'Film Festivalleri Ve Markalarla Stratejik İşbirliği' Paneli
Altın Portakal Film Festivali'nin marka değeri Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) tarafından düzenlenen 'Film Festivalleri ve Markalarla Stratejik İşbirliği' panelinde tartışıldı.
Sinema Yazarı Aylin Sayın'ın yönettiği panelde, Prof.Dr. Metin İnceoğlu, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Doç.Dr. Ayhan Yılmaz ve Marka Danışmanı Güven Borça, 'Altın Portakal nasıl dünya çapında bir marka olur?' konusunu masaya yatırdı. Panelin açılışında bir konuşma yapan ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, ATSO olarak bu yılı 'marka yılı' ilan ettiklerini hatırlatarak, ATSO üyelerinin markalaşması ve var olan Antalya markalarını öne çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Budak, "Bir kent, kendisiyle özdeşlemiş, başarılı firmalarıyla, başarılı markalarıyla güçlenir. Antalya'nın markaları, yani turizmde, sanayide, tarım ve ticaretteki markaları Antalya ismine katkı yapmalıdır. Antalya ismi de Antalyalı firmalara bir üst marka olarak destek olmalıdır. Kuşkusuz, Antalya tanınırlık anlamında önemli bir marka potansiyeline sahiptir. Ancak bu markanın bütün unsurlarıyla tanımlanması ve Antalya'nın marka değerinin yükseltilmesi gerekir. Altın Portakal, Türk sinemasına dönük misyonu dışında, Antalya'nın kültür hayatını zenginleştirme, Antalya'nın marka değerini yükseltme gibi misyonlara da sahiptir" dedi.
Altın Portakal'ın sadece festival boyutu bile Antalya'nın sosyal ve kültür yaşamına önemli bir zenginlik kattığını ifade eden Budak, "Aslında festivalin uluslararası boyutunun da artık daha fazla genişlemesi gerekir. Şu anda Antalya'da tatil yapmakta olan 300 ve 400 bin arasındaki yabancı turistin bir kısmını da biz bu festivale katabilmeliyiz. Festivalin uluslararası boyutuna Almanya ve Rusya gibi ülkelerden kurumları da dahil etmeliyiz. Antalya bunu yapacak potansiyele sahiptir. Ama 47 yıllık geçmişe rağmen, Altın Portakal henüz bu boyuta ulaşamamıştır" diye konuştu.
ANTALYA MARKALARI YETERİNCE DESTEK VERMİYOR
Altın Portakal'ın festival sponsorları listesine Antalya'nın ve Türkiye'nin markalarının bu listede yeterince görülmediğini belirten Budak, "Cannes Film Festivali'ne baktığınızda partner kurum ve şirketler listesi görkemlidir. Oscar'da Kodak markası vardır. Bizde ise konaklama, ulaşım, iletişim, ürün ve hizmet sponsorları var, ancak festival bponsorları yeterli değildir" dedi. Festival yıllardan beri büyükşehir belediyesinin bütçe zorlamasıyla, büyük fedakarlıklarla ve zorluklarla yürüdüğünü belirten Budak şöyle konuştu; "Festival, Türk sineması için önemliyse bu işin içinde, bu işin sahipleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tanıtma Fonu ve sinema sektörü çok daha güçlü bir biçimde olmalıdır. Festival Antalya için önemliyse Antalya bütün varlığıyla bu işi sahiplenmelidir. Oysa gerçeği konuşmak gerekirse, bu sahiplenme her zaman kişilere bağlı, kurumsallaşmamış ve eksik kalmış bir sahiplenmedir. Festivalin kamu ayağı, sinema endüstrisi ayağı ve özel sektör sponsorluk ayağı aksaktır ve eksiktir" ifadelerini kullandı.
