Karaalioğlu : O haberler bizde niye yok ?

Mustafa Karaalioğlu kaçırılan ve atlatılan haberler için bir tavsiyede bulundu.

MUSTAFA KARAALİOĞLU / STAR


O haberler bizde niye yok!


Gazeteci kaçırdığı haberde mazeret aramamalıdır; haber kaçtıysa olan olmuştur, oturup ağlamanın lüzumu yoktur. Ve haber kaçırmak meslekte her an başımıza gelebilir. İyi bir gazeteciye bu yüzden uyku haramdır.

Sabah çok iyi bir habere imza atarsınız ama yarına kalmadan bir başka iyi haber gelir, yazdığınızın mürekkebi kurumadan tadınızı kaçırtır. Gazetecilik mesleğinin heyecanı burada işte...

Ama bu mesleğin tek özelliği rekabet heyecanı değildir, dürüstlük de gerekir.

Bazı gazeteler ve televizyonlar en başından itibaren Ergenekon soruşturması haberlerini görmüyorlar. Sadece haberleri görmemekle kalmıyor iddianameye giren ve yıllarca medyanın her kesiminde merak konusu olan olayları ve belgeleri de yazmıyorlar.

Tablo ortada... Türkiye’nin karanlık bir dönemine ilişkin sarsıcı belgelerin izini sürmediler, soru sormadılar, merak etmediler. O karanlığı ebediyyen karanlığa mahkum etmeyi denediler. Yakın, güncel dosyaları bile görmezden geldiler.

Görmezden gelmek bir yana örtbas ettiler, bilerek, isteyerek sulandırmaya çalıştılar.

Sıkıştırıldıklarında “Ama bize bu haberler sızmıyor ki” diyerek her defasında yılışık bir kaçış yolunu kullanmayı denediler. Böyle bir şey olmadığını, bütün medya, bütün haber müdürleri, hatta bütün polis-adliye muhabirleri biliyordu oysa.

Bu haberleri alamadıkları, ulaşamadıkları, elde edemedikleri için değil; istemedikleri için, toplumun bu bilgileri öğrenmesinden endişe duydukları için görmezden geldiler. İstedikleri zaman değil böylesine açık ve sarsıcı gerçekleri değil, mahkeme kararı bile olmayan dinleme kayıtlarını, iddianameye konu olmayan soruşturma dosyalarını, tanık ifadelerini, özel hayatları, kurumların şahsiyetini bile nasıl acımasızca hedef aldıklarını biliyoruz çünkü. Gazete arşivleri de yayın bantları ortada...

Gazeteci için haber haberdir, takip, araştırma, sızdırma fark etmez. Eğer haberler sızmasaydı ve gazeteciler de bu sızıntıları değerlendirmeseydi, dünyanın ve Türkiye’nin en büyük skandalları bilinmiyor olurdu.

Bunun da farkındalar, ama işlerine gelince...

Neyse ki bu ülkenin medyası demokratikleşmeye başladı, çok sesli hale geldi ve rekabet ortamı filizlendi de Ergenekon başlığı altındaki darbe teşebbüsleri, yapılanmalar, suikastler, provokasyonlar, propogandalar, ilişkiler vs. açığa çıkmaya başladı. Gerçekler karartılamadı, örtbas edilemedi.

Türkiye’nin bugün geç de olsa yaşamaya başladığı değişim, dönüşüm, arınma ve şeffaflaşma süreci, medyanın demokratik kesimi sayesindedir. O kesimin cesareti, takipçiliği ve “gazeteciliği” ülkeyi yarı demokrasiden demokrasiye taşımaktadır.

Peki, bu arada meslek ne durumdadır, bakalım.
Yakın örneklerden başlayalım. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’in evinin önünde yakalanan iki subay hadisesi üzerine, Radikal yazarı Mehmet Ali Kışlalı “Olayla ilgili ifadeler yandaş medyaya sızdırılır, biz de öğreniriz” diyerek demokrat gazete ve televizyonları işaret etti.

Sonra, o ifadeler Kışlalı’nın tahmin ettiği gibi gerçekten de medyaya sızdı. Ama aylardır Ergenekon’u sulandırmaya çalışan, Kontrgerilla’yı görmezden gelen, Türkiye’nin karanlık geçmişine “yandaş”lık eden gazetelere sızdı.

Şamil Tayyar, çok güzel bir yazı yazarak Kışlalı’nın içine düştüğü çelişki üzerinden malum medyaya gerekeni söyledi. “Demek ki size de haber sızıyormuş” diyerek dalgasını da geçti.

Dün yine o gazetelere darbe soruşturmasında sorgulanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına’nın ifadeleri “sızmış”tı. Hem de satır satır, kelime, kelime... Hafızamı yokladım bütün Ergenekon sürecinde medyaya bu kadar detaylı bir ifade yansıdığını hatırlayamadım.

Darbe, Ergenekon, asker vs. istenince gayet güzel haber yapılabiliyormuş. İstenince “devam eden dava... sanığın hakları... durumun hassasiyeti...” gibi bahaneler unutulabiliyormuş.

Madem, birilerinin çıkarı için de olsa gazetecilik yapılabiliyor; kalemler biraz da demokrasi için oynatılsa fena mı olur!

Biz o haberi kaçırdığımız için, haberi atladığımız için mazeret aramıyoruz. Aksine, “sızdıran” kaynağı arayıp yeni bilgilere ulaşmaya çalışıyoruz. Çünkü, bütün ayrıntıları öğrenmenin okuyucumuzun hakkı olduğuna inanıyoruz.

Size de tavsiyem, öyle yapın. Haberi kovalayın, bulun, doğrulatın, yayınlayın. “Bize sızmıyor” bahanesini de bırakın, önce açık gerçekleri yazarak başlayın.

Madem medyada yeni dönem başlıyor, bazıları için gazetecilik de başlaşın...