaçırıyorlar, çay ve su getirmek bahanesiyle bir yere kalkıyorlar, yani çocuklarıyla aynı kare içerisinde bulunmak istemiyorlar. Adeta kaçıyorlar bunlar dikkatimi çekiyor. Ben de anlıyorum onların halinden, ya kocaları ters tarafa bakıyor, ya onlar başka şeyle meşgul olmaya çalışıyor." diye konuştu. Alço, bu tip olaylarla karşılaşmamak için dizilerin iyi bir denetimden geçmesi, güzel projeler ve eğitici projelerin yer alması gerektiği önerisinde bulundu.
Televizyonlarda yayınlanan her senaryonun denetimden geçmesi gerektiğine inanan Alço, ailelerin televizyon karşısında olduğu saatlerde yayınlanacak programlar ile gece yayınlanması gereken programların Avrupa'daki gibi ayrılması gerektiğini söyledi. Alço, "Aşk-ı Memnu'da onun yatak odası, diğerinin yatak odası, adam çıkıyor odadan o onun odasına giriyor, yok böyle bir şey. Koridorda karşılaşıyorlar, bir bakıyorsun o onun odasına giriyor, bakıcısı, aşçısı, bilmem nesi. Hakikatten çok çirkin şeyler. Bir sahneyi bir kez verdin, iki kere verdin ama aynı evde devamlı yok böyle bir şey, o adam ne duruma düşüyor? kızın kocası ne duruma düşüyor? o da onun yeğeni." diyerek diziye tepki gösterdi.
Aşk-ı Memnu dizisini Dallas dizisine döndüğünü öne süren Alço, "Dizi, kendi kitabı olan Aşkı Memnu'dan çıktı. Reyting olduğu için uzattıkça uzatıyorlar. Dizide yaşananlar bizim öyle bir aile düzeni örf ve anenelerimize göre çok yanlış, insanlar özellikle de büyük ailelerde, herkes kendi ailesinde tedirgin olmaya başladı. Çünkü acaba yeğenime amcası sarkıyor mu? Yok hakikaten evden çıkıp işe gidiyor gibi yapıp eve dönenler filan var. Hakikaten insanlar bunları konuşuyor. Ben iyi bir izleyiciyimdir ama insanların rahatsız olduğunu duyuyorum. Fazla açılmamak gerekiyor, bir sınır koymak gerekiyor bunlara. Zaten bir mesaj veriyorsanız vereceksiniz, bunları gündeme getirmek için de bir öpüşme sahnesini haftalarca aylarca vermek, bunlar yanlış şeyler." diye konuştu.
"NURGÜL YEŞİLÇAY'IN NE DENEYİMİ VAR Kİ JÜRİ ÜYELİĞİNE SEÇİLİYOR"
Yalnızca yayınlanan dizilerden değil son dönemde çekilen komedi filmlerinden de rahatsızlık duyduğunu dile getiren Alço, küfür dolu filmlerin festivallerde ödül almasını ise Yeşilçam'ın deneyimli aktörleri yerine yeni nesil oyuncuları jüri üyeliği yapmasına bağlıyor. "Jürilere bakıldığında Türk sinemasının eski aktörlerinden sinemaya yıllarını vermiş insanlardan hiç kimseyi göremiyoruz. Bugün Nurgül Yeşilçay'a baktığınız zaman kaç tane film çekmiş? ne sinema kültürü var? Bunun yanında Ekrem Boralar, Göksel Ersoylar, İzzet Günaylar, Serdar Gökhanlar, Murat Soydanlar, Cüneyt Arkınlar, dünyayı çekmiş, sinemayı yutmuş, kamerayı yutmuş insanlar var. Bunlardan jüri olarak alın yani, bunları dışlamamanız gerekir. Onun için bunlar alındığı taktirde bu tip filmler ilk etapta elenirler." diyen Alço, Yeşilçam sinemasında en ağır küfürün Kemal Sunal'ın kullandığı, "E? eş?k" olduğunu söyledi.
