Türkiye'nin Suç Ve Sosyal Risk Haritası Çizildi

Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Genel Başkanı Adem Solak, Türkiye'nin Suç ve Sosyal Risk Haritası ile ilgili bugün Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın açıklaması yaptı.

Türkiye'nin Suç Ve Sosyal Risk Haritası Çizildi
Solak, HEGEM ve onun bünyesinde bulunan 44 üniversiteden 210 bilim insanı ile çeşitli çalışma ve araştırma içinde olduklarını hatırlattı. Ağırlıklı olarak çocuklarla ilgili çalışılan bir model geliştirdiklerine işaret eden Solak "Cumhuriyet tarihinde ilk kez hangi ilimizin çocuk suçluluğu ve mağduriyeti yönünden ne durumda olduğunu illerin birbirine oranına göre ortaya koyduk. Bu modelin gelişmesine genelde 26 yılımızı verdik ama özelde son iki sene yoğun bir çalışma ile 6'sı profesör 4'ü doçent olmak üzere 10 bilim adamı ile istişare ederek son şeklini verdik" dedi.
2009 verilerine göre sanık, şüpheli ve mağdur olarak adliye kayıtlarına giren çocuk sayısının 602 bin, 2010'un ilk 9 ay verilerini de eklediğinizde ise bu sayının 1 milyon 124 bine yaklaştığını kaydeden Solak "Yani biz son 1,5 senede 1 milyon 124 çocuğumuzu kollayamadık. Onlara sahip çıkamadık, onlarla ilgili aile olarak, okullar olarak ve diğer kurumlar olarak görevimizi yapamadık. Bu çok büyük bir sayıdır. 6 komşu ülkenin nüfusu kadar çocuk nüfusa sahibiz. Yani 25 milyon civarında 12 yaşın altında çocuğumuz var ve bunlarla ilgili ciddi sıkıntılı bir süreç içerisindeyiz. Özellikle son 15 yılı geriye doğru baktığımızda bu konuda kurumlar adına çok iyi planladığımızı söyleyemeyiz, ki rakamlar öyle söylüyor" diye konuştu.
"Biz Türkiye'de ilk kez Cumhuriyetin 87. senesinde illerin çocuk suçlarını o ilin nüfusuna oranladık" diyen Adem Solak, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Yani Trabzon'da suça karışan çocuk sayısını örneğin 2009 senesi içinde aldık kanuni cezai sorumluluk 12 yaşında başlıyor. 18 yaşına kadar da çocuk sayılıyor, o zaman 12-18 yaş arası çocuk nüfusa oranladık. Bu çalışmayı yaparken 7 ayrı faktör üzerinden çalışmayı yürüttük. Bunlar nedir, çocuklar hakkında açılan ceza davaları illere göre, çocukların sanık durumuna düşme sayılarının çocuk nüfusuna oranı, çocuk şüpheli sayısının çocuk nüfusa oranı, çocuk sanık sayısının yetişkin sanık sayısına oranı, toplam olayların çocuk nüfusa oranı, illere göre faili meçhul olayların toplam olaylara oranı ve çocuk mağdurların çocuk nüfusa oranı. Bu yedi ayrı faktör üzerinde 81 ilin verilerini tek tek analiz ederek illeri bir sıralamaya tabi tuttuk. Burada biz çocuk suçluluğu açısından baktığımızda Trabzon 81 il içinde 77 il arasında yer alıyor, yani en iyi 4 ilden birisi Trabzon. 7 ayrı faktöre göre çocuk suçluluğu ve mağduriyeti yönünden. Yine bu çalışmada, HEGEM 2009 raporu da diyebiliriz, yetişkinler açısından baktığımızda Trabzon en son il, yani şu an en iyi durumda olan il Trabzon. İl Emniyet Müdürümüz ve Valimizle görüşüp bu konuları ilimiz açısından irdeledik. 2006-2007'de sadece ulusal değil bütün dünya Trabzon'un üzerine gelmişti, Trabzon bir suç şehri ilan edilmişti. Sokağa çıkmaktan korkar olmuş, başka şehirde 'Trabzonluyuz' demekten çekinmeye başlamıştık. Bu çalışmada esas maksadımız Trabzonlu verilere ulaşmak değil elbette, 81 ili çalıştık. Eğer zamanında 81 ilin suç verisi ortaya konmuş olsaydı bir İstanbul'a büyükşehir olduğundan dolayı, bir Mardin'e, bir Malatya'ya, bir Trabzon'a sıra dışı olaylar yaşandığı diye bu kadar haksızlık edilmezdi."

