En çok kazandıran borsacı

Bülent Topbaş, Türkiye'nin açık ara en fazla kazandıran borsacısı. Yönettiği A tipi fonlar geçen sene tam yüzde 202.5 getiri sağladı.

Fon getirilerine daha uzun vadeli baktığımızda ise sonuçlar çok daha çarpıcı. Bülent Topbaş'ın fonunun 5 yıllık getirisi yüzde 369. On yıllık getiride de yine lider. Kazanç tam yüzde 1431.

Yönettiği fonla açık ara önde giden Bülent Topbaş ile aslında 2008 yılında da konuşmuştuk. Endeks 22 binlerde iken yaptığımız konuşmada ısrarla dolardan uzak durulması gerektiğini ve borsaya yatırımın tam zamanı olduğunu söylemişti. Peki şimdi ne diyor dersiniz? Topbaş'ın borsa ile ilgili öngörülerini yarın okuyacaksınız. Bugün ise nasıl hisse seçtiklerini, işin sırlarını ve favori sektörlerini bulabilirsiniz...

- Siz bu seneyi yüzde 200'ün üzerinde bir getiri ile tamamladınız. Bunun bir sırrı var mı?

Yüzde 200 anormal bir getiri ama bu sene borsa çok fırsat verdi. Özellikle yabancı fonlara gelen bozumlar ve panik satışları inanılmaz fırsatlar yarattı. Eğer sinirleriniz sağlamsa ve satmak zorunda değilseniz bu dönemde çok uygun fiyata şirketler alabiliyordunuz. Biz borsa 22 binlere indiğinde de 'tam alma zamanı' dedik, çünkü herkes satıyordu. Biz çok satılmış olan şirketleri aldık, çok satılmış ama aslında faaliyet o kadar bozulmamış olanları bulduk. Geri dönüşü iyi olacak hisseleri yakaladık.

- Nasıl yakalıyorsunuz?

Bizim diğer fonlarla farkımızı yaratan iki sebep var aslında. Birincisi hisse senedi seçimi. Biz şirketlerin faaliyetlerini, sektörlerini devamlı inceliyoruz. Bunu da birebir şirketlere giderek yapıyoruz. Her hafta mutlaka görüşmemiz oluyor.

Borsada 310 şirket var ve hepsi birbirinden farklı. Her bir şirketin bilançosu ayrı bir dünya. Bunları bilebilmek kolay değil. Ama biz gidip görüyoruz, yöneticilerini tanıyoruz, sektörü onların gözünden anlamaya çalışıyoruz. Bunu dışarıdan yapamazsınız.

- Küçük yatırımcılar da bilgi alabilir mi?

Evet ama bu küçük yatırımcının işi değil. Biz bile yetişemiyoruz. 310 şirketin en fazla 150 tanesi ile ilgilenebiliyoruz açıkçası.

Şirketlerin bütün haberlerini, uluslararası benzerleri ile birlikte takip ediyoruz. Ürün fiyatları, girdi fiyatları, sektör organizasyonlarının satış rakamları, ihracat rakamları ne bulabiliyorsak sektör ve şirket faaliyetini tahmin etmek için kullanıyoruz. Bu çok karmaşık bir süreç ve sağlıklı bir şekilde değerlendirmek çok zor. Biz hepsini değerlendirip hisseleri bulmaya çalışıyoruz. Bunu da şimdiye kadar iyi yaptık.

- İki sebep demiştiniz. Diğeri nedir?


Eren GÜLER YAZIYOR

İkincisi biz zamanlama yapmaya çalışmıyoruz. Mesela 2008'de krize yakalandık ve düştük. Endeksin 58 binden 20 bine geleceğini kimse tahmin edemezdi. Aynı şekilde 50 bine çıkacağını da tahmin edemezsiniz. Piyasa zamanlaması yapmak kulağa çok hoş gelir ama çok zordur. Yapabiliyorsanız çok iyi, çünkü piyasa sizin kontrolünüzde değil.

Ama hangi sektör daha iyi, hangi şirket daha iyi, biraz da olsa bizim kontrolümüzde. İşte biz buna odaklanıyoruz. Çok fazla piyasa zamanlaması yapmıyoruz.

Zaten o kadar fazla gürültü var ki. Bakın gazete haberlerine, içiniz kararıyor. Her bir habere göre alıp satmaya kalkarsanız işi tamamen kaçırırsınız.

- Yani piyasa düşer çıkar yerine daha çok hisse seçmeye odaklanıyorsunuz öyle mi?

Aynen öyle. Çok fazla piyasa zamanlaması yapmak uzun vadeli potansiyeli yok eder. Biz hisse seçimine odaklanıyoruz, ama yatırımcıyı da endeks düşerse kaybedebilirsiniz diye uyarıyoruz. O nedenle 'paranızın bir kısmını buraya koyun, hisse senedi riskleri olan bir yatırımdır, kısa vadeli ihtiyaçlarınız varsa koymayın' diyoruz ve ona göre bir portföy yapıyoruz.

Hisse senedi uzun vadeli tutulduğu zaman kazanır. Yüzde 20 yaptığında satmak ve kârı cebe koymak iyi ama şirketler uzun vadede büyür. Biz 3 senedir bazı hisseleri tutuyoruz ve çok iyi kazandık.

- Mesela?

