Avrupa Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu Bugün Açıklanıyor
Resmi olarak bugün yayınlanan Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda her zaman olduğu gibi politik ve sosyal gelişmelerden ekonomiye pek çok konuda Türkiye'nin genel durumu aktarılıyor.
2010'da gündemi en çok meşgul eden konulardan biri olan HSYK'nın iç yapısındaki değişikliklerden olumlu olarak söz eden rapor, üye sayısının arttırılması, hakim ve savcılara doğrudan seçimlerle ilk kez kurula üye verme imkanı tanınması ve kurul tarafından meslekten ihraç edilenlere dönüş yolunun açılması noktalarını 'olumlu adımlar' olarak nitelendiriyor. İhraçlar noktasında özellikle de "Şemdinli olayı" sonrası ihraç edilen savcı Ferhat Sarıkaya'nın durumu ve olayın hala çözüme kavuşturulmamış olması
hatırlatılıyor. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve Cihaner'i soruştururken Özel yetkileri geri alınan Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal olayları sırasında üst düzey yargı mensuplarının HSYK'ya destek veren açıklamalarda bulunmalarının adil yargılama kapasitesi noktasında kuşkuların oluştuğu ifade ediliyor.
Askeri mahkemelerin sivilleri yargılamasının sona ermesi yine başka bir olumlu gelişme olarak belirtilirken üst düzey yargı ve ordu mensuplarının davalarla ilgili medyada açıklama yapması ise 'yargının tarafsızlığını tehlikeye atmak' olarak değerlendirilse de bunlara rağmen geçmişe kıyasla ordunun siyasete müdahale vakalarının azaldığına dikkat çekiliyor. Anayasa mahkemesine ise hala iki asker üye atanmakta olduğuna işaret edilip askeri yargıçların varlığının sorgulanabilir olduğu ileri sürülüyor. Anaysa
değişikliklerinin "doğru yönde atılmış bir adım" olduğu yinelenen raporda değişikliklerin doğru ve şeffaf şekilde uygulanmasının kilit önemde olduğu vurgulanıyor. Seçim barajı ve dokunulmazlıklar konularında değişiklik olmamış olması eleştirilirken ifade ve basın özgürlüğü konularında da olumsuz gelişmeler not ediliyor. Bu kapsamda Ergenekon ile ilgili haber yazan gazetecilere çok sayıda dava açılmış olması, tutuklu çok sayıda gazetecinin bulunması, hükümeti eleştiren Doğan Medya Grubu aleyhinde vergi cezası
davası ve erişimi yasaklanan intersiteleri gibi örneklere atıfta bulunuluyor. Türkiye'de yasaların ifade özgürlüğünü yeteri kadar güvence altına almadığı savunulurken Kürt ve Ermeni meseleleri ve ordu gibi geçmişte hassas kabul edilen konularda bugün daha özgür tartışmaların yapılabiliyor olunması ise olumlu olarak kaydediliyor. Raporda yapılacak yeni bir anayasa ile Türkiye'deki demokrasi standartlarını daha da geliştirilebileceği belirtiliyor. 12 Eylül'ü gerçekleştirenlere yargı yolunun açılması da yine
olumlu olarak nitelendirilen hususlar içerisinde bulunuyor.
Ergenekon davasında darbe iddiaları ile ilgili soruşturmaların genişletildiği de ifade edilirken Balyoz ve Kafes gibi planlara da geniş yer veriliyor. Soruşturmalar, demokratik kurumların doğru çalıştırılması ve hukukun üstünlüğüne güvenin arttırılması noktasında bir fırsat olarak görülüyor. Dava sürecinde ise uzun tutukluluk süreleri ve yargının hızlı işlemesi noktalarında endişelerin devam ettiği belirtiliyor.
İç politika konularında Kürt meselesi ve demokratik açılım sürecinin beklenen düzeye gelemediği ve sınırlı sonuçlara ulaştığı ifade edilirken, Aleviler ve azınlıkların hakları konusunda daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği belirtiliyor ve Türkiye'de yükselen anti-semitizmin bir sorun olarak kalmaya devam ettiği vurgulanıyor. Kürt meselesinin çözümüne yönelik çabaların ısrarla sürdürülmesi talep edilirken Aralık 2009'da DTP'nin kapatılmasının ve 2 milletvekili dahil 37 parti yöneticisine siyaset yasağı
getirilmesinin demokratik açılım çabalarına ciddi bir engel oluşturduğu kaydediliyor.
