CHP lideri Baykal grupta konuştu
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında gündeme dair konuları değerlendirdi.
Deniz Baykal'ın konuşmasından notlar:
Türkiye'de gündem yine yoğun. Bu gündem etrafında temel çatışma kendini gösteriyor. Bir büyük ulusal dayanışmayı uyumu ortaya koyabilmiş değiliz. Gerilim toplumun kendiliğinden değil, yüzeysel çatışma olduğunu görüyıoruz. Üst grupların insanları çatışmaya götürdüklerini görüyoruz... Milletin bir ve beraber yaşama konusundaki temel anlayışı devam ediyor. Birileri temel hesaplarla birliği sarsmaya yönelik tertipler sürüyor.
Bütün bunları dikkatle izliyoruz. İnsanlar TC'yi bağımsız bir devlet olarak görmüyor, dışardan yönlendirebileceğini sanıyor... Ülkenin ekonomik gündeminde kendini gösteren konulara dikkat çekmek istiyorum. Çalışan kesimlerin sorunları bir türlü çözülemiyor.. Yıllardır tarımda biraz karışık düzenlemeler getirilmiştir. Kanunlar müzakere edilirken bir türlü anlatamadık...
Gelinen noktada çiftçiler borç yükü altında perişan hale gelmiştir... Kendi borçları ya da komşularına kefil oldukları borçları yüzünden sıkıntı içindedir. Elimde bir sürü haciz tehdidi soruları var...
Örneğin 8 milyarlık borç için 41 milyarlık takibat başlamış... kanun çıkarmışız ödeyebilsin diye şimdi ödeyemez hale geldi. Bunların hepsi bilgisi elimizde yüzlerce belge... Bu Akdağmağdeni'nden bir çiftçi...
Bir tanesinde yine 7 bin 500 tl borcu olan, 15 bin ödemiş hala 15 bin daha ödeyecek. Çiftçiye yaptığınızı hangi hortumucuya yaptınız. Çiftçi preişamn hayvancılar perişan bunu bir kez daha görmek ve düzeltmek lazım.
Öğretmenlerimizin durumu ortada. 2004 yılından beri öğretmenlerimniz yetiştirdiğimiz öğretmenlerimiz boşta bekliyor. 200 bin gencimiz tayin bekliyor... Şubat ataması kalktı binlerce insan hayal kırıklığı içerisinde... Yüksek puan aldığı halde atamasını yaptıramayan çocukların durumu, mezun olduğu okula göre öğretmen ayrımı bunlar acı olaylar... Bu konularda iktidar vurdum duymazlık içerisinde...
KÜLTÜR BAŞKENTİ
İstanbul Avrupa'nın kültür başkenti ilan edildi. Çok kapsamlı törenler düzenlendi. İstanbul büyük bir şenlik yaşadı. Olağanüstü güzel bir coşku. Bir yanda kültür başkenti coşkusu diğer tarafta Ankara'da işini kaybetme korkusu içerisinde tekel işçilerinin ekmek kavgası...
Bu çelişki bu tablo gerçek tabloyu anlamaya yönelik bir tablodur. Türkiye'nin 10 trilyonlarca lira harcandı. Neden atıldı havai fişekler altında ne yatıyor.. Bu zamana kadar kültür başkenti olan kentin listeleri elimizde. İstanbul ile ilan edilen diğer kentleri biliyor musunuz? Essen (Almanya), Pecs (Macaristan) de seçildi. Acaba Macaristan Cumhurbaşkanı Pecs Avrupa Kültür Başkenti oldu diye böyle cafcalı kutlamalar oldu mu? Böyle bir heyecen oldu ? İstanbul 2 bin yıldır kültür başkenti. Bizim gibi görmüş geçirmiş bir topluma böyle bir şov yakışıyor mu? Bunun altında ne yatıyor? Biz İstanbul'un değerini biliyoruz zaten...
Senin harcadığın trilyonların içinde Tekel yetimlerinin de hakkı var.. Sen bu kadar masrafı Fransa'daki bir şirkete ihalesini verdin...
