IMF anlaşmasında para konuşuluyor
Anadolu Ajansı, 'yetkililere' dayandırdığı haberinde Türkiye'nin IMF ile stand-by'a yakın olduğunu, 6 ile 32 milyar dolarlık kaynağın gelebileceğini duyurdu.
Türkiye muhtemel bir stand-by anlaşmasıyla Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) asgari 6 milyar dolar kredi çekebilecek. Kota artışı nedeniyle Türkiye’nin çekebileceği kredi miktarı daha önce 4.5 milyar doları buluyordu. 28 Ağustos 2009’da IMF’nin kaynakları 250 milyar dolar artırıldı. Bu paranın 100 milyar doları gelişmekte olan ülkelere tahsis edildi. Türkiye de bu yeni uygulamayla 1.5 milyar dolar ilave kredi imkânı elde etti.
IMF, stand-by anlaşması imzaladığı İzlanda ve Macaristan gibi ülkelerin kotalarının yüzde 1000’i aşmasına izin verdi. Yetkililere göre, IMF’de 2 milyar dolara karşılık gelen 1.2 milyar SDR kotası olan Türkiye, kotasının yüzde 1000’i kredi talep ederse 20 milyar dolar, 2001 krizindeki gibi yüzde 1600 oranındaki kredi talebinin kabulü halinde ise 32 milyar dolar kredi kullanabilecek.
Macaristan gibi yüzde 2000 kredi talebinin kabulü halinde ise kullanacağı kredi 40 milyar dolara çıkabilecek. Yetkililer, ülke kotasının çok üstündeki kredilerin ancak özel anlaşmalar çerçevesinde olduğuna dikkat çekiyor.
Düşük maliyeti nedeniyle iki yıllık stand-by şeklinde alınacak kaynağın, 2010 ve 2011’de özel sektöre dolaylı kaynak aktarmada kullanacağı belirtiliyor.
Yetkililer, bütçe açığının, iç borçlanma açısından finansman ihtiyacını artıracağını, bu çerçevede de IMF’den gelecek rezerv ile Hazine’nin, daha az borçlanarak, özel sektöre finansman imkânı bırakabileceğini vurguluyor.
Türkiye’nin cari açığının şimdilik sorun olmadığını söyleyen yetkililer, bütçe açığının yüksek olacağı bir ortamda, iç borçlanma maliyetlerinin yükselmemesi ve ekonomik büyüme ile istihdamın artırılması amacıyla özel sektöre daha çok fon sağlama imkânının ön plana çıkacağını ve IMF kaynağının önem kazanacağını ifade ediyor. ‘Önden Yüklemeli Kredi’yle, toplam kredinin yarısı 6-8 ay içinde alınabilecek.
Hemen mali destek imkânı sağlanması, kotanın üstünde bir kredi alınabilmesi ve daha düşük maliyetli olması açısından kısa vadeli bir standart stand-by’ın tercih edildiği öğrenildi.
Stand-by kredisinin vadesi, 2 yıl 3 ayı geri ödemesiz toplam 4 yıl. Bu vade, üye ülkenin talebiyle 3 yıl 3 ayı geri ödemesiz 5 yıla uzatılabiliyor. IMF ile şimdiye dek 19 stand-by anlaşması yapan Türkiye, sadece son ikisini başarıyla tamamladı.
Türkiye’nin IMF ile temel anlaşmazlık konularından birisinin merkezi hükümetten belediyelere aktarılan kaynaklar, diğerinin de Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özerkliği olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin, vergi idareleri konusunda gelişmiş ülkelerdeki gibi, vergi hukuku ve uygulamalarının net bir şekilde ortaya konduğu, kesin cezai yaptırımların belirlendiği, hiçbir tereddüte imkân vermeyecek bir yasal sistemi uygulayacağını IMF’ye bildirdiği ifade ediliyor.
Buna göre, vergide herkesçe anlaşılır mevzuat düzenlemesi olacak. Vergi oranları adil ve şeffaf uygulanacak. Etkin ve geniş kapsamlı denetim ve yaptırım sistemi oturtulacak. IMF’nin uluslararası standartlarda vergi idaresi sistemini kabul ettiği belirtildi.
IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, IMF’nin resmi internet sitesinde yazdığı blog’da, ekonomik verilerde ilerleme gördüklerini ve bu durumun IMF’nin ‘Dünyanın Ekonomik Görünümü’ raporuna yansıyacağını yazdı. Lipsky, yine de ihtiyatlı olduklarını belirterek, “Bunlar normal zamanlar değil. Raporunda tedbirli olmamızı gerektiren neden çok. Gelişmiş ekonomilerde toparlanma orta düzeyde” dedi. Lipsky gelişmekte olan ülkelerle ilgili beklentilerinin ise daha yüksek olduğunu belirtti.
IMF, stand-by anlaşması imzaladığı İzlanda ve Macaristan gibi ülkelerin kotalarının yüzde 1000’i aşmasına izin verdi. Yetkililere göre, IMF’de 2 milyar dolara karşılık gelen 1.2 milyar SDR kotası olan Türkiye, kotasının yüzde 1000’i kredi talep ederse 20 milyar dolar, 2001 krizindeki gibi yüzde 1600 oranındaki kredi talebinin kabulü halinde ise 32 milyar dolar kredi kullanabilecek.
Macaristan gibi yüzde 2000 kredi talebinin kabulü halinde ise kullanacağı kredi 40 milyar dolara çıkabilecek. Yetkililer, ülke kotasının çok üstündeki kredilerin ancak özel anlaşmalar çerçevesinde olduğuna dikkat çekiyor.
Düşük maliyeti nedeniyle iki yıllık stand-by şeklinde alınacak kaynağın, 2010 ve 2011’de özel sektöre dolaylı kaynak aktarmada kullanacağı belirtiliyor.
Yetkililer, bütçe açığının, iç borçlanma açısından finansman ihtiyacını artıracağını, bu çerçevede de IMF’den gelecek rezerv ile Hazine’nin, daha az borçlanarak, özel sektöre finansman imkânı bırakabileceğini vurguluyor.
Türkiye’nin cari açığının şimdilik sorun olmadığını söyleyen yetkililer, bütçe açığının yüksek olacağı bir ortamda, iç borçlanma maliyetlerinin yükselmemesi ve ekonomik büyüme ile istihdamın artırılması amacıyla özel sektöre daha çok fon sağlama imkânının ön plana çıkacağını ve IMF kaynağının önem kazanacağını ifade ediyor. ‘Önden Yüklemeli Kredi’yle, toplam kredinin yarısı 6-8 ay içinde alınabilecek.
Hemen mali destek imkânı sağlanması, kotanın üstünde bir kredi alınabilmesi ve daha düşük maliyetli olması açısından kısa vadeli bir standart stand-by’ın tercih edildiği öğrenildi.
Stand-by kredisinin vadesi, 2 yıl 3 ayı geri ödemesiz toplam 4 yıl. Bu vade, üye ülkenin talebiyle 3 yıl 3 ayı geri ödemesiz 5 yıla uzatılabiliyor. IMF ile şimdiye dek 19 stand-by anlaşması yapan Türkiye, sadece son ikisini başarıyla tamamladı.
Türkiye’nin IMF ile temel anlaşmazlık konularından birisinin merkezi hükümetten belediyelere aktarılan kaynaklar, diğerinin de Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özerkliği olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin, vergi idareleri konusunda gelişmiş ülkelerdeki gibi, vergi hukuku ve uygulamalarının net bir şekilde ortaya konduğu, kesin cezai yaptırımların belirlendiği, hiçbir tereddüte imkân vermeyecek bir yasal sistemi uygulayacağını IMF’ye bildirdiği ifade ediliyor.
Buna göre, vergide herkesçe anlaşılır mevzuat düzenlemesi olacak. Vergi oranları adil ve şeffaf uygulanacak. Etkin ve geniş kapsamlı denetim ve yaptırım sistemi oturtulacak. IMF’nin uluslararası standartlarda vergi idaresi sistemini kabul ettiği belirtildi.
IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, IMF’nin resmi internet sitesinde yazdığı blog’da, ekonomik verilerde ilerleme gördüklerini ve bu durumun IMF’nin ‘Dünyanın Ekonomik Görünümü’ raporuna yansıyacağını yazdı. Lipsky, yine de ihtiyatlı olduklarını belirterek, “Bunlar normal zamanlar değil. Raporunda tedbirli olmamızı gerektiren neden çok. Gelişmiş ekonomilerde toparlanma orta düzeyde” dedi. Lipsky gelişmekte olan ülkelerle ilgili beklentilerinin ise daha yüksek olduğunu belirtti.