FESTİVAL, SİYASETÇİLERİN, BÜROKRATLARIN SAHNESİ DEĞİLDİR
Türkiye'nin her ilde bir film festivalini kaldıramayacağını belirten Budak, şunları söyledi:
"ABD Oscar, Fransa Cannes, Almanya Berlin Altın Ayı ile dünyada yarışıyor. Türkiye bir festival ile dünyaya çıkmalı. Oysa biz dünya ile yarışmıyoruz, her zaman olduğu gibi, kendi kendimizle yarışıyoruz. Altın Portakal gibi 47 yıllık bir geleneğe Bakanlık Türk sineması adına sahip çıkmalıdır. Türk sinemasının geleceği için desteklenecek festivaller belirlenmelidir ve destek Hükümetlere, Bakanlara bağlı olmaktan çıkmalıdır. Bir film festivali siyasi bir organizasyon değildir. Festival sahnesi, siyasetçilerin, bürokratların sahnesi değildir."
ÇAĞIMIZ İMAJ ÇAĞI
Moderatörlüğünü Sinema Yazarı Aylin Sayın'ın yaptığı panelde konuşan Prof.Dr. Metin İnceoğlu ise Osmanlı'dan günümüze sponsorluk ve halkla ilişkiler çalışmalarından örnekler verdi. Çağımızın imaj çağı olduğunu vurgulayan İnceoğlu, "Eskiden artistler, sporcular, siyasetçiler kişisel imajlarına önem verirdi. Günümüzde firmalar holdingler de imajlarına yatırım yapıyor. Firmalar imajlarını güçlendirmek, bu yarışta öne geçmek rakiplerinden ayrılmak için, sosyal sorumluluk çalışmalarına destek vermek zorunda" dedi.10 milyon turist ağırlayan Antalya'nın Avrupa'da tanınırlılığının yüksek olduğunu anlatan İnceoğlu, "Antalya yurt dışında prestiji son derece yüksek bir kent. Paris'te yaşayan bir arkadaşım bana, 'Antalya gibi bir kentin Avrupa kupalarında mücadele eden bir spor takımı niye yok?' diye sordu. Gerçekten ilginç. Madem bu kent turizmden bu kadar para kazanıyor, o zaman bu paranın bir kısmını modern çağın nimetlerine yatırmalı. Bu spor ve sanat olabilir" diye konuştu.
ANA SPONSORU OLMALI
Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Doç.Dr. Ayhan Yılmaz ise, tüketicilerin artık daha seçici davranarak, sosyal sorumluluk çalışmaları yapan markaları tercih ettiğini söyledi. Sponsorluğun günümüzde pazarlama ve iletişimin önemli bir kolu haline geldiğini belirten Yılmaz, özellikle sanatsal aktivitelere yapılan yatırımın firmalara büyük bir prestij sağladığını bildirdi. Yılmaz, "Sponsorluk marka farkındalığını yükseltir. Tüketici ile olumlu duygular yaratılmasını sağlar. Reklam aynı duyguyu yaratmıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, tüketiciler artık, aynı ürünü sunan iki marka arasında, çevreye, sanata daha duyarlı olanı seçiyor" dedi. Türkiye'de spor alanında çok iyi değerlendirilen sponsorluğun, kültür ve sanat etkinliklerinde yeterince değer bulmadığını da ifade eden Yılmaz, Altın Portakal'ın Ana Sponsoru'nun olmamasını yadırgadığını sözlerine ekledi.