Raporda ayrıca, Alevi açılımı kapsamında gerçekleştirilen yedi çalıştaya rağmen ilköğretimde zorunlu din kültürü ve ahlak derslerinin seçmeli hale getirilmemesi eleştiriliyor ve gayri Müslim toplulukların ve Alevilerin hiçbir baskı altında kalmadan dini faaliyetlerini sürdürebilmelerine imkan verecek yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu dile getiriliyor. Bununla birlikte Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapalı olması ve Fener Rum Patriği'nin Ekümeniklik sıfatını kullanamadığı hatırlatılıyor. Kadın hakları ve
sendikal haklarda iyileştirme beklenirken töre cinayetlerinde önemli bir azalma ve kadın sığınaklarında da artış olduğu kaydediliyor. Yolsuzluklarla mücadelede ise bazı olumlu gelişmeler olduğu not edilirken Deniz Feneri davasının devam ettiği ve polisin pek çok yer ve kişiyle ilgili soruşturma yürütmesine karşın henüz hiçbir iddianame ve suçlamanın mahkemeye iletilmemiş olması dikkat çekici bulunuyor.
Türkiye'nin dış politikadaki rolünün her geçen gün daha aktif hale geldiğinden bahseden raporda, bu durumu Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci ve AB ile işbirliğini tamamlayıcı bir unsur olarak geliştirmesinin, birlik açısından önemli bir değer olacağının altı çiziliyor. "Komşularla sıfır sorun" politikasının övüldüğü raporda, Türkiye'nin Yunanistan, Ermenistan, Suriye ve Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimi ve Irak ile ilişkiler noktasındaki normalleştirme çabaları içerisinde olduğu not ediliyor. Ermenistan
ile imzalanan protokollerin halen uygulanmaması ve bozulan İsrail ilişkileri öne çıkartılırken, İran konusu içinse ayrı bir paragraf ayrılan raporda Türkiye'nin bu ülkeyi bölgede önemli bir ortak olarak gördüğüne değiniliyor.
Türkiye'nin İran'ın nükleer programı karşısındaki muhalif tavrını netleştirdiği belirtilerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi çatısı altında ise ABD ve AB'yi desteklemediği hatırlatılıyor.
Kıbrıs konusunda ise raporda AB'nin Türkiye'den aktif destek beklediği belirtiliyor ve Türkiye'nin ek protokolden doğan yükümlülüklerini halen yerine getirmemiş olduğu hatırlatılarak Rum kesimi ile ilişkilerin ilerlemediği not ediliyor. Komisyon'un bu durumu yakından takip edeceğinin belirtildiği raporda Türkiye'nin Balkanlardaki barış için sergilediği çaba ise övülüyor.
hatırlatılıyor. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve Cihaner'i soruştururken Özel yetkileri geri alınan Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal olayları sırasında üst düzey yargı mensuplarının HSYK'ya destek veren açıklamalarda bulunmalarının adil yargılama kapasitesi noktasında kuşkuların oluştuğu ifade ediliyor.
Askeri mahkemelerin sivilleri yargılamasının sona ermesi yine başka bir olumlu gelişme olarak belirtilirken üst düzey yargı ve ordu mensuplarının davalarla ilgili medyada açıklama yapması ise 'yargının tarafsızlığını tehlikeye atmak' olarak değerlendirilse de bunlara rağmen geçmişe kıyasla ordunun siyasete müdahale vakalarının azaldığına dikkat çekiliyor. Anayasa mahkemesine ise hala iki asker üye atanmakta olduğuna işaret edilip askeri yargıçların varlığının sorgulanabilir olduğu ileri sürülüyor. Anaysa
değişikliklerinin "doğru yönde atılmış bir adım" olduğu yinelenen raporda değişikliklerin doğru ve şeffaf şekilde uygulanmasının kilit önemde olduğu vurgulanıyor. Seçim barajı ve dokunulmazlıklar konularında değişiklik olmamış olması eleştirilirken ifade ve basın özgürlüğü konularında da olumsuz gelişmeler not ediliyor. Bu kapsamda Ergenekon ile ilgili haber yazan gazetecilere çok sayıda dava açılmış olması, tutuklu çok sayıda gazetecinin bulunması, hükümeti eleştiren Doğan Medya Grubu aleyhinde vergi cezası
davası ve erişimi yasaklanan intersiteleri gibi örneklere atıfta bulunuluyor. Türkiye'de yasaların ifade özgürlüğünü yeteri kadar güvence altına almadığı savunulurken Kürt ve Ermeni meseleleri ve ordu gibi geçmişte hassas kabul edilen konularda bugün daha özgür tartışmaların yapılabiliyor olunması ise olumlu olarak kaydediliyor. Raporda yapılacak yeni bir anayasa ile Türkiye'deki demokrasi standartlarını daha da geliştirilebileceği belirtiliyor. 12 Eylül'ü gerçekleştirenlere yargı yolunun açılması da yine
olumlu olarak nitelendirilen hususlar içerisinde bulunuyor.
