İslam âlimi Zuhaylî: Sünnet-i Seniyye'yi hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz

İstanbul'da önümüzdeki günlerde "Peygamber Yolu" temasıyla düzenlenecek olan uluslararası sempozyumun katılımcıları arasında olan Suriyeli İslam âlimi

İstanbul'da önümüzdeki günlerde "Peygamber Yolu" temasıyla düzenlenecek olan uluslararası sempozyumun katılımcıları arasında olan Suriyeli İslam âlimi Vehbi Zuhaylî, Müslümanların "Sünnet-i Seniyye'yi hayatlarının önemli bir parçası haline getirmeleri" gerektiğini söyledi.

9 – 10 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek ve birçok İslam alimini İstanbul'da bir araya getirecek sempozyum öncesinde önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Vehbi Zuhaylî, sünneti; "Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) söz ve davranışlarının hepsi" olarak tanımlayarak, "Bize de bu sünnetten ve hadislerin ahkamından faydalanmak düşüyor." diye ekledi. Zuhaylî, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerde atılan adımlarda yüz yıl sonrasının hesaplanması gerektiğini dile getirdi.

İstanbul, önümüzdeki günlerde büyük bir buluşmaya ev sahipliği yapacak. Aralarında M. Said Ramazan el-Bûtî, Prof. Dr. Ali Cuma, Prof. Dr. Ahmed Abbadi, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Prof. Dr. Hayrettin Karaman gibi isimlerin bulunduğu İslam âlimleri Fırat Kültür Merkezi'nde düzenlenecek sempozyuma katılacak. İslam âlimleri, Yeni Ümit ve Hira dergileri tarafında organize edilen bu uluslararası sempozyumda Kur'an ve sünnet çizgisini anlatacak.

Sempozyuma katılacak âlimlerden biri olan Prof. Dr. Vehbi Zuhaylî, İstanbul'a gelmeden önce Şam'da Cihan Haber Ajansı'nın sorularını cevaplandırdı. Sempozyumda İslam dünyasının ve Türkiye'nin önde gelen ilim ve fikir adamları ile birlikte Kur'an, sünnet, Hulefa-i Raşidin ve sahabe çizgisinden yola çıkarak Peygamber Yolu'nu anlatacak olan Zuhaylî, Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) sünnetinin Kuran-ı Kerim'den sonra İslam dininin esaslarından ikincisi olduğunu vurguladı. Zuhaylî, "Kuran-ı Kerim'i anlamanın, emirlerini ve ahkamını bilmenin ve uygulamanın; ancak tefsirler, Peygamber Efendimiz'den (s.a.s) ve Selef-i Salihin'den rivayet edilen hadisler ve büyük İslam alimlerinin tefsir ettiği ayetler ile olacağını söyledi.

"SÜNNETİ SENİYEYİ HAYATIMIZIN BİR PARÇASI HALİNE GETİRMELİYİZ"

Sünnet-i Seniyye'yi "Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) söz ve davranışlarının hepsi" olarak tanımlayan âlim Zuhaylî, "Bize de bu sünnetten ve hadislerin ahkamından faydalanmak düşüyor." dedi. Müslümanların sünneti en iyi şekilde ve tüm yönleri ile tatbik etmeleri ve bunu yaşantılarının bir parçası haline getirmeleri gerektiğini ifade eden Zuhaylî, "Bu ister İslam akidesi içerisinde olsun isterse de ibadet, diğer insanlarla ilişkiler, aile veya ahlakla ilgili olsun. Sünnet-i Nebevi'den hayatımızın her alanında faydalanarak onu hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Çünkü Sünnet-i Seniyye nübüvveti temsil ediyor. Nübüvvet ve risalet ise Allah'tandır. Gerçek İslam'a ulaşmak için sünnete sımsıkı sarılmamız gerekir." şeklinde konuştu.

Sünnet-i Seniyye'nin söz, eylem ve sıfat olarak yerine getirilmesi gerektiğine işaret eden Zuhaylî, "Zira Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) sünneti bizim hayatımızın bir programıdır. Bunun için biz tüm yönelimleri, akideyi ve ahkamı Sünnet-i Seniyye'den alıyoruz. Bu şekilde cenabı Allah'ın rızasını kazanmış oluruz. Çünkü Cenabı Allah kendisine ve Resulüne itaat etmemizi emrediyor." tespitinde bulundu.