ALTIN PORTAKAL VE KRİSTAL ELMA BİRLEŞSİN
Marka Danışmanı Güven Borça da, konuşmasında dünyada yapılan festivallerden örnekler verdi. "Bu topraklardan bir dünya festivali çıksa ne iyi olur?" diyen Borça, Altın Portakal Film Festivali'nin, Avrupa ve Asya'daki köklü festivallerden biri olmasına karşın dünya çapında tanınılırlığının istenilen seviyede olmadığını söyledi. Türkiye'nin ilk reklam yarışması Kristal Elma'nın Altın Portakal'la birleştirilebileceğini belirten Borça, "Dünyada film festivallerine paralel olarak reklam festivalleri düzenleniyor. Altın Portakal, Kristal Elma ile birleşirse etki ikiye katlanır. Ortadoğu, Afrika, BDT ve Orta Asya'da festivaller çok güçlü değil. Altın Portakal'ın dünyaya açılma çalışmaları hep kesintiye uğramış. Benim önerim Avrasya Film Festivali, Avrasya Film Market, Kristal Elma ve İsmail Cem Televizyon Ödülleri ile Altın Portakal Film Festivali'nin tek bir isim altında birleştirilmesi. Böyle bir festival etkinliği Avrasya ve Ortadoğu'da büyük ilgi çeker. Bölgenin lider etkinliği ve cazibe merkezi olur" diye konuştu.
Altın Portakal'ın sadece festival boyutu bile Antalya'nın sosyal ve kültür yaşamına önemli bir zenginlik kattığını ifade eden Budak, "Aslında festivalin uluslararası boyutunun da artık daha fazla genişlemesi gerekir. Şu anda Antalya'da tatil yapmakta olan 300 ve 400 bin arasındaki yabancı turistin bir kısmını da biz bu festivale katabilmeliyiz. Festivalin uluslararası boyutuna Almanya ve Rusya gibi ülkelerden kurumları da dahil etmeliyiz. Antalya bunu yapacak potansiyele sahiptir. Ama 47 yıllık geçmişe rağmen, Altın Portakal henüz bu boyuta ulaşamamıştır" diye konuştu.
ANTALYA MARKALARI YETERİNCE DESTEK VERMİYOR
Altın Portakal'ın festival sponsorları listesine Antalya'nın ve Türkiye'nin markalarının bu listede yeterince görülmediğini belirten Budak, "Cannes Film Festivali'ne baktığınızda partner kurum ve şirketler listesi görkemlidir. Oscar'da Kodak markası vardır. Bizde ise konaklama, ulaşım, iletişim, ürün ve hizmet sponsorları var, ancak festival bponsorları yeterli değildir" dedi. Festival yıllardan beri büyükşehir belediyesinin bütçe zorlamasıyla, büyük fedakarlıklarla ve zorluklarla yürüdüğünü belirten Budak şöyle konuştu; "Festival, Türk sineması için önemliyse bu işin içinde, bu işin sahipleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tanıtma Fonu ve sinema sektörü çok daha güçlü bir biçimde olmalıdır. Festival Antalya için önemliyse Antalya bütün varlığıyla bu işi sahiplenmelidir. Oysa gerçeği konuşmak gerekirse, bu sahiplenme her zaman kişilere bağlı, kurumsallaşmamış ve eksik kalmış bir sahiplenmedir. Festivalin kamu ayağı, sinema endüstrisi ayağı ve özel sektör sponsorluk ayağı aksaktır ve eksiktir" ifadelerini kullandı.
FESTİVAL, SİYASETÇİLERİN, BÜROKRATLARIN SAHNESİ DEĞİLDİR
Türkiye'nin her ilde bir film festivalini kaldıramayacağını belirten Budak, şunları söyledi:
"ABD Oscar, Fransa Cannes, Almanya Berlin Altın Ayı ile dünyada yarışıyor. Türkiye bir festival ile dünyaya çıkmalı. Oysa biz dünya ile yarışmıyoruz, her zaman olduğu gibi, kendi kendimizle yarışıyoruz. Altın Portakal gibi 47 yıllık bir geleneğe Bakanlık Türk sineması adına sahip çıkmalıdır. Türk sinemasının geleceği için desteklenecek festivaller belirlenmelidir ve destek Hükümetlere, Bakanlara bağlı olmaktan çıkmalıdır. Bir film festivali siyasi bir organizasyon değildir. Festival sahnesi, siyasetçilerin, bürokratların sahnesi değildir."