Ergenekon davasında darbe iddiaları ile ilgili soruşturmaların genişletildiği de ifade edilirken Balyoz ve Kafes gibi planlara da geniş yer veriliyor. Soruşturmalar, demokratik kurumların doğru çalıştırılması ve hukukun üstünlüğüne güvenin arttırılması noktasında bir fırsat olarak görülüyor. Dava sürecinde ise uzun tutukluluk süreleri ve yargının hızlı işlemesi noktalarında endişelerin devam ettiği belirtiliyor.
İç politika konularında Kürt meselesi ve demokratik açılım sürecinin beklenen düzeye gelemediği ve sınırlı sonuçlara ulaştığı ifade edilirken, Aleviler ve azınlıkların hakları konusunda daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği belirtiliyor ve Türkiye'de yükselen anti-semitizmin bir sorun olarak kalmaya devam ettiği vurgulanıyor. Kürt meselesinin çözümüne yönelik çabaların ısrarla sürdürülmesi talep edilirken Aralık 2009'da DTP'nin kapatılmasının ve 2 milletvekili dahil 37 parti yöneticisine siyaset yasağı
getirilmesinin demokratik açılım çabalarına ciddi bir engel oluşturduğu kaydediliyor.
Raporda ayrıca, Alevi açılımı kapsamında gerçekleştirilen yedi çalıştaya rağmen ilköğretimde zorunlu din kültürü ve ahlak derslerinin seçmeli hale getirilmemesi eleştiriliyor ve gayri Müslim toplulukların ve Alevilerin hiçbir baskı altında kalmadan dini faaliyetlerini sürdürebilmelerine imkan verecek yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu dile getiriliyor. Bununla birlikte Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapalı olması ve Fener Rum Patriği'nin Ekümeniklik sıfatını kullanamadığı hatırlatılıyor. Kadın hakları ve
sendikal haklarda iyileştirme beklenirken töre cinayetlerinde önemli bir azalma ve kadın sığınaklarında da artış olduğu kaydediliyor. Yolsuzluklarla mücadelede ise bazı olumlu gelişmeler olduğu not edilirken Deniz Feneri davasının devam ettiği ve polisin pek çok yer ve kişiyle ilgili soruşturma yürütmesine karşın henüz hiçbir iddianame ve suçlamanın mahkemeye iletilmemiş olması dikkat çekici bulunuyor.
Türkiye'nin dış politikadaki rolünün her geçen gün daha aktif hale geldiğinden bahseden raporda, bu durumu Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci ve AB ile işbirliğini tamamlayıcı bir unsur olarak geliştirmesinin, birlik açısından önemli bir değer olacağının altı çiziliyor. "Komşularla sıfır sorun" politikasının övüldüğü raporda, Türkiye'nin Yunanistan, Ermenistan, Suriye ve Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimi ve Irak ile ilişkiler noktasındaki normalleştirme çabaları içerisinde olduğu not ediliyor. Ermenistan
ile imzalanan protokollerin halen uygulanmaması ve bozulan İsrail ilişkileri öne çıkartılırken, İran konusu içinse ayrı bir paragraf ayrılan raporda Türkiye'nin bu ülkeyi bölgede önemli bir ortak olarak gördüğüne değiniliyor.
Türkiye'nin İran'ın nükleer programı karşısındaki muhalif tavrını netleştirdiği belirtilerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi çatısı altında ise ABD ve AB'yi desteklemediği hatırlatılıyor.
Kıbrıs konusunda ise raporda AB'nin Türkiye'den aktif destek beklediği belirtiliyor ve Türkiye'nin ek protokolden doğan yükümlülüklerini halen yerine getirmemiş olduğu hatırlatılarak Rum kesimi ile ilişkilerin ilerlemediği not ediliyor. Komisyon'un bu durumu yakından takip edeceğinin belirtildiği raporda Türkiye'nin Balkanlardaki barış için sergilediği çaba ise övülüyor.