Tüsiad Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, öğrenci protestolarıyla ilgili olarak, "Bizde eleştirel kültür gelişmedi

Tüsiad Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, öğrenci protestolarıyla ilgili olarak, "Bizde eleştirel kültür gelişmedi. Ben sadece bir Dışişleri Bakanı olarak değil akademisyen olarak da eleştirel kültürün olmadığı ortamlarda fikir üretilebildiğine inanmıyorum" dedi.
Sheraton Oteli'ndeki Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin güvenlik ağırlıklı değil özgürlük ağırlıklı bir demokrasi inşa etmesi gerektiğini, soğuk savaş döneminde güvenliğin öncelikli olmasının kaçınılmaz olduğunu ancak bugün ulaşılması gereken şeyin "özgürlük-güvenlik dengesinin kurulması" olduğunu belirtti. Toplumu motive edecek en önemli unsurun siyasi meşruiyet olduğunu belirten Davutoğlu, siyasi meşruiyetin
sağlamlığının "ancak ve ancak devletin bireylere, 'ben sizlerin güvenliğini riske etmeden, size en geniş özgürlük alanlarını vereceğim' demesi ya da 'özgürlüklerinizi hiçbir şekilde feda etmeden özgürlük alanlarınızı genişleteceğim' demesi" olduğunu kaydetti. Bakan Davutoğlu, "Hem güvenliğiniz olacak hem özgürlüğünüz, eğer özgürlük adına güvenlikten feragat edersek, kaos ve anarşi çıkar, 70'li yılların sonunda olduğu gibi, güvenlik adına özgürlükten feragat ettiğimizde otokratik rejimler çıkar, Türkiye
gibi bir ülkenin böyle bir rejimi taşıma şansı yoktur" diye konuştu.
Son Anayasa referandumunun ve Türkiye'deki demokratikleşme çabalarının bu çerçeveye oturtulmak zorunda olduğunu belirten Davutoğlu, "Türkiye özgürlük alanının her noktada genişlediği, çoğulcu siyasi kültürün yerleştiği, katılımcı demokrasinin güçlendirildiği yeni bir siyasi restorasyon dönemi yaşanmasına ihtiyaç var. Onun için gelecek dönem seçimler sırasında yepyeni bir Anayasa ülke için kaçınılmazdır" dedi.

"BİZDE ELEŞTİREL KÜLTÜR GELİŞMEDİ"
Yeni Anayasa ile Türkiye'nin güvenlik alanlarını gözeten, özgürlük alanlarını temel alan anlayışla yapılması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Bu çerçevede, son dönemdeki öğrenci olayları da dahil olmak üzere, şu hususun altını çizmek istiyorum. Bizde eleştirel kültür gelişmedi. Ben sadece bir Dışişleri Bakanı olarak değil, akademisyen olarak da eleştirel kültürün olmadığı ortamlarda fikir üretilebildiğine inanmıyorum. Her noktayı değerlendirebilmeliyiz, hiçbir zihni süzgeç zihninizde yer etmemeli, yani
bir otosansür olmamalı. Her şeyi rahatlıkla konuşabilmeliyiz. Protesto kültürü de bunun bir parçasıdır. Ama, protesto kültürü ile kamu vicdanı arasında, modern ve çağdaş bir topluma yakışır kalmak zorundayız. Öğrencilerimize, eleştirmek yanında dinlemeyi de öğretmek durumundayız. Hem eleştirel kültürü hem eleştirel kültürün ötesine geçen protesto kültürünü geliştirme olgunluğuna erişmemiz lazım" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, Türkiye'nin ekonomik hedeflerini sıralayarak, "Küresel ekonominin merkezi ülkelerinden birisi haline gelmek, bütün enerji hatlarının geçiş ülkesi olmak, yenilenebilir enerjinin payını artırmak, ulaştırmada coğrafyanın tüm imkanlarını kullanarak Türkiye'yi Afro-Avrasya'nın merkezi haline getirmek istiyoruz" diye konuştu.
Türkiye'nin en köklü işadamları kurumlarından TÜSİAD'ın, sadece Türk ekonomisine değil, Türk kültürüne de önemli katkılarda bulunduğunu belirten Davutoğlu, "Ülkemizin geleceğiyle ilgili yürüttüğümüz politikaların, taşıdığımız vizyonların karşılıklı olarak doğru anlaşılması; siyasetçiler ile iş dünyası arasındaki bağlantıların doğru şekilde kurulması ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır" dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'de "gelecekle ilgili perspektif çizme çabalarında, gördüğü bir yöntem hatası olduğunu" belirterek, bu tür toplantılarda "bazen resim analizi olarak gördüğü bir analizin kıskacına kapılındığını" söyledi. Davutoğlu, "Yaşadığımız anın resmini çekiyoruz ve değerlendirmelerimizi o anın resmine bakarak yapmaya çalışıyoruz. Uzun perspektif için ciddi bir entelektüel eksiklik yatıyor" diye konuştu.
Kendisinin tercih ettiği yöntemin "süreç analizi" olduğunu belirten Davutoğlu, son 200 yıl içinde uluslararası ekonomik sistemin yaşadığı dört değişimi ve Türkiye'nin bu değişimlere verdiği tepkileri özetlediği bir konuşma yaptı. Soğuk savaş sonrasında 2000'li yıllara gelindiğinde ekonomik anlamda büyük bir dönüşüm olduğunu belirten Davutoğlu, "Asya'nın, Sanayi Devrimi öncesi, sonrası, Dünya Savaşları ve 1950'lerden sonraki süreçte, başlangıçtaki duruma döndüğünü ve yeniden ekonomik merkez haline
geldiğini" aktardı. "Bu değişimin iyi okunması gerektiğini" vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin de tarihinin dördüncü reformasyon sürecini yaşadığını ve bunun "uluslararası sistemin temel dönüşümüne uygun bir restorasyon çalışması olduğunu" kaydetti.