Mesela THY. Üç senedir portföyümüzde. Biz geçen sene piyasa değeri 600-650 milyon dolarken portföyümüzdeki oranını iyice artırdık. Zaten o dönem şirketin sadece bankadaki mevduatı 1.2 milyar lira idi. Uçaklardan filan bahsetmiyorum. Şirket krize rağmen kâr rekoru kırıyordu. Biz bunu görünce THY'de yüklü alımlar yaptık.

- Şimdi piyasa değeri nedir?

Şimdi 3.5 milyar dolara geldi. Hâla da iyi ve büyüyor.

- Geçen sene başka hangi hisseden kazandınız?

Arçelik'ten de iyi kazandık. Piyasa değeri 500 milyon liraya kadar düşmüştü. Arçelik'i o fiyattan görürseniz alırsınız. Hisseyi o fiyattan satan ya mecbur kalmıştır ya da Türkiye'de hiçbir eve girmemiştir.

- Başka?

Mesela Sinpaş GYO. Kriz oldu tamam ama Sinpaş metrekaresi 3 bin liradan çatır çatır konut sattı. Aynı varlığı hisse olarak alsanız 100 liraya filan geliyordu. Biz de topladık doğal olarak. Ayrıca Reysaş'tan da iyi kazandık. O da çok borçlu diye bir fon tarafından satıldı ama çıkın Zincirlikuyu'dan Gebze'ye kadar gidin, o şirketin neden satılmaması gerektiğini anlarsınız. Her 3-4 tırdan birisi Reysaş ve çok stratejik yerlerde depoları var.

Şirketleri bilmek bu yüzden önemli. Yabancı dışarıdan bu ayrıntıları göremez ama biz görürüz. Şirketin sahibi ile konuştuğunuzda krizi yönetip yönetemeyeceği ile ilgili de gözlem yapabiliyorsunuz.

- Bilgi akışı çok önemli...

Aynen öyle. Biz o yüzden mümkün olduğunca gidip şirketleri tanıyoruz. Çoğu şeyi mali tablodan göremezsiniz. Detaylar tesislerde, yönetimde, çalışanlarda saklı.

- Geçen sene herkes sattığı bir dönemde siz nasıl sakince hisse toplayabildiniz? Hiç korkmadınız mı?

Bu durum şirketleri biliyor olmakla ilgili. Şirketler bizim için borsa ekranındaki sembollerden ibaret değil. Birer mali tablo da değil. Biz onları tesisleri ile biliyoruz, o tesisleri kurmak için ne kadar harcayacağımızı biliyoruz. Kafamızda bir değer var ve bunun çok altına inerse hiç düşünmeden alırız.

- Sadece İMKB 100'den mi hisse seçiyorsunuz?

Evet İMKB 100 hisseleri alıyoruz ama eğer çok uzun vadeli ve inandığımız İMKB 100 harici bir hisse bulursak da alırız.

- Borsaya ilgi artıyor mu?

Aslında beklenen düzeyde değil ama biraz artıyor. Açılan hesap sayısında artış olduğunu görüyoruz. Fakat şimdi de borsa çok yükseldi psikolojisi ve siyasi riskler, gerginlikler var. Eğer bu riskler azalırsa piyasaya ilgi artarak devam edecek.

- Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?

Çünkü paranın getirisi yok artık. Şöyle çarpıcı bir örnek vereyim; Türkiye'de 22 milyar liralık likit fon var. Bunlar sadece para piyasasında, yani repoda değerlenen paralar. Ve bu likit fonlar yatırım fonu pazarının yüzde 70'ini oluşturuyor. İşte bu çok anormal bir durum. Bütün dünyada hisse fonların payı yüzde 35-40 arasıdır. Bizde halen yüzde 3.

- Niye böyle?

Çünkü bizim yerli yatırımcılar hisseye çok rağbet etmiyor. Ama bu pozisyon bir şekilde değişecek. Seneye bazı likit fonlarda eksi reel getiriler bile görebiliriz. Birçok fon yüzde 5.5'luk komisyon oranını çıkaramayabilir.

- Ne yapılabilir? Mevduat mesela...

Tamam mevduat. Yüzde 8-9 getirisi var. Tahvil ve bonolarda da aşağı yukarı aynı. Ama bu kadar...

Bu getiri dağılımına çok fazla gözünüzü kapatamazsınız. Açıkçası ben önümüzdeki dönemde yatırım dağılımda bir kayma bekliyorum.

- Yani yatırımcı borsaya yönelecek öyle mi?

Yurtiçindeki küçük yatırımcıdan borsaya ilgi var zaten ama bu hep tüyo boyutunda. Kısa vadeli kumar türünde bir yatırım anlayışı var. Ama hisse senedi yatırımı o değil. Yurtdışında da öyle değil. Hisse senedinde ancak uzun vadede ve doğru kağıtlarda kalırsanız çok iyi getiriler elde edebilirsiniz. Bunun birçok örneği var.

- Ne mesela?

Mesela Enka. 1997 yılında 100 milyon dolardan halka arz edildi. Bir de şimdi bakın. (12.4 milyar dolar) Garanti Bankası'nın 10 sene önce piyasa değeri ne kadardı, şimdi ne kadar? Acıbadem'in geçmişi ne kadar? Halka 100 milyonlarda açıldı ama ben onu piyasadan 30-35 milyon dolara aldığımı hatırlıyorum. Önceki sene 1 milyar dolardan körfez sermayesine satıldı.

Bu tip bir sürü hikaye var borsada. Hisse senedinden yararlanmak da böyle olur.


Hürriyet