ÜNİVERSİTE NİYE TRABZON İÇİN BİR RAPOR ORTAYA KOYMADI ?
Bilge Köyü olayı sonrası Mardin'de 7-8 tane rapor hazırlandığını hatırlatan Solak "Bunlardan en kapsamlısı bizim hazırladığımız oldu. HEGEM Bilge Köyü Raporu olarak basında yer aldı. Trabzon'la ilgili bu kadar olaylar olup biterken Trabzon'da Türkiye'nin 4. üniversitesi varken acaba üniversite niye ortaya hiçbir bir rapor koymadı. Tüm dünya Trabzon'u suç şehri ilan ederken neden üniversitemiz böyle bir görevi varken neden üniversitemiz böyle bir raporu ortaya koyup, esasında bunun o çocuklarla ilgili bir olay olduğunu Trabzon'un sıralamada yerinin tepede olmadığını niye söylemedi. Diğer kurumlar niye söylemedi. O zaman bunların geriye doğru da sorgulanması lazım. Üniversite ne iş yapar, amacı topluma yönelik sosyal olayları araştırmak, toplumla gerçekleri paylaşmaktır. 2006 yılında biz küçük bir dernek olarak dünyanın ülkenin her yerinden 60'a yakın bilim adamını şehre getirdik 'bu meseleleri konuşalım gerçekler ortaya çıkaralım' dediğimizden dolayı ben o zaman üniversiteden atıldım. Sayın valimiz o dönem verdiği sözde durmadığından dolayı koltuğundan oldu, ben geçmişe takılalım demiyorum ama bundan sonra hangi ilde sıra dışı olay olursa olsun, ister bürokrasi ister siyaset, ister üniversite ister medya olsun herkesin elinde artık Türkiye'nin suç haritası olacaktır, o şehrin tüm verilerini içeren bu haritayı tamamlayıp yılbaşında toplumla paylaşmayı amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

"ÇOCUK SUÇLARINDA EN SIKINTILI İL ESKİŞEHİR"
Adem Solak, şu an Türkiye'nin çocuk suçları açısından en sıkıntılı ilinin Eskişehir olduğunu ve bu ili İzmir, üçüncü sırada Manisa, Aydın, Balıkesir, Kayseri, Muğla gibi şehirlerin izlediğini kaydetti. Aynı çocukların defalarca suç işlediğine de dikkat çeken Solak "Çocuk Koruma Kanunu 2005 senesinde çıkartıldı ve çocuklarla ilgili en önemli metin hala budur. Ancak çocuk koruma kanununun işleyişi ile ilgili Türkiye düzeyinde bir sıkıntı var. En büyük sıkıntı 'çocukları hapse koymayalım ama ne yapalım'. Çocukları koruma kanunu, o kanunda 'çocukları hapse koymayın ama rehabilite edin' der genel olarak, o rehabilitasyon yönü eksik kaldığından dolayı, çocuk koruma kanununun suç işleyen çocukları koruyan kanuna dönüştüğünü görüyoruz ve giderek ileride suç makineleri oluşmaya başladı. O araştırmanın tepesinde yer alan illerin suç çeteleri suçların düşük olduğu illere suçlu ihraç etmeye başladı. Bu enteresan bir gelişmeydi, çünkü çocuk koruma kanununa göre suça bulaşan çocukları hapse koymuyoruz bu kez o ilde çocuk savcısının karşısına çıkmaktan usandıkları için diğer illere doğru gitmeye başlıyorlar yakalandıklarında o ildeki savcı için yeni bir yüzdür" şeklinde konuştu.

"MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR"
Çocuk Koruma Kanunu çerçevesince Milli Eğitim Bakanlığı'na büyük görevler düştüğünü ifade eden Adem Solak "Söz konusu bakanlıkta çocuk koruma kanunu ile ilgili birimi Rehberlik Genel Müdürlüğü'dür. Bu müdürlük ne yazık ki çocuk koruma kanunu ile ilgili yapılanmaya gidememiş, çocuk koruma kanununa göre mevzuatını hala düzenleyememiştir. Rehberlik Genel Müdürlüğü bırakın çocuk koruma kanununu yürütmeyi onunla ilgili görev yapmayı, sahadaki çalışmaları engelleyen bir tutum içerisindedir. Biz dernek olarak Rehberlik Genel Müdürlüğü hakkında adli yönden Adalet idari yönden Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlığına suç duyurusunda bulunmak üzere hazırlıklarımızı yapmaktayız. Çünkü bu mesele sadece İçişleri Bakanlığı'nın sırtında, Adalet Bakanlığı'nın sırtında bırakılmıştır. Artık çocuk polislerimiz sahada çocuk polisliğini bırakıp sosyal hizmet uzmanlığı görevine soyunmaya başlamış, rehber öğretmenlik yapmaya başlamış, anne-babalık yapmaya başlamıştır suç işleyen çocuklara. Burada ciddi sıkıntılarımız var" diye konuştu.
Trabzon'un rehber öğretmen bakımından her ne kadar iyi görünen bir il olsa da yaklaşık 650 öğrenciye bir rehber öğretmen düştüğünü belirten Adem Solak, bunun yasal hakkının 200 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi olduğunu söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sosyolog kadrosu da olmadığını kaydeden Solak "16 milyon çocuk 30 milyon velisi olan Milli Eğitim Bakanlığı'nda tek bir sosyolog kadrosu yok, bakanlığa 87 yılda bir sosyolog alamamışız. Doğu ve Güneydoğu illerimizde 3 bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor" dedi.

