Kriz son bulmuş değil

2001 krizinde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı'nı üstlenen Derviş, Türkiye'de piyasa boyutunun ulusal bankacılığa müsait olduğunu belirtti.

Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, “Sektörde yüzde 35-40 olan yabancı payının, bu seviyenin çok da üstüne çıkmamasında yarar görüyorum” dedi.

2001 krizinde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı’nı üstlenen Derviş, Fortune dergisinin şubat sayısında Burcu Bulut’a bugünkü kriz yönetimini nasıl değerlendirdiğini anlattı.

Derviş, “2009 yılı içinde krizin kitabını yazacağınızı söylemiştiniz. Dünya ekonomisi ile ilgili bu notlarınızı ne zaman görebileceğiz? Kitabınızda Türkiye ile ilgili neler var?” sorusu üzerine şunları kaydetti: “Dünya ekonomisi ve dünya ekonomisinde Asya’nın konumu konusunda bir kitap üzerinde çalışıyorum. Ve sanıyorum bu kitap 2010 yılı içinde yayımlanacak. Çünkü dünya ekonomisine baktığımız zaman, artık Asya olayını görmemek, küçümsemek olmuyor. Çalışmalarımda önemli bir Asya boyutu var. Tabii ki Türkiye’den de bahsediyorum. 2009 yılını çıkarırsak, hızlı büyüdüğü bir dönemi oldu Türkiye’nin. Aslında müthiş dinamik bir ülke, esnek bir yapıya sahip. Bu toplumsal vasıf bizi daha güçlü hale getiriyor. Dolayısıyla Türkiye’nin gerçekten yükselen bir yıldız olduğu kanısındayım. Ancak Türkiye’nin çok ciddi bir yapısal sorunu var büyüme konusunda. O da tasarruf yetersizliği. Ama şu anda insanlara ‘Daha fazla tasarruf gerçekleştirin’ demek doğru olmaz. Bu orta ve uzun vadede olmalı.”

Son krizi en iyi yöneten ülkelerin başında “en iyi kemer sıkma” gerekçesiyle Şili’yi sayan Derviş, Türkiye’nin maliye politikasını da şöyle değerlendirdi: “Ekonomide yüzde 5 ile 6 arası bir küçülme oldu. Ve çok ciddi bir istihdam sorunu ile karşı karşıyayız. Bunu büyük ölçüde dışarıdan gelen şok yüzünden önleyemezdik zaten. Fakat son 5 yılda cari açık bu kadar büyük olmasaydı ve içeride yaratılan katma değere dayanan bir büyüme modeliyle devam etseydik, ithalat payı daha az olsaydı daha iyi olurdu.”

‘Sosyal politika uygulandı’

Daha önce, “Ak Parti’nin güvenilir bir ekonomi söylemi yok. Ne yapmak istediklerini kendilerinin bile bildiklerini sanmıyorum” diyen Derviş, “Hâlâ aynı düşüncede misiniz?” sorusu üzerine şunları söyledi: “Ak Parti hükümeti, piyasaya dönük ama sosyal boyutu da oldukça gelişmiş bir politika uyguladı. Son 5-6 yıl Türkiye için hızlı bir büyüme sürecine yol açtığına tanık olduk. Bana göre, bu büyüme sürecinin en sorunlu kısmı istihdam boyutu oldu. Bunu da gene, cari açığın çok yüksek olması, içeride yaratılan katma değerin yeterli olmamasına bağlıyorum. 2001-2002 döneminde serbest kura geçtik. Kuru sabit tutmak diye bir şey olamaz Türkiye için, mümkün değil böyle bir şey. Ama ne olursa olsun; hangi değere gelirse gelsin demek ve aşırı değerlenmesine karşı önlem almamak da, işte bu istihdam ve büyümedeki yavaşlama sorunlarını, tasarruftaki düşüklüğü meydana getirdi.”

Küresel ekonominin geçen yıla dönmesinin söz konusu olmadığını belirten Derviş, “Ama büyümeyi durduracak, krizden çıkışı yavaşlatacak sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü daha kriz tam olarak son bulmuş değil. Bazı bankalar bugün, hâlâ büyük bir tehlike içinde. Çok büyük bankalardan bir tanesinde sorun çıksa, o bankayı şehit etmek o kadar kolay değil. Şimdi yeni bir düzene ihtiyaç var” dedi.

‘Kahn’lı IMF esnek anlaşmak daha kolay’

2001 krizinde 10-15 milyar dolar bulunmasaydı daha büyük bir çöküş yaşanma ihtimali olduğunu anlatan Derviş, bugün böyle bir durum olmadığını, dolayısıyla IMF ile anlaşmayı da orta vadeli bir çerçevede ele almak gerektiğini kaydetti. Derviş şöyle dedi: “Özellikle IMF, Dominique Strauss Kahn’ın önderliğinde çok daha esnek. Çok daha Keynesyen bir kurum haline geldi. Dolayısıyla şimdiki IMF ile anlaşmak daha kolay. Anlaşma olursa finansman, büyüme artabilir, faizlerin yeniden yükselmesine karşı önlem alınmış olur. Fakat kur konusunda dikkatli olmak lazım. Esnek kredi aracını kullanmak en yararlısı olur diye düşünüyorum.”

Derviş, Obama’nın kurmayı olsaydı...

ABD’de krizi tetikleyen unsurları “Kayıtsız şartsız köktenci bir piyasacılık, kamunun bir ülkenin denetim ve düzenlenmesindeki yerinin küçümsenmesi, finans kesiminin aşırı şişmesi” olarak sıralayan Derviş, Obama’nın kurmaylarından biri olsaydı yapacakları konusunda da şunları söyledi: “Finans sektörüne çok daha fazla kurban verdirtirdim. Büyük hata yapan yönetici ve hissedarları kurtarmazdım. Affetmezdim. Bunun bedeli devletleştirmektir. Çünkü bankayı batırmak diye bir şey olamaz. Bankayı batırmak demek, mevduat sahibini batırmak demektir. Mevduatı kurtaracaksan, bilançonun öbür tarafını da kurtarmak lazım.”

‘Geri kalmış ülkede kamu bankası şart’

Türkiye’de bankacılık sektöründe yabancı sermaye payının yüzde 35 ile 40 arasında olduğunu belirten Kemal Derviş şunları söyledi: “Ben bu rakamın çok da üstüne çıkılmamasında yarar görüyorum. Türkiye büyük bir ülke. Çok küçük bir ülkede ille de ulusal bir banka olacak demek, biraz zor. Çünkü oradaki piyasanın boyutu buna müsait değil. Ama Türkiye’nin piyasa boyutu, ulusal bankacılığa müsait bir boyut.”

Derviş ayrıca, uzun vadeli kalkınmaya yönelik geri kalmış ülkelerde hâlâ kamu bankacılığına da ihtiyaç olduğunu da vurguladı.