Alço, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: "Eskiden filmlerde bir denetim vardı. Şu anda ise denetimsiz bir olay var ve festivallerde de görüyoruz ki çoğu filmde çok küfürlü konuşmalar var, çoğu aileler rahatsız oluyor. Bir gün Engin Çağlar'la film seyrederken arka sıralarda oturan bir kadın bize dönüp haykırdı, 'Sizin zamanınızda nasıldı? Bunlar nasıl konuşuyor? nedir bu küfür? bu yönetmenin anası babası yok mu? böyle ağza alınmayacak küfürler' dedi. Halk tedirgin oluyor, filim seyrederken dahi rahatsızlık çekiyor. Eskiden denetim vardı tabii şimdi denetimler yok, bazılarını bipliyorlar ama o da filmin hikayesini değiştiriyor. Onu veriyorsan o küfür yerine ağır bir kelime kullan. Şu anda yapılan küfürler hakikaten ağza alınmayacak küfürler, ben böyle bir hikayeyi çekmem o sahneyi öyle bir küfrü de ağzıma almam."
Kurtlar Vadisi dizisini de eleştiren Alço, "Kurtlar Vadisi'nde bu kadar kişi öldürülüyor, vuruluyor, yakılıyor, fakat bunlar filmin başından sonuna kadar devam ediyor. Ne bir cezaevine giren var, ne bir tutuklanan var, ne adli yargılama var, hiçbir şey yok. Gençlik okulda da, 'Demek böyle bir şey yok' diyor ve herkes okulda sınıflar arası çeteler kurmaya başlıyor. Aynı tek tip kıyafet giymeye başladı. Acımasız davranmamak lazım." şeklinde konuştu. Alço, genç neslin dizide gördüğü mafyanın villalardaki yaşamına özendiğini ve çete kurmaya kadar kalkıştığını öne sürdü.
"GAZOZLA FİLMLERİMDE GENÇLERE MESAJ VERMEYE ÇALIŞTIM"
Son olarak filmlerinde kullandığı gazozun hikayesine de değinen Alço, aslında filmlerinde vermek istediğinin genç nesle bir mesaj olduğunu kaydetti. Alço, "Gazoz fikri senaristlerin Türker İnanoğlu'nun yapmış olduğu projelerde genç neslin Anadolu'dan gelip İstanbul'da film çevirmek için veyahut girdiği ortamlarda kötü yola düşmesi, uyuşturucu satanların eline düşmesi, kaldıkları yerlerde kadın satıcıların eline düşmesini önlemek içindi. Bunlar hep mesajlardı, gençleri ağlarına düşürürken de ya uyuşturucu kullanacaklar veya gazozu kolayı kullanıp içine hap atarak veya uyuşturarak kötü emellerine nail olacaklar. Genç nesli okul çevresindeki uyuşturucu bataklarından kurtarmaya çalıştık. Ailelere nasihat ettik, ailelere çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini gösterdik. O zaman çekilen senaryolarda, filmlerde, bunlar hep mesaj amaçlıydı. Şu an nedense yeni nesil mesaj veren filmler çekmiyor." sözleriyle son dönemde sinema ve televizyon alanında ortaya konan yapıtlara eleştiride bulunuyor.
"GENÇLİK DİZİLERİNDEKİ İLİŞKİLER AİLELERİN ÇOCUKLARINI OKUTMAK KONUSUNDA KORKUTUYOR"
Sinema oyuncusu ve program sunucusu Meral Konrat da dizilerde işlenen karmaşık ilişkileri eleştirdi. Konrat, yapılan bazı dizilerin Türk örf adet ve geleneklerine uygun olmadığını ve kendisinin de bu tip dizileri izlemediğini söyledi. Konrat, "Ben bu tip dizileri izlemiyorum, şöyle bir bakıyorum ilk yapılan dizilere, kim oynuyor nasıl çekilmiş şeklinde. Beni kapsayan bir şey varsa izliyorum yoksa kapatıyorum sonra da bakmıyorum zaten. Dizi bitiyor zaten galiba, son demlerini yaşıyorlar. Biri dur demiş ki son demlerini yaşıyorlar. Aynı evin içinde bu tip şeylerin yaşanması hoş değil. Türk toplumunda böyle bir şey düşünemeyiz. Bunlar dizilerde veriliyor bunlar verildiği zaman ne oluyor toplum diyor ki, 'Böyle şeyler yaşanabilir, biz de amcamızın karısına kötü gözle bakabiliriz' mesajları iletiliyor. Aslında televizyonların o tarz mesajlar değil daha doğru mesajlar iletmesi gerektiğine inanıyorum." dedi.