"ÇOCUKLARIN KONULDUĞU CEZAEVLERİNDE DE BÜYÜK SIKINTILAR VAR"
Çocukları konulduğu cezaevlerinde de büyük sıkıntılar olduğunu ifade eden Adem Solak, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bu çocukları iyileştirme hizmetleri, kazanma yönünden Adalet Bakanlığı'nın yeterli uzmanları yoktur. Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı'na iyileştirme hizmetlerini yürütecek kadro vermediği zaman cezaevi yapma ile ilgili mali destek vermek zorundadır. Eğer siz önleyici hizmetleri yürütecek uzmanları, (sosyolog, psikolog, sosyal hizmet uzmanını) yeterince almazsanız polis, güvenlik görevlisi alacaksınız. Bazı okullarda rehber öğretmenlerden daha fazla güvenlik görevlisi var. Ben 3 yıl önce, 'Eğer doğru sosyal politikalar üretilmezse, okul polisleri yetmeyecek okul karakollarına sıra gelecek. Bazı okullarımızda okul karakolları var, okulun zimmetlendiği komiser, polisler, ayrıca okulun içerisinde güvenlik görevlileri vardır. Bütün bunlar maliyettir, bunun çözümü vardır ve bilinen şeylerdir. Çocuk koruma kanunu eksiklerine rağmen bu işin anlaşılması ve düzeltilmesi için işlemek zorunda olan bir kanundur ve ilgili bakanlıklar başta hassasiyet göstermeli. Sosyal risk haritaları çok önemli bir konu. Çocuklarımız hangi riskler altındadır, değil illerin, ilçelerin mahallelerin giderek okulların sosyal risk haritalarının çıkartılması lazım. Eğer bu Konya'da yapılsaydı çocuklar buzdolabına girerek hayatlarını kaybetmemiş olurdu. Çünkü o okul çevresindeki riskleri bilgi deposunda bilirdi ve ilgililer de önceden önlemlerini alırdı. Bunlar uzaydan gelecek acayip birileri tarafından çözülmeyecek yine bizim tarafımızdan çözülecek."

"ÇOCUKLARIN SON 4 SENEDE KARIŞTIĞI BİRKAÇ SIRA DIŞI OLAY OLMASAYDI ÇOCUK MESELESİNE KİMSE ÖNEM VERMEZDİ"
Solak, çocukların artık kafa kesmeye, annelerini öldürmeye başladığını hatırlatarak "Şu an intihar girişimlerinde yüzde 850'ye ulaşan artış var, yüzde 200'den aşağıya olan şehir yok, yüzde 200'den başlayın yüzde 850'ye ulaşan intiharlarda artış var. Bu konu ile ilgili Aileden Sorumlu Devlet Bakanlıklarla ilgili genel müdürlükler çalışmalarını ya paylaşmaktan kaçınıyor ya da yarıda bırakıyor, çünkü çok rahatsız edici bilgi ve belgelere ulaşıyoruz. 'Bunları toplumla paylaşalım mı paylaşmayalım mı ' tartışması var, ben paylaşmaktan yanayım. Artık bu meseleleri kapatmanın bir anlamı yok, çocuk meselesi önemli meseledir. Sağı, solu, şusu busu, yok artık. Artık çocuklar suçun kuyusuna tek tek düşmeye başladığı bir noktada bunları daha çok kapatmanın bir anlamı yok, bunları söylediğiniz zaman ancak çözümler üretilmeye başlar. Çocukların son dört senede karıştığı birkaç sıra dışı olay olmasaydı halen bu toplumda çocuk meselesine kimse önem vermezdi. Bütün sahadaki çalışmalarda ilgili bürokratların, bilim adamlarının, hizmet yürütmeye çalışan il müdürlerinin ortak bir görüşü var; 25 milyon çocuğu olan bu ülkenin artık çocuklarla ilgili icracı bir bakanlığı olsun, çocuk meselesinin sahada sahibi yok, herkes öbürünün üzerine atıyor, siz ilgili kurumları dolaşın, Türk tarihinin en büyük aile içi şiddeti yine bizim ilimizde Sürmene'de yaşandı. Peki ilgili kurum ve kuruluşlarda sorun hangi yetkili ve ilgili o çocukların mezarlarını biliyor. Sanıkları, şüphelileri, failleri bir yana bırakın mağdur duruma düşen çocuk sayısı sadece 2009'da 300 binin üzerinde, yani kurban duruma düşen, yaralanan, yağmalanan, öldürülen" dedi.