TEKEL İŞÇİLERİ
Tekel işçileri 32 gündür önemli bir mücadele veriyorlar... Bunun altında ne yatıyor görmek lazım. Böyle bir facianın yaşanıyor olmasını vicdanımızı susturarak neyin mücadelesi veriliyor? Bunu anlamalıyız.. Hakları olandan fazlasını istemiyorlar. 8-12 yıl sonra haklarının ellerinden alınmasını hazmedemiyorlar... Bu insanlar diyorlar ki ben bir düzen kurdum. Sosyal hakkım bir geçimim düzenim var... Birden bire hükümet kendi çıkarları doğrultusunda bir firmaya satıp işçilere sahip olduğun konumu ortadan kaldırıyorum diyor... Bu sadece orada değil her kesim için aynıdır...
Son dönemde işyerleri kapatıldı. İşçiler başka iş yerlerine transfer edildi. Bir şey değişmedi. Fabrikalarda çalışanların özlük hakları değişmedi. İnsanların işlerini ellerinden almayacaksınız. Orada insanlar sokaklarda hastalanıyor. Bir toplumun vicdanı bunu kabul eder mi? Böyle bir olaya şefkat gösterecek bir iktidar aciz değil toplum vicdanına sahip çıkmış iktidar olarak değerlendirilir. İktidarda duyarlılığa ihtiyaç var... Bir gün bir gece orada geçirilse durumun ne olduğunu anlar.. .Bunlar Türkiye'ye ayıp oluyor... İktidarı göreve çağrıyorum bu olayı inatlaşma görmeyin. Kucaklayın anlayışi gösterin. Sahip çıkın o insanlara, devlet gücü ile kabadayılşık yapmanın anlamı yoktur. 12 bin kişi ile ilgili bir sorun bu. Çöz bunu onun için iş ver ona... Artık yeter, açlık grevine başladılar... ölüm orucuna gidecekler 3 gün sonra...
SAĞLIK
Bir rahatsız olunan alan da sağlık. Eczanelerde sıkıntı var... Depodaki ilaç eczanelere indirilemiyor.. İlaç ihtiyaç sahibine ulaşmıyor. Eczanede ilaç var. hasta sahibi şu ilacı ver diyor alamazsın diyorlar... Provizyon almaya ihtiyaç var diyorlar.. Provizyon için 3 saat sonra geliyorlar yine yok... Vatandaşlar araştırmışlar, 7 milyona kadar olan parada ver paranı ilacı al daha iyi diyorlar.
İzlenen sağlık politikası sürdürülemez hale gelmiştir. İlk sağlık hizmetlerinden de para alınmaya başladı.
KURUMLAR ARASI HUZURSUZLUK
Diğer bir sorun da kurumlar arasındaki rahatsızlıktır. Çatışma diye sunulmaya çalışılıyor ama çatışma yok, iktidarın kurumlarla çekişmesi var.. .Türkyie bu tablodan rahatsız. Bir anda değişiklik kararı çıktı. Referandum süresi kısaltılacak altında Anayasa değiikliği ortaya çıktı. Kurumların hedef seçilmesi ile ilgili olayların yeni bir düzeyde sürdürülmesi anlamı çıkıyor... Bu güne kadar bir takım iddilar vardı .Bir belge çıkıyordu. Bu TSK'yı ilzan eden belge olarak ortaya çıkıyordu. Darbe hazırlığındasınız diye ortaya atılıyordu. Türkiye'de ilk kez bu iddilar Başbakan tarafından ortaya atılıyordu.
Albay çiçek olayı böyle. Darbe dediler ama yok. belgeyi ortaya attılar... Bu kavgalar bitmedi. Anayasa değişikliği bu kavganın en son açılımı Anayasa değişikliğidir... Bununla amaca ulaşmak isteniyor. Yargıtay Başkanı diyordki savunmadayız, TSK saldırı var diyor.. Şimdi Anayasa değişikiğinin hedefi bugüne akdar iftira ithamla sürdürülen mücadelenin şimdi anayasa değişikliği ile çözüme kavuşturulması arayışıdır.
Anayasa'da mutabakat olayından vazgeçtiler şimdi kendi işlerine yarayacak maddeleri değiştirecek. Mesela yargının siyasi yaşamdaki konumu ile ilgili bir temel mutabakatın görülmesi mümkün mü? Siyaseti yargıyı tayin eder konuma getirme girişimi...