İSLAM'A VE PEYGAMBERİMİZE YÖNELİK SALDIRILAR YENİ DEĞİL

Yakın dönemde gerçekleşen Peygamber Efendimiz'e (s.a.s) hakaret karikatürlerinin yayınlanması ve Kuran yakma girişimlerini de değerlendiren Zuhaylî, bu tür girişimlere Müslümanların yabancı olmadığını belirtti. Bu tür girişimleri Peygamber Efendimiz'e (s.a.s) saldırı ve tehditlerin bir örneği olarak değerlendiren Zuhaylî, "O dönemde de Peygamberimize (s.a.s) yönelik çeşitli tehditler vardı. Peygamber Efendimiz'i (s.a.s) öldürmeyi bile istemişlerdi. O dönemde Fars ve Roma devletleri vardı. Daha sonra Hristiyanlar peygambere karşı düşman saflarında yer aldılar." şeklinde örnek verdi.

Zuhaylî, günümüzdeki saldırılara "Bu en aşağı derecedeki insanların yapacakları, tüm insanlığın değerlerine ve ahlaka aykırı davranışlardır. İnsan haklarına ve medeniyete aykırı girişimlerdir. Daha önceki yüz yıllarda, askeri ve fikri olarak saldırarak İslam'a son vermek istediler. Moğol ve Tatar saldırıları ardından ise haçlı seferleri oldu. Bu saldırılar ise, İslam'a karşı bir öfke ve kinin göstergesidir. Bunlar içlerinde İslam'a karşı besledikleri kini bu şekildeki çirkin girişimlerle gösteriyorlar." diye tepki gösterdi.

Hazreti Muhammed (s.a.s) ve Kuran'ı Kerim'e yönelik çirkin girişimlerin İslam karşısındaki iflasın bir göstergesi olarak yorumlayan Zuhaylî, şöyle devam etti: "Daha önceki ABD Başkanı Bush'un, hak olan Furkan'ı (Kuran'ı Kerim) batıl olarak göstermesi, ardından bazı ayetlere değinerek İncil ve Tevrat ile karşılaştırması gibi bu düşmanca tavırlar, İslam ve Müslümanlar için yeni değildir. Tabi bunun programını yapıyorlar. Ayrıca İslam karşısında askeri ve fikri olarak iflas ettiklerinde bu basit ve çirkin girişimlere kalkıştılar. Bu girişimler insanlık derecesini en aşağısındaki davranışlardır. Bu tutumlar bizim için yeni değildir. Bu tür eylemler onların ne derecede aşağılık ve insanlık değerinden yoksun olduğunu gösteriyor. Ayrıca bunlar gerçek insanlıktan da bihaberler."

Saldırıları gerçekleştirenlerin bu şekilde insanları İslam'dan soğutmaya çalıştıklarını ifade eden Suriyeli âlim, bunun aksine İslam'a yönelik bu girişimlerin ve bazı Müslümanları terörle suçlamalarının tam tersine tepki çektiğinin altını çizdi. Bu tür girişimler sebebiyle yüzlerce ve binlerce insanın İslam'ı seçtiğini kaydeden Zuhaylî, "İnsan ne ise onu söyler. Yaptıkları çok ucuz düşmanlıktır. Bize düşen ise bu tür insanlara karşı uyanık olmaktır. Bu çirkin davranışları İslam'a ve Müslümanlara ve İslam değerlerine olan kinlerini gösteriyor." ifadelerini kullandı.

"MÜSLÜMANLARIN TEPKİSİ YETERSİZ OLDU"

Zuhaylî, Danimarka'da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.s) yönelik hakaret içeren karikatürlerin yayınlanmasının ve ABD'de Kuran'ı Kerim yakma girişimine karşı Müslümanların tepkisini ise "zayıf gördüğünü" aktardı. Zuhaylî Müslümanların kendi dinlerinden ve değerlerinden emin olduklarını; ancak bu saldırıları yapanlara karşı çok daha etkin olmalarının gereğinin altını çizen Zuhaylî, "Bu tür çirkin işlere karışan ülkelerle ekonomik ve siyasi ilişkiler kesilebilir, ayrıca bu tür çirkin girişimler karşısında değişik vesilelerle karşı konulabilirdi." dedi.

DİYALOG KAPILARI AÇIK TUTULSUN

Diyalog yolunun açık tutulması gereğine de işaret eden Zuhaylî, şu şekilde devam etti: "Tabi bu konuda bir diyalog da olabilir. Eğer diyalog ortamı oluşursa. Bununla ilgili değişik kitaplar tercüme edilebilir. Onlara da hak ve batıl anlatılır. İslam ve Müslümanlara karşı söyledikleri her şey onların ders kitaplarında yazılmış. Bu tür çirkin girişimler için tetikte olmamız gerekiyor. Bunlara karşı barışçıl her vesileyi kullanmamız gerekiyor. Biz onların seviyesine inemeyiz. Çünkü biz tüm peygamberlere karşı saygı duyuyoruz. Bununla birlikte tüm insanlığa saygı duyuyoruz. İnsanlıkla birlikte, barış ve güven içinde olmak istiyoruz. Bu tür girişimler kimsenin faydasına değildir. Biz kendi, değerlerimize bağlı oldukça aksine bu onlara zarar verir."

