Habur'da tutuklama olsaydı çatışmalar başlayacaktı

DEP Milletvekili Hatip Dicle'nin Habur'da savcılarla Hükümet yetkilerin anlaştığı yönündeki iddiaları gündeme bomba gibi düştü.

Habur'da tutuklama olsaydı çatışmalar başlayacaktı



AÇIKLAMAYI YARGININ SİYASALLAŞTIĞINI GÖSTERMEK İÇİN YAPTIM

Kapatılan DEP eski Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kapatılan DTP eski Genel Başkanı Ahmet Türk’e geçen Ekim ayında gelen 34 PKK’lı için söz verdiği açıklamasını, “Yargının siyasallaştığını ve bir siyasi parti gibi hareket ettiğini belirtmek” için yaptığını söyledi. Cezaevinden avukatları aracılığıyla yeni bir açıklama yapan Hatip Dicle, Habur görüntülerinin Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘dağdan indirme politikasına’ uygun olduğunu da iddia etti. Dicle, “Eğer gelenler tutuklansaydı büyük bir olasılıkla, bu tutum yeni bir çatışma sürecinin başlamasına ve AKP’nin demokratik açılım adını verdiği sürecin sona ermesine neden olacaktı” dedi.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın kapatılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’e, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Kandil ve Mahmur’dan gelen 34 kişinin Habur Sınır Kapısı’nda, “Hakim ve savcılar ayarlandı. Geldikler gibi geçecekler” söz verdiğini ileri süren Hatip Dicle, cezaevinden avukatları aracıyla yazılı bir açıklama yaptı.

PKK SAVAŞ KARARI ALACAKTI ÖCALAN ÇAĞRI YAPTI

Dicle, “Bu açıklamayı yapmamdaki amacım, yargının siyasallaştığını ve bir siyasi parti gibi hareket ettiğini belirtmekti” dedi. Dicle, Öcalan için ‘sayın’ ifadesini kullandığı açıklamasında, Öcalan’ın Kandil ve Mahmur’dan gelenler için yaptığı çağrıyı, PKK’nın yeniden ‘savaş kararı’ alma ihtimalinin arifesinde yaptığını iddia etti.

HABUR POLİTİKASI

Abdullah Öcalan’ın, Kandil, Mahmur ve Avrupa’dan grupların gelmesi için çağrı yapmasındaki amacını ‘barışa bir şans tanımak’ olarak değerlendiren Dicle açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Eğer gelenler tutuklansaydı, büyük bir olasılıkla bu tutum yeni bir çatışma sürecinin başlamasına ve AKP’nin demokratik açılım adını verdiği sürecin sona ermesine neden olacaktı. Bunu dikkate alan DTP heyeti, 15 Ekim 2009 günü İçişleri Bakanı’nı olayın ciddiyeti konusunda uyarmak ihtiyacını duymuştu. İçişleri Bakanı’nın bu görüşmeden sonra verdiği mesaj da olayın ciddiyetini kavrar nitelikteydi. Nitekim Habur’dan girişlerde de güvenlik bakımından bir sorun yaşanmadı. Bu politika Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığı’na dağdan indirmeleri sağlama ve dağa çıkışları önleme politikasına uygundu. Habur’daki girişler objektif olarak değerlendirildiğinde Türkiye’de Kürt sorunun barışçıl çözümünde hizmet eden bir niteliğe sahipti.”

AYNI SAVCILAR BİZİ TUTUKLADI

Hatip Dicle, PKK’lıların Habur’dan geçişi sırasında görev yapan savcıların, KCK operasyonu kapsamında kendisinin ve belediye başkanlarının aralarında bulunduğu ‘tutuklama furyası’ içinde yer almasının çelişki olduğunu ileri sürdü. Dicle şöyle devam etti: “Eleştirdiğimiz kuşkusuz ki, bu politika ve o gün devletin uyguladığı politika değildir. Nitekim bu operasyonlardan sonra dağdan inişler durdu ve aldığımız bilgiye göre gençlerin dağa çıkışı yeniden hız kazandı. Devletin bu iki ay içinde izlediği politika birbiriyle tamamen çelişmektedir. Habur’daki politika doğru iken 24.12.2009 operasyonuyla başlayan ve bu gün sayıları 1500 varan legal alandaki Kürt siyasetçilerine yönelik tutuklama furyası o derecede yanlış, Kürt sorununda savaş çağrısı yapan bir politikadır. Eleştirdiğim konu budur. Benimle Sayın Baykal’ın bu konuya yaklaşımı tamamen zıttır. Sayın Baykal, bu süreçteki çelişkiden nemalanmak istemektedir ki, hükümetle birlikte aynı yanlış politikanın aktörleri olmaktadırlar.”