"KİM NE DERSE DESİN, TÜRKİYE AVRUPA'NIN BİR PARÇASIDIR"
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dış politikanın, restorasyon sürecine hizmet etmesi gerektiğini belirterek, "Avrupa Birliği ile ilişkilerin en kapsamlı ve verimli hale getirilmesinin şarttır. Türkiye AB'ye tam üyelik hedefinden sapması söz konusu değildir. Kim ne derse desin, Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır, Avrupa'nın parçası olmaya devam edecektir ama Avrupa'nın nesnesi değildir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir araya gelerek geleceğini tartıştığı bir nesne değildir" şeklinde konuştu. rolarak da
eleştirel kültür
"Özgürlük-güvenlik" dengesinin sağlanması için Türkiye'nin NATO ile ilişkilerinin de sağlam tutulmaya devam edileceğini ifade eden Davutoğlu, "Ama bugün siyasetimizin referansı Avrupa Birliğidir. Güvenliğimizin referansı NATO olabilir ama siyasetimizin referansı Avrupa Birliğidir" dedi.
Davutoğlu, dış politikada diğer bir başlığın da komşularla yürütülen "sıfır sorun" politikası olduğunu, Avrupa Birliği'ne üyelik durumunda sorunsuz sınırlara sahip olabilmek için bu politikanın yürütüldüğünü kaydetti. "Eksen kayması söylemi, tamamen psikolojik bir operasyona dönüştürülmüştür" diyen Davutoğlu, "üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız düşmanlarla çevrili" düşüncesini yıkmak istediklerini belirtti. Davutoğlu, "Bu düzene her şeyden çok bizim ekonomimizin ihtiyacı var. Bölgedeki en büyük
ekonomi, ticaret merkezinin Türkiye. Bütün bu halkada vizelerin kalkmasını, insan akışının, mal akışının artmasını istiyoruz" dedi.
Davutoğlu, "Biz bunu, eksen kayması nedeniyle değil, sizin için istiyoruz. Bu olağanüstü güce sahip Türk müteşebbisinin önünde engel kalmasın diye istiyoruz" diye konuştu.
"Türk dış politikasının birinci gücü demokrasiyse, ikinci önemli gücü işadamlarımızın, müteşebbislerimizin ekonomik gücüdür" diyen Davutoğlu, Türkiye'nin dış politikası anlamında "bu kapasiteye sahip olup olmadığı" sorusuna da değindi. Davutoğlu, "Şunu çok net söylüyorum. Evet sahibiz. Eğer bir ülkenin potansiyeli varsa, o potansiyeli aktif hale dönüştürmek o ülkeyi yönetenlerin sorumluluğudur" dedi.

"OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ BİR OLGUDUR, AMA TARİH İHMAL EDİLEMEZ, YOK SAYILAMAZ"
Davutoğlu kapalı bir ekonomi, kültür istemediklerini belirterek, "Küresel kültürün öncüsü olacak üniversiteler, küresel ekonominin öncüsü olacak işadamları, örgütler, küresel siyasetin öncüsü olacak siyaset adamları ve diplomatlar istiyoruz. Evet yapabiliriz, çünkü çok köklü bir tarihimiz var. Biz konjonktürel şartlarda ortaya çıkmış bir ulus devlet değiliz" şeklinde konuştu.
Neo Osmanlı eleştirilerine de cevap veren Davutoğlu, kendisine sorulan 'ne yapmak istiyorsunuz, Osmanlıcı gündeminiz var mı' sorusunun yöneltildiğini söyleyerek, "Benim de verdiğim yanıt şuydu, hayır, tarih tekerrür etmez. Bu anlamda tekerrür etmez. Osmanlı İmparatorluğu tarihi bir olgudur. Ama tarih ihmal edilemez, yok sayılamaz" dedi.
Türkiye'nin hiç kimseye hükmetmek niyeti olmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Biz, bize dayatmayı kabul etmediğimiz gibi, kimseye de bir şey dayatma niyetimiz yok" dedi.
Komşu ülkelerle ilişkilerde son dönemde yaşanan gelişmelere değinen Davutoğlu, İsrail ile ilişkilerin "doğal seyrinde olmamasının", İsrail'in sivilleri hedef alan saldırısı olduğunu vurgulayarak, "Bizim kültürümüzde ne anti-Semitizm vardır, ne de herhangi bir ülkeyle kalıcı düşmanlık anlayışımız vardır" diye konuştu.
Bütün bu başarıların en önemli unsurunun "özgüven" olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Bu özgüven olduğunda, bu tarih ve coğrafya üzerinde gelecek nesillere çok büyük bir ülke devrederiz" ifadelerini kullandı.