Yargının bu durumda tarafsızlıına inanmak mümkün müdür? Parlemento'nun 4'te 3'ü dokunulmazlığın koruması altında.. Onların kendisi bağımsız değil, bunlar hukuku nasıl bağımsız yapacak...
Medya kuşatılmış, diz çökertilmiş teslim alınmıştır. Şimdi kuvvetler ayrımının en temeli olan yargı susturulmaya başlanmıştır... Çok vahim manzaradır. Yargıda sorun yok mu çok sorun var... İlk bizim siyasilerin tehdidi altında girmiş.. Bunun baştan sona tartışmak lazımdır..
Geçenlerde Eski emniyet müdürü Adil Serdar Saçan 16 ay sonra hakimin karşısına çıkardılar. kimlik tespiti yapıldı. Sorular soruldu. Tahliye istendi çıktı. Ne oldu şimdi. Savcılığın farklı bir yaklaşımı oldu mu? Aynı dosya ile tutuklama kararı alıp aynı dosya ile serbes bırakıldı. Durum o zaman da öyleydi o zaman çıkarsaydınız mahkemeye. Telefon dinlemelerinin hukuki soruşturmanın dayanağı olması adalet sistemini tahrip etmiştir...
İktidar Türkiye'yi dayatmacı tavırdan çatışmadan uzak durmalıdır... BUnu da ifade etmeliyim...
Türkiye'de bir aldatmaca sürdürülüyor. Başbakan bir tiyatro salonu açılışında ciğerim kan ağlıyor diye bize anlatıyor.. Muhsin Ertuğrul sahnesinin açılışında konuştuktan sonra, ne yapacaksınız dememişler sonra kaygılar artmış.. Siz çıkışta güven verici şekilde söylemiş olsaydınız ve sonra yıkmaya başlasaydınız neyse ama siz önce yıkmaya çıktınız..Şimdi neyse yaptınız teşekkür ederiz. Başbakan önce yaopacağı işi inandırıcı söylesin bir de kendisini tebrik ederiz...
Türkiye'de gündem yine yoğun. Bu gündem etrafında temel çatışma kendini gösteriyor. Bir büyük ulusal dayanışmayı uyumu ortaya koyabilmiş değiliz. Gerilim toplumun kendiliğinden değil, yüzeysel çatışma olduğunu görüyıoruz. Üst grupların insanları çatışmaya götürdüklerini görüyoruz... Milletin bir ve beraber yaşama konusundaki temel anlayışı devam ediyor. Birileri temel hesaplarla birliği sarsmaya yönelik tertipler sürüyor.
Bütün bunları dikkatle izliyoruz. İnsanlar TC'yi bağımsız bir devlet olarak görmüyor, dışardan yönlendirebileceğini sanıyor... Ülkenin ekonomik gündeminde kendini gösteren konulara dikkat çekmek istiyorum. Çalışan kesimlerin sorunları bir türlü çözülemiyor.. Yıllardır tarımda biraz karışık düzenlemeler getirilmiştir. Kanunlar müzakere edilirken bir türlü anlatamadık...
Gelinen noktada çiftçiler borç yükü altında perişan hale gelmiştir... Kendi borçları ya da komşularına kefil oldukları borçları yüzünden sıkıntı içindedir. Elimde bir sürü haciz tehdidi soruları var...
Örneğin 8 milyarlık borç için 41 milyarlık takibat başlamış... kanun çıkarmışız ödeyebilsin diye şimdi ödeyemez hale geldi. Bunların hepsi bilgisi elimizde yüzlerce belge... Bu Akdağmağdeni'nden bir çiftçi...
Bir tanesinde yine 7 bin 500 tl borcu olan, 15 bin ödemiş hala 15 bin daha ödeyecek. Çiftçiye yaptığınızı hangi hortumucuya yaptınız. Çiftçi preişamn hayvancılar perişan bunu bir kez daha görmek ve düzeltmek lazım.