Son dönemde çekilen gençlik dizilerinden rahatsızlık duyduğunu dile getiren Konrat, özellikle gençlere yönelik çekilen ve üniversite hayatını anlatan dizilerden bazısının gençler üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu belirtti. Konrat, genç bir üniversiteli kızın okumak için gittiği bir şehirde yaşadığı aşkların konu alan dizilerin aileleri çocuklarını eğitim için üniversiteye göndermeleri konusunda olumsuz etkilediği eleştirisinde bulundu. Konrat, "Milyonlarca insan çocuk yetiştiriyor ve eğitim görmesi için çocuklarını kendi memleketlerinden başka yerlere gönderiyorlar çocukları eğitimlerini tamamlasın diye ama bu tip diziler, 'çocuğumun eğer 5 tane 6 tane sevgilisi olacaksa ben çocuğumu gönderemem, böyle bir eğitim de almasın' der, ve çocuğun geleceği kararır, eğitim alamaz. Bu tür mesajların verilmesini kınıyorum. Bir genç kız üniversiteye gidiyorsa ve bir sürü sevgilisi varsa ben bunu kınarım." şeklinde konuştu.
Türk sinemasında 200'ün üzerinde filme imza atan Nuri Alço, aşk ve mafya konulu dizilerle küfür içeren komedi filmlerinin eleştirisini Cihan'a yaptı. Film ve dizilerde hiçbir ahlak sınırının tanınmadığını ifade eden Alço, "RTÜK başıboş, bir aktör olarak oyuncu olarak söylüyorum; her senaryonun her hikayenin bir denetimden geçmesini isterdim. Aşk-ı Memnu hakikatten fazla uzatıldı." dedi.
Eskişehir'de yaşayan ailesinin yanına gittiği zaman yaptığı bir gözlemi aktaran Alço, "Ailemin seyrettiği diziler çok sınırlı ve kısıtlı. Çünkü hepsinin evlerinde genç kızları var, çolukları çocukları var. Öyle bir şey gördükleri zaman ya kafalarını kaçırıyorlar, çay ve su getirmek bahanesiyle bir yere kalkıyorlar, yani çocuklarıyla aynı kare içerisinde bulunmak istemiyorlar. Adeta kaçıyorlar bunlar dikkatimi çekiyor. Ben de anlıyorum onların halinden, ya kocaları ters tarafa bakıyor, ya onlar başka şeyle meşgul olmaya çalışıyor." diye konuştu. Alço, bu tip olaylarla karşılaşmamak için dizilerin iyi bir denetimden geçmesi, güzel projeler ve eğitici projelerin yer alması gerektiği önerisinde bulundu.
Televizyonlarda yayınlanan her senaryonun denetimden geçmesi gerektiğine inanan Alço, ailelerin televizyon karşısında olduğu saatlerde yayınlanacak programlar ile gece yayınlanması gereken programların Avrupa'daki gibi ayrılması gerektiğini söyledi. Alço, "Aşk-ı Memnu'da onun yatak odası, diğerinin yatak odası, adam çıkıyor odadan o onun odasına giriyor, yok böyle bir şey. Koridorda karşılaşıyorlar, bir bakıyorsun o onun odasına giriyor, bakıcısı, aşçısı, bilmem nesi. Hakikatten çok çirkin şeyler. Bir sahneyi bir kez verdin, iki kere verdin ama aynı evde devamlı yok böyle bir şey, o adam ne duruma düşüyor? kızın kocası ne duruma düşüyor? o da onun yeğeni." diyerek diziye tepki gösterdi.