ÇAĞIMIZ İMAJ ÇAĞI
Moderatörlüğünü Sinema Yazarı Aylin Sayın'ın yaptığı panelde konuşan Prof.Dr. Metin İnceoğlu ise Osmanlı'dan günümüze sponsorluk ve halkla ilişkiler çalışmalarından örnekler verdi. Çağımızın imaj çağı olduğunu vurgulayan İnceoğlu, "Eskiden artistler, sporcular, siyasetçiler kişisel imajlarına önem verirdi. Günümüzde firmalar holdingler de imajlarına yatırım yapıyor. Firmalar imajlarını güçlendirmek, bu yarışta öne geçmek rakiplerinden ayrılmak için, sosyal sorumluluk çalışmalarına destek vermek zorunda" dedi.10 milyon turist ağırlayan Antalya'nın Avrupa'da tanınırlılığının yüksek olduğunu anlatan İnceoğlu, "Antalya yurt dışında prestiji son derece yüksek bir kent. Paris'te yaşayan bir arkadaşım bana, 'Antalya gibi bir kentin Avrupa kupalarında mücadele eden bir spor takımı niye yok?' diye sordu. Gerçekten ilginç. Madem bu kent turizmden bu kadar para kazanıyor, o zaman bu paranın bir kısmını modern çağın nimetlerine yatırmalı. Bu spor ve sanat olabilir" diye konuştu.
ANA SPONSORU OLMALI
Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Doç.Dr. Ayhan Yılmaz ise, tüketicilerin artık daha seçici davranarak, sosyal sorumluluk çalışmaları yapan markaları tercih ettiğini söyledi. Sponsorluğun günümüzde pazarlama ve iletişimin önemli bir kolu haline geldiğini belirten Yılmaz, özellikle sanatsal aktivitelere yapılan yatırımın firmalara büyük bir prestij sağladığını bildirdi. Yılmaz, "Sponsorluk marka farkındalığını yükseltir. Tüketici ile olumlu duygular yaratılmasını sağlar. Reklam aynı duyguyu yaratmıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, tüketiciler artık, aynı ürünü sunan iki marka arasında, çevreye, sanata daha duyarlı olanı seçiyor" dedi. Türkiye'de spor alanında çok iyi değerlendirilen sponsorluğun, kültür ve sanat etkinliklerinde yeterince değer bulmadığını da ifade eden Yılmaz, Altın Portakal'ın Ana Sponsoru'nun olmamasını yadırgadığını sözlerine ekledi.
ALTIN PORTAKAL VE KRİSTAL ELMA BİRLEŞSİN
Marka Danışmanı Güven Borça da, konuşmasında dünyada yapılan festivallerden örnekler verdi. "Bu topraklardan bir dünya festivali çıksa ne iyi olur?" diyen Borça, Altın Portakal Film Festivali'nin, Avrupa ve Asya'daki köklü festivallerden biri olmasına karşın dünya çapında tanınılırlığının istenilen seviyede olmadığını söyledi. Türkiye'nin ilk reklam yarışması Kristal Elma'nın Altın Portakal'la birleştirilebileceğini belirten Borça, "Dünyada film festivallerine paralel olarak reklam festivalleri düzenleniyor. Altın Portakal, Kristal Elma ile birleşirse etki ikiye katlanır. Ortadoğu, Afrika, BDT ve Orta Asya'da festivaller çok güçlü değil. Altın Portakal'ın dünyaya açılma çalışmaları hep kesintiye uğramış. Benim önerim Avrasya Film Festivali, Avrasya Film Market, Kristal Elma ve İsmail Cem Televizyon Ödülleri ile Altın Portakal Film Festivali'nin tek bir isim altında birleştirilmesi. Böyle bir festival etkinliği Avrasya ve Ortadoğu'da büyük ilgi çeker. Bölgenin lider etkinliği ve cazibe merkezi olur" diye konuştu.