Öğretmenlerimizin durumu ortada. 2004 yılından beri öğretmenlerimniz yetiştirdiğimiz öğretmenlerimiz boşta bekliyor. 200 bin gencimiz tayin bekliyor... Şubat ataması kalktı binlerce insan hayal kırıklığı içerisinde... Yüksek puan aldığı halde atamasını yaptıramayan çocukların durumu, mezun olduğu okula göre öğretmen ayrımı bunlar acı olaylar... Bu konularda iktidar vurdum duymazlık içerisinde...
KÜLTÜR BAŞKENTİ
İstanbul Avrupa'nın kültür başkenti ilan edildi. Çok kapsamlı törenler düzenlendi. İstanbul büyük bir şenlik yaşadı. Olağanüstü güzel bir coşku. Bir yanda kültür başkenti coşkusu diğer tarafta Ankara'da işini kaybetme korkusu içerisinde tekel işçilerinin ekmek kavgası...
Bu çelişki bu tablo gerçek tabloyu anlamaya yönelik bir tablodur. Türkiye'nin 10 trilyonlarca lira harcandı. Neden atıldı havai fişekler altında ne yatıyor.. Bu zamana kadar kültür başkenti olan kentin listeleri elimizde. İstanbul ile ilan edilen diğer kentleri biliyor musunuz? Essen (Almanya), Pecs (Macaristan) de seçildi. Acaba Macaristan Cumhurbaşkanı Pecs Avrupa Kültür Başkenti oldu diye böyle cafcalı kutlamalar oldu mu? Böyle bir heyecen oldu ? İstanbul 2 bin yıldır kültür başkenti. Bizim gibi görmüş geçirmiş bir topluma böyle bir şov yakışıyor mu? Bunun altında ne yatıyor? Biz İstanbul'un değerini biliyoruz zaten...
Senin harcadığın trilyonların içinde Tekel yetimlerinin de hakkı var.. Sen bu kadar masrafı Fransa'daki bir şirkete ihalesini verdin...
TEKEL İŞÇİLERİ
Tekel işçileri 32 gündür önemli bir mücadele veriyorlar... Bunun altında ne yatıyor görmek lazım. Böyle bir facianın yaşanıyor olmasını vicdanımızı susturarak neyin mücadelesi veriliyor? Bunu anlamalıyız.. Hakları olandan fazlasını istemiyorlar. 8-12 yıl sonra haklarının ellerinden alınmasını hazmedemiyorlar... Bu insanlar diyorlar ki ben bir düzen kurdum. Sosyal hakkım bir geçimim düzenim var... Birden bire hükümet kendi çıkarları doğrultusunda bir firmaya satıp işçilere sahip olduğun konumu ortadan kaldırıyorum diyor... Bu sadece orada değil her kesim için aynıdır...
Son dönemde işyerleri kapatıldı. İşçiler başka iş yerlerine transfer edildi. Bir şey değişmedi. Fabrikalarda çalışanların özlük hakları değişmedi. İnsanların işlerini ellerinden almayacaksınız. Orada insanlar sokaklarda hastalanıyor. Bir toplumun vicdanı bunu kabul eder mi? Böyle bir olaya şefkat gösterecek bir iktidar aciz değil toplum vicdanına sahip çıkmış iktidar olarak değerlendirilir. İktidarda duyarlılığa ihtiyaç var... Bir gün bir gece orada geçirilse durumun ne olduğunu anlar.. .Bunlar Türkiye'ye ayıp oluyor... İktidarı göreve çağrıyorum bu olayı inatlaşma görmeyin. Kucaklayın anlayışi gösterin. Sahip çıkın o insanlara, devlet gücü ile kabadayılşık yapmanın anlamı yoktur. 12 bin kişi ile ilgili bir sorun bu. Çöz bunu onun için iş ver ona... Artık yeter, açlık grevine başladılar... ölüm orucuna gidecekler 3 gün sonra...
SAĞLIK
Bir rahatsız olunan alan da sağlık. Eczanelerde sıkıntı var... Depodaki ilaç eczanelere indirilemiyor.. İlaç ihtiyaç sahibine ulaşmıyor. Eczanede ilaç var. hasta sahibi şu ilacı ver diyor alamazsın diyorlar... Provizyon almaya ihtiyaç var diyorlar.. Provizyon için 3 saat sonra geliyorlar yine yok... Vatandaşlar araştırmışlar, 7 milyona kadar olan parada ver paranı ilacı al daha iyi diyorlar.