Aşk-ı Memnu dizisini Dallas dizisine döndüğünü öne süren Alço, "Dizi, kendi kitabı olan Aşkı Memnu'dan çıktı. Reyting olduğu için uzattıkça uzatıyorlar. Dizide yaşananlar bizim öyle bir aile düzeni örf ve anenelerimize göre çok yanlış, insanlar özellikle de büyük ailelerde, herkes kendi ailesinde tedirgin olmaya başladı. Çünkü acaba yeğenime amcası sarkıyor mu? Yok hakikaten evden çıkıp işe gidiyor gibi yapıp eve dönenler filan var. Hakikaten insanlar bunları konuşuyor. Ben iyi bir izleyiciyimdir ama insanların rahatsız olduğunu duyuyorum. Fazla açılmamak gerekiyor, bir sınır koymak gerekiyor bunlara. Zaten bir mesaj veriyorsanız vereceksiniz, bunları gündeme getirmek için de bir öpüşme sahnesini haftalarca aylarca vermek, bunlar yanlış şeyler." diye konuştu.
"NURGÜL YEŞİLÇAY'IN NE DENEYİMİ VAR Kİ JÜRİ ÜYELİĞİNE SEÇİLİYOR"
Yalnızca yayınlanan dizilerden değil son dönemde çekilen komedi filmlerinden de rahatsızlık duyduğunu dile getiren Alço, küfür dolu filmlerin festivallerde ödül almasını ise Yeşilçam'ın deneyimli aktörleri yerine yeni nesil oyuncuları jüri üyeliği yapmasına bağlıyor. "Jürilere bakıldığında Türk sinemasının eski aktörlerinden sinemaya yıllarını vermiş insanlardan hiç kimseyi göremiyoruz. Bugün Nurgül Yeşilçay'a baktığınız zaman kaç tane film çekmiş? ne sinema kültürü var? Bunun yanında Ekrem Boralar, Göksel Ersoylar, İzzet Günaylar, Serdar Gökhanlar, Murat Soydanlar, Cüneyt Arkınlar, dünyayı çekmiş, sinemayı yutmuş, kamerayı yutmuş insanlar var. Bunlardan jüri olarak alın yani, bunları dışlamamanız gerekir. Onun için bunlar alındığı taktirde bu tip filmler ilk etapta elenirler." diyen Alço, Yeşilçam sinemasında en ağır küfürün Kemal Sunal'ın kullandığı, "E? eş?k" olduğunu söyledi.
Alço, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: "Eskiden filmlerde bir denetim vardı. Şu anda ise denetimsiz bir olay var ve festivallerde de görüyoruz ki çoğu filmde çok küfürlü konuşmalar var, çoğu aileler rahatsız oluyor. Bir gün Engin Çağlar'la film seyrederken arka sıralarda oturan bir kadın bize dönüp haykırdı, 'Sizin zamanınızda nasıldı? Bunlar nasıl konuşuyor? nedir bu küfür? bu yönetmenin anası babası yok mu? böyle ağza alınmayacak küfürler' dedi. Halk tedirgin oluyor, filim seyrederken dahi rahatsızlık çekiyor. Eskiden denetim vardı tabii şimdi denetimler yok, bazılarını bipliyorlar ama o da filmin hikayesini değiştiriyor. Onu veriyorsan o küfür yerine ağır bir kelime kullan. Şu anda yapılan küfürler hakikaten ağza alınmayacak küfürler, ben böyle bir hikayeyi çekmem o sahneyi öyle bir küfrü de ağzıma almam."
Kurtlar Vadisi dizisini de eleştiren Alço, "Kurtlar Vadisi'nde bu kadar kişi öldürülüyor, vuruluyor, yakılıyor, fakat bunlar filmin başından sonuna kadar devam ediyor. Ne bir cezaevine giren var, ne bir tutuklanan var, ne adli yargılama var, hiçbir şey yok. Gençlik okulda da, 'Demek böyle bir şey yok' diyor ve herkes okulda sınıflar arası çeteler kurmaya başlıyor. Aynı tek tip kıyafet giymeye başladı. Acımasız davranmamak lazım." şeklinde konuştu. Alço, genç neslin dizide gördüğü mafyanın villalardaki yaşamına özendiğini ve çete kurmaya kadar kalkıştığını öne sürdü.
