Gölge CIA'dan Türkiye raporu

ABD'nin derin istihbarat kuruluşunun Türkiye raporu: Gözümüzün önünde yeni bir dünya gücü doğuyor.

Gölge CIA'dan Türkiye raporu
ABD’nin özel istihbarat ajansı Strafor’a göre Türkiye önümüzdeki yıllarda en büyük bölgesel güçlerden biri olacak. Bu yükselişin tedirginlik yarattığı da belirtilen analizde, Türkiye’ye yönelik tartışmaların odağında ‘İslam’ın yer aldığı da ileri sürüldü.

ABD MERKEZLİ KURULUŞUN TÜRKİYE RAPORU:

ABD’de “gölge CIA” olarak bilinen özel istihbarat ajansı STRATFOR’un kurucusu ve başanalisti George Friedman, beş ülkelik “Jeopolitik Yolculuk” serisinin son ayağında Türkiye’yi yazdı. Türkiye raporunun sunuşunda “Türkiye gözlerimizin önünde az gelişmiş bir ülkeden dünya gücü olmaya doğru doğru büyük bir değişim geçiriyor” ifadesi kullanıldı.

İşte Kurban Bayramı sırasında Türkiye’ye gelen Friedman’ın analizinden satır başları:

Türkiye önümüzdeki yıllarda en büyük bölgesel güçlerden biri haline gelecek. Ülkenin küresel kriz sırasında sergilediği ekonomik büyümeyi göz önünde bulundurduğunuzda bile bunu anlayabiliyorsunuz. Türkiye gözümüzün önünde büyük bir dönüşüm geçiriyor. Yeni bir güç ortaya çıktığında, uluslararası sistemde istikrarsızlık ve tedirginlik oluşuyor. Türkiye’nin halihazırdaki bağlamda yükselişi, bu tedirginliği daha da artırıyor. Bu dönüşümle ilgili tartışmaların kalbinde İslam yatıyor. ABD’nin hem Afganistan hem de Irak’ta savaştığı ve İran’la gerginlik yaşadığı bir dönemde bir Müslüman ülkenin tavrındaki değişiklik alarm zillerini çaldırıyor. Ancak bu ABD’nin ötesinde bir durum. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana birçok Türk Avrupa’ya göç etti, ancak yeni ülkelerinde asimile olmadı. Özellikle 11 Eylül sonrası dönemde bu durum Batı’nın Türkiye algısını belirleyen en önemli faktörlerden biri.

Çarşamba örneği

İstanbul’da geçirdiğim sürede Çarşamba’yı da ziyaret ettim. Kendisini laik olarak tanımlayan bir kişinin “Suudi Arabistan” diye nitelendirdiği bu mahalle beni Türkiye’yi yönetmeye talip herhangi bir partinin karşı karşıya kalacağı en büyük sorunu düşünmeye itti. İstanbul’da hassasiyetleri ve değerleri itibarıyla Avrupalı olan birçok yer var. Ancak aynı zamanda Çarşamba gibi ya da Anadolu’daki köyler gibi kendilerine güvenleri dikkatten kaçmayacak bölgeler de var. Laikler buralarda yaşayan insanları uzun bir zaman boyunca göz ardı etti ancak o zamanlar geçti. Bu insanları Türk toplumuna entegre etmeden Türkiye’yi yönetmek mümkün değil. Bu gruplar İslam dünyasının büyüyen bir trendinin en canlı örneği. Çarşamba İstanbul için aşırı bir örnek olabilir, ama meseleyi çok net bir biçimde ortaya koyuyor.

Laik-Dindar köprüsü


Bu ana muhalefet partisi CHP’nin yapabileceği bir şey değil. Parti laiklik çerçevesi içinde Çarşamba’ya ve diğer dindar bölgelere ulaşabileceği bir platform oluşturmayı başaramadı. AK Partinin gücü buradan geliyor: Avrupacılık ve modernizm çekirdeğini korurken, bu insanlara erişmeyi başarıyor. CHP’nin 2002 öncesinde geçerli olan güçlü laiklik anlayışını yeniden yerleştirmesi, Ak Parti’nin ise radikal İslamcı bir rejim getirmesi mümkün değil. Her iki girişimin sonucu da ülkeyi felç eden siyasi bir kriz olacaktır. Türkiye’nin en büyük sorunu laiklerle dindarlar arasında nasıl köprü kuracağını bilememesi. CHP’nin dindarlara erişmek için bir programı yok gibi görünüyor. Ak Parti’nin gündeminde uzlaşma var. Ancak ne gerçek dindarları ne de gerçek laikleri tatmin edebiliyor.

Rusya ile ilişkiler

AK Parti’nin gizli bir ajandası olup olmadığı sorusu dış politikayla da bağlantılı. Bu açıdan düşünüldüğünde füze kalkanı konusu çok önemli. Türkiye kalkanın topraklarına yerleştirilmesine karşı çıksaydı, bu özellikle ABD’yle ilişkilerde bir kırılma noktası olabilirdi. Gerçek şu ki, Türkiye denge tutturmaya çalışan bir bölgesel güç.

Türklerin bu konuda sorunlar yaşıyor olması şaşırtıcı değil.Ben bu geziye Rusya’nın yeniden bir süpergüç olarak yükselişini, bunun yaratacağı jeopolitik engelleri ve uluslararası sistemin buna nasıl cevap vereceğini belirlemek için çıktım. Gezinin amacı Türklerin Rusya hakkında stratejik açıdan ne düşündüğünü bulmaktı. Türkiye birçok ülke gibi Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlı. Bu bağlılığı kırmak isteyen ülke ne tarafa yönelirse yönelsin bir büyük gücü öfkelendirme riskini de yanında taşıyor. Ancak Türkiye’nin ekonomik büyümesi düşünüldüğünde, Rusya’dan kurtulmak zorunda olduğu da ortada.