İzlenen sağlık politikası sürdürülemez hale gelmiştir. İlk sağlık hizmetlerinden de para alınmaya başladı.
KURUMLAR ARASI HUZURSUZLUK
Diğer bir sorun da kurumlar arasındaki rahatsızlıktır. Çatışma diye sunulmaya çalışılıyor ama çatışma yok, iktidarın kurumlarla çekişmesi var.. .Türkyie bu tablodan rahatsız. Bir anda değişiklik kararı çıktı. Referandum süresi kısaltılacak altında Anayasa değiikliği ortaya çıktı. Kurumların hedef seçilmesi ile ilgili olayların yeni bir düzeyde sürdürülmesi anlamı çıkıyor... Bu güne kadar bir takım iddilar vardı .Bir belge çıkıyordu. Bu TSK'yı ilzan eden belge olarak ortaya çıkıyordu. Darbe hazırlığındasınız diye ortaya atılıyordu. Türkiye'de ilk kez bu iddilar Başbakan tarafından ortaya atılıyordu.
Albay çiçek olayı böyle. Darbe dediler ama yok. belgeyi ortaya attılar... Bu kavgalar bitmedi. Anayasa değişikliği bu kavganın en son açılımı Anayasa değişikliğidir... Bununla amaca ulaşmak isteniyor. Yargıtay Başkanı diyordki savunmadayız, TSK saldırı var diyor.. Şimdi Anayasa değişikiğinin hedefi bugüne akdar iftira ithamla sürdürülen mücadelenin şimdi anayasa değişikliği ile çözüme kavuşturulması arayışıdır.
Anayasa'da mutabakat olayından vazgeçtiler şimdi kendi işlerine yarayacak maddeleri değiştirecek. Mesela yargının siyasi yaşamdaki konumu ile ilgili bir temel mutabakatın görülmesi mümkün mü? Siyaseti yargıyı tayin eder konuma getirme girişimi...
Yargının bu durumda tarafsızlıına inanmak mümkün müdür? Parlemento'nun 4'te 3'ü dokunulmazlığın koruması altında.. Onların kendisi bağımsız değil, bunlar hukuku nasıl bağımsız yapacak...
Medya kuşatılmış, diz çökertilmiş teslim alınmıştır. Şimdi kuvvetler ayrımının en temeli olan yargı susturulmaya başlanmıştır... Çok vahim manzaradır. Yargıda sorun yok mu çok sorun var... İlk bizim siyasilerin tehdidi altında girmiş.. Bunun baştan sona tartışmak lazımdır..
Geçenlerde Eski emniyet müdürü Adil Serdar Saçan 16 ay sonra hakimin karşısına çıkardılar. kimlik tespiti yapıldı. Sorular soruldu. Tahliye istendi çıktı. Ne oldu şimdi. Savcılığın farklı bir yaklaşımı oldu mu? Aynı dosya ile tutuklama kararı alıp aynı dosya ile serbes bırakıldı. Durum o zaman da öyleydi o zaman çıkarsaydınız mahkemeye. Telefon dinlemelerinin hukuki soruşturmanın dayanağı olması adalet sistemini tahrip etmiştir...
İktidar Türkiye'yi dayatmacı tavırdan çatışmadan uzak durmalıdır... BUnu da ifade etmeliyim...
Türkiye'de bir aldatmaca sürdürülüyor. Başbakan bir tiyatro salonu açılışında ciğerim kan ağlıyor diye bize anlatıyor.. Muhsin Ertuğrul sahnesinin açılışında konuştuktan sonra, ne yapacaksınız dememişler sonra kaygılar artmış.. Siz çıkışta güven verici şekilde söylemiş olsaydınız ve sonra yıkmaya başlasaydınız neyse ama siz önce yıkmaya çıktınız..Şimdi neyse yaptınız teşekkür ederiz. Başbakan önce yaopacağı işi inandırıcı söylesin bir de kendisini tebrik ederiz...