"GAZOZLA FİLMLERİMDE GENÇLERE MESAJ VERMEYE ÇALIŞTIM"
Son olarak filmlerinde kullandığı gazozun hikayesine de değinen Alço, aslında filmlerinde vermek istediğinin genç nesle bir mesaj olduğunu kaydetti. Alço, "Gazoz fikri senaristlerin Türker İnanoğlu'nun yapmış olduğu projelerde genç neslin Anadolu'dan gelip İstanbul'da film çevirmek için veyahut girdiği ortamlarda kötü yola düşmesi, uyuşturucu satanların eline düşmesi, kaldıkları yerlerde kadın satıcıların eline düşmesini önlemek içindi. Bunlar hep mesajlardı, gençleri ağlarına düşürürken de ya uyuşturucu kullanacaklar veya gazozu kolayı kullanıp içine hap atarak veya uyuşturarak kötü emellerine nail olacaklar. Genç nesli okul çevresindeki uyuşturucu bataklarından kurtarmaya çalıştık. Ailelere nasihat ettik, ailelere çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini gösterdik. O zaman çekilen senaryolarda, filmlerde, bunlar hep mesaj amaçlıydı. Şu an nedense yeni nesil mesaj veren filmler çekmiyor." sözleriyle son dönemde sinema ve televizyon alanında ortaya konan yapıtlara eleştiride bulunuyor.
"GENÇLİK DİZİLERİNDEKİ İLİŞKİLER AİLELERİN ÇOCUKLARINI OKUTMAK KONUSUNDA KORKUTUYOR"
Sinema oyuncusu ve program sunucusu Meral Konrat da dizilerde işlenen karmaşık ilişkileri eleştirdi. Konrat, yapılan bazı dizilerin Türk örf adet ve geleneklerine uygun olmadığını ve kendisinin de bu tip dizileri izlemediğini söyledi. Konrat, "Ben bu tip dizileri izlemiyorum, şöyle bir bakıyorum ilk yapılan dizilere, kim oynuyor nasıl çekilmiş şeklinde. Beni kapsayan bir şey varsa izliyorum yoksa kapatıyorum sonra da bakmıyorum zaten. Dizi bitiyor zaten galiba, son demlerini yaşıyorlar. Biri dur demiş ki son demlerini yaşıyorlar. Aynı evin içinde bu tip şeylerin yaşanması hoş değil. Türk toplumunda böyle bir şey düşünemeyiz. Bunlar dizilerde veriliyor bunlar verildiği zaman ne oluyor toplum diyor ki, 'Böyle şeyler yaşanabilir, biz de amcamızın karısına kötü gözle bakabiliriz' mesajları iletiliyor. Aslında televizyonların o tarz mesajlar değil daha doğru mesajlar iletmesi gerektiğine inanıyorum." dedi.
Son dönemde çekilen gençlik dizilerinden rahatsızlık duyduğunu dile getiren Konrat, özellikle gençlere yönelik çekilen ve üniversite hayatını anlatan dizilerden bazısının gençler üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu belirtti. Konrat, genç bir üniversiteli kızın okumak için gittiği bir şehirde yaşadığı aşkların konu alan dizilerin aileleri çocuklarını eğitim için üniversiteye göndermeleri konusunda olumsuz etkilediği eleştirisinde bulundu. Konrat, "Milyonlarca insan çocuk yetiştiriyor ve eğitim görmesi için çocuklarını kendi memleketlerinden başka yerlere gönderiyorlar çocukları eğitimlerini tamamlasın diye ama bu tip diziler, 'çocuğumun eğer 5 tane 6 tane sevgilisi olacaksa ben çocuğumu gönderemem, böyle bir eğitim de almasın' der, ve çocuğun geleceği kararır, eğitim alamaz. Bu tür mesajların verilmesini kınıyorum. Bir genç kız üniversiteye gidiyorsa ve bir sürü sevgilisi varsa ben bunu kınarım." şeklinde konuştu.