Röportajında Fethullah Gülen ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Zuhaylî, "İslam'a hizmet eden ve İslam'a davet eden her çabayı ve her girişimi takdir ettiklerini" söyledi. Fethullah Gülen'i 30 yıldan fazla süredir tanıdığını ve evinde de ziyaret ettiğini belirten Zuhaylî, "Ben kendisinde hikmetli bir akıl ve İslam değerlerini koruma ve her yere taşıma konusunda hikmetli bir program gördüm. Onun programı İslam'a davet olarak tecessüm ediyor. Biz kendisinin bu çabalarını takdir ediyoruz. Cenabı Allah'tan Hocaefendiyi her türlü kötülükten korumasını niyaz ediyorum." dedi.

"HOCAEFENDİ, İNSANLIK PAYDASINDA TÜM İNSANLARI BİR KÖPRÜDE BİRLEŞTİRİYOR"

Fethullah Gülen'in insanlara insanlık ortak paydası çerçevesinde yaklaştığına dikkat çeken Zuhaylî, "Hocaefendi bizim değerlerimizi, doğru akidemizi, ahlakımızı dünyanın her tarafına taşıyor. Onun daveti ise tüm insanlığı kapsıyor. Dinler değişik olsa da, diller farklı olsa da biz bir köprü üzerinde bir araya geleceğimiz gösteriyor. Sayın Gülen ise bu şerefli görevi yerine getiriyor. Biz sayın Gülen'in İslam ve Müslümanlar için yaptığı her şeyde her zaman kendisini yanındayız" diye takdirlerini dile getirdi.

TÜRKİYE'DEKİ BU KALKINMA HER ANLAMIYLA BİR MUCİZEDİR

Türkiye'de son dönemdeki gelişmeler hakkında da konuşan Vehbi Zuhaylî, Türkiye'deki değişimi bir mucize olarak gördüğünü belirtti. Zuhaylî, "Türkiye'deki bu kalkınma bir mucizedir. Yaşamın her alanında somut değişiklikler görülüyor. Siyasette, ekonomide, toplumda, değişik tutumlar görüyoruz. Değerlerin korunması, hukukun korunması büyük bir kalkınmadır. Cenab-ı Allah'tan bu kalkınmanın devamını diliyorum. Olumlu şeyler ortaya koyan düşünürlerini korumasını istiyorum." şeklinde konuştu.

TÜRKİYE İLE SURİYE YAKINLAŞMASINI TÜM İSLAM ALEMİ DESTEKLİYOR

Zuhaylî, Türkiye ile Suriye arasındaki her alanda gelişen ilişkilere dikkat çekerek, bunu takdirle karşıladığını söyledi. İslam âlimi, "Bu gelişim hem Türkiye hem Suriye hem de tüm İslam alemi tarafından destekleniyor. Ancak bu ilişkiler sağlam esaslara dayanması gerekiyor." tavsiyesinde bulundu.

TÜRKİYE –SURİYE İLİŞKİLERİNDE ATILACAK ADIMIN YÜZ YIL SONRASI HESAPLANMALI

İlişkilerin sadece duygusal boyutunun olmaması gerektiği ve iki ülke arasında atılan tüm adımların iyi hesaplanmasını arzu ettiğini dile getiren Zuhaylî, bunun ilişkilerin geleceği açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. "Ben hayalci olmak istemiyorum. Ancak atılan tüm adımların iyi bir şekilde hesaplanmış olmasını arzu ediyorum." diyen Zuhaylî şöyle konuştu: "Atılan adımlar iyi bir şekilde programlanmış olması lazım. Yöneticiler bunun yüz yıl sonrasını ve daha fazlasını hesaplamış olsun. Eğer orada duygusal bir yakınlık olup daha sonrası düşünülmez ise hiç bir fayda sağlamadan ayrılırız. Her iki ülke arasındaki yakınlaşmanın çok iyi bir şekilde ve derinlemesine programlanması lazım. Eğer bu deneyim başarıya ulaşırsa şunu teyit ederim ki; şimdiden Ürdün ve Lübnan'a ulaştı. Önümüzdeki günlerde daha da gelişeceğine inanıyorum."